Roni MARGULIES
Bankalar paradan para kazanır. Kredi almaya çalışıp reddedilenlerimiz bankaların para vermemeye çalıştığını zannedebilir, ama bankalar ancak kredi verip faiz alarak kâr eder. Yaptıkları başka bir şey, anlamlı ve üretken bir şey de yoktur zaten.
Dünya ekonomisinde her şey yolunda giderken, Alman bankaları güney Avrupa’nın nispeten zayıf ekonomilerine kredi vermek için ağızlarıyla kuş tutuyordu. Yunanistan, Portekiz, İspanya gibi ülkeler açısından, borç ödemek için daha da borçlanmak kolaydı, Almanlar içinse borçlar ödendikçe sorun yoktu. Kârlar arttıkça, bu zayıf ekonomilerin bu borçları ilelebet ödeyip ödeyemeyeceklerini kimse sorun etmiyordu.
Aynı yıllarda Amerikan bankaları, bir önceki krizde batmamaları için hükümetin kendilerine pompaladığı milyarlarca doları kredi olarak verip kâr etme peşindeydi. En kolayı konut kredisi vermekti. Faiz ödeme yeteneği olan herkese verdikten sonra, düzenli ödeme yapma ihtimali olmayan, hiçbir garanti gösteremeyenlere de vermeye başladılar. Aynen Alman bankalarının Yunanistan’a sürekli kredi vermesi gibi.
Amerika’da konut kredisi alanlar arttıkça, konut talebi arttı, konut fiyatları uçmaya başladı. Uçtukça, krediyle konut almış olanlar kendilerini zengin hissetmeye başladı, daha çok alışveriş yapmaya, konutlarını garanti gösterip daha çok kredi almaya, daha çok harcamaya başladı.
Balon şiştikçe şişti.
“Balon” denilmesinin nedeni şu: Ortada fol yok, yumurta yok, üretim yok, yaratılan gerçek bir değer yok. Sadece para, kredi ve faiz el değiştiriyor, bir cepten bir cebe dönüp duruyor. Ama bankaların kârları inanılmaz düzeylere çıkıyor, konut fiyatları tavana vuruyor, insanlar kendilerini zengin sanıyor. Kapitalizmin hayalî dünyası!
“Ne güzel!” denebilir. “Ne hoş bir hayal!”
Ama hiçbir balon ilelebet şişemez. Hiçbir hayal sonsuz olamaz.
Amerika’da kredi borçlarını ödeyemeyenler çoğaldığında, hayalin hayal olduğu, balonun balon olduğu, verdikleri kredileri geri alamayacakları bankaların kafasına dank ettiğinde, hayalî dünya bir anda habis bir dünyaya dönüştü.
Bir bankanın batmasıyla, bütün bankaların batak olduğu ortaya çıktı. Amerikan bankalarına yatırım yapmış Avrupa bankalarının da batmanın eşiğinde olduğu belli oldu.
Kendilerini kurtarabilmek için, Amerikan bankaları kredi vermiş oldukları vatandaşın ümüğüne çöktü; Alman bankaları Yunanistan’ın ümüğüne çöktü.
Kimse alışveriş yapmaz oldu; şirketler yatırım yapmak için kredi bulamaz ve üretim yapamaz oldu; balon söndükçe ekonomiler daralmaya başladı.
Ekonominin daralması, sıradan vatandaş için yoksullaşma demek, işsizlik demek, evini kaybetmek, tatil yapamamak, çocuğunu okula gönderecek parayı bulamamak demek.
“Kapitalizm” ve “kriz”, soğuk ve soyut kavramlar gibi görünebilir. Değiller ama. İnsan hayatını doğrudan etkileyen, somut ve habis bir şekilde etkileyen şeyler.
Milyonlarca insan için, “kapitalizm” ve “kriz” gün gün yaşanan ve hayatı yaşanılmaz kılan bir felaket demek. Tüm hayallerin, gelecek için yapılan tüm planların terk edilmesi demek.
Şunu düşünmek demek:
“Ulan, Amerikan ve Alman bankacılar bir halt ediyor, milyonlarına milyonlar katmak için bir numara çekiyorlar ve benim hayatım alt üst oluyor. Bana ne bankacılardan, kâr ve faiz oranlarından, dünya ekonomisinden filan. Bu ekonomi böyle işliyorsa, hiç işlemesin daha iyi, atalım gitsin, başka türlü yapalım bu işleri.”
Amerika’da, Avrupa’da, Yunanistan’da böyle düşünenler hemen o gün sosyalist olmuyor elbet; hemen ardından “Bu iş böyle olmaz, devrim yapalım, insan toplumunu örgütlemenin tek yolu bu habis sistem olamaz, kâr için değil insan ihtiyaçlarını karşılamak için örgütlenmiş bir toplum düzeni yaratalım, haydi barikatlara!” demiyordur elbet.
Diyenler oluyor kuşkusuz. Ama onlar henüz azınlık.
Azınlık, ama her işyerinde, her sendika toplantısında, krizin etkilerine karşı her direniş noktasında, her genel grevde bu azınlığın çoğunlukla tartışırken söyledikleri çoğunluğa her gün biraz daha makul, biraz daha az afakî gelmeye başlıyor.
Devrim de zaten böyle başlayan bir süreçtir. Yönetenlerin eskisi gibi yönetemediği, yönetilenlerin artık yönetilmek istemediği bir süreçtir.
Yönetenle yönetilen arasındaki farkın ortadan kalkmasıyla sonuçlanan bir süreçtir.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Haydi başka gezegene gidelim!
22.03.2023 - Diktatör, komplo ve ölüm
13.03.2023 - “Maşallah şehrin temizliği gayet güzel”
27.02.2023 - Türk erkeği ağlamaz (ben ağlarım)
20.02.2023 - Puslu havayı seven yabancı kurtlar
13.02.2023 - Dört dilde geçinemiyoruz!
6.02.2023 - Yasaklamalı mı, yasaklamamalı mı?
29.01.2023 - İnsan insanın kurdu mudur?
21.01.2023 - Ardahan Umumî Helalar Müstahdemliği ve hukuk
15.01.2023 - Seküler milliyetçilik ve dindar milliyetçilik
15.01.2023
Yazarlar
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
umit Onder
guzel izlenimlerinizi biZlerle paylastiginiz icin tesekkur ederiz Roni. Sadece bana gore kucuk bir hatayi duzeltmek istiyorum. Dort rekat degil sanirim dort vakit olacak...Tesekkurler