Ali BAYRAMOĞLU
Türk ordusu Suriye'deki YPG mevzilerini bir kaç gündür vuruyor.
Uluslararası hukuk sınırları içinde kalmaya çalışılsa da, açılan ateş angajman kuralları çerçevesinde verilen karşılık olarak açıklansa da, biliyoruz ki Türkiye'nin asıl meselesi Suriye'deki Kürt güçlerinin Batı'dan Doğu'ya doğru alan genişletmesi. Davutoğlu'nun “PYD-YPG Azez ve çevresinden, Miniğ Havaalanı'ndan çekilecek” sözlerinin anlamı açık. Türkiye sınırları boyunca bir Kürt koridorunun oluşmasını ulusal güvenliği açısından mutlak bir tehdit olarak görüyor.
Bu tehdit algısının üç ayağı var: 1. Yeni göçmen dalgasının tetiklenmesi. 2. Türkmenlerin ve Arap gruplarının da yaşadığı bölgede nüfusun Kürtleştirilmesi. 3. PYD'nin Afrin ile Kobane-Kamışlı kantonlarını birleştirerek tüm sınır hattına egemen olması, (bu durumun ayrıca Türkiye'nin Suriye'yle bağlantısını koparması)...
Resme şöyle bir bakalım...
Türkiye'nin bu tehdit algısının karşılıksız olduğu söylenemez. PKK-PYD politikasını açık bir şekilde dile getiriyor: O bölgeye yerleşmek, kökleşmek, tarihsel-siyasal bir bağımsız alan üretmek. Böyle bir iddianın o bölgede etnik dokunun Kürtleşmesine yol açacağı, hatta şimdiden açtığı da ortada..
Bu arayış ile Rusya ve Esat rejiminin ana hedefleri en azından şimdilik kesişiyor. Kürt hareketi alanını özellikle Rusya'nın desteğiyle genişletiyor. ABD'nin PYD'yi IŞİD karşısında önemli bir müttefik olarak kabul etmesi ile Kürtlerin projesine bakışı arasında geçişkenlikler var. Durum AB ülkeleri açısından da pek farklı değil.
Sıkışıklık açık...
Ama dahası da var. Rusların Halep ve civarını vurmasının ana nedenlerinden birisini bizzat Esat açıkladı: Türkiye'nin muhalif güçlere yardım yolunu, Kilis'ten Halep'e uzanan ikmal yolunu kesmek. Bunda başarılı da oldular. Sadece ikmal yolu kesilmedi, aynı zamanda, yeni bir göç dalgası oluştu.
Göçmen meselesi Türkiye için hem dev bir sorun, hem mevcut koşullarda elindeki en etkili koz.
Sınır kapıları da şu anda bunun için açılmıyor. Türkiye'nin talebi Azez ile Cerablus arasında belli bir derinlikte güvenli bir bölge oluşturmak ve göçmenlerin bu bölgeye yerleşmesini sağlamak. Aksi halde Türkiye'nin de Avrupa'nın da bu göçmen dalgasıyla baş edemeyeceğini söylüyor. ABD'yi, NATO'yu güvenli bölge meselesine ikna etmeye çalışıyor, koalisyonun hava desteği koşuluyla kara ordusunu bunun için devreye sokmaya hazır olduğunu söylüyor. Bu sağlanabilirse, Türkiye hem göçmen akınını kesecek, hem PYD'nin yayılma ve birleşme hamlesini boşa çıkaracak, en azından buna dair bir güvence elde etmiş olacak. Ancak bu konuda, bugüne kadar herhangi bir sonuç alabilmiş değil.
Bu da diğer bir sıkışıklık...
PYD-YPG mevzilerinin bombalanması biraz da bu sıkışıklığın sonucu. Zira Türkiye elindeki son kozlardan birisine başvurmak zorunda kaldı. “Ateş açma tehdidi” karşılıksız kalınca, “ateş açma eylemi” başlattı. Bundan da sonuç alamazsa, elinde kalacak son koz o bölgeye girmek, Azez'e ilerlemek.
Bunun anlamı ise Suriye'ye girmek demek, uluslararası hukuk açısından açığa düşmek demek, Rus destekli YPG'yle çatışmaya girmek demek.
Soru pek çok: Bu koşullarda ABD'nin, AB'nin Türkiye'den yana ağırlık koyması ihtimali sizce ne kadar yüksektir? Tüm bunların Türkiye açısından anlamı nedir? Tehdidi bu yolla nasıl bertaraf edebilir?
Türkiye'nin YPG mevzilerine ateş açmadan önce bu köşede “Kürt kapanı” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Son bir kaç gündür bu “kapan” iyice görünür hale geldi.
Peki ne yapmalı?
Sık söylediğimi tekrar edeyim: Türkiye çıkarlarını ve paradigmasını yeni oluşan koşullara uydurmalıdır...
Ama, “nasıl”?...
Yarına...
Not: Ahmet Taşgetiren Star Gazetesi'nde yayınlanan “PYD tehlike değil mi?” başlıklı yazısında, benim “Kürt Kapanı” makaleme atıfta bulunarak, yazımı “küresel güçlerin projeleri dikkate alındığında Suriye'de bir PYD yapılanması kaçınılmazsa, böyle bir 'kapan' oluşturulmuşsa, 'direniş faydasız' gibi bir gerekçeye” dayandırdığımı söylemiş. Bu doğru ve haklı bir değerlendirme değil. Bir gelişmeyi tehdit olarak görmek, onu bertaraf etmez. Asıl soru, tehdidin nasıl oluştuğu ve o tehdidi nasıl bertaraf edeceğinizdir. Türkiye'nin mevcut paradigması mevcut tehdidi uzaklaştırmıyor, tersine yakınlaştırıyor. O zaman sorun biraz da paradigmada olmasın?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025