Yıldıray OĞUR
Güney Kore’nin Incheon şehrinden 476 yolcu ve mürettebatıyla kalkan Sewol feribotu, ülkenin tatil cenneti Jeju adasına doğru hareket etmektedir. Yolculardan 325’i okul gezisine çıkmış Danwon Lisesi’nin öğrencileridir.
16 Nisan 2014 sabahı saat: 08.45’de feribot büyük bir gürültüyle sarsılarak durur.
Yolcular geminin bir tarafına savrulurlar, bütün tabaklar, bardaklar kırılır, feribotun merdivenlerden çıkmak mümkün değildir.
Dümeni, sadece altı ay tecrübesi olan üçüncü zabite bırakıp dinlenmeye ve iddialara göre bir kaç bira içmeye çekilmiş feribotun 69 yaşındaki tecrübeli kaptanı ne olduğunu anlamak için güverteye çıkar.
Feribot iskele tarafına doğru yatmıştır ve su almaktadır.
Kazanın sebebi dümenin keskin bir dönüş manevrası yapması ve daha sonraki incelemelerde ortaya çıkacak olan feribotun garajındaki araçlar ve güvertesindeki konteynerlerin taşıma kapasitesini zorlayan ağır yüküdür.
Kaptan bir anons yaparak, feribotun dengesinin daha da bozulmaması için herkesin can yeleklerini giyerek bulunduğu yerde sabit kalmasını, hareket etmemesini ister.
Acil yardım çağırır. Ama gemi yavaş yaş su almaya başlamıştır. Sahil güvenliğin ancak 40 dakika sonra ulaşacağı geminin yardımına çevredeki balıkçı tekneleri ve özel yatlar yetişir.
Dışarı çıkabilenler tahliye edilmeye başlanır.
Tahliye edilenler arasında geminin kaptanı ve mürettebatı da vardır.
Kaptan ve mürettebat batmakta olan gemiyi terk etmiştir.
Ama kaptanın talimatıyla çoğunluğu lise öğrencilerinden oluşan yolcular, sıkışıp kaldıkları geminin henüz su almayan yerlerinde ne olduğundan habersiz kurtarılmayı beklemeye devam etmektedir.
Bu arada öğrenciler, aileleriyle mesajlaşmakta, durumu anlatmakta, hatta sonradan ortaya çıkan fotoğraflarda göründüğü gibi olan bitenle dalga geçmektedir.
Kore Sahil Güvenlik botları ancak acil çağrıdan 40 dakika sonra batan geminin yanına gelebilir. Hala batmaya devam eden gemiden 172 yolcu ve mürettebat sağ çıkarılır.
Televizyonlar batmakta olan feribotu canlı olarak göstermektedir. Hükümet yetkilileri ve sınırlı sayıdaki kurtarma ekipleri bütün yolcuların tahliye edildiğini açıklamıştır. Televizyonlar da yolcuların hepsinin kurtarıldığı haberini geçmektedir.
Herkesin gözleri önünde, televizyonların canlı yayınında feribot iki buçuk saatte yavaş yavaş sulara gömülür.
Bu arada telefon görüşmeleri kesilen, çocuklarından haber alamayan aileler merakla sahilde toplanmaya başlamıştır.
Kurtarılıp kıyıya çıkarılan yolcular arasında çocuklarını ararlar. Ama bulamazlar.
Acı gerçek kısa sürede ortaya çıkar. Feribot içerisinde kurtarılmayı bekleyen 304 yolcusuyla birlikte batmıştır.
304 yolcunun 250’si lise öğrencileridir.
Devletin ve ailelerinin gözleri önünde canlı yayında 304 kişi sulara gömülmüştür.
Kıyıda toplanan aileler çocuklarından aldıkları son mesajlarda kapalı bir yerde olduklarını öğrenmişlerdir. Hala ümitlidirler ama hava muhalefeti gerekçesiyle dalgıçlar gemi enkazına dalamaz. Kurtarma ekipleri çok yetersizdir. Koreli yetkililer, Japonya ve ABD’den gelen kurtarma yardım tekliflerini de “gerek yok” diyerek reddetmişlerdir.
Ülke tarihinin en büyük trajedisi yaşanmaktadır. Devlet kurumları ve medyasıyla iflas etmiştir.
Ama bütün Güney Kore bu trajediye kilitlenmişken ülkenin Cumhurbaşkanı ortalıklarda yoktur.
1963 ile 1979 yılları arasında ülkeyi demir yumrukla yönetmiş darbeci diktatör Park Chung-hee’nin kızı olan, Güney Kore’nin ilk kadın Cumhurbaşkanı Park Geun-hye ancak faciadan yedi saat sonra ortaya çıkar. Çocuklarını kurtarılmasını bekleyen acılı ailelerin toplandığı yere geldiğinde protesto edilir.
Aileler günlerce beklerler. Sonra ümitler tükenir En azından çocuklarının cesetlerini almak isterler ama arama kurtarma çalışmaları durmuştur. Aileler kurtarma ekibi beklerken, devlet ajansı Yonhap 640 kişilik kurtarma ekibinin çalışmalara devam ettiği gibi yalan haberler geçmektedir.
Tepkiler hükümete yönelince medya trajediyle ilgili haberleri görmemeye başlamıştır, ailelerin sesini bir kaç bağımsız gazeteci duyurma çalışmaktadır.
Trajedideki ihmaller yüzünden Başkent Seul’de Cumhurbaşkanlığı önünde protestolar düzenlenir. Protestoların sembolü “Sarı kurdele” olmuştur.
Hyundai’nin kurucusunun oğlu bir iktidar partisi yöneticisi, yerden yere vurulan Cumhurbaşkanı’nı savunayım derken, çoğunluğu acılı ailelerden oluşan protestoculara “barbarlar” deyince öfke iyice artar. Devlet televizyonu da kazada ölen insan sayısının trafik kazalarında ölenden az olduğu hakkında bir haberi yapmıştır.
Daha sonra Kore İstihbaratı’nın Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla, medyadan bunun sadece kaza olduğunun altının çizileceği yayınlar yapılmasını istediği, protestoların kontrol altına alınması için çalıştığı ortaya çıkacaktır.
Sewol faciası, popülerlik oranı yüzde 70’lere çıkmış olan Cumhurbaşkanı Park Geun-hye’in popülaritesini bir anda yüzde 30’lara düşürmüştür.
Kazanın birinci yıldönümünde uluslararası prestiji olan Busan Film Festivali’nde kazada devletin beceriksizliğini anlatan ve Cumhurbaşkanı’nın eleştiren “Hakikat Sewol ile Batmaz” adlı bir belgesel programa alınır.
Festivali finanse eden, Cumhurbaşkanı’na çok yakın Busan Belediye Başkanı, belgeselin gösterilmemesi için baskı yapar.
Koreli sinemacılar, festivali boykot ederler, büyük tartışmalar çıkar. Belgesel gösterilir ama ertesi yıl Busan Belediyesi, ülkenin dünya çapında itibarlı festivalinden desteğini çeker.
Bu arada belgeselin yönetmeni hakkında zimmetine para geçirmekten dava açılıp, hapis cezası verilmiştir.
Bu siyasi baskılar, sansür girişimi Kore sinemasının ünlü isimlerini ayağa kaldırır, bildiler yayınlanır.
Festivale yönelik siyasi baskıları protesto eden isimlerden biri de Sewol faciasında en başından itibaren hükümete yönelik protestolara katılmış Kore Yönetmenler Birliği başkanıdır:
Bong Joon-Ho.
Bir kaç gün önce, 92 yıllık Oscar tarihinde bir ilke imza atarak İngilizce dışındaki bir dilde çekilmiş filmiyle en iyi film ödülünü havaya kaldıran yönetmen.
2016 yılının son günlerinde Kore, Cumhurbaşkanı Park Geun-hye hakkında patlak veren korkutucu bir skandalla çalkalanır.
Skandal, 60 yaşında Cumhurbaşkanı’na yakın Choi Soon-sil adlı bir kadının tabletini Almanya’da bir araba kiralama şirketinin aracından unutmasıyla ortaya çıkmıştır.
Tablette Cumhurbaşkanı Park Geun-hye’in konuşmalarının editlenmiş versiyonları bulunur.
60 yaşındaki kadın, Cumhurbaşkanı Park Geun-hye’in, Cumhurbaşkanı babası Park Chung-hee’ye özel danışmanlık yapmış, “Kore’nin Rasputin”i olarak anılan, pagan-hristiyan tarikatı lideri Choi Tae-min’in kızıdır.
Cumhurbaşkanı Park Geun-hye’in anne ve babası 1979’da bir suikast sonucu öldükten sonra, bu ‘Koreli Rasputin’, ailesini kaybetmiş genç Park Geun-hye’e yaklaşmış, rüyasında annesini gördüğünü ve kendisi üzerinden onunla konuşmak istediğini söylemiştir.
Annesine çok düşkün olan Park Geun-hye de genç yaşlarından itibaren bu tarikat liderinin etkisi altına girer. Adam ölünce de yerine kızı geçer.
Artık kızı üzerinden annesinin ruhuyla konuşmaya devam ettiğini düşünmektedir.
Bu karanlık, gizemli kadın, Cumhurbaşkanı’nın bütün konuları danıştığı, konuşmalarına son şeklini veren, devlet sırlarını paylaştığı akıl hocası olmuştur. Tabii Cumhurbaşkanı’na ulaşmaya çalışan, işlerini halletmek isteyenlerin de bağlantı noktasıdır. Samsung’un ona rüşvet vererek Cumhurbaşkanı’yla işlerini hallettiği ortaya çıkınca gözaltına alınır.
Sewol feribotunun batmasından sonra Cumhurbaşkanı’nın o kayıp yedi saati nerede geçirdiği de artık netleşmiştir.
2014 yılında bunu iddia ettiğinde hakkında dava açılan ve sınır dışı edilen Japon gazetecinin dediği gibi, Cumhurbaşkanı, faciadan sonraki yedi saat boyunca tarikat lideri Choi Soon- sil’in yanındadır.
Bu tuhaf ilişki, feribot kazasındaki devletin büyük ihmalini komplo teorilerine çevirir. Cumhurbaşkanı ve gizemli kadının o sırada gizli bir ayin yaptıkları, bu gemi kazasının da o ayinde çocukların kurban edilmesi yüzünden yaşandığına çok kişi inanmaya başlar.
Park Geun-hye’in artık destek oranı yüzde beşlere düşmüştür. Yolsuzluk soruşturmasıyla görevden azledilir.
Gözaltına alınır. Hakkında soruşturmalar başlar. İddiaları araştırmak için bir hakikat komisyonu kurulur. Ortaya yeni belgeler ve iddialar çıkmaktadır.
Onlardan en tepki çekeni 60 sayfalık, içinde 9473 ismin bulunduğu bir kara listedir.
Liste Sewol faciası sonrasında, Cumhurbaşkanı’nın isteğiyle Kültür Bakanlığı tarafından hazırlanmıştır. Kara listede feribot kazası başta olmak üzere, iktidara muhalif olan Koreli sanatçılar, sinemacılar, yazarlar, oyuncuların adları vardır.
“Vejetaryen” kitabıyla ünlenen Man Booker ödüllü Koreli yazar Han Kang, “İhtiyar Delikanlı” ve “Hizmetçi” filmleriyle tanınan yönetmen Park Chan-wook ve en son Parazit filmindeki baba rolünde izlediğimiz oyuncu Song Kang-ho ve tabii filmin yönetmeni, Yönetmenler Birliği başkanı Bong Joon-Ho...
Kara listedeki isimlere devlet destekleri kesilmiş, şirketlerine zorluklar çıkarılmıştır.
Kara listenin ortaya çıkması üzerine Bong Joon-Ho ve listedeki diğer isimler Cumhurbaşkanlığı Sarayı önünde protesto gösterisi düzenleyerek sorumluların yargılanmasını isterler. Dönemin kültür bakanı ve yedi görevli bu kara liste soruşturmasında tutuklanır.
Ama soruşturma ilerledikçe bunun ilk kara liste olmadığı ortaya çıkar.
Park Geun-hye’den önceki, yine muhafazakar partiden ve yine eski Hyundai yöneticisi olan Cumhurbaşkanı Li Myong-bak döneminde de 82 film yapımcısı, yönetmen ve oyuncunun içinde olduğu bir kara liste hazırlanmıştır.
Ama bu sadece bir kara liste değil “Kültürel İktidarı Dengelemek için Temel Strateji” adlı bir plandır.
Kore film endüstrisinin daha çok muhalif ve solcuların elinde olmasına karşı muhafazakar Cumhurbaşkanı, kültürel iktidarı ele geçirme planı hazırlatmıştır.
Planın bir boyutu istihbarat örgütü tarafından hazırlanmış bir psikolojik hareket planıdır. Kara listedeki ünlülerin ajanslarına vergi incelemeleri başlatma, medyaya bu isimlerin görünürlüğünü azaltmak için baskı yapma, kamu kaynaklarını kesme, haklarında kara propaganda bilgileri yayma gibi kirli yöntemlere başvurulur.
Bu psikolojik operasyonlardan biri muhalif iki aktörü bir cafede çıplak halde yerde yatarken gösteren photoshoplu bir fotoğrafın ülkenin istihbarat örgütü tarafından sosyal medyada dolaşıma sokulması olur.
82 kişilik kara listedeki isimlerden biri de yine Bong Joon-Ho’ydu.
2003 yapımı Cinayet Günlüğü’nde beceriksiz Kore devleti, 2006 yapımı Yaratık’ta ABD ordusu, 2013 yapımı Kar Küreyici’de küresel iklim değişikliği hedefindeydi.
Filmlerindeki bu muhalif temalar yüzünden fişlenmiş, çalışmalarına engel olunmaya çalışılmıştı.
Halbuki Kore’nin bütün dünyada ilgi çeken sineması, 1988’de ülkenin diktatörlükten demokrasiye geçmesiyle ortaya çıkan özgürlük atmosferinin meyvelerinden biriydi.
Sinema sektörünü önünü açan ise yıllarca diktatörlük rejimine karşı mücadele ettikten sonra, 1998 yılında Cumhurbaşkanı seçilen ‘Asya’nın Mandelası’ lakaplı, Nobel Barış Ödülü sahibi Kim Dae-Jung’un “destekle ama karışma” politikası olmuştu.
Bu dönemde kültürel çalışmalar için ülke bütçesinden yüzde 1’lik bir destek ayrılmıştı.
Ondan sonra gelen iki muhafazakar cumhurbaşkanı ise artık dünyayı kasıp kavuran “Yeni Dalga” Kore sineması yerine, Kuzey Kore ile savaş yıllarının kahramanlık hikayelerini anlatan milliyetçi, vatansever filmler yapılması için çaba göstermişlerdi.
Ama devlet eliyle, kara listelerle yürütülen bu zorla “kültürel iktidar” projeleri başarısız oldu.
Kendi ülkesinde sistem karşıtı, solcu, anti-Amerikancı diye kara listelere alınan Bong Joon-Ho, dünya film endüstrisinin en önemli ödüllerini tek tek topladı. Önce Cannes’da Altın Palmiye’yi, ardından 92 yıl sonra bir ilki gerçekleştirerek, en iyi film dalında Amerikan kültür dünyasının en büyük ödülü Oscar’ı Korece bir filmle aldı.
Kürsüye çıkıp, tercümanı eşliğinde Korece konuştu. Filmi başta ABD olmak üzere bütün dünya gişelerde de büyük başarı elde etti.
Muhafazalar-sağcı cumhurbaşkanlarının desteklediği hamasi, milliyetçi filmlerinin yapamayacağı kadar Kore milletinin gururunu okşadı.
Bong Joon-Ho, Parazit’le dört Oscar’ı kucaklarken filmin sınıf çatışması, yoksulluk, eşitsizlik üzerine olan siyasi mesajı gündeme geldi.
Halbuki Bong Joon-Ho’nun kendi hikayesi, filmin hikayesinden daha siyasi ve bize çok daha tanıdık.
Herkes kendi cesareti, becerisi, yaratıcılığı ve tercihleriyle kendi hikayesini yazar. Bir ülkenin insan kaynağı, potansiyeli, yaratıcılığı siyaseten ezilmezse, önü kapanmazsa, bizden-sizden diye ayrımcılığa uğratılmazsa o ülkenin zenginliğine dönüşür.
Kendi ülkesinde parazit olarak görünen, çoğunluğu çocuk yaşta 304 insanın hayatını kaybettiği bir facia için sesini yükselten ve bunun bedelini kara listelere girerek ödeyen bir yönetmen, adını dünya sinema tarihinin daha önce kimsenin yer almadığı beyaz sayfalarına işte böyle yazdırdı. Hem de Korece...
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBahçeli Kürt meselesine, Kürt meselesi Türkiye’ye yön verirken… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump büyük bir yenilgiye uğradı 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREnflasyonla mücadelede Milei ve Şimşek 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanÇarpık duruma sevinmek, siyasetçiden hukuk dilenmek… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Türk – Türk ayrışması” 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları

























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025