Akın ÖZÇER
Helsinki Zirvesi’nden bu yana yaşanan değişim sürecini taçlandıracağına inandığımız yeni anayasanın, Türkiye’de her şeyden önce, demokratik hukuk devletinin temelini atması gerekiyor. Gerçi 82 Anayasası’nın değiştirilemez 2. maddesinde Cumhuriyet’in temel nitelikleri arasında “laik, demokratik hukuk devleti” kavramı da sayılıyor ama devlet bu niteliğini aynı maddede yer alan “Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan” nitelemeleriyle yitiriyor.
Bir kere, bir devletin anayasal olarak herhangi bir milliyetçiliğe bağlı olması, evrensel temel hak ve özgürlüklerin başında gelen siyasi düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü o milliyetçiliğe bağlı olmayan bireyler açısından kısıtlar. Atatürk milliyetçiliğine yapılan bu atıf herkesin “dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşitliğini” öngören 10. Madde ile de çelişir. Devlet için bir yerde makbul (Atatürk milliyetçisi) bireyler ile başka türlü düşünen bireyler arasındaki eşitlik nasıl sağlanacaktır? 10. Madde’deki eşitlik geçerli ise devlet neden yansız değil de sanki bir bireymiş gibi “Atatürk milliyetçisi” olmak durumundadır?
Aynı maddenin atıfta bulunduğu başlangıç bölümünde de zorunlu yargı yetkisini kabul ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce (AİHM) ifade özgürlüğünün kapsamında değerlendirilebilecek hususlar var. Söz gelimi “Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği” cümlesindeki faaliyetler tanımlanmış ve esas olan şiddet/terör ayırımına tabi tutulmuş değil. Hâl böyle olunca 82 Anayasası’nın başlangıç bölümüyle tüm değiştirilemez maddelerinin yürürlükten kaldırılması devletin evrensel standartlara uygun “laik, demokratik bir hukuk devletine” dönüşmesi için şart görünüyor.
Kaldı ki askerî darbe ürünü 1982 Anayasası’nın değiştirilemez maddelerinin herkesten önce o darbeyi yapanların kurucu iradesini yansıttığı açık. Bu maddelerin yeni anayasaya taşınması bir yerde o darbenin güncellenmesi anlamını taşıyor. Bu nedenle CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun değiştirilemez maddelerden partinin ön şartı, kırmızıçizgisi olarak söz etmesi büyük hata. Buna gerekçe olarak bir de “kurucu iradenin iradesi” gösterilirse, partinin demokrasi dışında neyi savunduğunu açıkça sorgulamak gerekir.
Değiştirilemez maddelerin yeni anayasaya taşınması, kuşku yok ki Kürt sorununun çözümünü de zora sokacak nitelikte bir sorumsuzluk olur. Ama bu, “KCK Yürütme Konseyi üyesi” Cemal Bayık’ın yeni anayasaya ilişkin olarak geçen hafta dile getirdiği kırmızıçizginin haklı olduğuna da işaret etmiyor. Açıklamasında “Kürtlerin ulusal varlığının ve kendi kendini yönetmesinin tanınmasının olmazsa olmaz kabilinden” olduğunu vurgulayan Bayık böylece kolektif/bireysel haklar tartışmasını yeniden açıyor. Cemal Bayık, “Yeni anayasanın Kürtlerin bir halk, bir toplum olarak varlığını tanıması gerekir. Öyle bireysel haklarla, alavere dalavere (...) olmaz. Birey toplumuyla vardır” diyor.
Şiddetle bağlantısı olmaması kaydıyla, her siyasi düşüncenin ifadesi ve örgütlenmesi demokratik bir hak elbette. Ancak siyasi konuların elinde silah tutanlarca değil, öncelikle seçilmişlerce dile getirilmesi gerekiyor. Silah bırakmanın koşulu, siyasi konularda çözüm dayatmak değil, demokratik ülkelerde olduğu gibi, siyaset hakkı talep etmek çünkü.
Konunun içeriğine gelince, Kürtlerin halk olarak anayasaya yazılması “kendi kaderini belirleme hakkını” gündeme getiriyor ki bunu (konfederal sistem) dünyada kabul eden devlet yok gibi. Kaldı ki örnek alınan İspanya’daki özerklik sistemine ulaşmak için kolektif hakların tanınması da gerekmiyor. İspanyol Anayasası’nın 2. maddesinde sözü edilen milliyet ve bölgelerin isimleri anayasanın hiçbir yerinde yazılı değil. İspanya Bask ve Katalan halklarına “kendi kaderini belirleme hakkını” da tanımıyor.
Sonuç olarak, geçen yazımda altını çizdiğim gibi, bir anayasanın demokratik niteliği, bireysel temel hak ve özgürlükleri evrensel standartlarda benimsemesine bağlı. Bu haklar Kürtler için önem taşıyan anadilde eğitim gibi topluca kullanılan bireysel hakları da kapsıyor. Ama kimsenin bireysel hakları sınırlamayı olduğu kadar, bu hakların ötesinde bir seçeneği de kırmızıçizgi ilan ederek en geniş mutabakata dayanması gereken toplumsal iradeye dayatma hakkı bulunmuyor.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları









































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
13.12.2025
6.12.2025
1.12.2025
13.11.2025
6.11.2025
30.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
8.10.2025