Yıldıray OĞUR
O meşhur ihbarcı subay, İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın ıslak imzalısını savcılara, eline geçirdiği ne kadar Genelkurmay belgesi varsa hepsini peşine takarak yollamasa bu yazı yazılamazdı.
En azından, Genelkurmay Psikolojik Harekât Dairesi (Kibarcası Bilgi Destek Birimi) onaylı bir Dersim İsyanı romanının varlığından haberdar olmazdık. Genelkurmay, o kitap hakkında şu tavsiyede bulunmuş: “Başta Bilgi Destek kadrolarında bulunan personel olmak üzere, Tüm TSK personeli tarafından okunmasının ve kütüphanelerinde bulundurulmasının faydalı olacağı değerlendirilmektedir.”
Bahsedilen kitap Barbaros Baykara’nın Dersim 1937 kitabı. 1974’te yayımlanan kitabın devamı da (yani aslında katliamın devamı da) 1975’te Dersim 1938 adıyla yayımlanmış. Uzun uzun tanıtmaya gerek yok. Yıllarca Türkiye’de Dersim isyanı için bir şeyler okumak isteyenler karşılarında Barbaros Baykara’nın bu kitaplarını buldu. Neredeyse resmî Dersim İsyanı fikri bu romanlar üzerinden popülerleşti. Hatta pek çok Dersimli de kendi hikâyelerini bu yarı efsanevî romanlardan öğrendi.
Barbaros Baykara, Anadolu Ajansı’nda çalışmış ve genç yaşta (1976’da 43 yaşındayken) hayatını kaybetmiş bir gazeteci. Ama onu haberlerinden çok kısa ömrüne sığdırdığı popüler tarih kitaplarından hatırlıyoruz bugün. (Tabii Baykara’nın amcasının 70’lerde Cumhuriyet Senatosu’na seçilecek kadar devletin güvendiği, ara dönem hükümetlerinin aranan bakanlarından, 12 Eylül darbesi sonrası kurulan Bülent Ulusu Hükümeti’nin Başbakan Yardımcısı Zeyyat Baykara olduğu da bu biyografiye eklenmeli.)
Barbaros Baykara’nın nedense tüm kitapları tarihimizin karanlık sayfaları hakkında. Ama kitapların amacı bu karanlık sayfaları aydınlatmak değil, temize çıkarmak. Bir nevi çağdaş Ömer Seyfettin. Ama kitapları Aziz Nesin’in kitaplarını da basan Tekin gibi yayınevlerinden çıkıyor. Kitaplar arasında 1970 tarihli Kanayan Toprak Kurtuluş Savaşı’nda Rumların mezalimi hakkında. 1974 tarihli Nefret Köprüsü ise “Ermenilerin Türkleri nasıl katlettiğini” anlatıyor. Dersim 1937-38 romanlarının içeriğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Aslında romanlarda Dersim’de hiçbir şey olmamıştır falan denmiyor. Yarı vahşi bir aşiret kızı olarak anlatılan Besi gibi efsanevî karakterlerle isyan da anlatılıyor. Yani profesyonel işi bir kurguyla karşı karşıyayız.
Romanı Genelkurmay’ın çok beğenilenler listesine sokan tema ise romanda Tunceli’yi “ilkel şeyhlerden, korkunç ağalardan” kurtarmak için çırpınan Yarbay Kemal’in şu tiradından anlaşılabilir:
“Sizin olacak bu topraklar. Tohumluğunuzu, aletlerinizi hükümet verecek. Şeyhe ağaya ihtiyacınız yoktur. İnsafsızca asırlardır sömürüyorlar sizi. Bugüne kadar haraç ve ağalık hakkı ile sizleri soyup soğana çevirdiler. Ardından da size cesaret verip soyguna çapula, kan davasına sürdüler. Bunların günahı, vebalini de sizlere yıktılar. Sen ağa hatırına hapislerde çürürken, dünyanın tüm nimetleri ile sefa sürdü bu alçak adamlar. Biz sizleri, Dersimli şeyhlerin, ağaların zulmünden kurtarmağa yemin etmiş insanlarız. Açtığımız yollar, kurduğumuz köprülerle yaptığımız okullarla, yeni bir nizam kurulacak burada. Kendi kendinizin efendisi olacaksınız.” (Dersim 1937, s-147 )
Aslında Yarbay Kemal’in bu Dersim tiradı 1938’den 2011 yılına kadar Dersim katliamı hakkında sadece devletin resmî görüşü olarak kalmadı.
1937 yılında Türkiye Komünist Partisi’nin raporlarıyla, Komünist Enternasyonal’in Dersim isyanı hakkındaki raporundaki şu kanaatin Genelkurmay’ınkinden pek bir farkı yoktu:
“Dersim isyanı cumhuriyet rejimi ile feodal kalıntılar arasındaki çatışmanın başka bir yansımasıdır... Dersim’de kanun tanımayan çağdışı bir rejim sürmektedir. Kemalist iktidar, ortaçağdan kalma bu yapıyı ortadan kaldırmak için harekete geçmiştir... İsyanda Hatay meselesinden dolayı Türkiye’yle sorun yaşayan Fransa da rol oynamıştır..”
Feodalite ve emperyalistlerle işbirliği. Dersim katliamı konusunda Türkiye’de solu bu iki ‘makul ve sihirli gerekçe’ sessizliğe gömdü.
Eh öyle olunca da Hiroşimalı çocuklara bile şiirler yazan Nâzım Hikmet, Dersim katliamı üzerine yazma işini Necip Fazıl’a bıraktı.
Bu Dersim kanaati, solun yükselişe geçtiği 60-70’lerde de değişmedi.
Türk işi solculuğun hâlâ en altındaki referanslarından Doğan Avcıoğlu, Türkiye’nin Düzeni’nde Dersim isyanından “Ağalığı tasfiye” bahsinde “Kürt isyanları üzerine bir takım beylerin sürülmesi bile, durumu değiştirmemiş, köylü, beylerin yerinde kalan nazır ve akrabalarına vergisini vermiştir. Dersim’de Seyit Rıza, 230 köye hükmetmektedir” (cilt: 1, s. 481) gibi bir kaçırılan fırsat gibi bahsetti.
Daha da fenası Türk solculuğunun evladı, aklı Komintern’de, Mao’da Kürt solu da Dersim isyanı ve Seyyid Rıza hakkında uzun süre feodalite, gericilik, ağalık, emperyalist işbirlikçilik diskuru dışında bir şey diyemedi.
Yani Dersim katliamı konusunda Türkiye’deki modernist cenahın duygusu aşağı yukarı Turgut Özakman’ın Şu Çılgın Türkler’in son cildindeki şu “Seni çok sevdiğim için öldürdüm. Böyle olmasını hiç istemezdim. Keşke başka türlü olabilseydi. Keşke sen de beni sevebilseydin” diyen satırlarındaki çılgın âşık düzeyinde kaldı:
“Ağalar, beyler, seyitler yazık ki Tunceli halkının bir bölümünü kandırmış şaşırtmış isyana sürüklemişlerdi. İki yıl sabretselerdi Tunceli, yolları, köprüleri, karakolları, okulları, sağlık ocakları, mahkemeleri, halkevleri, okuma odaları, okumaya başlayan oğulları, kızları, toprak sahibi olmuş köylüleri, kredi verecek bankaları ile bir Batı ili gibi olacaktı. Aşiretler arası hırsızlık ve cinayet sürüp gitmekteydi. Bu kirli olaylar da sona erecekti. Kimsenin inanıcına karışılmıyordu. Onların inançlarına da kimse karışmayacaktı. Tunceliler de okusalar, doktor, hakim, mühendis memur, öğretmen çıksalar kaymakam, belediye başkanı olsalar kötü mü olurdu? Ortaçağ kafası bunun ne büyük bir nimet olduğunu anlamadı. Onun dünyası çıkardı. Çıkarı için Tunceli’yi kana buluyordu.”
Evet, Kılıçdaroğlu haklı. Dersim için sadece devletin özür dilemesi yetmez.
Yazarlar
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUOtoriterliğe dair bir hukuk manifestosu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Enflasyon düşüyor, müsterih olun’ 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUNe de çabuk unutuluyor… Hatırlatıyorum… 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet, nasıl “devletimiz” olur? 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANDavalar, mahkemeler ve siyasi dizayn 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluTonlarca hurdanın akıbeti belirsiz, ihaleler tartışmalı, işlem yok: Karayolları kimleri zengin ediyo 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.06.2025
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025