Yıldıray OĞUR
Aslında hikâyenin açılışı bir türküyle başlıyor: Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar…
Hikâyenin baş kahramanı da babasının derlediği o türküdeki tavsiyeye uyup Mecidiyeköy’de oturduğu yüksek yüksek apartmandan bir gün çıkıp, (ikinci dizedeki tavsiyeye uymayıp) aşrı aşrı memleketlerde bir çiftliğe yerleşen bir kadın.
Bu kez hikâyenin başında bir elma düşüyor gökten. Sonunda ise yüzlerce elma herkesin başına düşecek.
11 Nisan 1980. Darbeye aylar var. Türkiye İşçi Partisi kurucularından, halk kültürü araştırmacısı, Tüfekliler kitabında anlattığı Ahmet Türk’ün de aralarında olduğu Rize’den Mardin’e yüzlerce öğrencinin hocası, yazar, Cumhuriyet yazarı, pek çok ünlü türkünün derlemecisi, Ruhi Su ile albümler yapmış Ümit Kaftancıoğlu yapımcı olarak çalıştığı TRTİstanbul Radyosu‘na gitmek üzere evden çıkmıştır yine. Her zaman ki gibi arabasıyla okula bıraktığı kızı Pınar’la.
13 yaşındaki Pınar evden çıkarken annesi beslenme çantasına elmayı koyup koymadığını sorduğu sırada olur her şey. Arabasının camlarını silen babasının yanına iki adam yaklaşır: “Sen Ümit Kaftancıoğlu musun” diye sorar ve ateş etmeye başlarlar. Her şey küçük kızın gözleri önünde olur. Kolları arasında can veren babasının son sözleri de onun ismi.
Tetikçi olduğu söylenenler darbeden sonra yakalanır, sonra bir şekilde tahliye olurlar, esas katiller ise bir türlü bulunamaz.
Cenazedeki büyük kalabalıklar dağılınca aile yalnız kalır. Ekonomik zorluklar başlar. 13 yaşında yaşadığı büyük travmayla büyüyen Pınar, 14.5 yaşında üniversiteye girer. Üniversitedeyken anne olur evlenir, boşanır.
Beraber büyüdüğü oğlu Can’la başbaşa kalır. Yazları Güney’deki otel resepsyonlarında, kat temizliğinde çalışır. Sonra yirmili yaşlarda çok sevdiği ticarete girer. Okunmuş Teksas Tommiks, pazarda şile bezi elbiseler, halı satar. Sonra iyi maaşla İstanbul’da büyük bir holdingde işe başlar. Ama bu hayat hiç ona göre değildir.
Yüksek yüksek tepelere benzeyen binalara sığmaz. Ve 30 yaşında istifa eder, eşyalarını bir kamyona yükletip, oğlunu alıp Ege’ye gider. Önce her Beyaz Türk’ün rüyası eski bir Rum evinde cafe açar. Sonra Kuşadası. Bu sırada her şeye adını verecek İpek’in doğumu, yine başarısız bir evlilik.
Aydın Nazilli’de işlettiği Billur Su çok iyi iş yapar. 2003’te 38 yaşında su fabrikasını sattığında kendi ifadesiyle çocuklarının çocuklarına yetecek kadar iyi bir para alır.
Bu erken emekliliği geçirmek için annesinden kalan, miras paylaşımlarında adı bile geçmemiş arsalarının olduğu Nazilli’nin Ocaklı Köyü’ne yerleşmeye karar verir. Kayseri’den iyi taş ustası getirip, kendine bir çiftlik eşi yaptırır. Bu sırada boş tarlalarını ıslah için kolları sıvar, sürdürür, inek dışkılarıyla gübreleme yapar, köylerden meyve sebze fidanlarını getirtip diker.
Her şey pek sevmediği organik değil, doğaldır. Yüzyıllardır bu köylerde bu iş nasıl yapıldıysa öyle yapılır. Aslında önce amacı kızı İpek’i hazır mama kutularından kurtarmak, onu tarlasındaki ürünlerle beslemek, ineklerinin sütlerini, peynirlerini, tavuklarının yumurtalarını yedirmektir. Kesinlikle kendilerini değil ama. “Bir tavuğun yaşlılıktan ölmesi bir benim çiftliğimde oldu herhalde” diyen iyi bir vejeteryandır çünkü.
Çiftlikten İpek’in, komşuların ihtiyacından daha fazlası çıkmaya başlar. Önce koliler yapıp İstanbul’daki tanıdıklara hediye paketleri gönderir. Herkes gelen kolilerden çıkanlara bayılmaktadır. Bunun bir karşılığı olsun ısrarlarıyla yavaş yavaş büyüyen bir kitleye çiftliğin ürünleri kolilenip satılmaya başlanır. İşler büyüdükçe, köydeki kadınlar istihdam edilir, sonra diğer köylerdeki kadınlar. Domatesler toplanmakta, salçalar, turşular yapılıp kavanozlanmaktadır. Çalışanları sigortalı, hijyen kurallarına azami uyulan bir işletmeye döner çiftlik. Reklamsız, sadece referansla kulaktan kulağa şöhreti yayılır İpek Hanım’ın Çiftliği’nin. İstanbul sosyetesi, ünlüler, bebeğine doğal ürünler yedirmek isteyen anneler, Pınar hanımın her hafta çiftlikten alınabilecek ürünleri paylaştığı haberleşme grubuna üye olurlar. Çiftliğin ürünleri herkese yetecek kadar paketlenir. Üç kilo patates, iki kilo soğan, iki kilo elma, 10 yumurta, peynirler, çörekler…
Röportajlar, haberler birbirini izler. Pınar Hanım’ın organik gıdalara karşı uyarıları, yemek tarifleri, online paylaştığı çiftlikten görüntüler, babasından geçmiş hoş üslubuyla ürünlerini anlattığı mailler efsane olur…
Ve sonra bir gün….
30 Mart 2014 seçimlerinden hemen önce bir haber düşer. Pınar Kaftancıoğlu AK Parti’den Nazilli Belediye Meclisi’ne aday olmuştur. Üçüncü sıradan.
Haber dalga dalga yayılır. Büyük bir şoka neden olur. Nasıl olabilir bu? Hem de sağcıların öldürdüğü solcu bir yazarın kızı. Hem de bütün müşterileri Beyaz Türklerken.. Çiftliğe iptaller yağmaya başlar, tepki telefonları, beni haber listesinde çıkarın emailleri…
Gerisini sosyal medyaya yazılanlar, internet forumları, ve sözlüklerden okuyalım:
“Şimdi hükümete yakın olan firmaların bu kadar şaibesi varken, bu şaibeli hükümete yakın bir işletmeye niye güveneyim?”
“İlk siparişimi vermek üzereyken sahibinin akp meclis üyesi adayı olduğunu öğrendiğim çiftlik. gerçekten yazık. 1 kuruşumu bile helal etmeyeceğim bir insanın işletmesi.”
“Kendisine şu maille veda ettiğim güzel ürünler satan web sitesi:
“Merhaba. AKP’den aday olduğunuzu ogrendim. Tebrikler, seçimde başarılar, lütfen mail listenizden çıkarın beni”
“Bunca zamandır her hafta ahkam kestigin, sürekli kotülediğin politikaları ve işleri yapan partiden aday olmak nedir ya? İnsanları salak yerine koymanın gereği var mı?”
“100 kişinin çalıştığı yer. sahibine gelince, ne yalan söyliyim, kendisinden utanç duyuyorum. organik tarıma eyvallah, ama siyasi meselelere gelince, cidden utanç duyuyorum.”
“İnsanları aptal yerine koymanın bir manası yok. Bir insanın bir partide yer alabilmesi için ideolojik çelişki yaşamaması lazım. Aksi yaşanıyorsa buradaki ilişki çok farklı.”
“Beni çok şaşırtarak Nazilli’den AKP adayı olmuş Pınar Hanım’ın çiftliği… Daha önce bir çok kişiye çiftliğin ve bu hanımın savunuculuğunu yaptığım için şu an çok üzülüyorum…
“Siyasi durusundan öte yazdığı ve söylediği şeylerle yaptığı şeyler birbirini tutmadığı ve su durumda evime giren yiyeceklere artık güvenim kalmadığı için…”
“Bana GDO mu AKP mi diye sordurtmuş çiftlik. GDO ulan!”
“Şaka gibi bir insan. Bence şu zulme ve baskı ortamına destek olduğu için protesto edilmeli. Ben zaten hiçbir zaman samimi bulmadığımdan almadım ondan. Şimdi iyice tiksindim yeminle.”
“Solcu” olduğu için oldurulen ve her firsatta lafin arasinda adini geçirerek uzerinden prim yapmaya calistigi babasinin da ruhuna azap verdigini düşünüyorum”
“Bu kadın, çalıştırdığı yüzden fazla kişiyi ve bizim paralarımızla ticari destek verdiği 60 kadar köyü de sayarasak, bunların bir bölümünü bile etkilese, 100 kişiyi etkileyebilecek bir potansiyele sahip.
peki geçen seçimde aydın’da oy farkı neydi: 400 kişi!
bu kadar yakındı seçimde oy oranları!
bu kadının bu tavrı yüzünden aydın akp’şe geçebilir.
Aydın’ın akp’ye geçmesi demek; sandık kalabalığını elinde tuttuğu için
her şeyi yapabileceğine inanan iktidarın insanlar ve doğa zürenideki baskısının arttırarak devam etmesi için ellerine bir kozun daha geçmesi demektir.”
“ha, bu arada, çiftliğin hanımı “yetmez ama evet” güruhundan biriydi eskiden de, tanıyanlar şaşırmadı.”
“keşke hiç alışveriş yapmasaymışım buradan, insanları salak yerine koymayı iyi bildiklerine göre acaba daha sağlıklı sanarak aldıklarımla nasıl salak yerine koyuldum =/”
“pazarlama tarihine geçecek bir hata yapmış kurum.
ulan bu memlekette senin yaptığın mala değer verip alanların %99′u akp karşıtı,
kentli, laik, özgürlükçü, gezici kesim; doğal olarak senin hedef kitlen de öyle. hangi akla hizmet bu kadar kutuplaşmış bir ortamda böyle bir politik hamle yaparsın?”
“tek bir yerde hata yaptı, bunu duyulmayacağını sandı, işte şimdi yandı.”
“çok hızlı bir şekilde müşteri kaybediyor. bu kaybı önlemek için telefonla durumu izah etmeye çalışan ipek hanım’a ait çiftlik.”
Pınar Hanım hızla kendisini terk eden müşterilerini tek tek arar, emailler atar, durumu izah etmeye çalışır:
“anadolu’da bir şeyler yapabilmek, bir şeylere karşı durabilmek için bir titre ihtiyaç duyuyorsunuz maalesef. aydın bu seçimler ile ‘büyükşehir’ oluyor. bütün köyler merkeze bağlı birer mahalle haline getiriliyor. köylerin imara açılması demek, hayvancılığın bitirilmesi demek bu… karşı koyabilmek için bir masada oturmam mecburi hale geldi. kent meclisi üyeliği için bana teklif getiren tek parti akp olduğu için onların listelerinden girmeye karar verdim. seçimden sonra istifamı sunup bağımsız üye olarak devam edeceğim. bir ‘trick’ gibi gözükse de bağımsız aday olarak kent meclisine girebilmenin başka bir yolu yok maalesef. akp çizgisine en az sizin kadar uzağım. ona uzak olduğum kadar mhp’ye, ona uzak olduğum kadar chp’ye de uzağım. öyle de kalayım. alışveriş yapıp yapmamanızın hiçbir önemi yok. sadece anlamanızı ve anlayışınızı rica ediyorum.
sevgiler”
Tepkiler, iptaller karşısında yapabileceği fazla bir şey yoktur. Seçilir seçilmez AK Parti’den istifa eder.
Bu korkutucu öfke, kör nefret karşısında işe yaramış mıdır? İnşallah yaramıştır.
Ne olur ne olmaz. Yine de hikâyenin sonunda o çiftlikte yetişen o kütür kütür elmalar kutuplaşmadan şikâyetçi olanların başına…
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var? 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSıfır oranlı gelir vergisi neden uygulanmıyor? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025