Yıldıray OĞUR
Mustafa Karataş, yıllardır televizyonlarda dini programlar yapan saygın bir adamı. Kanal 7’deki programlarıyla geniş bir izleyici kitlesine hitap ediyor.
Geçen akşam, aynı grubun haber kanalı ÜLKE TV’deki programının konusu
“Ramazan kolisinde neler yer almalı?” ydı.
Uzun süredir iktidara yakın medyada izlediğim; kutsi dava edebiyatı, büyük Türkiye goygoyu, iç ve dış düşmanlar tiradları, ezan, bayrak istismarı olmadan sıradan insanların gündelik hayatlarıyla ilgili bir miktar eleştirel de olan en gerçekçi ve faydalı içerikti.
Ne sabır tavsiyesi vardı, ne şükür ne de tasarruf.
Dümdüz bir Ramazan kolisinde olabilecek temel gıda ürünleri masanın üzerine kondu. Bir hesap makinesi alındı. Tek tek ürünler ve fiyatları yazıldı.
Ne lükse girebilecek bir ürün vardı, ne de pahalı markalar.
Onların tabiriyle “vasat bir Ramazan kolisiydi” bu.
Üstelik bu koliyle bir ayın çıkarılamayacağını de söyleyecek kadar dürüsttüler.
Kutuya ürünler yerleştirildikçe fiyatlar yükseldi.
“Vasat bir Ramazan kolisi” 790 TL tuttu.
Renklerini çok belli etmek istemeseler de Karataş Hoca ve programının sunucusu çıkan fiyata şaşırdı ve üzüldü.
Üstelik bu fiyata pide dahil değildi.
Bir pide 10 TL oldu. O da susamsız olanı.
Dört kişilik bir aile her akşam iki pide için Ramazan boyu 600 TL daha ödeyecek.
Herhangi bir siyasi bir mesaj vermek için yapılmamış bir programdı ama sonunda ortaya çıkan yekün kendiliğinden ister istemez siyasi bir mesaj vermiş oldu.
Muhtemelen Ramazan boyu bir daha böyle süfli içerikli dini programlar izlemeyeceğiz.
İftar ve sahur programlarında neyler üflenecek, cerbezeli hocalar vatanlı, bayraklı dualar edip, çaktırmadan seçim için mesajlar verecekler..
Zaten bu Ramazan kolisinin fiyatı, muhafazakar orta üst sınıfların İstanbul’daki favori lokantalarında bu Ramazan kişi başı bir iftar menüsü için verilecek rakamların biraz altında.
Muhtemelen bugün itibarıyla çoğunda ilk 10 gün yer bulmak bile mümkün değil.
Aslında üzerinde çok fazla konuşulmasa da Türkiye’de yeni bir sosyal gerçeklik yaşanıyor.
Eskiden varlıklı sekülerler ve yoksul dindarlar vardı. Fatih-Harbiye ayrımı net ve tanıdıktı.
Türkiye’de eskiden beri muhafazakar alt, orta ve üst sınıflar birbirine benzer hayatlar yaşadılar.
Helal-haram sınırları yüzünden tüketim alışkanlıkları birbirine benzerdi.
Osmanlı’dan beri çok uzun yüzyıllar şehirlerde aynı tarikatın mensubu kadı ile sütçü komşuluk yaptı.
Ama sonra bazıları mahalleden çıktı ve duvarlarla örülmüş siteler ve rezidanslara yerleşti.
Sadece yaşam alanları değil, çocukların gittiği okullar, sosyalleşilen mekanlar da değişti.
Son 10 yılda bu makas gittikçe açıldı.
Özellikle de enflasyonun yıkıcı etkisiyle toplumun maaşlı ve düşük gelirli kesimleri hızla fakirleşti, iki farklı muhafazakar yaşam dünyası ortaya çıktı.
Artık iktidara ve onun sunduğu imkanlara yakın, zenginleşmiş bir AK Parti nomenklatura sınıfı var.
Onlar için enflasyon, artan fiyatlar çok da büyük meseleler değil.
O yüzden ekonomik sorunlardan şikayet edenlerin karşısına davayı, büyük Türkiye idealini, yerli savunmayı, yerli otomobili, Ayasofya’yı koyabiliyorlar. Bütün bu nimetleri görmeyip yoğurt fiyatlarından şikayet edenleri nankörlükle suçlarken vicdan azabı çekmiyorlar.
Gittikleri AVM’ler, lokantalar hep dolu olduğu için hayat pahalığından şikayet edenlere inanmıyorlar.
Sitelerde oturuyorlar, çocukları özel okullarda okuyor, AVM’lerden alışveriş yapıyor, esnaf lokantalarına gitmiyor, seküler orta üst sınıflarla ortak bir hayatı paylaşıyorlar.
Alt ve orta sınıf muhafazakarlarla karşılaştıkları tek yer ise Cuma namazları.
Ama artık orda bile karşılaşmak kolay değil. Çünkü her muhitin kendi yeni, abdesthanesinden sıcak suların aktığı, alttan ısıtmalı modern camileri var.
Bu iki dünya arasındaki kopukluk geçen hafta ilk örnekleri gelmeye başlayan tarikat ve cemaatlerin seçim açıklamalarında da görünür oldu.
Anlaşılan bir zamanlar mütevazi şartlarda hizmetlerini veren, kurban derileriyle ayakta kalmaya çalışan, sürekli kaynayan çorbadan başka ikramları olmayan bazı tarikatlar ve cemaatlerin karar vericileri de artık bu yeni muhafazakar nomenklatura sınıfının mensubu.
Yaptıkları seçimlerde destek açıklamalarında savunma sanayi, dış politika, dış mihraklar var, dünyadaki diğer Müslümanların dertleri var ama bir Ramazan ayına dünyanın en yüksek enflasyon oranlarından biriyle, OECD ülkeleri arasındaki en yüksek gıda fiyatlarıyla ve milyonlarca insanı evsiz, yasta giren; her gün fakirleşen, kirasını ödeyemeyecek hale gelen bir toplumun bir Ramazan kolisini doldurmanın bile zorlaştığı dertleri yok.
Ümmetin ne olduğu meçhul ali çıkarları, tam olarak kimin büyüdüğü anlaşılmayan büyüyen Türkiye ideali, neredeyse imanın şartları arasına girmiş devletimizin menfaatleri için, bir inat uğruna, liyakatsiz, akraba torpilli bakanların kaprisleri için fakirleşen Türkiye’deki Müslümanlara düşen; şükretmek, sabretmek, iftardan sonra da gidip Ayasofya’da teravih namazı kıldıktan sonra büyüklerimiz için dua etmek…
Nomenklatura sınıfına düşense helal lüks lokantalardaki iftar davetlerine icabet etmek, aday adaylığı kulisi yapmak, en pahallı acve hurması peşinde koşmak, Ramazan’ın bir kısmında Umre’ye kaçıp sevaplarına sevap eklemek…
Bu taksimi kurt yapmaz denen bir işbölümü bu.
Ama hala açılan bu makasın siyasette bir karşılığı yok.
Nomenklatura sınıfının ürettiği din, iman, bayrak, ezan, büyük Türkiye, dış politikada lider ülke hikayesini, muhalefeti dış güçlerin maşası, ezeli ve ebedi düşman olarak gösteren propagandayı süt alırken birkaç kez düşünen, depremden sonra büyük devletimizi günler sonra görebilmiş alt-orta sınıf muhafazakarlar da heyecanla tüketiyor.
Çünkü yıllarca dinin ve dindarların örselendiği, Meclis’ten, üniversitelerden başörtülü kadınların kovulduğu bir ülkede namaz kılan Genelkurmay Başkanı’nın, Kuran okuyan Cumhurbaşkanı’nın, başörtülü hakimlerin, sabah namazına gidilen Ayasofya’nın ve benzer nimetlerin karşısında yolsuzluktan, fakirlikten, devletin geç kalmasından şikayet ederek kimse şükürsüz olmak, “düşman”a fırsat vermek istemiyor.
Ramazan kolisi doldururken bir işe yaramasa da, pide fiyatlarına bir faydası olmasa da yılların mağdurluğunun yerini almış devletin öz hakiki sahipliği mağrurluğu hissi hala heyecan veriyor.
Özellikle yıllarca bu mağdurluğu yaşamış orta yaş üstü kuşak bu mağrurluktan vazgeçmek istemiyor.
Yeni nesiller içinse, kırılacak cep telefonunun yenilenme ihtimalinin her yıl biraz daha düşmesi gibi daha elle tutulur meseleler var. O yüzden halkın kafasına çay atan, deprem görmüş ülkeyi bile azarlayan liderlere karşı sadakat hissi duymuyorlar.
Ama herhalde iki muhafazakâr mahalle bu sene aynı Ramazan’a girmiyor. İftar sofralarının bereketi bu yıl kendiliğinden gelmeyecek. Sofrada olamayan nimetlerin boşluğu verilen nimetlere şükrü zorlaştıracak. Ülkenin bir yarısında yıkılan minarelerden ezan sesleri yükselmeyecek, günlerce çaresizce enkaz altlarından kurtarılmayı beklemiş sevdikleri olmadan boğazdan lokmalar zor geçecek.
Yine de herkese hayırlı Ramazanlar. Her nerede ve hangi şartlarda yaşanacaksa…
Yazarlar
-
Akın ÖZÇERGeri Çağırma Hakkı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNYıkıcı korku değil kurucu cesaret 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUMerkeziyetçilik bütün kötülüklerin anasıdır! 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanHukuk devletinden uzaklaşmak boşuna değildi, tam da bugünler içindi 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURErbil’deki tartışma: Zor yakalanan mı zor olan mı? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVer elini kayyumokrasi 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ1 Eylül Dünya Barış Günü ve toplumsal sorumluluk 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPiyasaları kim hazırladı? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSuriye’de haberler kötü 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAUmut Hakkı, Özgürlük ve Demokratik Gelecek: Toplumun Vicdanına, İktidara ve Halklara Çağrı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNYargı İstanbul Yönetimini Görevden Alınca CHP Direniş Kararı Aldı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRT20 Yılda Ne Değişti? 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilMillî mi, Evrensel mi? Muhafazakâr Savunma Sözlüğünün Anatomisi 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBarış Umudu 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞDİYANET NE ZAMAN ”KENTLİ” OLACAK? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBir Demokrasi Kurultayı hikâyesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMalazgirt ruhu: Sultan Alpaslan ve Cevdet Sunay yeni Türkiye’ye el sallıyordu 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluKim demiş İslam ülkeleri bir araya gelemiyor diye 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞAnayasa Madde 66: Türk vatandaşlığı 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazRüşvetçileri merak eden bir savcı var mı? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Kusursuz fırtına’nın tam ortasında: Türkiye krizler kavşağında hangi yola sapacak? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNLevant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.09.2025
30.08.2025
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025