Yıldıray OĞUR
2018 yılında Danıştay 8. Dairesi, Türk Eğitim-Sen’in başvurusu üzerine, 2013 yılında Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin "Öğrenci Andı" başlıklı 12. maddesini yürürlükten kaldıran düzenlemeyi iptal etti.
Yani Türkiye’nin demokratikleşme, çözüm süreci yıllarında okullarda her sabah okutulma zorunluluğu kaldırılan Andımız, Cumhur İttifakı yıllarında geri döndü.
MEB bir karar vermediği için hala geri dönmüş sayılmaz.
Ama meselemiz bugünlük bu hızlı konjonktürel değişimler değil.
Bu kararla başlayan hukuki bir skandal.
2018 yılında bu kararı protesto etmek için Memur-Sen’e bağlı Eğitim-Bir-Sen 81 ilde basın açıklamaları yaptı.
Bu basın açıklamalarını duyurmak için Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen’in genel başkanı olan Ali Yalçın, sosyal medya hesabından şöyle bir tweet attı:
“81 İLDEN BASIN AÇIKLAMASI YAPIYORUZ Yürütmenin yerine kendini koyarak,hukuka uygunluğu denetleme yetkisini aşan Danıştay'ın Öğrenci Andı kararına bugün 81'den"Basın Açıklaması" ile tepki vereceğiz.”
https://twitter.com/_aliyalcin_/status/1053032021335920640?s=20
Bu tweeti 818 kişi RT etti.
Tweeti RT eden 818 kişiden biri de Taha Ün’dü.
Taha Ün, herhangi bir yorum yapmadan, siyasi olarak da desteklediği bu eylemin duyurusunu paylaşmıştı.
Sonra, Taha Ün’ün RT’sinden gören gerçek ismini kullanmayan Mahir Tilki adlı bir hesaptan hem Memur-Sen Başkanı Ali Yalçın’a hem de Taha Ün’e mentionlanan, “ırzını...” diye başlayıp “...bedevileri” diye biten ağır bir küfür tweeti atıldı.
Bu ağır küfür üzerine Memur-Sen Başkanı Ali Yalçın’ın avukatları küfür eden kişinin gerçek ismini ve adresini de tespit ederek suç duyurusunda bulundular.
Buraya kadar her şey normal.
Şikayet üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 2018 yılında soruşturma başlattı.
Soruşturmanın üzerinden iki yıl geçti.
Dün olanları aynı zamanda Taha Ün’ün eşi olan Gelecek Partisi’nin Genel Başkan Yardımcılarından Sema Ün’ün mesajlarından okuyalım:
“Sabah 7.45 gibi kapıyı vurup geldiler. Arama izinleri olduğunu söylediler. Taha’yı uyandırdım. Polisler bir hakaret davası olduğunu söylediler. Bize hiçbir tebligat gelmediğini söyledim. Orası bizi ilgilendirmez dediler. Evin aramasına ilişkin işlemlere dair tutanağın tutulmasının ardından karakola götürdüler. İfadenin savcılıkta alınacağı söylenmiş orada. Kelepçe takarak Kartal Anadolu Adliyesi’ne götürdüler. O ana kadar hiçbir şey bilmiyordu.”
Neyse ki Taha Ün, savcılık ifadesinin ardından serbest bırakıldı.
Şimdi bir kere daha özetleyelim.
Twitter’da RT ettiği bir tweete, başka birinin ettiği küfür yüzünden hakkında yakalama ve ev arama kararı çıkarılan, kelepçelenen birinden bahsediyoruz.
Olayı daha da büyük skandal yapan açıklama ise Memur-Sen hukuk müşavirliğinden geldi.
Sosyal medya hesabından açıklama yapan Memur Sen, “Konfederasyonumuzun ve Genel Başkanımızın Taha Ün’e yönelik herhangi bir suç duyurusunda bulunmadığını kamuoyuyla paylaşırız” dedi.
Yani gözaltına alındığı hakaret soruşturmasında hakkında bir şikayet dahi yoktu.
Ama hakkında şikayet dahi olmamasına rağmen, okuma yazması olan herhangi birinin dahi küfrü başkasının ettiğini anlayacağı bir soruşturmada Taha Ün hakkında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndaki bir savcının talebi üzerine Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliği yakalama ve ev araması kararı verebildi.
Üstelik Memur-Sen başkanının avukatlarının savcılığa adını, adresini vererek şikayetçi olduğu küfrü eden kişi iki yıldır kayıp ve onun hakkında herhangi bir işlem henüz yapılmamışken.
Gerçekten inanılmaz.
Haksız, yıllarca süren tutuklamalar, köşe yazısı gibi yazılmış önyargılı iddianameler, tahliye edilip gecesinde tekrar tutuklananlar, çok ciddi işkence iddiaları ortada dururken bunun nesi skandal denebilir.
Ama karşımızda hukuksuzluğun bir ileri boyutu var.
Hukuk sistemimiz artık hakkında şikayetçi olunmayan birini bile bir soruşturmaya ekleyip hakkında yakalama ve ev arama kararı çıkarabiliyor, bileklerine kelepçe vurabiliyor.
Bu muhafazakar dünyadan gelen, daha birkaç yıl önce nikah şahitliğini Cumhurbaşkanı ve eşinin yaptığı birine yapılıyor.
Taha Ün halen Gelecek Partisi’nin İletişim Ajansı’nın başkanı.
AK Parti’ye, özellikle Pelikan olarak anılan çevreye karşı açık ve isim vererek eleştiriler yapıyor.
Bu yüzden hakkında açılan davalarda bir kez ifade verdi, geçen ay da Gelecek Partisi’nin genel merkezinin açılışı için gittiği Ankara’da kaldığı otelden gözaltına alındı. Halbuki yine ifadeye çağrılmamıştı, kendisine bir tebligat yapılmamıştı.
Üst üste iki kez ve ikisi de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturmalarda, iktidardaki güçlü bir çevreyi eleştirileriyle rahatsız eden birine karşı bu açık hukuksuzluk tesadüf olmasa gerek.
Kimsenin hakkında şikayetçi olmadığı, kendisi de edilen hakaretin mağduru olan bir kişiyi zanlı haline getirmek, hakkında yakalama ve ev arama kararı çıkartmak pek adli hataya benzemiyor.
Bu soruşturmayla ilgili HSK’dan bir açıklama yapılmazsa, davayı açan savcı ve yakalama kararını çıkartan hakim hakkında bir soruşturma başlatılmazsa, bunun siyasi bir göz korkutma operasyonu olduğunu düşünmek için çok haklı sebepler var.
Ayrıca bundan sonra Twitter’da RT ettiğimiz her tweetin altında edilen küfürlerden de sorumlu hale geliriz.
Adaletin siyasi hesaplaşmalar için kullanılmasına tabii ki ilk defa tanıklık etmiyoruz. Ama bunun için artık sanık olmaya bile gerek kalmadığını bu gözaltı gösterdi.
Türkiye’de hukuk sadece iktidar değil, muhalefet için de siyasi hesaplaşmalarda bir araç.
Bunun son örneği Halis Bayancuk ya da medyada bilinen adıyla Ebu Hanzala hakkında dün verilen mahkeme kararı.
Özellikle sol ve HDP çevrelerinde açıkçası tipine bakarak El Kaideci, IŞİD’çi damgası yemiş birinden bahsediyoruz.
Bu damga yüzünden neredeyse her iki yıl da bir tutuklanıyor, sonra delil yetersizliğinden tahliye ediliyor.
Suçu El Kaide ve IŞİD gibi Selefi olmak. Halbuki buradaki çarpıklığı en iyi Türkiye’deki solcuların, en çok da siyasetçilerin terörden yargılanmasından en çok mağduru olan HDP’lilerin anlaması gerekirdi. Bu durum, ikisi de solcu diye ÖDP’lileri DHKP-C’den yargılamakla aynı şey.
Ama bu durum bile geçen ay hakkında tekrar bir tahliye kararı çıktığında Meclis’te HDP’lilerin ve CHP’lilerin “IŞİD’çiler bırakılıyor” diye tekrar tutuklanmasına neden olan gürültüyü çıkarmasını engellemedi.
Halbuki 2008’den bu yana Türkiye’de en çok tutuklanıp tahliye olma rekoru muhtemelen Bayancuk’ta.
2008’de tutuklanıp 12 ay sonra tahliye oldu. 2011’de tutuklandı, 21 ay sonra tahliye oldu. 2014’de tutuklandı, birkaç ay sonra delil yetersizliğinden tahliye edildi. Buraya kadar ki tutuklamalar El Kaide yöneticiliğindendi.
2015’de Suruç Katliamı’ndan sonra bu kez IŞİD yöneticiliğinden tutuklandı, katliamla ilgili tek bir soru sorulmadan sekiz ay sonra bırakıldı. 2017’de Sakarya’ya katıldığı bir yemeği fiziki takip eden polis, yemeğin bunu gösteren bir delil yokken “örgütsel toplantı” olduğuna karar verdi, o gün bugündür de tutuklu.
Yargılandığı dosyalara Emniyet İstihbarat’ tan gelen raporlarda yöneticisi olmakla suçlandığı IŞİD tarafından hakkında ölüm emri verildiği yazılması, hatta valilikten koruma bile teklif edilmesi bile önyargıları kıramadı.
Terör örgütü yöneticiliğinden yargılanıp, aleyhine gösterilen tek bir şiddet eylemi, şiddet övgüsü, talimatı da yok.
En ciddi delil, daha sonra geri çekilmiş bir tanık ifadesi. Ama o da 2011’de açılmış bir davada, 7 yıl hiç bir şey bulunamadıktan sonra 2018’de ortaya çıkıveren bir tanığın, 2015’den sonrası hakkındaki tanıklığı. Yani 2011’de terör yöneticiliği suçlamasına dört yıl sonra olacak olaylar delil olarak girmiş oldu.
Zamanın şartlarına göre önce El Kaide, daha sonra IŞİD yöneticiliğinden yargılandı, bu iki örgüt Suriye’de birbirini tekfir edip, keserken Türkiye’deki savcılar dosyaları birleştirip El Kaide/IŞİD diye bir örgüt yarattılar.
Ama dün cezayı sade “terör örgütü yöneticiliği”nden aldı. Tam olarak böyle, hangi terör örgütü olduğu karara yazılmamıştı bile.
Yargının bir Cuma günkü performansı böyleydi.
Aynı Cuma sabahı Türkiye’nin yarısı ise televizyonlarının karşısına geçip Müge Anlı’nın bir cinayeti daha çözmesini bekliyordu.
Her gün kanallarda kurulan televizyon mahkemelerinde kendini savunacak takati, birikimi, tecrübesi olmayan insanlar arenaların ortasına atılıyor, milyonların jüri üyeliğinde haklarında bazen tipleri, bazen sosyal sınıfları, bazen aksanları, bazen ağızlarından çıkan yanlış bir cümle yüzünden yarım yamalak bilgilerle hükümler kesiliyor.
Making a Murderer, Staircase, OJ Simpson gibi belgesellerin kamu spotu olarak gösterilmesi gereken bu ekranlardaki adalet, insanlara mevcut adalet sisteminden daha güvenilir geliyor.
Artık adalet sisteminin güçlüleri koruduğu inancı o kadar yüksek ki insanlar haklarında kulaktan dolma bilgi sahibi oldukları soruşturmalarla ilgili sosyal medyadan hükümler veriyor, yargılamalar yapıyor, tutuklayın kampanyaları düzenliyor.
Maalesef bu boşluğu açan adalet sisteminin kendisi.
Eskiden bu boşluğu mafya doldururdu, şimdi televizyonlar ve Twitter dolduruyor.
Yargı mensupları herhalde bugün Türkiye’de en güvenilir yargı kurumu neden Müge Anlı ile Tatlı Sert programı diye arada düşünüyorlardır.
Alkışlarla konukların gözaltına alınışını izlerken insan düşünmeden edemiyor, belki de Themis’in de artık bir öğleden sonrası kuşağında televizyona çıkma vakti gelmiştir.
Yazarlar
-
Akın ÖZÇEREnflasyonla mücadelede Milei ve Şimşek 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBahçeli Kürt meselesine, Kürt meselesi Türkiye’ye yön verirken… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump büyük bir yenilgiye uğradı 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanÇarpık duruma sevinmek, siyasetçiden hukuk dilenmek… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Türk – Türk ayrışması” 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025