Ümit KARDAŞ
Her sabah çocuklara okullarda Türk etnik kimliğini başat kimlik olarak yücelten, diğer etnik kimlikleri adeta Türk kimliği içinde erimeye davet eden bir andın okunması uygulamasına son verildi. Geç kalınmasına rağmen iyi ki de son verildi.
Her sabah bir İtalyan veya Alman çocuğuna “İtalyan’ım” ya da “Alman’ım” iyiyim, doğruyum, çalışkanım, varlığımı ulusuma armağan ediyorum dedirtildiğini düşünebilir misiniz? Neyse ki bu tür ritüeller faşist dönemlerde kaldı. Çocuklara her gün militarist rejimlere özgü hamaset içeren antlar içirmek ne ülkenin ne dünyanın barış hedefine yaklaşmasına katkı sağlar. Mesele geleceğin özgür düşünceli, barışçı, farklılıklara saygılı, demokrat, yaratıcı, analitik ve eleştirel düşünebilen, sentezlere varabilen gençlerini yetiştirmektir. Bunu yolu da çocukların ruhunu yurtseverliğe ve insaniyete evrilmemiş bir milliyetçilikle sakatlamaktan geçmez. Ne yazık ki okullarımızdaki eğitim ve öğretimin hiçbir aşamasında zihniyet değişikliğini sağlayacak ve yaratıcılığı geliştirecek bir yapısal değişikliğe gidilememiştir.
Andımızın kaldırılması kararına karşı CHP ve MHP liderlerinin gösterdiği tepkinin ağırlığı, kullandıkları dil ve karşı çıkış gerekçeleri iç karartıcıdır. Kaba bir milliyetçilik söylemiyle, ötekileştirici, gerilimi artırıcı bir dille uzlaşma ve işbirliği zemini sağlanamamaktadır. Bu partiler zaman tünelinden çıkıp, rejimin demokrasiye evrilmesi konusunda öncü bir rol alsalar hem iktidar alternatifi olma şanslarını artırırlar hem de rekabet yaratarak AKP’yi demokratik adımlar atmakta cesaretlendirebilirler. Kuşkusuz bu yeni, demokratik, çoğulcu, katılımcı ve özgürlükçü bir anayasanın inşasını da kolaylaştırır.
Muhalefet partileri bu noktada dururken siyasi iktidarın da özellikle Kürtleri, Alevileri ve Gayrimüslimleri müzakerenin bir tarafı hâline getirmek yerine, sözkonusu kesimlerin taleplerini istediği zamanda, istediği kadar ve istediği ölçüde karşılaması gerilimi artırmakta, hak ve özgürlüklerin kullanımı bakımından fiili durumlar oluşmasına neden olmakta. Nitekim BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, pakette vaat edilenlerden bir kısmının bölgede zaten fiilen uygulandığını, mesela bölgede andımızın okunmadığını belirterek yetersizlik itirazında bulunmaktadır. Bu açıklamalardan anlaşıldığı gibi Kürtler kendi göbek bağlarını keserek bölgede fiili olarak anadiliyle eğitime, hatta anadiliyle yaşamaya ve özerkliğe doğru gitmektedirler.
Çok tekrar ettim. Ama yine tekrar ediyorum. Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı’na göre anadiliyle yaşamak sadece anadiliyle eğitim ya da anadiliyle savunmadan ibaret değildir. Yargısal süreçlerden anadiliyle yararlanmak, anadiliyle idareye başvurabilmek, anadiliyle ticaret yapmak ve ekonomik faaliyette bulunmak, anadiliyle kültürünü geliştirmek ve yaratıcı faaliyetlerde bulunmak. Yani yaşamın her alanında anadilini kullanmak. Bu hakkı tanımak başkalarının hak kullanımını etkileyecek bir husus değildir. Sadece bölgenin ihtiyacı doğrultusunda Türkçenin yanında bir ikinci dilin, eğer ihtiyaç varsa bir üçüncü dilin kullanılmasıdır.
Üstelik sözkonusu Şart’a ve örneklerini daha önce verdiğimiz ülkelerin anayasal düzenlemelerine göre devlet, bölgelerdeki dilleri korumak, geliştirmek, eğitimde kullanılmasını güvence altına alıp desteklemekle yükümlüdür.
Hakları tanımamakta ısrar eden devletler fiilî durumlarla karşılaşırlar. Yaşamın içinden çıkan ihtiyaçlar tanınmayı beklemezler.
www.umitkardas.com
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Cassandra Çığlığı*
7.09.2025 - “Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi
1.09.2025 - “Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi
27.08.2025 - Ademimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı
7.08.2025 - Bir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP)
4.06.2025 - Bir ülkeyi yaşanılır kılan adalet ve özgürlüktür!
25.05.2025 - Hukuk devletinin temeli: Adil yargılanma hakkı
11.05.2025 - Türkiye değişebilir mi?
24.04.2025 - İtaatsizliğin erdemi
2.04.2025 - “Meşruiyet"in Kaybı
28.03.2025
Yazarlar
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEHüseyin Kocabıyık’ın sözü 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHatay’ı haritasına ilk kim koymuştu? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan da olsan meşruiyet şart 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan ve kurmayları acaba neden isteksiz davranıyor? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
Ro$ev sîtav
Tanimlamalar da, yerli yerinde olmali.. "Kizilba$/Alevi-Suni" tanimlamasi Kizilba$ligi islamin içerisinde görmek anlamina gelir.. Bilindigi gibi, kizilba$ligin, islamiyet ile hiç bir baglantisi yoktur.. Bundan dolayi tanimlama; Kizilba$-Müslümanlik.. $eklinde olmali..