Abdurrahman Dilipak
Anlatacakların kendi gözlem ve çevremden edindiğimizlenimlerimdir.. Gördüğüm, siyasiler ve onların etki alanındaki bir çok kurum, kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar. Gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, Kalpleri var hissetmiyorlar. İhtirasları, korku ve emelleri akıllarını baskılıyor gibi sanki.
Elips Haber'de yer alan habere göre, Bugün AK Parti %30 altında ve erime devam ediyor. CHP %25 ve erime devam ediyor. DEM, CHP’deki oylarını geri alınca CHP’de %3-5 arası bir kayıp yaşandı. DEM’de %3’lük bir artış var, ama o da konjonktürel. Bundan sonrası için ibre aşağıya doğru bir seyir izleyecek gibi. MHP zaten Sinan Ateş olayından sonra bir türlü iç dengelerini oturtamadı. Ardından Bahçeli’nin sağlık durumu derken Apo konusu Milliyetçi tabanda büyük bir şok yaşanmasına sebeb oldu. Bugün %7 olan oyların yarını “Terörsüz Türkiye” projesinin bundan sonrasının seyrine tabi. İYİ Parti %4, Zafer Partisi, YRP, Anahtar Parti 3-4 arasında. TİP ve diğer 5 parti %1 seviyesinde.
Şunu görelim, kamuoyu araştırmalarında her zaman iktidar lehine 2-3 puanlık bir pozitif ayırımcılık söz konusudur. Bunu bir kenara not etmek gerek.
CHP bu gidişle dağılır. Yolsuzluk dışında kadro denen bir şey de yok. Siyaset üretemiyor. Türkiye’de ciddi bir muhalefet sorunu var. Parti aydınlardan çok iş adamlarının uğrak yeri olmuş. İdeoloji yok. CHP bugün İmamoğlu ve Özgür Özel’in fan kulübü gibi.
Bugünkü CHP “ne Atom bombası, ne Londra konferansı” havasında.. ABD, İngiltere, AB arasına sıkışmış, 19.YY sonrası, savaş yıllarında, Kapitalizmin, Komünizm ve Faşizmin gölgesinde oluşan kavram ve kurumlarla 21.YY’ı açıklama derdinde bir parti., Sonuçta Türkiye’nin en muafazakar partisi CHP..
Bugün aslında Türkiye’de en büyük toplum kesimi, hiçbir partiye güven duymayan kesim. Bunlar %30’un üzerinde. Bunların önemli bir kısmı sandığa gitmeyecek. İptal oy kullanacak olanlar var. Yeni kurulmuş, kurulacak partileri deneyecek olanlar, aday ve bundan sonraki icraatlarına bakacak olanlar var. Genel olarak Erdoğan sonrası AK Parti, İmamoğlu sonrası CHP, Bahçeli sonrası MHP bir gelecek vadetmiyor.
Toplumda öncelik ekonomi, işsizlik, pahalılık sonra adalet, ardından aile ve gençlik, uyuşturucu, fuhuş, Çeteleşme ve Mafya, Rüşvet ve torpil. Ahlaksızlık ciddi bir şikayet konusu. Öte yandan Kültür Bakanlığı himayesinde Karnaval yapılıyor. Agartha Şenlikleri yanında Media’daki ahlak dışı realty Showlar devam ediyor. Epstein benzeri yapıların Türkiye’de de olduğu şüphesi insanların beynini kemiren bir konu. Hatta bir takım çevrelerin Gazze konusunda kınamadan öte bir adım atamamaları, Chabat’ı ağızlarına alamamaları, bu şantaj dosyaları ile ilişkilendiriliyor. Genel olarak halk gelecekten ümitvar değil. İnsanalar çevre felaketleri, savaş tehlikesi, Gazze örneğinde olduğu gibi küresel anlamda adaletsizlik, İslam ülkeleri ve Türk dünyasındaki dağınıklık insanları karamsar hale getirmiş. ABD’de yaşanan siyasi kriz, Epsteinskandalına benzer olayları diğer ülkelerde de yaşanıyor olması ihtimali, insanların siyasete, sermayeye, mediaya, sivil topluma ve cemaaat yapılarına duyulan güveni sarsıyor.
Gazzeye bırakın insani yardımı ekmek – su bile ulaştırılamaması, ekmek ve su dağılıyor diye akın eden insanlara ateş açılarak insanların katledilmeleri, insanların psikolojisini altüst etti.
Bunların üstüne üstlük, İDEF tam bir skandala sebep oldu. İsrail’e silah sağlayan 10 firma İDEF fuarında misafirimizdi. Baykar’ın ortağı Leonardo da İDEF’deydi. Cumhurbaşkanlığının, MSB, TSK ve Sanayi Bakanlığının desteklediği fuara boynunda filistin atkısı olan davetliler içeri alınmazken, kapıda Fuara katılan İsrail firmalarını protesto edenler, yaka paça gözaltına alınıyordu. Hiçbir savcı da çıkıp Fuara katılan İsrail’in silah tedarikçisi firmaların temsilcileri hakkında soruşturma açmadı.
Daha önce de Lahey inisiyatifinin eylem kararını imzalamamıştık. Neyse Fuar sonrası, Salı akşamı imzaladığımız haberi geldi, tabi İsrailli firmalar geldikleri gibi gittikten sonra… Anlaşılan bu yeterli olmamış ki, bir de AB’nin sunduğu, Katar’ın metnin kaleme alınmasında katkı sağladığı, Suudi Arabistan ve Mısır’ın yanında Türkiye ile 16 ülkenin yanı sıra Avrupa Birliği ve Arab Birliği’nin imzasıyla yayınlanan New York Bildirisinde 7 Ekim'de başlayan direnişi kınanıyor, ama UCM'nin kabul ettiği savaş suçu ve suçluların yargılanması ile ilgili bir talebde bulunulmuyor. Saldırı altındaki aç insanları Kushner/Dahlan/Chabaat senaryosunu kabul etmeye çağırılıyor.. Bu vijdansızlıktır. Asla kabul edilemez.. Hamas Cuma'dan Pazar'a herkesi eyleme çağırdı.. Heniye'nin şehadetinin yıldönümü ve "Soykırım ve Tehcir politikalarına karşı eylem" için bir çok ilde eylem hazırlıkları yapılıyordu.
Yahudi inancında “Tişa BeAv” adı verilen özel yas günü de bu yıl 3 Ağustos’a denk geliyor. Her sene bu yas gününde İsrail Mescid-i Aksa’ya saldırdı. Bakalım bu gün ne olacak?
“Filistin’in acısı”yla “Yahudi yas günü” çakışıyor. “Soykırım ve Zorunlu Göçü Reddetme Günü” ile Heniye’nin Şehadetinin anıldığı bir zaman diliminde yaşanan bu olay AK Parti için yeni bir talihsiz gelişme.
Türkiye, BM’de Kassam’ın silahlarını Abbas’a bırakması Hamas’ın yönetimi FKÖ’ye devretmesi isteniyor. Filistin’de tüm yönetimin Mahmud Abbas yönetiminde olması gerektiği vurgulandı. İDEF’in ardından böyle bir karar AK Parti’nin geleneksel tabanında tam bir hüsrana sebeb olmuş olsa gerek. Eş zamanlı bir başka gelişme de, BM'de 25 ülke tarafından yayımlanan İsrail’in Gazze’ye saldırılarını kınayan ortak bildiriyi Türkiye ve Almanya’nın imzalamamasını kendi tabanına anlatması kolay olmayacak. İnşallah AK Parti bir Chabat projesi olan kukla Filistin projesinin garantörü olmak gibi bir yanlışa iza atmaz. İnşallah böyle bir planla “Aksa tufanı” Siyonist emellere kurban edilmez.
Bütün bunlar olurken, “Terörsüz Türkiye” projesinin arkasında bir lobinin olduğu, bunların ABD ile Türkiye’deki Nadir elementler havzası üzerinden pazarlıklar yaptığı ve orman yangınlarının da bu planın bir parçası olduğu iddiaları da buna eklenince, bu kadar dar bir zamanda bu kadar şok edici gelişmeler yaşanınca sokaktaki insanın bunu anlaması, kabul etmesi çok kolay olmayacaktır. Ve bütün bunların siyasi bir faturası olacaktır.
Türkiye’nin sık sık batıya, uluslararası sisteme bağımlılığını ifade eden açıklamaları toplumda artık rahatsızlığa sebep oluyor. İklim yasası, Maden yasası, tarım politikası ayrı bir eleştiri konusu. Cumhur İttifakının TBMM’de her türlü araştırma önergesini engellemesi, insanların sorularına yeterli cevap verilmemesi bir başka rahatsızlık konusu.
Yargı ve eğitim toplumda sürekli tartışılan bir konu.
Toplumda bakanlıklarda, bilim ve politika kurullarında, diğer üst yönetim kadrolarında köklü bir değişim beklentisi var ama bu değişim hiçbir zaman tam olarak gerçekleşmiyor.
Maalesef birçok yolsuzluk iddiaları konusunda ciddi bir araştırma yok.
Anayasa tartışmaları, Genel Af konusu insanların kafasını karıştırmış durumda, Türklük ve Türkiyelilik yanında Laiklik ve Cumhuriyetin, CHP’nin 6 ok’unda ifadesini bulan temel nitelikleri yine ülke gündemini meşgul eden bir başka konu.
Aslında Türkiye dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik, felsefi ve vijdani kanaat farklılıkları itibarı ile atomize olmuş durumda. Hatta nötralizasyon aşamasını da tamamlamış, Agnostik hale getirilmiş bir toplum. Herkes kendi içinde de bölünmüş durumda.
Türkiye’nin en büyük ilk 3-4 partisinin her biri, kendi içinde 3-4 parçaya bölünmüş bir vaziyette.. Bunların Din, tarih, gelecek tasavvurları da çok farklı. Bugüne ilişkin de sorunları tanımlamaları ve çözüm önerileri birbirinden çok farklı.
Bütün bu siyasal dengeler içinde bir de oportünist, her kaba uyma kabiliyetine sahip, kök hücre tipli politikacılar var. Ve bunlar diğerlerinden daha çok itibar görüyorlar. Bunlar için siyaset bir geçim kaynağı. Burunları çok iyi koku alıyor ve değişen şartlara uyum performansları çok yüksek…
Zaten Türkiye’de Siyasetin finansman sorunu çözülmeden, siyasi partiler ve seçim yasası değişmeden, kuvvetler ayrılığı prensibi ve şeffaflık konusu hukuki bir zemine oturtulmadan tek adam siyaseti ile bu sorun çözülmesi çok zor.
Ah, ah! Neler yaşadı bu insanlar. “Dinlerarası diyalog” diye, insanları diyalogdan soğuttular. Herkes kendi içine kapandı, Demokrasi, Terörsüz Türkiye diye “Barış”tan korkutuluyor bugün. Dün başkanlık sistemini savunurken, Kuvvetler ayrılığı olacak, koalisyonlardan kurtulacağız zannediyorduk, koalisyonlar ittifak adı altında seçimden önce kurulmaya başladı, muhalefet bile koalisyonla ayakta durabiliyor. Kuvvetler ayrılığı bitti, iş tek adam rejimine döndü.. Şimdi anayasa değişikliği sonrası, çıkartılacak af sonrası Adalete de güven kalmayacak. KHK lılar rezaleti bir yandan, bir yandan siyasi tutuklamalar, adalete güven kalmadı. Herkes birbiri ile davalı, herkes sanık. “Terörsüz Türkiye” tartışmaları ile milleti “Barış”tan nefret ettirecekler. Bu arada SDG/PYD’den gelen mesajlar, işlerin hiç de beklendiği gibi gitmediğini gösteriyor. Bunlar silah bırakmayı düşünmüyorlar.
Bütün bunların birer siyasi sonucu olacak. Seçim sath-ı mailine gelindiğinde, bakarsınız o depolitik %30, yeni kurulan kurulacak olan, partiler ve mevcut partilerin seçim ittifakına yönelecek olursak, 1950’de olduğu gibi bütün siyasi dengeler altüst olabilir.
Sağcılık, solculuk, Milliyetçilik, liberali, dindarlık artık halk nazarında bir değer ifade etmiyor. Tüm dünyada böyle bir durum var.. Geleneksel yapılar, kavramlar, kurumlar, kadrolar çöküyor. İlahiyatçıların din üzerinden tartışmaları, siyasetçilerin din üzerinden algı oluşturma çabaları, siyasetin arka bahçesinde yer bulan Cemaat-Tarikatların sermaye ile kurdukları ilişkiler ve bunun beraberinde getirdiği din ve ahlak dışı olaylar insanları dinden de, dindardan da soğuttu. Yoksul halk, nasıl zengin olduğu belli olmayan bir takım çevrelere karşı adeta düşman haline getirildi. Birilerinin zenginliği birilerinin yoksulluğu kadar büyük.
Bugün ülkede tartışılmayan tek bir kurum yok. Kamu kurumlarına güven yerlerde sürünüyor. İktidar kanadı, hep muhalefeti suçluyor. Muhalefet de iktidarı. Kimse kendine dönüp bakmıyor. Özeleştiri yapmıyor. Tünelin ucu görünmüyor, ama bir çıkış yolu, karanlığın en koyu anının, aydınlığa en yakın zaman olduğu gerçeğidir. Sanırım, o “Kaos’dan çıkacak düzen” dedikleri bu olsa gerek. Bulanmadan durulmayacaktı bulandı. Bulanık suda balık avlamak isteyen herkes bulanık suya daldı. Bundan sonra ne olacağını yaşayarak göreceğiz. Tabi burada asıl çözüm, toplum olarak bizlerin aklımızı başımıza toplamamızla ilgili. Zaten değil mi ki, biz kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek.
Selam ve dua ile.
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.08.2024
5.08.2024
4.06.2024
27.05.2024
20.05.2024
5.05.2024
29.04.2024
22.04.2024
2.06.2022
7.03.2022