Yıldıray OĞUR
“Günümüz Ortadoğu’sunda gericiliği kendi kanatları arasında yeniden örgütlemek ve kendi egemenliği altında sözde bir barış statüsü yaratmak amacında olan ABD emperyalizmi, tüm Ortadoğu halklarının düşmanıdır. Başta ABD olmak üzere tüm emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin bölgedeki düzeni devrilmeden, Ortadoğu ulusları artasında eşitlik ve özgürlük temelinde bir barış ve işbirliği ortamı geliştirilemez.”
Paragraf Trump’ın Suriye’den çekilme kararı üzerine heyecanla yazılmış bir köşe yazısından değil.
27 Kasım 1978'de Diyarbakır'ın Lice ilçesi Fis köyünde resmen kurulan PKK’nın kuruluş bildirisinden.
Bildiride en çok geçen kelimeler sırayla şöyleydi; 54 kez emperyalist, 49 kez feodal, 34 kez Kürt ve hepsi eleştirel cümlelerde olmak üzere 24 kez ABD..
PKK’yı kuran kadroların içinden yetiştiği 70’lerin anti-emperyalist solu için beklenemedik bir tercih değildi bu.
Fakat PKK’nın anti-Amerikancılığı demagojik bildirilerin de ilerisine geçmişti.
Öcalan’ın 12 Eylül darbesinden bir yıl önce 1979 yılının Mayıs ayında sınırdan kaçakçı kılığında kaçıp, Kobani’den giriş yaptığı Suriye, KGB’den habersiz kuş uçmayan bir Sovyetler müttefikiydi. Baba Esad 1971’deki darbesinden sonra sırtını Moskova’ya dayamış, Tartus’da Sovyetler’e üs kurdurmuştu.
Öcalan Suriye’ye geçer geçmez Şam’da ve Beyrut’ta daha sonra ona Bekaa’daki kamplarını açacak Filistinli Marxistlerin yanına gitti. El Fetih’ten ayrılıp Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ni kuran George Habbaş ve Vadie Haddad ve onların yetiştirdiği, daha sonra ayrılıp Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi’ni kuran Nayef Havetme sadece Filistinli Marxistler de değildi.
1991’de açılan KGB ajanı Mitrokhin’in arşivi, ASALA’nın da fikir babası olan Haddad’ın KGB ajanı olduğunu ortaya koymuştu. Havetme ise Suriye istihbaratıyla çalışıyordu.
Henüz tam olarak tarihi yazılmamış olsa da 1997’ye kadar 19 yıl Şam’da Öcalan’a Suriye’nin ev sahipliğinin ve Türkiye’ye karşı uzun yıllar yürüttüğü silahlı savaşının arkasında sadece Suriye devleti değil, soğuk savaşta bir NATO ülkesine karşı faaliyet olarak PKK’yı destekleyen Sovyetlerin ve KGB’nin aklının olduğu yolunda çok güçlü işaretler mevcut.
Ama tuhaf olanı, PKK esas büyük hamlelerini ise ABD’nin Ortadoğu müdahalelerinden sonra yaptı.
İlk örnek 1991’deki Birinci Körfez Savaşı.
Saddam karşıtı Kürt cephesinden uzak durup, Barzani’yi “emperyalist uşaklığı”yla suçlayan PKK, ABD’nin 36. paralelden yukarısını uçuşa yasak bölge ilan etmesiyle kavuştuğu hareket sahası ve Saddam’ın ordusunun ortada kalan silahlarına el koymasıyla Körfez Krizi’nin en büyük kazananlarından biri oldu.
Murat Karayılan Bir Savaşın Anatomisi kitabında Körfez Savaşı’nın PKK’yı nasıl heyecanlandırdığını şöyle anlatıyor:
“Uluslararası güçlerin BM öncülüğünde kurdukları Çekiç Güç ile 36. paralelin kuzeyinde güvenli bölgenin oluşturulması sonucu Saddam güçleri çekilmek zorunda bırakıldı. Güney Kürdistan halkı BM denetiminde tekrar yerlerine getirilerek yerleştirildiler. Bu dönemde PKK gerilla güçleri hem Güney’de, hem Kuzey’de güçlü bir konuma ulaşmışlardı. Koşullar birçok açıdan müsaitti. Yeni bir çıkışın yapılmasının zemini fazlasıyla vardı. Güney’de halk ayaklanması, Kuzey’de Cizre ve Nusaybin’le başlayan serhildanlar Kürdistan’ın her tarafına hızla yayılmaktaydı...”
PKK elde ettiği cephanelik ve hareket alanının verdiği özgüvenle, ilk kez siyasallaşma adımı atarak Meclis’e soktuğu partisi HEP’in kazanımlarını, “Kürt realitesini tanıyorum” diyen Başbakan Demirel’in, Kürt meselesinin çözümü için temaslar yürüten Cumhurbaşkanı Özal’ın girişimlerini bir tarafa attı.
Türkiye’deki ilk devrimci halk savaşını başlattı. Şırnak’ta hendek olaylarına benzeyen bir ayaklanmayla savaş hükümeti ilan etti. 1992’nin Ekim’inde Talabani ve Barzani güçlerine karşı Irak’ta alan savaşına dahi girişti.
Bu özgüvenli maceraların sonu ise hem Türkiye’de hem de Irak’ta büyük bir hezimetti. Tarihinin en büyük yenilgisini alan PKK, 1993’de Özal’ın girişimleri sonucunda ateşkes kararı verdi.
Ama bu ateşkesi de yine uluslararası konjonktürle elde ettiği avantajlar uğruna bozdu. ABD’nin Saddam’ı devirmeden bölgeden çekilmesi üzerine o yıllarda Rusya’nın Dış istihbaratının başında olan Yevgeny Primakov’un yakın müttefiki Saddam Hüseyin’e tavsiyeleriyle, PKK kendisine Irak’ta faaliyet alanı bulmuştu.
ABD, PKK’yı 10 Ağustos 1997 günü terör örgütü listesine aldı.
15 Şubat 1999’da Öcalan’ı Kenya’da sıkıştırıp, Türkiye’ye teslim eden de ABD’ydi. PKK, Öcalan’ın yakalanmasına “uluslararası komplo” adını verdi ve ABD’yi suçladı.
Ama ABD’nin 2003’de Irak işgaliyle bölgeye ikinci müdahalesinden de en karlı çıkan yine PKK oldu.
Halbuki, 2003 yılına gelindiğinde PKK ateşkes ilan etmiş, güçlerini Türkiye’den çekmiş, adını KADEK olarak değiştirerek silahlı mücadeleye son verdiğini açıklamış bir örgüttü. Türkiye’de de iktidarda artık AK Parti vardı. OHAL’i kaldıran AK Parti, AB reformları çerçevesinde demokratikleşme adımları atıyor ve Kürt sorununu çözüm için girişimlerde bulunuyordu. İşte bu sırada 20 Mart 2003’te ABD’nin Irak’ın işgali başladı.
ABD Saddam’ı bu kez devirdi. PKK ise Kandil Dağları’na yerleşti. Yine bolca silaha ve Türkiye sınırına çok yakın bir karargaha sahip oldu. Yine büyük bir özgüvenle AK Parti’nin Leyla Zana ve arkadaşlarını serbest bırakmasından bir hafta önce yeniden savaş kararı aldı.
Üçüncü kırılma ise 2011 Arap Baharı ve Suriye Krizi ile yaşandı. Aslında Türkiye, PKK ile Oslo görüşmeleri olarak bilinen görüşmeler sonucunda Demokratik Açılım ve Habur’la biten bir çözüm sürecinin içindeydi. Arap Baharı ve Suriye krizi hemen ardından patlak verdi.
PKK, Suriye iç savaşında önce Esad ve İran cephesine yaklaştı. Muhalefet saflarında yer almadı. 2011’de Öcalan’ın 'Barış Konseyi’nde anlaştık' açıklamasından kısa bir süre sonra PKK’nın yeniden Devrimci Halk Savaşı başlatması da Suriye ve İran cephesiyle yaptığı bu ittifaktan bağımsız değildi. Sonra yeniden çatışmalar başladı.
2013’de ise Türkiye bu kez Çözüm Süreci olarak bilinen Öcalan’la görüşmeleri başlattı. Artık Esad’ın da Suriye’de kontrolü kaybettiğine inanılan zamanlardı. Rusya henüz sahaya inmemişti. Öcalan da PKK’ya silah bırakma çağrısı yaparken, örgütünü “Yeni Ortadoğu” dediği Türkiye ve ABD’nin de içinde olduğu Esad karşıtı cepheye davet etti. PYD liderinin Ankara’ya gelip gittiği günlerdi.
Fakat bu sırada da IŞİD ortaya çıktı. IŞİD’le mücadeleyi birinci hedef yapan Obama, Ortadoğu’ya ABD askerinin botunu değdirmeme politikası gereği Suriye’de silahlı güç olarak kendine en uygun PKK’nın kurduğu YPG’yi seçti.
Tam da Türkiye’nin PKK’yı silah bırakmaya ikna etmeye çalıştığı günlerde, Ortadoğu’da silahın değeri bir kere daha artmıştı. 40 yıl boyunca dağlar dışında bir alan hakimiyeti kuramamış bir örgüt, tarihinde ilk defa şehirlerde hakimiyet kurarak, Rojava Devrimi dediği “ütopya” sını gerçekleştirme fırsatı yakalamıştı.
Suriye’deki bu kazanımlarının yanında Çözüm Süreci’nde Türkiye’de elde edebilecekleri onlara değersiz geldi. Barajlar gibi tuhaf bir gerekçeyle yeniden devrimci halk savaşı kararı aldılar. Suriye’de elde ettiklerini, aynı yöntemlerle Türkiye’de de elde edebileceklerini düşünüp, hendek terörünü başlattılar.
Türkiye’de bu kanlı macera büyük bir yenilgiyle ve yıkımla sonuçlandı.
Ama Suriye’deki iktidarları sürüyordu, artık ABD ve Rusya ile iş gören meşru bir muhatap haline gelmişlerdi.
Öcalan’ın yetiştirdiği, PKK yöneticisi Şahin Cilo, ABD’nin ve Rusya’nın bölgedeki muhatabıydı.
PYD Rusya’da, Avrupa’da temsilcilikler açmış, YPG’nin IŞID’e karşı savaşan kadın militanları kadın dergilerinin kapaklarına çıkmıştı.
Fakat, Rakka’nın ele geçirilmesi ve IŞİD’in yenilmesinden sonra işin harareti geçmeye başladı. Türkiye’nin Suriye’de PKK’nın kantonlarına yönelik başarılı askeri operasyonları, PKK’nın hayallerini bozdu. Özellikle Afrin gibi bir Kürt şehrini çekilerek kaybetmek “Rojava Devrimi” rüyasını bitirdi.
Ve nihayet Türkiye’nin başarılı askeri diplomasisinin de etkisiyle Trump’ın Washington’da tek başına kaldığı Suriye’den ABD askerlerini çekme kararı geldi.
Yeni ve tarihi bir kırılma anı bu. Hem fırsatlar hem de riskler vaad ediyor.
Bu uzun kronoloji, günlük heyecanlar, kısa vadeli kazanımlar yerine, orta ve uzun vadede yaşanabilecekler hakkında epey şey söylüyor.
ABD’nin Suriye’den çekilmesinin kısa vadede Türkiye’nin PKK/YPG’nin alan hakimiyetini sınırlamasına yardım edeceği açık.
Ama varoluşunu uluslararası ittifaklarını rahatça değiştirebilmesine borçlu bir örgütle karşı karşıyayız.
Unutmamak gerekir ki PKK/YPG Suriye’de sadece ABD’yle ortak iş yapmıyor. Fırat’ın doğusunda, Dey ez-Zor’da Rus generaller, YPG ile birlikte operasyon yürütüyor.
Hala Kamışlı’da maaşları Suriye rejimi ödüyor. Ve İran’ın YPG ile diyaloğu hala sürüyor.
PKK/YPG Suriye’de yeniden savaşın ilk zamanlarındaki gibi Esad rejimi ile kurduğu ittifaka geri dönebilir.
Savaşı kazanan Şam yönetimi, ülkede kontrolü dışında kalmış son büyük parça olan YPG’nin hakim olduğu, petrol kaynaklarını da kapsayan alanda yeniden egemenlik kurma fırsatını kaçırmak istemeyecektir.
PKK/YPG de daha fazla kayıp vermeden kazanan tarafla anlaşmayı tercih edebilir. Bunun sinyallerini vermeye başladılar bile.
Bundan sonra ABD’nin hamiliğindeki bir PKK/YPG yerine, Suriye’nin hamiliğinde bir PKK/YPG ile karşılaşabiliriz.
Bu Suriye masasında yaşanacak krizlerde PKK’nın Türkiye’ye karşı kullanılması sonucunu doğurabilir. Suriye’nin bu konudaki sicili de malum.
Ayrıca IŞİD’e karşı savaşta verdiği mücadeleyle artık Suriye Kürtleri için YPG ulusal ordu ve meşru temsilci haline gelmiş durumda. Diğer Kürt grupların bölgede ağırlığı azalmış durumda. Bu sosyolojik faktörü kimse ihmal etmek istemez.
Türkiye’nin ittifak içinde olduğu Rusya ve İran da yeni bir Suriye kurarken bunu görmezden gelmeyecektir. Hala Rusya’nın PKK’yı terörist örgüt listesine almadığı da unutulmamalı.
Trump’ın Washington’da neredeyse hiç taraftarı olmayan bu kararı, YPG’yi bazı Batılı ülkeler gözünde, hatta ABD yönetimi için Suriye denkleminde korunması gereken mağdur güç statüsüne de sokabilir. Suriyeli Kürt liderlerin hemen Macron tarafından ağırlanması bunun işareti.
Bütün bu denklemde YPG’nin kendisine karşı bir koz haline gelmemesi için Türkiye de askeri diplomasi dışında bölgedeki aktörleri çok yakından tanıyan istihbaratı kanalıyla müzakereler de yürütebilir. ABD’nin kararı, askeri olarak zayıf düşen PKK/YPG’yi Türkiye ile iyi ilişkiler aramak zorunda bırakabilir.
Muhakkak bütün bunlar Ankara’da masaların üstündedir. Çünkü bu kez sahiden “Ortadoğu’da kartlar yeniden karılıyor” klişesini kullanabileceğimiz bir kritik eşikteyiz...
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var? 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSıfır oranlı gelir vergisi neden uygulanmıyor? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025