Yıldıray OĞUR
15 Temmuz darbe girişimi üzerine henüz medyaya sızan sınırlı sayıdaki ifadeler dışında iddianameler hazır olmadığı için olan biten hakkında en dikkat çekici kaynak Meclis’teki araştırma komisyonu. Komisyonun, iddianamelerin çıkmasından sonra çalışmaya başlaması belki daha faydalı olabilirdi ama yine de kamuoyu önünde merak edilen soruların muhataplarına sorulması önemli.
Komisyonun en büyük handikabı bugüne kadarki oturumlarda da görüldüğü gibi çağrılan konuklara iktidar ve muhalefetten milletvekillerinin siyaseten işlerine gelecek şeyler söyletme çabaları. Komisyonda vaktin epey bir kısmının özellikle muhalefet milletvekillerinin bu çabalarıyla geçtiği görülüyor.
Sadece komisyonda alınan söz sayılarına bakıldığında ilk üç sırada en yakın takipçisinin iki katı ve neredeyse AK Partili vekillerin tamamı kadar söz almış CHP’li Aykut Erdoğdu ilk sırada geliyor. Onu CHP’li diğer iki vekil Aytun Çıray ve Sezgin Tanrıkulu izliyor. Ardından AK Parti’den Selçuk Özdağ, HDP’den Mithat Sancar diye liste devam ediyor. Tutanakları okuduğunuzda bu ağırlığı görebiliyorsunuz.
Biraz daha titiz bir hazırlıkla mesela “2003’te hükümeti FETÖ’ye karşı uyardım” diyen Hilmi Özkök’e Genelkurmay Başkanı ikenki Özel Kalem Müdürü’nün FETÖ’den tutuklu olduğu hatırlatabilirdi. Ya da Mehmet Ağar’a komisyonun gündemi olmayan 90’larla ilgili sorular yerine Demokrat Parti macerası.
Yine de bugüne kadarki oturumlardan yanlış bilinen veya az bilinen pek çok gerçek ortaya çıktı. Henüz tutanakları Meclis sitesine konmayan dünkü oturum dışındaki oturumların tutanaklarından benim notlarım şöyle:
İkinci Darbe üzerine söyledikleriyle pek güven vermeyen emekli albay Atilla Uğur 2003 yılında Genelkurmay Başkanı iken Hilmi Özkök’e orduda FETÖ’cülerin listesini getirdiğini, Özkök’ün ise “Ne uğraşıyorsunuz bu işlerle, bunlar Müslüman adamlar” dediğini iddia etmişti. Hilmi Özkök’e komisyonda bu iddia soruldu. Cevabı net oldu:
“Bu tamamen yalan efendim. Yani bir albay kalkıp da Genelkurmay Başkanını kendiliğinden getirmezdi, onun komutanı vardır, o Jandarma Genel Komutanına arz eder, ondan sonra bana gelir, bana gelmeden önce İkinci Başkan inceler yani sistem böyle çalışır. Ama kalkıp bana gelmiş, bir de ve üstelik Cumhurbaşkanına da gitmiş, öyle diyor kendisi. Vatan sevgisine verdim ben onu, çok seviyor vatanını, milletini diye. Öyle, bazı insanlar yapmak isteyip yapamadıkları şeyi yapmış kabul ediyorlar, kendilerini de inandırıyorlar. Yani öyle bir şey mümkün mü?”
Ordu içindeki cemaat yapılanmasıyla ilgili epey önceden yazan, kitaplar çıkaran gazeteci ve eski asker Yavuz Selim Demirağ’ın ifadesinde 1982 yılında askerî okullardaki cemaat yapılanmasının deşifre edildiği operasyonu anlattı. O operasyonda tespit edilmesine rağmen kazanılmak için ordudan atılmayan 48 teğmenden 11’i 15 Temmuz darbesine general rütbesiyle katılmış:
“… 240 ev tespit edildi. Kuleli’nin yanında Deniz Lisesi, Deniz Harp Okulu, Hava Harp Okulu, çeşitli sınıf okulları vardır İstanbul’da, ulaştırma okulu, piyade okulu vesaire. Bunlardan da, bu personelden de yüzlerce kişi gözaltına alındı. Kuleli’de yaklaşık iki ay süren bir soruşturma esnasında merhum Doğu Aktulga, sosyologların, psikologların da destekleriyle, tarihçilerin de destekleriyle bu gözaltına alınan arkadaşlara, bu kişilere özel dersler verildi iki ay boyunca. Bu esnada soruşturmalar sürüyordu. Ancak malumunuz, 12 Eylül şartları, bir de bu öğrencilerin tamamını atmak yerine bunları kazanmak için de çok çaba sarf edilmiştir. Ki bu öğrenciler arasında, okulda dereceleri vardır yani bizim okul 1’incisi, 2’ncisi, 3’üncüsü dediğimiz, sınıf başkanı dediğimiz çocuklar vardı, disiplin notları 100 yani tam, dersleri çok iyi. Dönemin komutanları ‘Bunları atmaktansa masum olanları da kazanalım’ dediler. Nitekim, bu 134 kişiden 86’sı atıldı, geri kalanları kazanıldı hissiyle bırakıldılar ve 15 Temmuz gecesi yapılan darbede bunlardan, bu atılmayanlardan 11 de general vardı. Atılanlardan birisi geçtiğimiz dönem bu Meclisin çatısı altında İstanbul Milletvekilliği yapan, benim sınıf arkadaşım Muhammed Çetin’dir…”
Yine Demirağ’ın ifadesinden Genelkurmay da 15 Temmuz öncesi FETÖ soruşturmasını yürüten asker savcı Kurtuluş Kaya’nın da firari olduğunu öğrendik.
15 Temmuz’da Birinci Ordu Komutanı olan Genelkurmay İkinci Başkanı Ümit Dündar’ın ifadesinde o gece Trakya’dan İstanbul’a yürüyen birliklerin nasıl durdurulduğunu, en ilginci ise gezi için Çanakkale’ye gitmiş Harp Okulu öğrencilerinin de orada darbeye katıldığını öğrenmiş olduk:
“Bunlar esnasında Çorlu’ya bağlı Lüleburgaz bölgesindeki bir birlikte bir hareketlenme oldu. Başlangıçta bir birlik çıkarken Kolordu Komutanımız devreye girerek onu önledi fakat arkasından bir başka birlik İstanbul istikametinde hareket etti. O hareketi önlemek için de hem Sayın Valimiz Kırklareli Valisiyle hem de Kolordu Komutanımızla görüşmek suretiyle, yol önlerinin bu gişelerde önlenmesi ve kesilmesi konusunda tedbirler alındı. Bu arada da, her ihtimale karşı geçerler düşüncesiyle, 3’üncü Zırhlı Tugay’a Tümgeneral Yavuz vasıtasıyla verdiğim emirle bir bölük kadar birliği de İstanbul yoluna çıkararak onların yolunu kesmek üzere tedbir aldırdık ama onlar da oraya gelemeden gişelerde kaldılar. Bunun dışında, Edirne’de çok ufak birkaç hareket oldu. Gelibolu kolordu bölgesindeyse, askerî birliklerden ziyade, oraya Çanakkale’de tarihî yerleri gezmek ve etüt yapmak maksadıyla gelen Harp Okulu öğrencileri vardı. Onların bir hareketlenmesi oldu. Onu da Kolordu Komutanımız durdurdu...”
Dündar’ın sözlerinden darbe gecesi İstanbul Valisi, Emniyet Müdürü ile Boğaz Köprüsü’ne yakın bir yerde buluşup durum değerlendirmesi yaptıklarını öğreniyoruz. Peki darbecilerin tankının tüfeğinin karşısında sivil insanlar direnirken neden kendi komutasındaki askerler darbecilere müdahale etmedi sorusuna ise şu cevabı vermiş:
“Bu arada '3. Zırhlı Tugayı İstanbul’a getirelim mi, getirmeyelim mi?' tartışmaları aramızda devam ederken, zaten halkımız da darbeyi önlemek maksadıyla girişimde bulunmaya başladığında o birlikleri de getirsek, onların da gene halkımız arasından geçip yani kendilerinin menfur darbeye katılanlar olmadığını ispat etmeleri biraz zor ve sıkıntılı olacaktı. Bu aşamalarda ihtiyaç duyulmadığı için onu da oraya getirmedik...”
Boğaz Köprüsü’ndeki darbecilerin nasıl teslim olduklarının cevabı da Dündar’ın anlattıklarında saklı:
“80 tanktan 20’si çıkmış vaziyette. Dolayısıyla, geride kalanları ne yaparız -düşüncesiyle başlangıçta belki geceyi anlatırken ifade ettiğimde- bizim için İstanbul’da iki alternatif vardı. Birincisi: O geride kalan tankların dışarıya çıkmaması, artı eğer olay uzayacak olursa o tankların bizim tarafımızdan kullanılmasını sağlayacak bir imkânın oluşturulmasıydı. O kapsamda da yanımda olan Kolordu Komutanı Vekili arkadaşımız Tümgeneral Yavuz Türkgenç’i kendi güvendiği kişilerle birlikte 2’nci Zırhlı Tugay bölgesine personel görevlendirdi, o personel emniyet güçlerini de yanına almak suretiyle yaklaşık herhâlde dört otuzdan itibaren beş civarında kışlayı ele geçirdiler. Hatta kışlayı ele geçirmeyi müteakip darbeyi idare eden tugay komutanı da Boğaz Köprüsü bölgesine getirmek suretiyle o Boğaz Köprüsünde darbeyi yapan teslim oldu. Dolayısıyla, siz de teslim olacaksınız düşüncesiyle oradaki direnmeyi de sona erdirdiler. Dolayısıyla, elimizde tankı durduracak herhangi bir güç yoktu, öyle söyleyeyim...”
Dündar’ın ifadesindeki en ilginç bölüm yaptığı telefon konuşmaları. Necdet Özel, o gece Ümit Dündar’ı telefonla arayıp TV’ye bağlanması için cesaretlendirdiğini söylemişti. Dündar o konuşmayı biraz daha farklı anlatmış:
“Bu ikinci yerde faaliyetlere devam ederken birçok kişiyle telefonla görüştüm. Bu görüştüğüm kişiler içerisinde de, daha önce basına yansımış olduğu gibi, eski Genelkurmay Başkanımız Necdet Özel Paşa’yla da görüştük. Kendisiyle 2 veya 3 defa -tam olarak hatırlamıyorum ama birden fazla değil, 2 olduğu kesin- görüşme yaptım. Kendisi tarafından bazı konular gündeme getirildi ve karşılıklı görüştük.
Erdoğdu: -Hangi konularda Paşam?
Dündar: -“Hangi konular?” derken, genelde Sayın Genelkurmay Başkanımızın, resmin ne olduğunu görmek anlamında, hangi birliklerin ve kimlerin bu faaliyetlere iştirak ettiği konusunda soruları oldu, ben de kendisine o kapsamda soruları cevaplandırdım. İkinci aşamada da, yine, olayın nasıl gittiği ve o birliklerin katılım konusu gündeme geldi, gene o konuda kendisine birkaç cümle ifade ettim ve bu arada da, Sayın Valimizle yaptığımız görüşme sonucunda da televizyona bir açıklama yapmamızın yararlı olacağını değerlendirdik."
* * *
Eski İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın komisyondaki anlatımı da darbe gecesi hükümet cephesini neler yaptığını anlamak açısından önemliydi. Onun anlattıkları arasında en ilginci PKK’nın darbe öncesi bir yıl boyunca hendek terörü ile FETÖ'cü asker ve Jandarma arasındaki ilişkiye dair söyledikleriydi:
Efkan Ala: ... Bir Hocamız -şimdi Parlamentoda değil- bana kürsüden diyor ki: “Hocam, Lice’de şu kadar zamandır yol kazılmış. Neden onun tedbirini almıyorsun?” Kiminle alacağım ben? Oradaki Jandarma komutanıyla. Jandarma komutanı bir aydır orada. Olmuş ve haber vermiyor, o işe göz yumuyor hem orada milleti zora sokmak için hem bizi sokmak için. Oysa, beş dakikalık iş. Gittiği zaman, çağırdığı zaman orayı hemen doldurabilecek. Ben bunu görevden alamıyorum, bu yetkiyi getirmişim buraya. Bir şey söylemedi Allah var; sustu, gitti ama kürsüden çok ağır eleştirilerde bulunmuştu... Ben bunu da çeşitli mahfillerde açıkça söyledim: Bundan sonra şu adımı atabilirler ve bu adımı attıklarında başarılı olmamaları için Jandarmada bu değişikliği, hiç olmazsa asgari bu değişikliği mutlaka yapmamız lazım...”
* * *
“Yani, olabildiğince orada Hükûmeti de zora sokacak, bu politikalarını da zora sokacak; 'işte, bakın, çözüm süreci ne menem bir şeydir' dedirtecek şeyleri yapmışlar. Yani, biz o dönemde hiç kimsenin elinden oradaki yetkisini almadık ki yani asayiş konusunda, terörle mücadele konusunda, o başka, bizim uygulayacağımız politika. Onu sabote etmek için orada yapmaları gereken görevi yapmayanların veya müdahale etmesi gerekirken etmeyenlerin bir kısmı tespit edildi, bir kısmı da belki ileride tespit edilecek, soruşturmalar açıldı, incelemeler de yapıldı. Böyle bir sorunun olduğu çok açık.
Sezgin Tanrıkulu: 'Sınırı aşıp görüşmüşler' dediniz yani bilgi sahibi olmamızda bir sakınca var mı?
Efkan Ala: İşte, daha da terörü ağırlaştıracak, daha Türkiye’yi kaosa götürecek teklifte bulunmuşlar; bu, istihbari olarak böyle arkadaşlar...”
FETÖ’nün ordudaki yapılanması üzerine darbeden aylar önce yazdığı kitapta anlatan emekli Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel’in ilk kez Meclis komisyonunda dillendirdiği bir bilginin üzerinde de yeterince tartışılmadı. Daha önce Başbakan medya temsilcileriyle buluşmasında aslında bunu söylemişti o zaman da pek ilgi çekmemişti:
“Bildiğimiz bir şey var 86, 87, 88 ve 89 dönemlerindeki albaylarla ilgili fazla sıkıntı yok, 90’dan itibaren başlıyor. 15 Temmuz öncesi bunların teşvik verilerek emekli edilmesine dair bir kanun getirdiler. Bunun da onların marifeti olduğunu şimdi anlıyoruz. O kanunu da bu KHK’da iptal ettik. İstedikleri kadar kalacaklar. Bu bir anlamda aşağıyı kontrol etme anlamında bir tedbir olarak ele alınabilir...”
Millî Savunma Bakanlığı üzerinden getirilen kanun 13 Ocak 2016’da TBMM’den geçmişti.
Önsel bu kanunun amacını komisyona anlatmış:
Önsel: Esasında o devreler, bizim devreler çok rafinedir yani bu konuda Fetullah’ın çok çok az sızdığı bir devredir. Bu son anda bile buna oyun yaptılar bu dört devreyi sistemin dışına atıyorlardı bakın emekli ederek.
Aykut Erdoğdu: Emeklilik için…
Önsel: Tabii, tabii.
Erdoğdu: 1986, 1987, 1988, üç devre vardı, bunlara yüksek tazminat verilerek ordudan uzaklaştırmalı. Sorduğumuzda “Albay fazlası var” dediler. Tabii, biz o zaman çok şüphe duyduk ama Millî Savunma Bakanlığı bunu çok savundu. Şimdi dönüp anlıyoruz ki bütün bu bilgileri birleştirdiğimizde bu albay kadrolarını boşaltıp 15 Temmuz'a yönelik bir hazırlık meselesiymiş.
Önsel: Çok önemli bir husus bu.”
Bu kanun 13 OCAK 2016 günü Meclis’ten HDP’lilerin soykırım ve Kürt meselesi ile ilgili açtıkları tartışmalar arasında sessizce geçmiş. Ocak 2016’da bile Genelkurmay üzerinden darbeye hazırlık için Meclis’ten bir kanun geçirilmesi büyük bir başarı. Bu kanunun görüşmeleri sırasında Meclis’te muhalefetten söz alan (aslında CHP’li Çiçek hariç başka meseleler için söz hakkını kullanan) üç vekilin ne söylediğini de hatırlayalım:
Erkan Haberal (MHP): Değerli milletvekilleri, Askerlik Kanunu'nda yapılan değişiklikle albaylarımızın emekliliklerinin teşvik edilmesi usul ve yöntem olarak sağlıklı değildir. Öncelikle bu konunun Silahlı Kuvvetlerin görüşü doğrultusunda, ilgili ihtisas komisyonunda, Millî Savunma Komisyonunda enine boyuna tartışılması gerekirdi. Ülkemizdeki terör ve… Zamanım bitti. Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Mustafa Zeydan (HDP): Albayların ve askerlerin özlük haklarını iyileştirmek, maaşlarını artırmaktan öte, her şeyden önce "Asker, polis, sivil ve bütün insanlarımızın yaşam hakkını nasıl koruyabiliriz? Bu oluk oluk akan kardeş kanını nasıl durdurabiliriz?"i konuşmamız lazım. (HDP sıralarından alkışlar)
Dursun Çiçek (CHP): Her şeye rağmen, geçmiş dönemde yüzlerce askerin, subayın "paralel yapı" denilen örgütün kumpas davalarıyla emekliye zorlanmasından daha insancıl bir yöntemdir... Bu konuda teşvik primini esas alan, teşvik maddesini esas alan rakamların Genelkurmayın teklif ettiği şekilde 2 katına çıkarılması personelin talebidir, isteğidir. Bu konuda takdir yüce Meclisindir. (CHP sıralarından alkışlar)
15 Temmuz darbe araştırma komisyonunun tutanak sayfasını takibe devam. Komisyonunun ciddiyeti için iyi bir haber; Dugin gelmiyor...
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİREN“Türk – Türk ayrışması” 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREnflasyonla mücadelede Milei ve Şimşek 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanÇarpık duruma sevinmek, siyasetçiden hukuk dilenmek… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBahçeli Kürt meselesine, Kürt meselesi Türkiye’ye yön verirken… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump büyük bir yenilgiye uğradı 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025