Ümit KARDAŞ
15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra çok sayıda gazeteci, akademisyen, yazar, iş adamı ve bürokrat hakkında başlatılan soruşturmalarda, en baştan itibaren ceza muhakemesi hukukuna yani usule aykırılıklar yaşandı.
Ceza muhakemesi hukuku doktrini ve CMK düzenlemeleri delilden sanığa gidilmesi ilkesini kabul etmiş bulunuyor. Bunun anlamı engizisyon dönemi ikrar sisteminden vazgeçilerek, önceliğin delil toplamaya verilmesi, daha sonra sanığa ulaşılması, yeterli delil bulunduğunda kamu davası açılmasıdır.
Oysa görülmekte olan davalarda gözaltılar daha önce hazırlanan isim listeleri üzerinden delil toplanmadan yapılmış, soruşturma aşamasında delil olarak kişilerin suç tarihinde legal olarak kabul edilen hak ve özgürlük kullanımlarıyla ilgili fiilleri suç unsuru sayılmış durumda.
Suçun işlendiği tarihte devlet iktidarı tarafından legal olarak kabul edilip, iktidar mensuplarının beyanlarıyla ve eylemleriyle meşrulaştırılan bir kısım gazete, vakıf, görsel medya, eğitim kurumları ve mesleki örgütlerde görevli olmak ya da buralarda bulunmak ya da bankada hesap açmak mahkemelerce delil olarak kabul edildi.
Hareket ile netice arasında illiyet bağı aranmadan, sanıkların hiyerarşideki yerleri ve aldıkları talimatlar delillendirilmeden, suçun manevi unsuru olan kastın varlığını gösterir kanıta ulaşılmadan çok sayıda mahkumiyet kararı verildi.
Hak ve özgürlük kullanımıyla ilgili fiiller üzerinden adeta delil icat edilmeye çalışıldı, icat edilen deliller üzerinden de suç icat edilerek ve hukuk felsefesince kabul edilemez olan “niyet okuma”larla ağır cezalar uygulanıldı.
Nitekim Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak, illiyet bağını ve manevi unsuru sübuta erdirecek deliller bulunmadan, gelenekselleşmiş suç ve delil icat etme pratiğiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edildiler. İlk derece mahkemesinin hukuka aykırı bu kararına yapılan itirazı da ikinci derece istinaf mahkemesi reddetti.
Hiçbir şey tarihten muaf değildir. Böylece Osmanlı-Türk devlet geleneğinde siyasi suç alanında 1839’tan bu yana gelenekselleşmiş olan suç ve delil icat etmek pratiği devamlılığını ispat etmiş oldu.
1925’den itibaren insanlar siyasi suçlar nedeniyle tabii hakim ilkesine aykırı olarak kurulmuş olan İstiklal Mahkemeleri, Sıkıyönetim Mahkemeleri, Devlet Güvenlik Mahkemeleri ve Özel Yetkili Mahkemelerde yargılandı, bunun sonucu çok sayıda mağduriyete neden olundu ve bu süreçlerde yargı konjonktürden, güç dengelerinden ve güç savaşlarından etkilendi.
Bugünkü yargılamalar da tabii hakim ilkesine aykırı olarak suçtan sonra kurulmuş ve görevlendirilmiş mahkemeler aracılığıyla yapılmaktadır. Sulh ceza mahkemeleri ve ağır ceza mahkemeleri de bu ilkeye aykırı olarak kuruldu. Bu bağlamda hakim bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesi özellikle devlet iktidarına karşı zaafa uğratıldı.
Dünya Adalet Projesi tarafından açıklanan 2017 Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde Türkiye 113 ülke arasında 101. sırada yer aldı. Ceza adaleti konusunda ise ne yazık ki Senegal, Zambiya, Kazakistan, Mısır ve İran gibi ülkelerin aşağısında yer almakta. Bu veriler bütün yargı birikiminin yok edildiği anlamına gelmekte.
Ceza muhakemesinin gayesinin dürüst insanları korumak olduğu söylenmiştir. Ceza muhakemesi hukukunda hakikatin araştırılması, insanlık onuruna saygı gösterilmesi, masumları ve dürüst insanları cezalandırma riskinin azaltılması hedeflerine birlikte varılması gerekir. Bunun anlamı, adil yargılanma hakkının sağlanması gayesine uygun davranılmadığı şüphesini uyandırmadan bu hakkın gerçekleştirilmesini sağlamaktır.
AİHM, bunu bir kararında "Adalete uygun hareket etmek yetmez, bunu herkese göstermek de gerekir" şeklinde ifade etmiş durumda. Mahkeme kararlarının yurttaşlar arasında güven ve tatmin yaratabilmesi için bu kararların doğru ve adil olması yetmez. Ayrıca kararların veriliş süreçlerinde de bu kararlara gölge düşürecek işlemler olmaması gerekir.
Muhakeme boyunca kişi özgürlüğünün kaldırılmasında ceza verme gayesi güdülemez. Yakalama ve tutuklamaya ilişkin insan hakları bağlamındaki düzenlemeler hem kişi özgürlüğünü hem de kişi güvenliğini koruma amacını gütmektedir. Kişilerin keyfi olarak tutuklanmasını ve cezalandırılmasını engelleme ilkesi insan haklarına ilişkin bildirge ve sözleşmelerde yer almış bulunmakta.
1215 tarihli Magna Carta Libertatum'un 39. maddesinde kişilerin kanunsuz tutuklanamayacağı ve özgürlüklerinden yoksun bırakılamayacakları belirtilmiş, İngiltere'de 1679'da parlamento tarafından çıkarılan başta Amerikan Anayasası olmak üzere daha sonraki insan haklarına ilişkin tüm metinleri etkileyen Habeas Corpus Act (bedenin senindir kanunu) kişi güvenliği açısından örnek bir düzenleme olmuştur.
Ceza muhakemesi düzenleme ve uygulamaları bir ülkenin demokrasi düzey ve değerinin altın ölçütü sayılır. Çünkü bu alan insan hak ve özgürlükleriyle doğrudan ilgili olup, adil yargılanma hakkının gerçekleşmediği bir ülkede toplumsal barış gerçekleşemez.
Hakikatin ortaya çıkıp çıkmadığı ve adaletin yerine gelip gelmediği konusundaki şüphe toplumu huzursuz eder. Türkiye'de ceza muhakemesindeki çöküşün hem zihniyete ilişkin hem de yapısal nedenleri bulunmakta.
İdeolojik bürokratik-siyasi yapı Cumhuriyet'in kuruluşuyla birlikte hukuku askıya alarak kurmaca bir hukuk üretti. Totaliterliğe kayma eğilimli otoriter bir rejimin var olduğu bir dönemde gerçek bir hukuk rejimi kurmanın imkânsız olduğu açıktı. İstiklal Mahkemeleri, ceza muhakemesinin gayesinin sanığı cezalandırmak olduğu devirlere ilişkin bir örnekti.
Çok partili rejime geçildiğinden bu yana, mevcut hakim ve savcıların ceza muhakemesinin gayesine yönelik anlayışı Batı'da 18. yüzyılın ikinci yarısında terk edilmiş bulunan sanığın cezalandırılması amacından öteye geçemedi.
Devleti ve devletin kurumlarını önceleyen ve koruyan, yurttaşı ise tehlike olarak gören bu anlayış, asker-sivil bürokrasi ve siyaset tarafından desteklendi. Rejim, yurttaşı ve toplulukları tehlike olarak gördüğünden sanığın korunması ve hakikatin araştırılması aşamasına geçilemedi. Gerçek hukuk, rejimin egemenleri tarafından ayak bağı olarak görüldü.
Bugün de on binlerce kişi uzun süredir siyasi suçlar nedeniyle tutuklu olarak bulunmakta. Devletin kadim geleneği hükmünü sürdürmekte. Artık ceza muhakemesinin hakikatin araştırılması, sanığın korunması, adil yargılanmanın sağlanması gayesini gerçekleştirme imkânı kalmamış durumda.
Kuşkusuz tutuklu insanların ceza indiriminden çok siyasi bir af ile tahliyesi önemli. Ancak delilsiz mahkumiyetler verebilen ve güçten etkilenebilen yargının adil ve dürüst yargılama yapabilme niteliğine nasıl kavuşturulacağı asıl sorun olarak ortada durmakta.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEHüseyin Kocabıyık’ın sözü 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan da olsan meşruiyet şart 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan ve kurmayları acaba neden isteksiz davranıyor? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHatay’ı haritasına ilk kim koymuştu? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
1.09.2025
27.08.2025
7.08.2025
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025