Yıldıray OĞUR
Çankaya semalarında nazlı nazlı dalgalanan sarı, kırmızı yeşilli bayrağı gören savcılar iyi ki KCK soruşturması kapsamında Köşk’ü basmadılar dün. Cumhurbaşkanı Thomas Boni Yayi, zor bela Benin’in nerede olduğunu tarif ederdi belki ama Köşk’te ne işi olduğu konusunda klasik Türk dış politikası paradigması içinde doğmuş polisler için ikna edici bir cevap bulması zor olurdu.
Sahi, Benin Cumhurbaşkanı’nın Ankara’da ne işi var? Ne işimiz olur ki Benin’le, hangi çıkarımız, menfaatimiz sebebiyle Benin’le ilişki kuruyoruz?
Şöyle anlatmaya çalışayım:
Benin, dünya tarihi için mühim bir ülke. 15. yüzyıldan itibaren Afrika’dan Batı’ya giden köleler Benin Limanı’ndan gemilere bindirildi. 300 yıl köle ticaretinin merkezi olduğu için “Köle Sahili” diye anılan toprakların batılı emperyalistlerle işbirliği içindeki eski hükümdarları Dahomey’lerden gelen eski kirli adı, ancak 1960’da bağımsızlık kazanılınca ülkeden akan Benin nehrinin adıyla yıkanabildi
Bu 10 milyonluk küçük ülke, kısa tarihinde bizim memlekette hayal edilip yapılamayan her şeyi yaşadı. 1972 yılında iktidarı “Ne kapitalist, ne sosyalistiz biz bize benzerizci” Kekekou ele geçirdi. 1975’te ülkenin resmi ideolojisinin Marksizm olduğunu ilan etti, ülkenin adını da Benin Halk Cumhuriyeti diye değiştirdi. 1980’de birdenbire hidayete eren Mathieu Kerekou, Müslüman oluverdi adını da Ahmed yaptı.
1989’da demir perde ile birlikte yıkıldı bu Müslüman sosyalist rejim. 1990’da ülkenin adı yeniden Benin Cumhuriyeti oldu. Kara kıtada sivil anayasasını yapan ilk ülke olmanın da, seçimle gelen ilk devlet başkanına sahip olmanın şanı da Benin’e ait. Şimdiki devlet başkanı Yayi Boni, 2006’da uluslar arası gözlemciler tarafından adil bulunan bir seçimle iktidara geldi. Yolsuzluklarla mücadele etmesiyle ünlendi. Benin, fakir bir ülke ama Dünya Özgürlükler Endeksi’ne bakılırsa demokrasi ve özgürlükler konusundaki karnesi pek çok açıdan bizden iyi.
Ama geleneksel Türk dış politikası perspektifinden bakınca hala “Benin Cumhurbaşkanı’nın Ankara’da ne işi var” sorusuna bir cevap verememiş durumdayız. Bunun ancak üç sebebi olabilir: Benin KKTC’nin bağımsızlığını tanımaya hazırlanıyordur. Benin Meclisi’nden Ermeni Soykırımı yasasının geçmesini engelliyoruzdur. Benin bir dahaki yıl Güvenlik Konseyi’nde olacak, tanışma ziyaretidir bu.
Hadi bir tane de sürpriz oynayalım: Abdullah Gül, BM Genel Sekreteri olmak istiyor o yüzden ada, yarım ada, mercan kayalığı demeden oy hakkı olan bütün ülkeleri ağırlıyor Köşk’te.
Ama reel duruma bakınca sanki dördü de değil. Cevap daha basit: Beninliler de insan ve onlarla aynı dünyada yaşamaktayız. Türkiye Afrika açılımı yapıyor. Hatırlayın, Cumhurbaşkanı Gül, Gana’ya gidip balıkçılarla poz falan verdi.
Komşularla sıfır sorun politikası deyince kafalarında Eurovision’da birbirilerine 12 puan veren komşuları anlayanlara bunu anlatmak kolay olmayacak. Suriye ile kan ciğer kuzu sarması iken neden bir anda düşman olduk diye soranlara “komşumuz o ara binlerce vatandaşını öldürdü ama” demek hiçbir şey ifade etmiyor çünkü.
Çünkü eski dış politika paradigmasının mottosu olan “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” içerdiği aşırı dozdaki sulh sizi aldatmasın aslında dünyaya huysuz ve bencil bir teyze gibi bakmak demek: Şimdi ne lüzumu var, başka işimiz mi kalmadı, bize ne, karışma başın ağrır, aman senin üzerine vazife mi, her koyun kendi bacağından asılır.
“Yurtta Sulh Cihanda Sulh” mottosu ilk kez karşımıza Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 1931 seçimleri için hazırladığı Atatürk imzalı seçim beyannamesinde çıktı. Tam cümle şöyle: “Cumhuriyet Halk Fırkası’nın müstakar umumi siyasetini şu kısa cümle açıkça ifadeye kâfidir zannederim: Yurtta sulh, cihanda sulh için çalışıyoruz.”
Yıl 1931. Cumhuriyetimizin “Yurtta sulh”den ne anladığı artık tamamen belli olmuş durumda. Önce art arda çıkan Kürt ayaklanmaları şiddetle bastırılmış. Muhalefet bin bir hileyle susturulmuş. Son olarak 1930 yerel seçimlerinde büyük başarı elde eden Serbest Cumhuriyet Fırka kapatılmış. Sözün sahibi Atatürk de “Yurtta sulh” konusundaki kararlığını bu mottoyu bulmadan bir süre önce isyan çıkan Menemen’i “ville maudite” ilan ederek göstermiş. İnönü engel olmazsa “sulh için şehir boşaltılıp, yakılacakmış. O denli bir sulh tutkusu bu.
1931 seçimlerine de Türkiye “sulh” içinde girmiş. Bütün adayların Atatürk tarafından belirlendiği seçimlerden sonra Türkiye, dünyadaki diğer “sulh” içindeki ülkelerle önce Faşist İtalya’yla, bir süre sonra da Almanya’da sulhu sağlayan Hitler hazretleriyle güçlü diplomatik bağlar kurmuş.
“Yurtta Sulh Cihanda Sulh”, “Yurtta sus, cihanda sus” demek olmuş. On yıllarca devletimiz bu motto ışığında dünyayla şöyle bir anlaşma yapmış: Ülke içinde “sulhu” sağlamama karışma, ben de sizin dünya işlerindeki “sulhu” sağlamanıza karışmayayım.
Bugün Türkiye bu ahlaksızlık anlaşmayı bozuyor. Bugün “stratejik derinlik” kavramı üzerinden yapılan türlü esprinin altında bu ahlaksız anlaşmanın bozulmasından duyulan rahatsızlık var.
Son dönemde Milli Görüş sınırlarına doğru çekilme emareleri gösteren AKP’nin halen en ümitvar tarafı bu enternasyonalist dış politikasıdır.
Günün sonunda “Bütün dünyaya karışırım” motivasyonu, “bütün dünya da bize karışırın” kabulüne neden olacak. Suriye’yle insan hakları ve demokrasi için kavga eden bir Türkiye, kendi ülkesindeki insan hakları ve demokrasi sicilini düzeltmek için daha çok heyecanlanacak.
Dünyanın meseleleriyle ilgilendikçe, daha az milliyetçi olacağız. Dünyalılarla iletişime geçtikçe, uzaylılıklarımızdan feragat edeceğiz. Kendimizi gerçek bir boy aynasında göreceğiz.
Milli sığlıklarda debelenmektense, stratejik derinliklerde bata çıkan yüzmeyi öğrenmek ciğerlerimizi genişletecek.
“Yurtta Sulh Cihanda Sulh” adam sendeciliğiyle, komşumuzun ev yangınında yumurtamızı pişirmektense, dünyanın meseleleriyle başımızı ağrıtmak zihnimizi açacak.
Mesela bir bakacağız ki Benin, dünya basın özgürlüğü listesinde bizden daha yukarıda. Sarı, kırmızı, yeşil yan yana gelince kötü bir şey olmuyor.
Bakın Benin’den bile şimdiden neler öğrendik.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Son konuşan Korgeneral!
27.08.2025 - Mete Tunçay mı yanılmıştı?
23.08.2025 - Şam-SDG uzlaşmasının alternatifi var mı?
20.08.2025 - Fidan’a TikTokçu diyerek dış politika açığı kapanır mı?
18.08.2025 - Diyanet, devleti hedef alan faiz hutbesi irad edebilir mi?
16.08.2025 - Rojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar…
13.08.2025 - Üzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor
11.08.2025 - Mehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor?
9.08.2025 - Hayır, bu Türklük Sözleşmesi değil!
4.08.2025 - Netanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü?
2.08.2025
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var? 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSıfır oranlı gelir vergisi neden uygulanmıyor? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
Zama Zingo
Sağcılar faşistlerden, faşistler nasyonal sosyalistlerden yidir kafanı yorma. Yani AKP MHP den, MHP CHP den iyidir. Beterin beteri var.
Zama Zingo
Sağcılar faşistlerden, faşistler nasyonal sosyalistlerden yidir kafanı yorma. Yani AKP MHP den, MHP CHP den iyidir. Beterin beteri var.