Yıldıray OĞUR
“İstifa etmek insanın kadrini azaltmaz. Ama bizim siyasi hayatımızda bir kimse iktidara gelince ayrılamaz; kendini ve memleketi bedbaht eder.”
Bu herkesin katılacağı tespit hafta sonu yapılan CHP Kurultayı’nda son ana kadar sandıkta mücadeleyi tercih eden Kılıçdaroğlu için söylenmedi.
Ama bir CHP Kurultayı’nda söylendiği doğru.
Hafta sonu kulağı çok çınlatılan bundan 51 yıl önceki 1972 CHP Kurultayı’nda genel başkan İsmet İnönü, kendisine bayrak açmış eski CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit’i ve genel merkezdeki ekibini bu sözlerle kurultaya şikayet etmişti.
İstiklal Harbi kahramanı, Milli Şef, eski Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 47 yaşındaki Ecevit’e “bizim siyasi hayatımızda bir kimse iktidara gelince ayrılamaz; kendini ve memleketi bedbaht eder” dediğinde 34 yıldır CHP’nin başındaydı ve 88 yaşındaydı.
Ama mesele aslında pek de şahsi değildi.
Genç CHP Genel Sekreteri Ecevit ile tarihi genel başkan İsmet Paşa’nın arasını açan ortanın solu ile başlayan ideolojik tartışmaların ardından 12 Mart’a karşı ne tavır gösterileceği olmuştu.
Ecevit, 12 Mart’a direnilmesi gerektiğini düşünüyordu. İnönü ise, CHP’yi ve devleti koruma refleksiyle12 Mart hükümetlerine destek vermişti.
Bunun üzerine Ecevit, parti genel sekreterliğinden istifa etti. Ama Genel Merkez’in yöneticileri, partinin genç kadroları Ecevit’in yayındaydı.
İnönü, partideki Ecevit hizbini bitirmek için yetkisi kullandı ve partiyi Kurultay’a götürdü.
Zannedildiği gibi kurultayın gündeminde genel başkanlık seçimi yoktu, İnönü Ecevit’e kaptırdığı parti yönetimini güvenoyuna sunarak tasfiye etmek istiyordu.
Bu tasfiyede kullandığı Ankara Milletvekili Kemal Satır, kurultay üyelerine “partilerine sahip çıkıp, gerçek Atatürkçü, reformcu, seçim dışı iktidar özlemi taşımayan bir yönetici kadrosu seçmeye” çağırıyordu.
CHP’de yine herkes birbirini gerçek Atatürkçü olup olmamakla suçlamıştı. Zamanın şartlarında uygun olarak bunu komünist devrimcilik, cuntacılık, anarşiye destek ithamları izlemişti.
Peki, gerçekten Ecevit “gerçek Atatürkçü” değil miydi?
O günlerin Ecevit’ine hiç yakışmayacak bir itham değildi bu.
1970’de CHP Genel Sekreteri iken “Atatürk ve Devrimcilik “diye bir konuşma yapıp, bunu kitaplaştırmıştı.
Kitapta bugün bile söyleyene liboş, karşı devrimci, YAE’ci denecek tespitler vardı:
“…Atatürk devrimleri altyapı devrimi değildir, yüzeyseldir. Üstyapı değişiklikleridir. Bu değişiklikler yüzeysel gelişme ve biçimsel çağdaşlaşma getirmiştir…”
“…Türk halkı Atatürk devrimlerinden yana değildi; devrimlere ilgisizdi ve ilgisiz olmakta haklıydı. Türk halkı Cumhuriyet döneminde yapılan devrimlere karşı değildi ama devrimlerden yana da değildi. O devrimlere ilgisizdi ve ilgisiz olmakta da kendi açısından haklı idi…”
88 yaşındaki İnönü, Kurultay için o kadar heyecanlıydı ki, ilk gün kalp spazmı geçirdiği için kurultay ertelenmişti.
Kurultay için Ankara’ya gelen İnönü’nün yakın adamı Kemal Satır taraftarları ve Ecevit taraftarları arasında itiş kakışlar yaşanmıştı.
O sabaha karşı Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı bile CHP’nin Kurultay gerilimini etkilememişti.
İyileşen İsmet Paşa ertesi gün Kurultay’a geldi. Divan’a çıktı.
Bir delege “İnönü için ayağa kalkın” diye bütün salonu ayağa kaldırıp, onu alkışlattı.
İnönü, çok çok sert bir konuşma yaptı. Özetle “Ya Ecevit ve arkadaşları gider ya da CHP diye parti kalmaz” dedi:
“Sizi bir meseleyi halletmek için çağırdım. Meclis Grubu ve Parti Meclisi beraber çalışamıyorlar. Sebebi, Ecevit’in partiyi idare etmekte ısrar etmesidir. İstifa etmek insanın kadri azaltmaz. Ama bizim siyasi hayatımızda bir kimse iktidara gelince, ayrılamaz; kendini ve memleketi bedbaht eder.”
Bununla da kalmadı. Yeni delegelerle ilgili bir teklifin kabul edilmesi halinde, kurultayı kapatmakla ve gidip partiyi Anayasa Mahkemesi’ne şikayet etmekle de tehdit etti.
Parti yönetimini tasfiye etmezseniz “CHP’nin de yok olduğunu görürsünüz” dedi.
Divan başkanlığı seçimine geçilecekken, usul yönünden itiraz için kürsüye gelen İstanbul İl Başkanı Ali Topuz’u “sen çık git buradan, git” diye azarladı.
Divan başkanlığı seçiminde ilk raundu 150 farkla Ecevit’in adayı kazandı.
Ama İnönü pes etmedi.
Ertesi gün yine Kurultay’a geldi. Ona yakın vekiller kürsüye çıkıp kendi partilerinin yöneticilerini “anarşiye destek, Nurhak, Kızıldere olaylarına katılma, Komünistlik, Bizim Radyoculuk (TKP’nin yasadışı radyosu), CHP’yi Atatürk çizgisinden uzaklaştırmak”la suçladı.
İnönü, bir kere daha kürsüye çıkıp hararetli bir konuşma yaptı,
Ecevit’in Atatürk ilkelerini yanlış yorumladığını, kendisini despotlukla suçladığını söyledi.
Nihayet yapılan güven oylamasında ikinci kez kez kaybetti.
709’a 507 Ecevit’e yakın mevcut genel merkez yönetimi güven oyu aldı.
Ancak ertesi gün İnönü, bir dilekçeyle genel başkanlıktan istifa etti.
CHP bir hafta sonra genel başkan seçmek üzere yeni kurultay kararı aldı. Orada Ecevit genel başkanlığa seçildi.
Bir ay sonra bir kere daha CHP kurultaya gitti. İnönü ve 60 CHP milletvekili protesto ederek kurultayda oy kullanmadı. Ecevit, tekrar genel başkan seçildi.
İnönü’ye yakın bazı milletvekilleri CHP’den istifa ettiler.
Yani ortada 50 sene sonra Kılıçdaroğlu’na örnek gösterilecek çekilmesini bilen olgun İnönü yoktu.
Yine de haksızlık etmemek gerekir.
İnönü’nün meselesi şahsi de değildi. İdeolojik bir bölünme vardı ortada.
Ecevit, yükselen sola yaklaşan, Kemalizmi eleştiren yeni bir CHP’yi temsil ediyordu.
15 yıl sonra aynı Ecevit, DSP diye bir parti kurup, İnönü’nün oğlunu gerçek Atatürkçü olmamakla, aşırı solculukla, bölücülükle suçladı.
En sert Atatürkçü çizgiyi benimsedi. 80 yaşında ağır hastayken bile hala DSP’nin başında kalmakta ısrar ediyordu.
SHP ile sosyal demokrat parti denemesi, Baykal’ın ele geçirdiği CHP’nin yeni sol, Bosna açılımları, günün sonunda Refah Partisi ve 28 Şubat gibi ilk rejim krizinde geleneksel laik, Kemalist, orducu CHP’ye dönüşüverdi.
Türk siyasi tarihinin açık ara en iyi hatiplerinden olan Baykal’ın siyasi yetenekleri de, Muharrem İnce gibi başarılı bir demagogun Cumhurbaşkanlığı adaylığı da ve Kılıçdaroğlu’nun açılım, kapsama, değişim çabaları da CHP’yi klasik yüzde 20-30 bandında gezinmekten kurtaramadı.
Kılıçdaroğlu, CHP tarihinde bu matematiksel, sosyolojik ve tarihi gerçeği en net biçimde gören ve değiştirmek için radikal adımlar atan CHP lideri oldu.
CHP’nin neredeyse son 20 yılını vakfettiği başörtüsü karşıtlığı için özür diledi, helalleşmeyle muhafazakar kesimle iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. Mehmet Bekaroğlu, Cihangir İslam, Sezgin Tanrıkulu, Türkan Elçi gibi isimleri partiye kattı. Sağ partilerle açık, HDP ile kapalı ittifak kurdu.
Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı adayı yapmaya çalıştı. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı aday olarak partisine kabul ettirdi.
Bugün Osman Kavala, Selahattin Demirtaş selamlayan, başörtülü PM üyeleri olan, Kürtlerde oyunu dört katına çıkarmış CHP, Kılıçdaroğlu’nun eseri.
Partinin yeni genel başkanı Özgür Özel’i Eczacılar Birliği Genel Sekreterliği’nden CHP’ye transfer eden de, İmamoğlu’nu İstanbul’un taşra belediyesinden İBB’ye taşıyan da Kılıçdaroğlu oldu.
Ama bu açılımları entelektüel müktesabatıyla değil içgörüsüyle, hamleleri de partisini ikna ederek değil liderlik gücünü kullanarak yaptı.
Bunları yaparken ne partisinden, ne parti çevresinde medya ve entelektüellerden destek almadığı gibi, onlar onun çabalarını tekzip eden, inandırıcılığı azaltan bir çizgide ısrar ettiler.
O yüzden de dar bir kadroyla hareket etti, pragmatik yollardan gitti. Bu yüzden tepki de çekti.
Çok iddialı girdiği 2023 seçimlerin ardından da bırakmasını bilemedi.
Herhalde her lider gibi o da yaptıklarının yarım kaldığını düşündü.
Halbuki, zaten tamamlanması mümkün olmayan bir işe girişmişti.
Ne partisi, ne kitlesi bu yüzleşmeye ve değişime hazır değildi.
Kılıçdaroğlu başörtüsü konusunda geçmişteki hatalar için özür dilerken, kitlesi, partisi ve medyası “Bıktık sizin mağduriyetinizden” diyordu.
Helalleşme derken, hesaplaşma diyenler alkışlanıyordu.
Kılıçdaroğlu, CHP’yi değiştirmeye çalışırken, Türkiye’nin laik liberal ve solcuları bile AK Parti’ye karşı Atatürkçüleşmekteydi.
Özeleştirinin pek zamanı değildi.
Otoriterleşen bir iktidar vardı, bütün kötülüklerin sebebi iktidardı ve Kemalist tezler haklı çıkmıştı.
Böyle düşünenler için CHP’yi toplumun ortalamasına yaklaştırmaya çalışan Kılıçdaroğlu, CHP’yi sağa kaydırmakla, Atatürk çizgisinden uzaklaştırmakla suçlandı.
Şahsi becerileri, hitabeti, yaşı, bilgi birikimi de bu büyük iddiayı taşımaya yetmedi.
Seçimden sonraki ısrarıyla da kötü bir final yaptı.
Şimdi CHP’ye açık ve kapalı destek veren kamusal figürlerin hepsi mutlu, mağazanın vitrinin değişmesi bile herkesi heyecanlandırmış gözüküyor.
Büyük bir seçim yenilgisinin ardından değişim heyecan vericidir.
Muhtemelen Kılıçdaroğlu kazansaydı, siyasete apati ve muhalefete tepki artacaktı.
Ama ya sorun mağazanın vitrininde değil de sattığı mallardaysa?
Peki Kılıçdaroğlu yenilince CHP’nin bir yüzyıl sonra yapmaya cesaret edebildiği helalleşme, kapsayıcılık, değişim, topluma ve sağa açılma siyasetleri de yenilmiş oldu mu?
Şimdilik bu sorunun cevabı evet.
Değişimciler daha kapsayıcı, özeleştiri veren değil, daha sol, daha içeriye dönen, muhafazakarlarla ittifaka karşı, daha özgüvenli bir CHP vaad ettiler.
Bu CHP, CHP’lileri, esas olarak temsil ettiği laikleri mutlu edebilir, Özgür Özel ve ekibi masaya daha çok yumruk vurup, tribünleri coşturabilir ama daha önce de en iyileri ortaya konmuş bu siyasi performanslar CHP’yi iktidar yapamaz.
Bir 100 yıl boyunca sandıktan sadece 1961, 1973, 1977 genel seçimleri ve 1989 yerel seçimlerinde birincilikle çıkmış, 30 yıl sonra 2019 yerel seçimlerinde başarı göstermiş bir parti CHP.
Geçen yüzyıldaki süper tarihsel haklılık iddiasını devam ettirerek ikinci yüzyılda bu kaderi değiştirmesi için ortada bir sebep görünmüyor.
CHP’nin genel başkanı tekrar değişti ama matematiğin kuralları değişmedi.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var? 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSıfır oranlı gelir vergisi neden uygulanmıyor? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025