Yıldıray OĞUR
17 Ağustos 1999 depreminin hemen sonrası. Türkiye tarihinin en büyük depremiyle sarsılmış, yüzbinlerce insan enkaz altında, yeterli arama kurtarma ekibi yok, insanlar kazmalarla hatta elleriyle enkazdan akrabalarını çıkarmaya çalışıyor.
Devlet paralize olmuş, devletin yokluğunda sivil toplum hızlıca örgütlenmiş, deprem bölgelerine gitmiş.
Ama iktidarını sivil toplumla paylaşamaya alışık olmayan devlet “irtica”, “bölücülük”, şerik kabul etmez “devlet otoritesi” diyor, Akut, İHH gibi STK’lara zorluk çıkarıyor.
Bu acil durumda dünyanın her yerinden de Türkiye’ye yardım yağmış.
İlk günlerde ABD 80, İsrail 300, Yunanistan 50, Almanya 15, Belçika 25 kişilik kurtarma ekibi göndermiş. Onları Rusya, Japonya, Güney Kore, Avusturya, İtalya, Azerbaycan ekipleri izlemiş.
Yurtdışında yardım kampanyaları açılmış. Türkiye’ye yardım için camilerde, kiliselerde, okullarda bağış toplanmış. Uluslararası yardım vakıfları seferber olmuş. Gönüllü doktorlar Türkiye’ye hareket etmiş.
Ama tuhaf bir biçimde bazı yardım teklifleri Başbakanlık Kriz Masası’na takılıyor.
Nihayet bir dışişleri bakanlığı yetkilisi bu durumu Hürriyet gazetesine bildirir ve gazete depremden beş gün sonra bu skandalı haber yapar:
Başlık: “Bakan Yunan diye yardım kabul etmiyor.”
Bakandan kasıt MHP’li Sağlık Bakanı Osman Durmuş’tur.
Haberden okuyalım:
“ABD, 6. Filo'ya bağlı 3 gemisini yüzer hastane olarak kullanılabilmesi için Türkiye'ye gönderebileceğini açıklarken, Sağlık Bakanı Osman Durmuş, bu yardım teklifini reddetti. Onbinlerce insan bulaşıcı hastalık tehlikesinin kol gezdiği deprem bölgesinde çayırlar üzerinde tedavi edilmeyi beklerken Durmuş'un bu tutumu, özellikle Dışişleri çevrelerinde tepkiye neden oldu. Durmuş, sadece ABD gemilerini reddetmekle kalmadı. Atina Hükümeti özel donanımlı bir sağlık ekibini Türkiye'ye göndermeye hazır olduğunu bildirdi. Durmuş, Yunanistan'ın bu önerisini de, ‘‘İhtiyaç yok’’ diye reddetti. Aynı şekilde Türkiye ile son derece yakın ilişkilerde olan Romanya'nın da sağlık ekibi gönderme teklifi, yine Durmuş tarafından kabul edilmedi. Geçen yıllarda sık aralıklarla deprem felaketi yaşayan Ermenistan da, Türkiye'ye 20 kişilik özel bir ekip göndermek istedi. Ermenistan, Dışişleri Bakanlığı'na yaptığı bildirimde, Türkiye'ye göndereceği ekibin uzun süreden beri enkaz altında kalanları kurtarmada özel eğitimden geçtiğini belirtti. Ancak Başbakanlık Kriz Merkezi'nde görev yapan MHP yanlılarının karşı çıkmasıyla, Ermenistan'ın yardım teklifine de ret yanıtı verildi.Üst düzey bir yetkili Hürriyet'e, ‘‘Dışişleri Bakanlığı, yabancı ülkelerden gelen yardım tekliflerini Başbakanlık Kriz Merkezi'ne bildiriyor. Ancak ne yazık ki, afet durumunda da bazı çevreler siyaset yapıyor. Doğal felaketin siyaseti olmamalı’’ dedi.”
Haber duyulur bakana tepkiler yağar.
Bakan, kendisini savunur; “ABD gemisine gönderecek hastam yok”, “İtalyan doktorlar duş, temiz tuvalet istiyor, o yüzden denizde de bunları yapabilen yerli doktor tercih ediyorum” der. Yunanistan’dan, Ermenistan’dan gelen kanları ihtiyaç olmadığı için geri gönderdiğini söyler.
TBMM Dışişleri Komisyonu başkanı Kamran İnan bakanın bu savunmasına o günlerde şöyle cevap verir: “Bakanın söylediği gibi hiç hasta yoksa, bir tane var.”
Peki o günlerde MHP’li bakanı eleştiren en sert manşetlerden biri hangi gazetede çıkar?
Fazilet Partisi’ne yakın muhafazakar kesimin prestijli gazetesi Yeni Şafak’ta.
Yeni Şafak gazetesi 24 Ağustos 1999 günü birinci sayfasını bu skandala ayırır:
Gazete “Teşekkürler Yabancı” manşetiyle çıkar.
Manşet aynı zamanda gazetenin başyazısıdır:
“Acılı günümüzde koşup geldiğin, acımızı paylaştığın, bir umudu canlandırmamıza yardım ettiğin için, her nereden geldiysen ve nereye gidiyorsan, teşekkürler... O sabah, evlerimiz başımıza çöktü. Onbinlerce insanımızı kaybettik. Siz, dünyanın dört bir yanından, Avrupa'dan, Asya'dan, Amerika'dan, Afrika'dan koşup geldiniz. Bize umut oldunuz. Acımızı paylaştınız. Beton ve demir yığınlarının altından gelen bir nefes, bizim kadar sizi de sevindirdi. Bir çocuğun enkaz altında sönüp giden hayatı için, bizimle birlikte siz de gözyaşı döktünüz. Dilimizle anlaşamadıysak da, kalbimizle anlaştık. Bütün güzel şeyler için, bütün kalbimizle size teşekkür ediyoruz.”
Gazetenin birinci sayfasının ikinci manşetinde ise hedef doğrudan bakandır:
Başlık: Bakanımızın kusuruna bakmayın:
“Gelip gördün, ey yabancı. Biz sıcak insanlarız. Ne kadar darda olsak, misafirimize hürmet ederiz. Biz ne kadar sıcak, ne kadar sevecen olursak olalım, ne yazık ki, büyüklerimizin suratı biraz asıktır. Biz, asık suratlı olmasına rağmen, devletimize 'Baba' deriz. Bakanımız, size kem söz söylemiş olabilir. Sizi incitmiş olabilir. Lütfen, bu acılı günlerimizde, içimizdeki birkaç kişinin sözlerine, davranışlarına bakarak bizi yargılama. Güle güle dön ülkene, sana minnettarız yabancı.”
Bakanın yardımlara bu ideolojik blokajına Başbakan Ecevit de sert çıkmıştı o günlerde.
Hürriyet Gazetesi’nin “Kes sesini” manşetiyle verdiği habere göre Ecevit, kabine toplantısında bakan Durmuş’a “Artık susunuz” demişti.
Peki o günlerde MHP’li bakan hakkında gensoruyu kim vermişti?
İki sene sonra çoğunluğu AK Parti’yi kuracak Fazilet Partisi milletvekilleri.
Hem deprem felaketini kötü yöneten hem de zor durumdayken yabancı yardımını milliyetçilik ve gurur meselesi yapan bakanların yer aldığı iktidar üç sene sonraki seçimlerde yerle bir oldu. Üç parti de baraja takıldı. Yerine gelen AK Parti iktidarı da işe dünyayla iyi ve sağlıklı ilişkiler kurmakla başladı. Bu yüzden ulusalcı çevrelerden de çok yoğun eleştiriler aldı.
Yeni Şafak gazetesinin bir haftadır söndürülemeyen yangın için dünyadan yardım isteyen sosyal medya kampanyasını kriminalize eden manşetini görünce 22 yıl önce aynı gazetenin attığı “Teşekkürler Yabancı” manşetini hatırlıyor insan.
Zamanında ormanları yanarken Türkiye’nin uçaklarını gönderdiği Yunanistan’ın, İsrail’in yardım tekliflerinin de hükümet tarafından reddedildiği ortaya çıktı.
Türkiye’nin de bir parçası olduğu AB’nin acil durumlar için kurduğu ağdan bile yine “milli gurur” meselesi yapılıp altı gün sonra yardım istendi.
ABD’ye maske göndermekle övünen bir iktidar, 30 ayrı yerde süren yangınlar için komşulardan yardım istemeyi içine sindirememiş görünüyor.
Yurtdışından yardım isteyenler mandacılıkla, devletimizi aciz göstermeye çalışmakla suçlanıyor.
Benzer çaptaki bir yangın ve deprem karşısında dünyanın her ülkesinin isteyeceği bu yardımları iktidar gurur meselesi yaparken de maalesef yanan yandı.
İktidara yakın medya bu hikayeden bile bir hamaset çıkarmayı başardı.
Devletin yangın mevsiminde yangına hazırlıksız yakalandığı gerçeğinden hiç bahsetmeden günlerdir yangına pet şişelerle, buz kovalarıyla müdahale eden halkın seferberliği “milli dayanışma”, “güçlü Türkiye” diye övülüyor.
Ama bu hamaset yangına müdahalenin devletin işi olduğunu unutturmaya yetmiyor.
Ama sadece kötü yönetimden kaynaklanan bir sorunla karşı karşıya değiliz, bu kötü yönetim değişen bir dünya görüşünün de sonucu.
90’larda kendi dar kabuğundan çıkıp dünyaya açılan, işbirliğini önemseyen, yurtdışı tecrübelerinden öğrenebilen, böylece büyüyen muhafazakar zihniyet, 2013’ten bu yana kendisini saldırı altında hissedip gittikçe içeriye doğru kapandı, geldiğimiz aşamada eskinin bütün ulusalcı ve milliyetçi tezlerinin yeniden popüler olduğu bir muhafazakar zihniyet ortaya çıktı.
Dünyaya karşı paranoya, korku ve komplo teorileri merkezli bakış, Türkiye’yi dünyaya karşı güçlü ve direnen bir ülke yapmadı, zayıf, kırılgan, özgüveni az bir ülke yaptı, yapıyor.
İki yangın uçağıyla bağımsızlığının tehlikeye gireceğini düşünmek, yurtdışından yangın için yardım istemenin devleti acz içinde göstereceğini zannetmek bu yeni dünya bakışının sonuçları.
Bunun bedelini Türkiye azalan demokrasi, hukuk, enflasyon olarak ödüyordu zaten. Şimdi ormanlar da bundan nasibini almış oldu.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var? 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSıfır oranlı gelir vergisi neden uygulanmıyor? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025