Ali BAYRAMOĞLU
Suruç saldırısının üzerinden sadece üç gün geçti, cenazeler daha yeni toprağa verildi. Ancak ülkedeki olaylara, tartışmalara, ithamlara bakıldığında bu saldırının işaret ettiği derin tehlikeden hiç bir sonuç çıkarmamışa benziyoruz.
Suruç saldırısı etrafında karşılıklı suçlamalar, muhalif medyadaki yorumlar, takıntılı analizler siyasi iktidara yönelik bir politika eleştirisinin ötesine geçti ve AK Parti saldırının doğrudan ya da dolaylı faili ilan edilmeye başlandı. İstihbarat zaafı tartışmaları bu zaafın çapını aştı, eleştiriler bir sorgulamadan öte iktidar hedefli, yıpratma amaçlı siyaset savaşına döndü.
Öte yandan yapılan kimi açıklamalar, yaşanan kimi olaylar 1970'leri akla getirecek şekilde endişe verici.
Ceylanpınar'da iki polisin evlerinde öldürülmesini PKK'nın Suruç saldırısına karşı bir misilleme olarak üstlenmesi bunlar arasında. Sultangazi'de bir sivilin IŞİD'li olduğu gerekçesiyle örgüt tarafından öldürülmesi, HÜDA-PAR'lıların tekrar hedefe konması da öyle… İki genç polis de, hayatını Suruç'ta kaybeden gençler kadar masumdu. Kurbanlar ve hayatlar arası hiyerarşi yoktur.
Suruç'taki saldırının sorumlusu olarak siyasi iktidarı göstermek, AK Parti-IŞİD işbirliği gibi kestirme ve çarpık formüller üretmek, bu tür eylem ve misillemeleri tabileştirmek, hatta desteklemek anlamına gelir. O zaman desteklediğiniz çatışmanın bizzat kendisi olur.
Sivil, medyatik ve entelektüel sorumluluk her şeyden önce bunu görmektir.
Peki siyasi sorumluluk?
Demirtaş'ın dün Bursa'da “artık ülkemizde kan, gözyaşı görmek istemiyoruz. Adıyaman'da yaşamını yitiren asker de, Ceylanpınar'da öldürülen polisler de hepimizin çocuklarıdır…” sözleri önemlidir, ancak PKK'nın eylemlerine bakınca karşılıksızdır, daha önce sarfettiği “devletten destek alarak gerçekleştirilen eylemler, katliamlar” sözleri karşısında ise boşlukta kalmaktadır.
HDP'nin Suruç'tan sonra yaptıkları “kendimizi savunacak sistem geliştirmeliz” açıklamaları ile Suruç'tan önce Cemil Bayık'ın yaptığı şu açıklama her anlamda kaygı uyandırıcıdır:
“Tüm halkımız silah almalı, bu temelde kendisini eğitmeli ve örgütlenmeli. DAİŞ ve sömürgeci tüm güçlerin her türlü saldırısına karşı köylerde, kentlerde, mahallelerde yeraltı sistemi, tüneller, mevzi sistemi geliştirilmeli…”
Bunun anlamı sadece IŞİD'e karşı silanlanma değildir, aynı zamanda silahlı kitlesel direniş davetidir, iç savaş arayışıdır.
Kürt hareketi barış istiyorsa bunun siyasi yollarını zorlamaya devam etmelidir. Aksi halde Rojava'yı Türkiye'ye taşımak sadece savaşı, ölümü Türkiye'ye taşımak anlamına gelir.
Bu durum devlet ve siyasi iktidara düşen payı ortadan kaldırmıyor.
Her şeyden önce başta cumhurbaşkanı olmak üzere devlet aktörleri ve siyasi aktörler bu tür olaylar ve şiddet karşısında çatışma dili değil yatıştırma dili kullanmalıdır. Bir hareketi hızla sorumlu ilan etme, hüküm verme ve meydan okuma, yangına benzinle gitmekten başka anlama gelmez.
İktidara dair diğer sorumluluk etkin sınır güvenliğidir. El Nusra, ÖSO gibi yapılarla esnek temasa uygun esnek sınır güvenliği, kelimenin gerçek anlamıyla kontrol altına alınmalıdır ve alınabilir. Bu konuda PYD askere verilen direktifte belirtildiği gibi “dost unsur” olarak muamele görmelidir. Bu, Kürt sorununda gerilimleri de önleyecek bir hamle de olacaktır.
Bir başka sorumluluk, IŞİD'in ülke yataklarına yönelmek olmalıdır. Dün gazetelerde yer alan haberler içinde en ürkütücü olanları intihar bombacısının izini sürenlerdi. Adıyaman'da bir kahvede IŞİD'cilerin toplanması, Cuma hutbelerini burada vermeleri, şehir sakinlerinin bunu bilmesi bile kendi başına ciddi bir soruna işaret ediyor. Örgütsel izler ortaya çıkıyor. Bir adım daha atılırsa sosyolojik izlerin de ortaya çıkacağına şüphe yoktur. Dün söyledik, izlenimim odur ki, Türkiye IŞİD'i ülkeden çok bölgede tehlike olarak görüyor. Oysa bu örgüt Türkiye toprakları için ve içinde de açık bir tehlikedir.
Bunu görmek ve tedbir almak için IŞİD'in dün Kilis'te yaptığı saldırıya ve aldığı 1 canı beklemeye gerek yoktu ve yoktur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025