Yıldıray OĞUR
“Bu Meclis’te kaç kişi benim gibi Holokost anmasına gittiğinde “Bir daha asla” sözünü duydu? Aynı kıtada, aynı bölgede yine aynı ölüm kampları. Yine aynı şey yaşandı ve yaşanıyor. Bu sefer Yahudilere değil, bilhassa Müslümanlara yapılıyor. Bize taraf tutmayın dediler, ben taraf olmak için buradayım. Tarihte Müslümanlar ve Hırvatların da yaptığı zulümler olmuştur. Ama onlar tecavüz kampı kurmadılar, ölüm kampları inşa etmediler. Belirli bir etnik veya dini gruba karşı plan bir şekilde toplu katliam yapmadılar. Buna soykırım denir, soykırım! Mladiç, Karadziç, Miloseviç savaş suçlusudur, Himmler’den farkları yoktur. Bunu izleyecek miyiz!”
1995’de ABD Senatosu’ndaki Bosna oturumu sırasında Bosnalılara uygulanan silah ambargonun kaldırılması için verdiği önerge üzerinde bu ateşli konuşmayı yapan ve Bosna’da yaşananlara iki kez “soykırım” diyen senatör Joe Biden’dı.
Biden’in siyasi kariyerine bakınca başkan seçilmesinden sonraki ilk 24 Nisan anmasında, 1915 için de iki kez “soykırım” diyebileceğini tahmin etmek zor değildi.
1972’de 30 yaşındayken seçildiği senatoda 2008’e kadar 36 yıl boyunca Delaware eyaletini temsil etti Biden.
Seçimlerde zafer konuşmasını da yaptığı memleketi Wilmington, Delaware’in en büyük ve kalabalık şehri.
Wilmington, 19’uncu yüzyıldan bu yana Yunanların göç ettiği, 1934’den beri bir Rum Ortodoks Kilisesi olan, her yıl festivaller yapacak kadar örgütlü ve kalabalık bir Yunan nüfusuna sahip bir şehir.
1974 Kıbrıs Harekatı olunca Wilmington’daki Rum Ortodoks cemaati harekete geçti. Tabii ilk yaptıkları eyaletin kongre üyelerine ulaşmak oldu. Bunlardan biri de 32 yaşındaki genç senatör Biden’dı.
Genç Biden, bu yüzden 1974’ten itibaren Yunan tezlerinin güçlü bir savunucusu oldu.
Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin bir üyesi olarak, NATO ittifakı ve Sovyet tehdidi yüzünden Türkiye’ye yakın duran Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’la da karşı karşıya geldi.
Kıbrıs Harekatı sonrası ABD senatosundan geçirilen Türkiye’ye ambargo kararı için çalışan senatörlerden de biriydi.
1980 yılının nisan ayında 38 yaşında genç bir senatör olarak Ankara’ya gelme amacı da NATO’ya dönmek isteyen Yunanistan’la ilgili Türkiye’nin vetosunu kaldırması için lobi yapmaktı.
80’ler, 90’lar boyunca da Biden’ın ABD Senatosu’ndaki tüm “Ermeni soykırımı tanınsın” tasarılarında imzası vardı, Türkiye’yi Kıbrıs ve Yunanistan yüzünden sürekli eleştiren senatörlerden biri oldu.
80’ler ve 90’lardaki gazete arşivlerinde Biden hakkında “Yeminli Türk düşmanı”, “Çirkin Amerikalı”, “Perakende terbiyesiz”, “Rum kuklası” başlıklı pek çok haber bulunabilir.
Biden sadece Türkiye’yle ilgili bu eleştirel sicili yüzünden değil, Bosna konuşmasında net bir şekilde görünen idealist dış politika çizgisi nedeniyle de bunu söylemeye yatkındı.
Ama bu idealizmini hiçbir realist endişeye kapılmadan ifade etmesi için herhalde 2021 yılı kadar uygun bir iklim bulunamazdı.
Trump fırtınası, Kongre baskını, Black Lives Matter hareketi sonrası ABD’sinde başkan seçilen Biden, içeride yaralı Amerikan demokrasisini onarmaya çalışıyor, bu yüzden ülke tarihinin en renkli kabinesini kurdu, Pentagon’un başına siyahi bir bakan atadı.
Ayrıca Biden ABD’si, dışarıda da yeniden geleneksel “özgür dünyanın lideri” pozisyonunu geri kazanmaya çalışıyor. Bu konuda çok tavizsiz gidiyorlar. Türkiye’den daha dişli olan Çin’e karşı Uygurların yaşadıklarına “soykırım” dediler. Putin’le Navalny kavgası veriyorlar, Dünya Demokrasi Kongresi toplamaya çalışıyorlar. Demokrasi, ABD dış politikasının merkezinde yer alıyor.
Ama bütün bunlara rağmen bir NATO müttefikine yine de bunu yapmayabilirdi.
İşte burada da en büyük yardımı ona Türkiye yaptı.
Eğer Türkiye, bu Türkiye olmasaydı belki Biden’ı bile Obama gibi Ermenilerin soykırım yerine kullandıkları “Medz Yeghern” demeye ikna etmek mümkün olabilirdi.
Ama Türkiye, hem dünyanın demokraside, hukukta en çok gerileyen ülkesi olarak hem de dış politikada aldığı S-400 ve benzeri kararlar yüzünden bunu kolaylaştırdı.
Türkiye, artık Batı’da doğru-yanlış hakkında her şey söylenmesi serbest ülkeler statüsünde.
Az kalsın aralarında iç savaş çıkacak Demokratlar ile Cumhuriyetçilerin üzerinde anlaştıkları nadir konulardan biri Türkiye’nin artık güvenilir bir müttefik olmadığı.
Geleneksel olarak Türkiye yanlısı bilinen çevreleri bile pes ettirip, havlu attıran bir Türkiye var.
Üstelik bu yıl Biden’a baskı yapan Ermeni lobisini daha da öfkelendiren bir Karabağ savaşı yaşandı.
Bütün faktörler üst üste gelince Biden da 24 Nisan konuşmasında iki kez “Soykırım” demiş oldu.
Bunu yaparken olayların Osmanlı döneminde geçtiğini vurguladı, Türkiye Cumhuriyeti’ni işin içine karıştırmadı.
24 Nisan’daki mesajında soykırım diyeceğini de bir gün önce telefon açtığı Erdoğan’a söyledi.
Erdoğan’ın ona ne söylediğini hala bilmiyoruz. Resmi açıklamalarda bundan hiç bahsedilmedi.
Anlaşılan Ankara hem siyasi hem de ekonomik şartlarının farkında olarak bu karara öyle yüksek perdeden karşı çıkmayacak.
Daha önce Fransa, Almanya soykırımı kabul ettiğinde geri çağrılan büyükelçiler, boykot çağrıları, yakılan kravatlar, buzdolapları gibi abartılı tepkiler verilmedi, verilmeyecek.
Zaten soykırım açıklamasının hemen öncesine ‘denk’ düşen, MSB’nin rap klibi eşliğinde çıktığı yeni PKK operasyonuyla milliyetçi hissiyat başka bir yere kanalize edilmeye çalışıldı, iktidar sözcüleri ABD’ye diyemediklerini, muhalefete söyledi, sanki başında Biden varmış gibi milli spor olarak yine HDP dövüldü.
Şu anda Ankara’nın önceliğinin atalarımızı korumaktan çok, 8.1’in üstüne çıkmış, boşalan Merkez Bankası rezervleri yüzünden de önü açık olan dolar kuruna karşı Türk lirasını korumak olduğu anlaşılıyor..
Nihayet ABD, aralarında Fransa, Almanya, İtalya ve Rusya’nın da olduğu Ermeni soykırımını resmen kabul eden 30 ülkeye katılmış oldu.
Her soykırım diyen ülkeden elçi çekilseydi, Türkiye’nin NATO üyesi ülkelerin çoğunda elçisi kalmazdı.
Üstelik alternatif olarak bu kez bir Rusya da yok. 1915’in 100. yıl anmaları için 2015’de bizzat Erivan’a gidip soykırım anıtına çelenk koyan Putin’di.
Bu ülkelerin 100 yıl önce yaşanmış bir olay için Türkiye’yi mahkeme önüne çıkarıp, tazminat ödemeye mahkum etmeye zorlayacağını düşünmek siyasi paranoyadan başka bir şey değil.
Soykırım artık sadece hukuki yaptırımı olan bir kavram değil, aynı zamanda acıyı ve öfkeyi tarif eden de bir kelime.
Türkiye, Bosna’da olanlara, Çeçenistan’da olanlara, 2009 yılında bizzat başbakan Erdoğan’ın ağzından Doğu Türkistan’da olanlara, Myanmar’da olanlara, Gazze’de olanlara işin hukuki tarafını düşünmeden çok rahat soykırım demişti.
Eğer Türkiye uzun yıllar boyunca total inkar yerine, 1915 ile ilgili kendi kelimelerini üretebilseydi, bu kelimeye karşı bu kadar korunmasız kalmaz, bu kavram da kendisine karşı bu kadar ısrarla ve öfkeyle kullanılmazdı.
Ama Biden’ın açıklaması sonrası yeniden tozlu raflarından indirilen total inkar argümanları, soykırım kavramının şiddetini artırmaktan, tartışmayı yeniden güncelleştirmekten başka bir işe yaramıyor.
Mesela soykırım kavramının hukuki bir kavram olduğunu ve sadece Yahudi Soykırımı için kullanılabileceğini söylemek Türkiye’nin derdine çare değil.
Kavramı Yunanca Genos (ırk) ve Latince –cide (Öldürmek) kelimelerden birleştirerek yaratan ve Soykırım Sözleşmesi’nin ilham kaynağı olan Polonyalı Yahudi hukuk profesörü Raphael Lemkin, bu kavrama ilham kaynağı olarak 1921’de Berlin’de Talat Paşa’yı öldüren Tehliryan’ın yargılandığı davaları gösteriyor, bizzat kendisi Ermenilerin başına geleni Yahudi Soykırımı’nın öncülü sayıyor.
https://commons.wikimedia.org/w/index.php?title=File%3AThe_Genocide_Word_by_Raphael_Lemkin.ogv
“Siz de yaptınız” argümanının haklı bir tarafı var. Dünyada kendi ulus devletini kurarken etnik temizlik, soykırım, katliam yapmamış millet az.
Hatta yaşayan en büyük sosyologlardan Michael Mann Demokrasinin Karanlık Yüzü kitabında etnik temizlikleri ulus devletlerin ve demokrasilerin kurulması süreçlerinin bir parçası olarak anlatır.
Demos ve ethnos birbirine karışınca, iki rakip etnik grup aynı topraklarda kendi devletlerini isteyince işin sonu dünyanın pek çok yerinde güçlü olanın zayıf olanı etnik temizlikle ortadan kaldırıp, demokrasi için zaruri olan homojen ulusu kurmasıyla sonuçlanmıştı.
Ama “yaptık yine yaparız”, “yaptık ama bir sor niye yaptık” diyerek olay sanki dün olmuş gibi atalarına bu kadar kuvvetle kefil olan pek kalmadı.
O yüzden Biden’ın kararına kızıp, “Biz de Kızılderili soykırımını tanırız o zaman” demek Amerikalılar için bir şey ifade etmiyor.
Bu tartışmalar oralarda çoktan yapıldı, ahlaken bunun yanlış olduğu çoktan teslim edildi, 19. yüzyılın ortalarından itibaren yerli Amerikalılara rezervazsyon denen özel alanlar tahsis edildi, 70’lerde eğitim, 90’larda yönetimde özerklik verildi.
Yerli İşleri için özel bir bakanlık kuruldu. Bugün o bakanlığın sitesine girince ABD’nin uzun yıllar uyguladığı asimilasyon politikalarının eleştirisiyle karşılaşıyorsunuz. Son olarak Biden bu bakanlığın başına yerli kökenli bir ismi atadı.
Bizzat Kaliforniya Valisi, eyaletinde yaşanan yerli katliamlarına soykırım deyip, resmen özür diledi. Pek çok yerde katliamlar için anıtlar var.
Yani Meclis’ten “Kızılderili Soykırımı”nı tanıma kararı çıkarılırsa bu sadece hakaret kabul edilen “Kızılderili” kelimesi yüzünden Amerikan yerlilerini öfkelendirir.
Sanki bunlar üzerine binlerce film yapılmamış, buradaki Amerikan devletinin politikaları yerden yere vurulmamış gibi ABD’nin Kore’de, Afganistan, Vietnam’da, Irak’taki katliamlarını hatırlatanlar da Kore’de ve Afganistan’da Türkiye’nin de ABD’yle müttefik olduğunu, Irak’a da son anda reddedilen tezkereyle girmediğimizi, hem Vietnam hem de Irak savaşlarına karşı ABD’de büyük toplumsal hareketler ortaya çıktığını, hatta bu yüzden başkanların seçim kaybettiğini unutuyor.
“Savaş koşullarında oldu, bizi arkadan vuracaklardı yoksa” argümanı ise “Peki Adapazarı’ndaki, Kütahya’daki Ermeni kadınlardan, çocuklardan hangi ihaneti gördünüz” sorusu karşısında ne diyebilir? Aynı argümanla Naziler, “1941’de Rusya’ya savaş açınca cephe gerisini temizlemek gerekti” diyerek Yahudi Soykırımı’nı aklayabilir, 1944’de Nazilerle işbirliği yaptıkları gerekçesiyle Stalin’in Kırım Tatarları için verdiği sürgün emri de meşrulaştırılabilir.
Aslında Türkiye, 90’lar ve 2000’ler boyunca yapılan hararetli tartışmalarla, artan akademik çalışmalarla, Hrant Dink’in hem yaşarken hem de öldürüldükten sonra kurmayı başardığı dille bu eski argümanları terk etmeye başlamış, 2014’den bu yana 24 Nisanlarda devletin resmi taziye yayınlamaya başladığı özgüvenli bir pozisyona ulaşmıştı.
Ama maalesef demokrasinin diğer alanlarında yaşanan gerilemeden bu birikim de nasibini aldı.
Bir asır boyunca Türkiye’nin başını daha fazla ağrıtmaktan, karşıdaki insanları daha fazla tahrik etmekten başka bir işe yaramamış, empati duygusundan yoksun eski total inkar argümanları geri döndü.
Biden’ın “soykırım” tabirini kullanması da esas olarak Türkiye’de 1915 olayları ile ilgili bugüne kadar alınmış mesafeye zarar vermiş oldu.
Muhalefet iktidarın daha da gerisine düştü.
İki toplumu makul bir yere çekmek için hayatını ortaya koymuş Hrant Dink’in onca emeğinden sonra...
Yazarlar
-
İsmet BerkanÇarpık duruma sevinmek, siyasetçiden hukuk dilenmek… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREnflasyonla mücadelede Milei ve Şimşek 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump büyük bir yenilgiye uğradı 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Türk – Türk ayrışması” 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBahçeli Kürt meselesine, Kürt meselesi Türkiye’ye yön verirken… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025