Yıldıray OĞUR
Tam 16 bin 798 sayfa. Ergenekon Davası’na bakan mahkemenin 8 ayda yazdığı
gerekçeli karar 3 kitap ve 16 bin 798 sayfadan oluşuyor.
Gerekçeli kararı değerlendirmesi istenen Başbakan’ın müstehzi bir ifadeyle
söylediği “Âdeta bir ansiklopedi” benzetmesi haklı. 2010 yılında son
baskısı yayımlanan Britannica’nın sayfa sayısı 32.640’mış. Yani âdetası
bile fazla karşımıza bir ansiklopedi var.
Demek Ergenekon tutuklularının gerekçeli karar açıklanmadığı için tahliye edilmesinin
sebebi hakimlerin içine meşhur Fransız ansiklopedistleri Diderot’un,
D’Alembert’in falan kaçmasıymış.
O yüzden yazmaktan okumaya pek fırsat bulamayan medyamızda da gerekçeli kararın özeti, önsözü
dışında henüz ayrıntılı değerlendirmeler çıkmadı. Ama meraklısı için
epeyce malzeme var bu üç ciltlik ansiklopedinin içinde.
Mahkemenin varlığını kabul ettiği Ergenekon Terör Örgütü tarifiyle başlayalım:
“Ergenekon diye bir örgüt olduğu, bu örgütün yapısı, eylemleri ve belgeleri
dikkate alındığında mevcut yasalara göre silahlı bir terör örgütü
özelliği taşıdığı, bu silahlı terör örgütünün bir derin devlet yani
Gladyo/Kontrgerilla yapılanmasına karşılık geldiği ve esas olarak Türk
Silahlı Kuvvetleri içinde yasa dışı olarak oluşturulup faaliyet
gösterdiği, mensupları arasında asker-sivil toplumun her kesim ve
statüsünden insanların bulunduğu sonucuna varılmıştır.”
Epey rahat ve biraz da sitemkâr bir üslupla yazılmış önsözden iki eğlenceli
notla devam edelim. İlki darbe suçunun kamuoyunca cinayet, tecavüz kadar
ağır bir suç olarak görülmemesi tespitine karşı mahkemenin savunması:
“Oysa, sosyo-psikolojik bir gerçekliktir ki, adi suçların tavan yaptığı
dönemler hükümetlerin faaliyetlerinin durdurulduğu ve/veya engellendiği
'askerî darbe öncesi-sırası ve sonrası' dönemlerdir.”
Bu da hakimlerin televizyon tartışma programları karşısında epey öfkelendiği anlardan kalma olmalı:
“Televizyonlardaki tartışma programlarında dosyayı iyi bilen, neresini gündeme getirip
neresinden bahsetmemesi gerektiğinin farkında olan sanık müdafileri
karşısında, dosya hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmaları mümkün
olmayan konuşmacılar çıkmıştır.”
Eeh, hakimleri daha fazla kızdırmadan ciddi mevzulara dönebiliriz. Gerekçeli kararın en çok ilgi çeken tespiti herhalde buydu:
“Mahkememizde karara bağlanan davada, Ergenekon Terör Örgütü’nün özellikle Bülent
Ecevit başbakanlığındaki 57. Hükümeti ve Abdullah Gül ve Recep Tayyip
Erdoğan Başbakanlıklarındaki 58. ve 59. hükümetleri hedef alan
faaliyetlerini yoğunlaştırdığı anlaşılmaktadır.”
Ecevit, Gül ve Erdoğan hükümetlerini hedef alan faaliyetler… Davanın baktığı ana darbe girişimlerini böyle toparlamış mahkeme.
Bu üç hükümeti yıkma suçlarıyla yargılanan davanın bir tek sanığı var:
Mehmet Haberal. Ve o sanık mahkeme tarafından kararlar açıklanırken
yattığı süre aldığı cezaya kafi bulunarak serbest bırakıldı.
Ne kadar tuhaf. O zaman da tuhaf bulunmuştu. Adı örgütün bir numarası
olarak bile epey geçmiş, davanın en ünlü, en çok konuşulan sanığı,
kendisiyle aynı suçlamaların muhatabı olan hatta daha düşük rollerdeki
‘örgüt üyeleri’ bile ağırlaştırılmış müebbet cezalarına çarptırılırken
nasıl olmuştu da serbest bırakılmıştı? Hem de uzun tutukluluk
düzenlemesi, Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru sayesinde değil doğrudan
mahkeme heyeti tarafından. O yüzden beni bu 16 bin sayfalık
ansiklopedide en çok meraklandıran madde Haberal maddesi oldu. Mahkeme
bu kararını nasıl gerekçelendirmişti acaba?
Önce gerekçeli karardaki suç tespiti: “Sanık Mehmet Haberal’ın, Ergenekon Terör
Örgütü'nün birçok mensubu ile örgütsel irtibat halinde bulunduğu, eylem
ve faaliyetlerinin sürekliliği, çeşitliliği ve yoğunluğu dikkate
alındığında Ergenekon Terör Örgütü'nün Lobi yapılanması içerisinde
görevli olduğu, örgüt faaliyetlerinin düzenlenmesinde ve örgüt
kararlarının alınmasında ve uygulanmasında emir ve talimat verme
yetkisine sahip olması nedeni ile Ergenekon Terör Örgütü yöneticisi
olduğu, yukarıda ayrıntısı ile anlatıldığı şekilde Ergenekon Terör
örgütünün faaliyeti kapsamında Merhum Başbakan Ecevit’e birtakım tıbbi
müdahalelerde bulunmak sureti ile görevini kısmen de olsa engellemeye
teşebbüs ettiği sabit kabul edilmiştir."
Ciddi bir suçlama. Hem Ecevit’in görevini yapmasını engelleme suçu hem de Ergenekon yöneticiliği.
Zaten savcılık da Haberal’ın Ergenekon yöneticiliği (TCK 314/1), Cebir ve
şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırma
(TCK'nın 311/1), Cebir ve şiddet kullanarak yürütme organını ortadan
kaldırmaya teşebbüsten (TCK'nın 312/1) ve Terörle Mücadele Kanununun 5,
TCK'nın 53, 58/9, 63. Maddelerince cezalandırılmasını istemişti.
7 ayrı maddeden. Suçun bitiş tarihini de gözaltına alındığı gün olarak kabul etmişti.
Peki mahkeme ne yapmış? Yukarıda savcının suçlamalarına katılmış ama sonra
birden şöyle devam etmiş: “Başbakanın görevini yapmasının engellenmesi
“elverişli eylem” olarak kabul edilmiş; elverişli eylemin yapıldığı
tarih 1 Haziran 2005 tarihinden önce olduğundan..”
Yani mahkeme Haberal’ı sadece Ecevit’e yönelik darbe girişiminden sorumlu
tutup ceza vermiş. Peki neden böyle yapmış? Çünkü 2005’te TCK’da darbe
suçlarını düzenleyen madde değişti. 2005’ten önceki darbe suçunu
düzenleyen 765 sayılı TCK 147. Maddeye göre eksik teşebbüs halinde ceza
indirimi söz konusu. Halbuki 2005’ten sonraki 5237 sayılı TCK 312’de
darbe eksik teşebbüs halinde kalsa bile darbe yapılmış gibi
cezalandırılıyor. Yani yeni kanuna göre ağırlaştırılmış müebbet yerine,
eski kanuna göre 15-20 yıl arası bir ceza söz konusu. Benzer bir lehte
uygulama bazı başka sanıklar ve Balyoz davasındaki sanıklar için de
kullanılmıştı. Peki, savcının Meclis’in görevini yapmasını engelleme
suçunu düzenleyen 311/1 ve terör örgütü yöneticiliğini düzenleyen
314/1’den ceza alma taleplerini hangi gerekçeyle geri çevirmiş mahkeme.
Okuyalım:
“İddianamede sanığın TCK 311/1 ve TCK 314/1
maddesinde yazılı olan suçlardan da ayrıca cezalandırılması talep
edilmiş ise de; sanığın kastının Meclisin görevini yapmasını
engellemek olmayıp doğrudan Başbakana, dolayısıyla hükümete yöneldiği
dikkate alındığında TCK 311/1
maddesinin tatbikinin mümkün
olmadığı, TCK 314/1 maddesinde yazılı olan suçun ise TCK 312/1 maddede
yazılı olan suç için geçitli suç niteliğinde olduğu anlaşıldığından
sadece hedef suç olan TCK 312/1 maddesi gereğince cezalandırılmıştır.
Ancak, suç tarihi (elverişli eylemin yapıldığı tarih) 1 Haziran 2005
tarihinden önce olduğundan lehine olan 765 sayılı TCK 147. maddesi
uygulanmıştır.”
Yani mahkeme, Haberal’ın benzer
suçlardan pek çok sanığın ağırlaştırılmış müebbet almasına neden olan
2005’ten sonraki Meclis’e ve hükümete karşı darbe suçuna sokulmuş,
gerekçeli kararda sayfalarca anlatılan eylemlerini, hakkındaki Ergenekon
yöneticiliği suçlamasını görmezden gelmiş.
Böylece iddianamede üç hükümete birden darbeye teşebbüsten sorumlu tutulan tek
isim olan Haberal’a mahkemeden 15 yıllık bir ceza çıkabilmiş. Başbuğ’a
tek hükümete darbeden müebbet veren mahkeme tarafından.
Ama bu kadarı da yetmemiş. Bir de mahkemedeki iyi hali gerekçe gösterilerek
cezası 12 yıl 6 aya düşürülmüş. (Aynı mahkeme Ecevit’e darbe hariç
neredeyse benzer suçlarla yargılanan Fatih Hilmioğlu’nun ise 2009’dan
beri kanser tedavisi görmesine rağmen mahkemedeki halini beğenmeyip,
cezasını indirmemiş) Bunca indirim, kartındaki birikmiş millerin,
puanların düşürülmesinden sonra üzerine bir de 4 yıllık tutukluluk
süresi hesaplanınca Haberal tabii ki serbest kalmış.
Bu gerekçeli kararı okuduktan sonra Mehmet Haberal’ın çıkar çıkmaz ilk Cuma
namazı için Fatih Üniversitesi’ne gidip, üniversitenin rektörüyle saf
tutmasının gerekçesi de anlaşılmıştır herhalde. CHP-Cemaat seçim
koalisyonunun hangi sağlam temeller üzerine kurulduğu da.
Anlamak için 16 bin sayfalık ansiklopediyi okumaya gerek yok yani...
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBahçeli Kürt meselesine, Kürt meselesi Türkiye’ye yön verirken… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanÇarpık duruma sevinmek, siyasetçiden hukuk dilenmek… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Türk – Türk ayrışması” 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREnflasyonla mücadelede Milei ve Şimşek 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump büyük bir yenilgiye uğradı 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025