Abdurrahman Dilipak
Siyasetin de mi cinsiyeti olur? Oluyor. Artık her şeyin cinsiyeti var ama hızla her şey cinsiyetsizleştiriliyor. Burada kastım kelimenin cinsiyeti ya da siyasetçilerin erkek ya da kadın olması değil. O konuda kıstasın, fıtrat, ehliyet ve liyakat olması gerekir.
Cinsiyetsiz bir toplum üretilmeye çalışılıyor. Zaten cinsiyet değiştirme, hem bir moda, hem de genetik bir konu olduğuna göre, bunu çok farklı boyutları ile tartışmak gerek.
Sağ-Sol, Laik-İslamcı, Liberal, Milliyetçi, Demokrat, Liberal, Otoriter gibi kavramlarla ifade edilen bir cinsiyetten söz ediyorum.
Günümüzde “Müslüman” dediğinizde “alamet-i farikası” belli bir kimlik çıkıyor mu ortaya! Yani onun mutlaka yaptığı ve asla yapmayacağı şeylerden söz edebilir misiniz! Yani ayırt edici özellikleri belirgin bir kimlikten, kişilikten söz ediyorum. Solcu, Sağcı, Milliyetçi dediğinizde de durum farklı değil. Eskiden Hristiyan, Yahudi, Müslüman kıyafetinden, konuşmasından, yediğinden, içtiğinden belli olurdu. Artık sadece kıyafetler değil hayat tarzları da aynı. Kıyafetler “unisex”.
Herkes merkeze zorlanıyor. Benzeştiriliyor. Eğitim bu anlamda başımızın üzerinde Demoklesin kılıcı. Din “tek tip”leştiriliyor. Moda yeni “Üniform”amız oldu. Yasalar uluslararası sistemin “stand art”larına göre şekillendiriliyor. “Norm”alleştiriliyoruz birileri tarafından. Değilse “anorm”al olarak tanımlanıyorsunuz. Hani, çoğul, çoğulcu olacaktık! Farklı ama bir arada yaşayacaktık!?
CHP, Kemalizm’in suyunu çıkarttı. Artık Kemalizm de “Gökkuşağı” renkleri gibi. Her rengi var. Sağ, Sol, İslamcı, Milliyetçi, Muhafazakâr, Feminist, Modernist, ne ararsan var.
AK Parti ya da MHP, ne fark eder, hepsinin içinde her çeşit insan var. Zaten partiler de oy peşinde, Hepsi “Mevlanacı” oldu. “Ne olursan ol gel”. Devamı yok. Yeşil sermaye, Yeşil Komünist, Yeşil Feminist, Yeşil Kemalist! AK Parti, BÇG’nin şerrinden kurtulmak için FETÖ’ye dayamıştı sırtını. O günlerde AK Parti’nin 4’te 3’ü FETÖ’cü olmuştu. Pek az muhalif dışında o dörtte bir de zaten FETÖ’cülerin itibar etmediği, “sıradan” kabul ettikleri” dualarından başka bir imkânı olmayanlardı. Yani kabul edilmeyenler, dışlananlardı. AK Partinin oyu % 50 idi. 17/25 Aralık öncesi bunların % 40’ı F. Gülen aşığı idi. Tamam siyasi açıdan ihtida ettiler de, dini açıdan durum ne? Aslında o dini çok sevmişlerdi. Çoğu bu konuda kendi içlerinde bir sorgulama yapmadılar. Bir kısmı başka cemaatlerin içinde kendilerine yer buldu ya da bulmaya çalışıyor. Bir kısmı, kaçanlar ve cezaevindekilerin önemli bir kısmı hâlâ eski yolun yolcusu. Bu yapıdan ayrılanlar dinlerini kaybettiler. Neye inanacaklarını da bilmiyorlar artık. Agnostik hale geldiler. Kimsenin de bu işlerle ilgilendiği yok. Bu ailelerin çocuklarının durumu daha da vahim. Onların bir ideolojileri, siyasi tercihleri de yok. Soruyorum, kitap, gazete, dergi okumuyor çoğu. Televizyon da seyretmiyor. Bazen maç seyrediyorlar. Daha çok internete takılıyorlar, sohbet odalarında kendi aralarında birçok şeyi tartışıyorlar. Tartışmaların bir derinliği yok. Dini, ideolojik ve politik yapılardan uzak duruyorlar.
İşte kastettiğim siyasi cinsiyetsizlik tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Siyasi tercihleri yok. Daha iyi birisini seçmek diye de bir çabaları yok. Karşı oldukları birinin karşısındakini destekliyorlar. Bu da garanti değil. Korkuları umutlarına baskın olunca böyle oluyor. Kimseye güvenmiyorlar. Bu sonucu siyasiler kendileri hazırladılar. Bu söylem ve eylemleri ile bindikleri dalı kesmeye devam ediyorlar. Siyaseti itibarsızlaştırıyorlar. Halka gerçeği söylemiyorlar. Ve sürekli ötekilere karşı kışkırtıyorlar, onları suçluyorlar. Birbirlerini hain, ahlaksız, yalancılıkla, ajanlıkla suçluyorlar. Halkın aklına kalan da bu suçlamalar kalıyor. Sonuç: Tencere dibin kara, seninki benden kara!
Hani derler ya, imam ne yaparsa cemaat ne yapmaz ki! Eğer halk, siyasilerin birbirilerine karşı sözlerini ciddiye alıp, kendi mahallelisine karşı böyle davransa mahallede kan gövdeyi götürür. O zamanda okumuyor, dinlemiyor işte. Pek az bir grup militanca bu durumu savunuyor. Çünkü dayandıkları parti kaybederse kendi itibar, statü ve menfaatlerini kaybetmeleri söz konusu. O zaman canhıraş bir şekilde karşı tarafa saldırıyorlar ve içlerinden yükselen itiraza karşı tepki veriyorlar. Tarafların medyaları ve sosyal medyaları da troller üzerinden taraftarları kışkırtıyor, onlara hedef gösteriyor. Bu anlamda sosyal medyada aslında din ahlak, hukuk kurallarını hiçe sayan ahlaksız bir savaş sürdürülüyor.
Bakın, bir fil hikâyesi anlatılır. Beyaz adam Afrika’da fili nasıl avlar ve onu hayvanat bahçesinde demir parmaklıların arkasına hapseder.
Fil çok güçlü. Yaralarsan tedavisi neredeyse imkânsız. Uyutmak da kolay değil. O zaman nasıl avlayacaksınız file. Şöyle bir senaryosu var bu işin. Filler su içmek için genellikle aynı yolu izliyor. O yolun kenarına bir çukur kazıp üzerini örtüyorsunuz. Filler oradan geçerken, seçtiğin fil tam tuzağın yanına gelince havaya bir el ateş ediyorsunuz. Panikleyip kaçmak isteyen fil çukura düşüyor. Diğerleri oradan uzaklaşıyor. Fillerin diz eklemlerinin hareket kabiliyeti sınırlı olduğu için daracık çukurdan kurtulamıyor. Siyah bir adam, siyah elbiseler giymiş geliyor, başlıyor fili dövmeye, file su da vermiyor, yiyecek de. Bir gün sonra yine aynı durum. Sonra beyaz elbiseler giymiş beyaz bir adam geliyor. Başlıyor siyah adamı döver gibi yapmaya. Siyah adam kaçıp gidiyor. Beyaz adam file kova ile su veriyor, sonra yiyecek. Fili çıkarmak için başlıyor çukuru kazmaya. Beyaz adam geldiği yoldan giderken fil de kurtarıcısının ayak izlerinden ilerliyor. Vadide kendilerini bekleyen TIR’ın konteynerine bindiğinde TIR’ın şoför makamında oturan o kendini döven siyah derili oturmaktadır.
BÇG ya da FETÖ, PYD ve DAEŞ fark etmiyor. Sağ ya da sol da fark etmiyor birileri için. Bu şekilde bizi terbiye etmeye çalışıyorlar. Aslında kurtarıcı zannettiğimiz bizi tuzakta döven siyahinin patronudur. Bunların kadrolarında şeyh de var fahişe de. Bunların erkek ya da kadın oldukları bile bazen gerçek olmayabilir.
Siyasetin maksadı, maslahat olmalı. Yani sulh etmeli. İnsanları birbirinin yüzüne bakamaz hale getiren dil ve yöntemler siyasetin gayesi ile örtüşmez. Aksine kötü örnek olur. Sonuçta “Batılın tasviri saf zihinleri idlâl ediyor”. Birinin yanlışı bir başkasının yanlışının vesilesi oluyor. Bir kez daha yazayım: Hani Firavuna bile “güzel söz ve hikmetle” Hakkı söyleyecektik. Ayağımıza taş atsalar yoluma diken dökseler, arkamızdan küfretseler de Taif’e giden peygamber gibi olacaktık. “Bizi öldürmeye gelenler bizde dirilsinler” diyecektik. İnsanları yanlıştan kurtarmaya çalışacaktık! Halimiz ortada.
MS 847 yılında yaşanan bir Papa Joan olayı vardır. Papa 4. Leon’dan sonra Papa olan Joan aslında kadındı. Kendini John Anglicus olarak tanıttı. 8. Joan adı ile Papa seçildi. Gerçek anlaşılınca da idam edildi. Bu yaygın bir örnek olmasa da, İnsanları “Allah’la aldatmaya çalışan”, “Biz ıslah edicileriz diyen bozguncular”, “Melek maskeli Şeytanlar”ın sayısı az değildir. Özellikle dünyanın birçok bölgesinde, servet iktidar, silah ve güçle sarhoş olup, insanlara karşı İlahlık ve Rablik taslayarak, onlar üzerine kendi heva ve heveslerine göre, otoritesine güvenerek “hüküm koyma” ve insanları Firavun örneğinde olduğu gibi “terbiye etmek” isteyen “Tanrı kral” olmaya özenenleri görmek isterseniz, tarihe de bakabilirsiniz, Bugün kendini dünyanın jandarması ilan eden ya da onunla yarışan, onun himayesinde onun izinde “Tanrıcık” olma yolunda, bazen demokrasi makyajı bazen muteber ne varsa kendini ona benzeten ya da ona nispet eden, VIP konumdaki “beyaz” efendileri “!?” görebilirsiniz.
Selam ve dua ile.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2024
4.06.2024
27.05.2024
20.05.2024
5.05.2024
29.04.2024
22.04.2024
2.06.2022
7.03.2022
17.02.2022