Roni MARGULIES
General olmaya niyetim vardı doğrusu. Sonra vazgeçtim.
İki tane önemli caydırıcı unsur vardı.
Birincisi, 1980’lerde askere gidip yedek subay olmayı bekleyen birkaç yüz bin üniversite mezununu eritmek için, bu kalabalığın dört aylık temel eğitimini er olarak yapıp askerlikten kurtulmasını mümkün kılmışlardı.
O günlerde yurtdışında okuyor, kafamdaki bir denklemi çözmeye çalışıyorum: Hayatımın bir buçuk yılını askerde ot olarak geçirmek mi daha kötü, memlekete bir daha dönememek mi?
Hayat zaten kısa. Bunun 18 ayını Anadolu’nun bir köşesinde bir aşağı bir yukarı düzgün adım yürüyerek ve “mıntıka temizliği” yaparak geçirmeye hiç niyetim yoktu.
Bu noktada “vatan sevgisi” konusunda biraz yetersiz kaldığımı düşünenler olabilir. Doğrudur, hem de biraz değil, çok yetersizim.
Ve bu yetersizliğin gayrımüslim olmamdan kaynaklandığını düşünenler olacak elbet.
Yok, ondan değil. Sosyalist olmaktan kaynaklanıyor.
‘Dört ay yasası’ çıkınca, “O kadar da kötü değil, ne olsa çekilir” diye düşündüm, gittim, Erzincan’da “teslim” oldum.
Dört ayda çok sıkı çalışır, büyük kahramanlıklar yapar, tek elimle binlerce düşmanı haklarsam, yine de general olabileceğime aklım yatıyordu.
Sonra biraz hesap kitap yaptım, evet, tümgeneral, tuğgeneral filan olurum da, orgeneral olma ihtimalim düşük. Mareşallik ise hayalden ibaret.
Derken, zaten dört ay askerlik yapmanın koşulu olarak yedek subaylık hakkından “feragat” etmek gerektiğini öğrendim, general olmak, darbe yapmak, cumhurbaşkanı olmak hayallerimin hepsi suya düştü, boğuldu gitti.
İkincisi, o zamanlar bilmiyordum, ama ant içmek gerekiyormuş. Ne yalan söyleyeyim, içtim.
İçtiğim andı hatırlamıyorum.
Ama Rıfat Bali’ninGayrimüslim Mehmetçikler, Hatıralar-Tanıklıklar (Libra Yayınları, 2011) kitabında okuduğuma göre, 4 Ocak 1961 tarih ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu, madde 37 uyarınca Ant şöyleymiş:
“Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle, hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu, Türk Sancağının şânını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyliyeceğime namusum üzerine andiçerim.”
Sonradan, herhalde 12 Eylül sonrasında, biraz değişmiş olsa gerek. Benim içtiğim antta tüfeğimle aramda adeta erotik denebilecek kadar yakın bir ilişki kuruluyordu hatırlayabildiğim kadarıyla.
Taşıdığım tüfek ya Mohaç ya da Mercidabık savaşından kalma eciş bücüş bir şey olduğu için, içtiğim anda rağmen bir türlü cazip bulamamıştım zavallıyı. Oysa ben onu hiç yanımdan ayırmayacaktım, o beni hep koruyacaktı. Acaba şimdi kimi koruyor, kimin ellerinde geziyor?
Tüfekten başka, Ant’ın geri kalanıyla da ilgili bazı sorunlar vardı general olmaktan vazgeçmeme yol açan.
Ant’ı içtikten sonra şapkamı önüme koyup uzun uzun düşündüm.
“Türk Sancağının şanı” canımdan aziz midir?
Ne yapsam, ne etsem, ikna olamıyorum. Galiba değil.
Sancağın şanını mı kavrayamıyorum, canıma mı fazla düşkünüm, bilemedim.
“Cumhuriyet ve vazife uğrunda” hayatımı “seve seve” feda eyler miyim? Emin değilim vallahi.
Yani, belki mecbur kalıp eyleyebilirim de, “seve seve” olmaz herhalde. Kurşunu yedikten sonra “Ay ne güzel, ne kadar sevindirici!” diye düşünmeye vakit bulamayabilirim zaten.
Rıfat Bali’nin kitabını okurken öğrendim ki, zaten gayrımüslimler Türk ordusunda general olamıyormuş genellikle.
Başka pek çok şey de olamıyorlarmış.
Lise arkadaşım Vitali Elkabes kitapta anlatmış.
“İngilizce bilen fakülte çıkışlı yüksek makine mühendisi var mı” sorusunu duyunca yerinden fırlamış. Subay Vitali’nin yaka numarasına ve elindeki listeye bakmış, “Sen olamazsın, geç yerine” demiş.
Bir dilekçe yazıp hakkını aramış Vitali. Okulda o kadar saf bir çocuk değildi, sonra ne oldu, bilmem! Bölük Komutanı, gelen cevabı yüksek sesle okumuş: “Bilmemnenin bilmemne maddesinin bilmemne fıkrasına göre, gizlilik dereceli yerlerde kendileri veya birinci derece akrabaları Türk ırkından olmayanlar görevlendirilemez” gibi bir şey. Bu cevabın bir suretini istemiş, nedense vermemişler!
Kitaptaki anıların bütünü böyle örneklerle dolu.
Ah, ne güzel general olacaktım oysa ben!
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023