Yıldıray OĞUR
Atatürk için bir zamanlar Koç Grubu gazetelere “Olmasaydın, olmazdık” diyen abartılı reklamlar vermişti. Bu söz dün gelen bir habere tam uydu. Kraliçe Elizabeth’in haziran ayında 100 yaşında basacak eşi, Edinburgh Dükü Prens Philip, 99 yaşında hayatını kaybetti.
İngiliz Kraliyet ailesinde dük olan prensin prensliği, Yunan ve Danimarka Kraliyet ailelerinden geliyor.
Çünkü Crown izleyicileri iyi biliyor ama Prens Philip Yunan. 1921’de Korfu Adası’nda, Yunan kraliyet ailesinin bir mensubu olarak doğdu. Doğduğunda amcası Konstantin tahttaydı. Ama hem Kral Konstantin hem de babası Prens Andreas (Andrew) Anadolu’da savaştaydı.
Babası Prens Andrew, Sakarya Meydan Savaşı’nda Yunan Orduları’nın 3. Kolordu Komutanı’ydı. Onun komutasındaki Yunan orduları Haymana önlerine kadar ilerlemişti. Ama hevesli Prens Andrew, Yunan ordularının başkomutanı tecrübeli Papoulas’ın talimatlarını dinlemeyip ordusunu maceralara sokunca, Türk ordusu onun kolordusunu darmadağın etmiş, ancak kalan adamlarıyla Sakarya ırmağından sessizce geçerek kurtulmuştu.
Bizim İstiklal Harbi dediğimiz zafere, Yunan tarihinde Küçük Asya Bozgunu deniyor. Bunun öfkesiyle, İzmir’in düşmesinden önce Anadolu’dan ayrılıp Sakız adasına giden Albay Plastiras ve Midilli adasında Albay Gonatas liderliğinde kurulan cunta İzmir’in kurtuluşundan iki gün sonra 11 Eylül’de darbeyle Kral Konstantin ve hükümeti devirdi.
Bir ay sonra Plastiras ve arkadaşları, Altılar Mahkemesi adı verilen davada yanlış kararlarıyla yenilgiden sorumlu tuttukları isimleri yargıladılar. Yargılananlar arasında Sakarya Meydan Savaşındaki yanlış komutası yüzünden suçlu bulunan Kral Konstantin’in kardeşi Prens Andrew de vardı. Hakkında idam kararı çıksa da akrabaları olan İngiliz Kraliyet ailesi devreye girdi ve Prens’in cezası sürgüne çevrildi. 1922’de ailesiyle bir İngiliz zırhlısına binerek Yunanistan’ı terk etti. Henüz 1 yaşında bebek olan Prens Philip o zırhlıda bir portakal kasasından bozma beşikte yolculuk etti.
Aile önce Paris’te sefil bir hayat yaşadı, sonra Danimarka pasaportu aldı, sonra Prens Philip ikinci dünya savaşında İngiliz ordusuna katıldı ve ardından savaş kahramanı, soylu ve yakışıklı bir prens olarak Elizabeth ile tanıştı… Gerisi Crown’dan malum. Yani eğer İstiklal Harbi ve Atatürk olmasaydı, Prens Philip, Kraliçe’nin kocası ve Edinburgh Dükü de olmazdı…
Ayasofya imamından yedi aylık hızlandırılmış laiklik kursu…

Ayasofya, 1934’de müzeye çevrildiği tarihe kadar 567 yıl İstanbul’un en önemli camisiydi.
Sadece büyüklük ve mimari ihtişam olarak değil, Cuma, Bayram namazları, Kadir Geceleri İstanbullular Ayasofya’da toplanırdı.
O yüzden bu caminin imamları ve vaizleri bizzat padişahlar tarafından seçilir, zamanının ilimde en itibarlı isimlerine bu görev verilirdi.
İmam ve vaiz dışında, devrinin en itibarlı alimi Ayasofya’nın kürsü şeyhi olur, orada sohbetler eder, dersler verirdi.
Hala Çırağan’da dergahı ve türbesi ziyaret edilen Yahya Efendi, 16. yüzyılda Ayasofya’da verdiği vaazlarla ünlenmişti.
Evliya Çelebi’ye göre onun Ayasofya’da vaazlarını dinlemek üzere halk üç gün önceden hazırlıklara başlar, camide adım atılacak yer bulunmazdı.
1860’larda Yeni Osmanlılar’ın “Sarıklı ihtilalci”si Ali Suavi, Şehzadebaşı ve Ayasofya’nın kürsüsünden ve minberinden verdiği vaazlar ve okuduğu hutbelerle yabancı elçilik yazışmalarında “İslami ajitatör” olarak geçmişti. Zehirli ve acıtıcı oklarını Babıali iktidarına böyle yöneltmenin bedelini sürgünlerle ödemişti:
“Ey Babıali! Tırnaklarıyla toprak kazarak senin zevk ve sefana para yetiştiren Türkceğizlerin bir kerecik enin-i hazini dinle. Sonra pişman olursun ha!”
“Cenab-ı hak ümmet-i merhumeyi zaleme elinde bırakmaz., elbette bir gün sahabi zuhur eder… Zalimin şeran def’i lazımdır. Cümlemiz ma’ruf ile memuruz.”
“Müslümanlar ya Bilal ve Selman gibi olacaklar ya da sümüklü böcekler gibi zalimlere karşı başlarını saklayarak gezeceklerdir.”
Ayasofya’nın son kürsü şeyhi Manastırlı İsmail Hakkı’ydı.
23 Temmuz 1908’de Hürriyet’in İlanı ile birlikte Ayasofya’da vaazlara başlayan Manastırlı, 1912’de öldüğünde, vaazlarının ve sohbetlerini takip eden Mehmet Akif “Manastırlı da bu diyarın en mütebahhir bir âlim-i nihriri idi” diye yazmış, Eşref Edip vaazlarını kitap haline getirmişti.
Hürriyet’in ilanından sonra Ayasofya’da irad ettiği ilk Cuma hutbesinde İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne övgüler yağdırmış ve hürriyet mesajları vermişti:
“Biz zulüm içinde istibdad dalgaları arasında çalkalanıyorduk. Şeriatımız hürriyeti, adaleti, müsâvâtı emrediyor. İslâmiyet’te hukuk-ı beşeriyyeye muzır bir şey yoktur. Bütün ahkâmı mizaca muvâfık, adalete mukârin, hürriyete mutâbık. Diğer taraftan Fransada öyle. Onlar da bu hürriyeti memnuniyetle telakkî ederler. Elhamdulillâh Rabbimiz bu hürriyeti ihsan buyurdu. Hâinleri kahr u tedmîr etti. Bir bâd-ı hidayet bütün istibdat bulutlarını sürükledi götürdü. Memleketimiz nurlarla, hürriyet, adalet, müsâvât nurlarıyla doldu. Bu halin bekâsına, hürriyetin devamına dua etmeliyiz…”
“Adalet edin. Müsâvât üzere hareket edin ki düşmanlarınız size düşmanlık ederlerken dost olur. Allah Gafûru’r-rahîmdir… Meşvereti niçin bana emrediyor? Bittabi ümmete rahmet için. İlâ yevmi’l-kıyame ümmetim meşveretle hareket edecek. Meşveret onlara bir düstur-i esasî olacak. Herkese vahiy gelmiyor semâdan. Herkese Cebrail Kur’ân getirmiyor. Hulefa-yı Raşidîn devrinden başladı usul-i meşveret. Hatta bunun için müstakil bir sure nâzil olmuştu. Şûra namıyla tesmiye kılınmıştır..”.
“Bir memlekette ki efkâr-ı umumiyye yok, daima büyükler küçükleri ezer, insan sayılmaz onlar. Devlet-i Âliye Avrupa komisyonlarında insan sıfatıyla anılmazdı. En âdi milletleri millet sayarlardı. Bizi insan saymazlardı. Bir iki kişinin idaresi altında yaşarlar, insan mı onlar, bu mu insanlık? derlerdi…”
“İçimizde milel-i gayrımüslime de var: Ermeni, Rum, Bulgar, Musevi… Onlar da bu heyet-ten cüz’dür. Onlar bize Allah’ın vedîasıdır. Kendimizden ziyade onların hukukun muhafazaya çalışacağız. Zerre kadar rencide olmamalarına gayret edeceğiz. Dinimiz böyle emreder.”
(Kaynak: Abdullah Taha İmamoğlu- Osmanlı Modernleşmesi Sürecinde Vaazların Meşruiyet Aracına Dönüşmesi ve Manastırlı İsmail Hakkı’dan Bir Vaaz Örneği)
112 yıl önce devrin bütün siyasi atmosferini yansıtan Ayasofya’nın başimamı Manastırlı İsmail Hakkı’nın okuduğu bu hutbeden, görevden alınan Ayasofya başimamının tweetlerine…
Kuran aynı Kuran, din aynı din.
Ama 112 yıl öncenin siyasi havasında Ayasofya’nın başimamı İslam’dan meşvereti, adaleti, eşitliği, Kanuni Esasi’yi, Meclisi, gayrimüslümlerin haklarını çıkarırken, 112 yıl sonra Ayasofya’nın başimamı İslam’dan “kadın cinayetleri demek propagandadır”, “ailenin reisi erkektir”, “kısasta hayat vardır”ı ve iktidarın yol açtığı bir ekonomik krizle boğuşan halkı sabretmeye, azla yetinmeye çağıran ayetleri çıkarabilirdi, laikliğin anayasadan çıkarılmasını savundu, Merkez Bankası başkanının görevden alınmasıyla yaşanan ekonomik çalkantıyı bile faiz ayetleriyle destekledi.
Her ne kadar bazı İslami çevreler, cesaretini övüp “dinin gereklerini hatırlattığını, hakkı söylediğini” iddia etse de bir Müslüman alimin bugünün Türkiye’sinde söylemeye cesaret etmesi gereken esas “hak”lar herhalde bunlar olmasa gerek.
Kadınlar, laikler, ekonomistlere yeten cesareti camisinde Cuma imamlığı yaptığı vakıf üniversitesini kendisinin ve yüzlerce hoca ve öğrencinin başına yıkanlara tek kelime etmeye yetmedi.
Kuran’dan iktidar sahiplerine adalet, tasarruf, mütevazilik, haram yememe nasihatleri çıkaramazken, ekonomik sıkıntılarla boğuşan halk iktidarı eleştirirken karşılarına sabrı, aza kanaati tavsiye eden ayetleri çıkardı.
Siyasi tartışmalara o kadar müdahil oldu ki AK Parti sözcülerinden bile açık tepkiler aldı.
Nihayet #başkomutanErdoğan yazmasından 12 saat sonra da başkomutan Erdoğan’ın isteğiyle görevden alındı.
Türkiye’de laik devlet 70 yıl boyunca dindar halka laikliği anlatmayı beceremedi. Çünkü laiklik dinsizlik değildir derken, dini sosyal hayattan da silmeye çalıştı, doğrudan insanların hayat tarzlarına karıştı.
Bu yüzden 70 yıl boyunca okullarda verilen onca derse rağmen laiklik dindarlar için korkutucu bir kelime oldu.
Kurdukları partiler, “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olmaktan kapatıldı, kapatılmaya çalışıldı.
Ama 70 yılda cumhuriyet rejiminin başaramadığını, son 7 yılda AK Parti iktidarı, Fethullahçılar ve diğer İslami gruplar başarmış olabilir.
Laikliğe devletin bir sopasıyken buğz edenler, artık laikliğin devlet yönetiminde bir ihtiyaç olduğunu fark etmeye başladı.
Ayasofya imamı da hızlandırılmış laiklik kursu gibi olan bu 7 aylık performansıyla 70 yılda Kemalistlerin yapamadığını yaptı. AK Partililere bile “Herkes kendi işine bakmalı” dedirtti.
Aslında AK Parti sözcülerinin Ayasofya imamına isyan ederken söyledikleri bu söz laikliğin de kısa tarifi sayılır.
“Sezar’ın hakkı Sezar’a, İsa’nın hakkı İsa’ya” nın 2021 yılında yeniden keşfedilmiş hali.
Ayasofya imamı “anayasadan laiklik çıkarılsın” derken, toplumu ve insanların hayatını dizayn eden ve artık CHP’nin bile uzak durduğu laiklik anlayışı yerine, din ile siyaset arasında mesafeyi koruyan bir laikliğin anlaşılmasına yardım etti.
Ekonomik krizi bile savunmak için ayetleri süngülerin başına geçirmenin sadece devlete değil, dine de zarar verdiğini bizzat Ayasofya’dan gösterdi.
Kim derdi ki 86 yıl müzeyken Türkiye’deki dindarların laikliğe karşı diş bilemelerinin motivasyon kaynağı olan Ayasofya, camiye döndürüldüğünde laiklik propagandasının odağı haline gelsin…
O Norveçli polis bizde olsaydı…

Aşısı bulunmuş koronavirüs günlük vaka sayısından her gün acıtıcı rekorlar kıran, dünyanın ilk üç sırasından inmeyen Türkiye’nin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Vaka sayılarında ciddi artış var. Bunda mutasyon tabii ki etkili ama sadece mutasyonla açıklayamayız. Önlemleri gevşettik maalesef” dedi. “Gevşettik maalesef” sözü herhalde önce halka dönük bir suçlama değil, bir özeleştirisi olmalı.
Ama Türkiye gerçek bir demokrasi ve hukuk devleti olsaydı, o kadar kolay “gevşetemezlerdi.”
Dün Norveç’in gündemi Başbakan Erna Solberg’e pandemi yasağını ihlalden kesilen 20 bin kronluk cezaydı. Başbakan lebaleb parti kongreleri topladığı ya da binlerce kişinin katıldığı cenazelerde bulunduğu için bu cezayı almadı.
Sadece 60. yaş gününü ailesiyle geçirmek istedi. Geçen şubat sonunda Oslo’ya 250 kilometre uzaklıktaki kayak merkezi Geilo’ya ailece gitmeye karar verdiler. Oradaki bir lokantada doğum günü kutlaması için eşiyle birlikte yakın ailesinden 13 kişiyi davet etti. Ama son dakika gözünde bir rahatsızlık çıkınca hastaneye gitti ve doğum günü yemeğini kaçırdı. Ertesi gün kayak merkezine gitti, kaldıkları evde yine aileden 13 kişinin davetli olduğu bir Suşi partisine katıldı.
Geçen hafta bu küçük tatil haber olunca polis soruşturma açtı. Çünkü Başbakan, kendi koyduğu pandemi yasakları ve zorunlu olmadıkça şehir dışına çıkmama tavsiyelerine uymamıştı.
Norveç pandemi kurallarına göre restoranlarda 10 kişiden fazla kalabalık olarak toplanmak yasak. Başbakan kendi davetine icabet edemedi ama 13 kişiyi o restorana davet eden kişi olarak 20 bin Norveç kronu ceza almaktan da kurtulamadı.
Medyanın önüne çıkıp, pişmanlığını, kendisine olan kızgınlığını dile getirdi.
Başbakan’a ceza kesen polis şefi ise kahraman muamelesi görüyor. Yani Tromso’ya falan sürgüne gönderilmedi.
“Herkes eşit olmayabilir ama kanun önünde herkes eşittir” diyerek cezasını savundu.
Norveç gazeteleri bu cezanın “hukuk devletinin zaferi” olduğunu yazıyor, “Norveç için harika bir gün” başlıkları atıyor. Hatta sadece Başbakan’a ceza kesilmesi ve eşi ve akrabalarının cezadan azade olmasını eleştiriyorlar.
Eğer bizde de bir polis o kongreler için Cumhurbaşkanı’na, o cenazelere katıldığı için Sağlık Bakanı’na pandemi cezası kesebilseydi, bugün rakamlar böyle acıtıcı ve açıklanamaz olmazdı. Tam da bu yüzden demokrasi, hukuk devleti bir lüks değil, hayati bir ihtiyaç.
NOT: Bundan sonra Cumartesi günleri parçalı formatta yazılarla karşınızda olacağım. Tek parça uzun yazılardan şikayet edenlere duyurulur. Bu arada Emre mektubunu aldım. Osmaniye’ye çok selamlar…
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Mami, IKE ve Hüseyin-2
1.11.2025 - Mami, IKE ve Hüseyin-1
29.10.2025 - PKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi?
27.10.2025 - Neşe’nin kapsayıcılık sorunu…
21.10.2025 - Neyse ki Meclis zabıtları asla kaybolmuyor
18.10.2025 - Öcalan o kanalları ilk kez izledi ve…
13.10.2025 - Hatay’ı haritasına ilk kim koymuştu?
11.10.2025 - Çözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor
8.10.2025 - Sumud tecrübesi bize neler söylüyor?
6.10.2025 - Çözüm sürecinin bir yılı: Uzanan bir elden, resepsiyona…
4.10.2025
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Öcalan misyonu” 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSiyasetin altın kuralını unutanlara hatırlatırım 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLU31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları

















































































































































turrgut essen
edinburg dükü olsa ne olur olmasa ne olur. o olmasa dondenburg dükü olacaktı. o olmasa şaltenburg dükü olacaktı. bırakın artık bu aşağılık kompleksini. şu “ batı dünyasına biz de etki ettik, ehi ehi” psikolojisini bırakın.