Ali BULAÇ
“Türk’ün ruh kökü” yok, “Nefha-i ruh var”
“Allah’ın seçtiği kurtulmuş millet” yok, “Ümmet-i Muhammet” var!
Mekke’de reform yaşanmadıkça Medine’de iktidar olunmaz.
Abartılmış, aşırılaştırılmış komünizmle mücadele bize iki musibet getiriyordu: Biri içerde sağcı muhafazakar, milliyetçi partilere mecbur ediyor, dışarıda Amerika ve NATO’yu zaruri gösteriyordu ki, bunun 1970’lerdeki jargonu Ehven-i şerdi.
Bir Mecelle kaidesi olarak “Şerreyn tearuz ettik de ehveni ihtiyar olunur.”
Ehven olanın aslında eşedd olduğunu anlatmak mümkün değildi. Hem Tek Parti Dönemi’nde süren zulüm ve baskılar, hem komünist grupların açıktan dine karşı tutumları muhafazakâr kitleleri sağcı milliyetçi partilere sürüklüyordu. Yalçın Küçük, bir konuşmasında işçi sınıfı ihtilal yaptığı günün sabahında ilk iş ezanları yasaklayacağını söylüyordu. Türk solu ne ilke düzeyinde ne reel politik olarak dine müsamahakâr değildi, bugün de öyle.
(1981’de Afganistan’a gitmek üzere Necati Aktülün, Sami Becerikli ve Cengiz Ayanoğlu ile İran üzerinden Pakistan’a gittik, oradan Peşaver’e geçecektik. Karaçi’de kaldığımız gece Hindistan Komünist Partisi’nin liderinin ölen annesine Mevlüt ve dua okuttuğunu söylediler, programımız müsait olsaydı biz de duaya katılacaktık. 1937 yılında kabul edilen Sovyet Anayasası’nda kolera ve dinle mücadele aynı paragrafta yer alıyordu, II. Dünya Savaşı başlayınca Stalin Moskova Kilisesi ile barıştı, yardımını temin etti. Jean Paul Sartre, Varoluşçu ateist idi ama Kilise ile barışıktı, çünkü içinde yaşadığı toplumun sosyolojisinin bunu gerektirdiğini söylüyordu. Akşamdan sabaha kadar Ali Şeriati ile sohbetinden sonra Sartre şunu demişti: “-Eğer bir din seçecek olsaydım, senin dinini seçerdim.” Bizim solcularımız ne Kemal Tahir’e ve İdris Küçükömer’e kulak verdiler, ne Hikmet Kıvılcımlı’ya kafa yordular. Bizdeki solcuların kahir ekseriyeti solcu-sosyalist olmaktan çok pozitivist Kemalisttirler, bu yüzden Sovyetlerin çöküşünden sonra hızla ve kolayca sosyalizm veya komünizmden Kemalizm’e geçiş yaptılar.)
Komünizmle Mücadele Dernekleri ve sağcı milliyetçi propagandanın etkisi büyüktü ama Türk solunun dine karşı tutumunun muhafazakar kitlelerin sağa itilmesinde büyük payı vardı.
(1977 seçimlerinde MSP adına Şehremini’de sandık müşahidi idim. Gün boyu yüzlerce sarıklı-cübbeli, çarşaflı insan gelip oy kullandı. Ben sandıkta MSP’nin patlama yapacağını düşünüyordum. Açıldığında bir tek oy çıktı MSP’ye o da benimkiydi, diğerlerinin tamamı AP (Adalet Partisi)’nindi.)
Kendimizi komünizm tehdidine kaptırmamız bizi ülkenin maddi, ekonomik sorunlarına bigane kılıyordu. Yoksulluk, yasaklar, yolsuzluklar ki o zaman da vardı, hem de çok ağırdı. Komünistler “işçi sınıfı”nı söylemlerinin merkezine yerleştirdiklerinden bizim cenahta işçilerin, yoksulların derdi davamız değildi. Oysa biz de o ezilenlerin sınıfındandık.
(Ben ezilen sınıflara karşı her zaman duyarlıydım, İmam Hatip’te okumasaydım, muhtemelen sosyalist olurdum. 18 yaşına henüz girmişken Mardin Sesi gazetesinde yazdığım bir yazıdan dolayı savcılık 141-142’den hakkımda soruşturma başlatmıştı, tam o hafta staj amacıyla Şehidiye Camii’nde verdiğim bir vaazdan dolayı aynı savcılık bu sefer 163’ten soruşturma açtı.)
Anlıyordum ki iki kanatlı (Zü’l cenaheyn) olmadıkça iyi bir müslüman/İslamcı olunamaz. İlahiyat (Yüksek İslam) yanında sosyoloji okuma fikrim buna dayanıyordu, bu fikri rahmetli Said Nursi’den almıştım. Sedat Yenigün gibi hayli yüksek puan aldığım halde tereddütsüz sosyolojiyi tercih ettim.
(365 toplam almıştım, o zaman toplam puanına göre istediğin fakülteye kayıt yaptırmak mümkündü. İstanbul Sosyoloji 270 puanla kayıtları açmıştı, bu puanla da öğrenci bulamadığından 256’ya kadar düşürmüştü. 365 puanla kayda gittiğimde mermura hanım –Evladım, bu puanla niye buraya geldin, git eczacılığa, başka iyi fakültelere yazıl, demişti de, ben niyetim sosyolojiye yazıldım. Özellikle sosyoloji seçmemin sebebi, asıl mezuniyet Umumi Sosyoloji’den olsa bile bunun yanında Sistematik Felsefe, Sosyol Psikoloji, Antropoloji ve Sanat-Estetik’ten de sertifika alma mecburiyeti vardı. Sanat-Estetik hocam sonraları 28 Şubat sürecinde isminden çokça söz ettirecek Necla Arat’tı.)
Komünizmle ilgili kanaatlerim oluştuktan sonra kapitalizm ve faşizmle ilgili yazılar yazmaya başladım. Sedat Yenigün adeta bana konu siparişi verip yazıları MTTB’nin Milli Gençlik Dergisi’nde yayınlıyordu. Gel gör ki, sağcı muhafazakar kitleyi ikna etmek kolay değildi. Bir yazıda “Marxist doktrine nasıl yaklaşmalı?” diye bir ara başlık vardı. Erzurum’dan biri yazıp “Ne demek istiyorsun? Şimdi komünistlerle kucaklaşalım mı? Ayağını denk al” diye tehdit mektubu yazmıştı.
Yazılar belli bir yekuna ulaşınca Sedat, bunları kitaplaştırmamı teklif etti. Ben de redakte edip bir araya getirdim, böylece bugüne kadar tahminen 200 bin civarında satan Çağdaş Kavramlar ve Düzenler kitabım yayınlanmış oldu (Sırdaş Yayınları-1976). İlk bölümde kapitalizm, bilimsel-sosyalizm, komünizm ve faşizm doktrinlerini; ikinci bölümde muhafazakarlık, sağcılık, ahlak ve maneviyat, sınıf, laiklik-sekülarizm, teokrasi, iktisat, emek, mülkiyet kavramlarını ele aldım.
Amacım, çağlar üstü mesaja sahip Müslümanlığın revaçta olan üç doktrinin üzerinde kendine özgü bir sosyo politik ve ekonomik düzene sahip olduğunu ortaya koymak, bu arada yeni oluşmakta olan İslamcı hareketi öykünmeci, rövanşçı, retorikçi şair ve edebiyatçıların tesirinden kurtarıp kavramlarla analitik düşünmeyi sağlamaktı.
Sedat, kitabı İhsan Mermerci Lisesi’ndeki öğrencilere okutturup, kitaptan ne anladıklarını yazmalarını istedi, öğrenciler kitabı okudu, düşüncelerini yazdılar. Bana bir tomar dosya kağıdını getirip “-Al, oku bir daha gözden geçir” dedi. Amacı lise ve üniversite gençlerinin anlayabileceği üslubu tutturmaktı. Denebilir ki bugün çok sayıda siyasetçi, bürokrat, yazar, aktivist insanın okuduğu Çağdaş Kavramlar ve Düzenler kitabını Sedat Yenigün yazdırdı, sonraki baskılarında bunları anlattım, Sedat’ı minnet ve rahmetle andım.
Sedat Yenigün hem bir mütefekkir hem de bir eylem adamıydı, durmadan hareket halindeydi ve gerçekten kendine özgü bir karizması vardı. Ama yine de MTTB’de arzu ettiği değişimi yapamıyordu, içeride hayli kavi bir zemin vardı ki, bu zeminin inşaatında milliyetçi, sağcı, mukaddesatçı ve muhafazakar malzeme kullanılmıştı.
Bu sırada Necmettin Erbakan hocanın başında olduğu MSP siyasette kendini hissettiriyordu. Erbakan Hoca CHP-MSP koalisyonuyla şaşırtıcı bir hamle yapmış, Bülent Ecevit’e “tarihsel yanılgı” cümlesini kullandırmıştı. Erbakan Hoca siyaseten İslamcı’ydı, “Milli Görüş” diyordu ama konjönktürel zaruret dolayısıyla aslında yani zamirinde “milli” kelimesinden Kur’an’daki gerçek manasında “din”i kastediyordu. Kur’an’da “millet”, sayısal manada topluluk vey ulus değil, din ve şeriat (hukuk) manasında kullanılır (12/Yusuf, 37), biz de Kur’an ve Sünnet’i referans alan İttihad-ı Anasır-ı İslam’ı hedefleyen fikri bir hareket olarak bu konuda hassasiyet gösteriyorduk.
Karşı cenahta ise tamı tamına Türk milliyetçiliğini referans alan ama dine, mukaddesata, yerli değerlere saygılı bir fikri-siyasi hareket de vardı ki, bunun sahnedeki en güçlü temsilcisi Necip Fazıl Kısakürek’ti.
Necip Fazıl, tek parti döneminde dindar muhafazakar kitlelere reva görülen baskılara cesaretle karşı çıkan, “din mazlumları”nı yazmış bir şairdi. Sadece şair değil aynı zamanda güçlü bir polemikçiydi, özellikle Kemalistlere ve CHP çevrelerine öyle güçlü saldırılar yapıyordu ki, muhafazakar kitlelerin gözünde müstesna bir şahsiyetti. Güçlü bir polemikçiydi, nüktedandı, hazırcevaptı.
Kumar oynadığı söylense de, bir kitabı iki yayınevine satıp parasını tahsil ettikten sonra üçüncü yayınevinde bastırsa da, herkesi azarlasa da kimse ona karşı çıkmazdı. 28 Mayıs 2023 seçimlerinden sonra biri demiş ya “Biz bu insanlara ne yaptık ki, bize bir türlü oy vermiyorlar”. Tam öyle.
Tek parti yönetimi hayatı dar etmişti ve bu dönemde Necip Fazıl, en yüksek perdeden bu mağdur ve mazlum insanların sözcüsü, savunucusu gibiydi.
Fakat fikriyatına yakından bakıldığında hiç de İslami/iyi bir çizgide olduğu söylenemezdi. En önemli kitabı “İdeolocya Örgüsü” Mussolini’nin modelinden mülhemdi. Başyücelik, bütün yetki ve kuvvetlerin tek elde toplandığı otokrat yönetimde olabilirdi ancak İslam dünyasından kitapları tercüme edilen belli başlı Müslüman alim ve mütefekkirleri küçümsemekle kalmıyor, olmadık sıfatlarla aşağılıyordu: Muhammed Hamidullah’a “baidullah”, Ebu’l A’la Mevdudi’ye “merdudi” diyordu. Seyyid Kutup’a adeta hasımdı. İranlı yazarlara hayırhah bakması düşünülemezdi, akıl almaz bir kibri vardı. Afganistan’da cihad başlayınca bir heyet İstanbul’a gelmiş, Necip Fazıl’ı ziyaret edip tavsiyelerini almak istemişti. Onlara “Kitaplarımı okuyun” demekle yetinmişti. Kemalistlere ve CHP’ye yönelttiği eleştirilerinde haklıydı ama Kadir Mısırlıoğlu ve bu çizgideki yazarlarla öylesine bir nefret dili kullanıyordu ki, günün birinde bir diyalog kurmak icap etseydi, buna imkan bırakmıyordu.
Yeni başlayan İslami hareketin ve zaten öteden beri Anadolu’da, büyük şehirlerde yaşayan insanların etnik kökenleri karışıktı. İkinci Nesil İslamcılar Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Gürcü, Çeçen, Arnavut, Boşnak vd. etnik kökenden gelenleri “İslam ve ümmet” şemsiyesi altında toplarken, Necip Fazıl “Türk’ün ruh kökü”nden, “Allah’ın seçtiği kurtulmuş millet”ten bahsediyor, son yıllarda iyiden iyiye Erbakan’a kızıp MHP’ye göz kırpıyordu.
(Sonraları Necip Fazıl’dan flamayı İsmet Özel alacak, Necip Fazıl’dan daha kalın cümlelerle “Ben üstünüm, çünkü Türküm, Allah beni diğer milletlerden üstün yarattı” diyecektir) (https://youtu.be/pY1B3NN_Z1s?si=pyR81M_BL4kxxAMR)
Bize göre bunlar cahiliyeden kalma iddialar, itikadi cürüm teşkil eden retoriklerdir. Irk üstünlüğü ve seçilmişlik Yahudilerden ve Hitler’den alınmaydı. Buna karşı öncelikle sahih bir akideden hareketle fikri bir mücadele başlatmak lazımdı, bu farzdı.
Bu arada adım adım 12 Eylül’e doğru gidiyorduk. Sağcı solcu arasında süren çatışmalarda neredeyse hergün beş on kişi hayatını kaybediyordu.
(1975’in 21 Kasım günü Çemberlitaş’tan geçiyordum, sinemaların giriş kapısında iki grup karşılaştı, biri silahını karşıdan gelenlere doğrultup ateş açtı, biri yere düştü. Yere düşüp hayatını kaybeden Ülkücü İsmali Tığlı’ydı, vurup kaçanların TSİP olduğu söylendi ise de, sonraları Dev Genç’li oldukları bildirildi. 10 metre mesafeden gözümün önünde cereyan eden bu cinayet beni çok sarsmıştı. İki gün sonra Kur’an hocamız Emin Işık, öğrencileri cenaze törenine katılmaya davet etti, kendisi de katıldı.)
Olaylar geliştikçe saflar belirginleşiyordu. Söz konusu belirginleşmede Düşünce Dergisi, Şura, Tevhid, Hicret, İslami Hareket vb. yayınların büyük etkisi vardı. Çıkardığımız haftalık Şura bir ara 38 bin satıyordu. Düşünce yayınlarında bastığımız kitap 5 bindi ve satıyordu.
Sonunda ipler 1977-Aralık ayında Tepebaşı Gazinosu’nda düzenlenen “İslami Diriliş Gecesi”nde koptu. Gazino’yu coşkulu bir kalabalık doldurmuştu, salon hınca hınç doluydu, çok sayıda ülkücü de vardı. İlk konuşmacı Necip Fazıl’dı, sonra Sedat bir konuşma yaptı, son konuşmayı ben yapacaktım. En son ben sahneye çıkacak, tavrımızı açıkça ve net ifadelerle ortaya koyacaktım.
Öyle de oldu. Necip Fazıl ve Sedat’ın konuşmalarından sonra, sahneye çıktım ve Üstad’ın gözünün içine bakarak “Türk’ün ruh kökü ve Allah’ın seçtiği kurtulmuş millet”in birer hurafe olduğunu, bizi ırkçılığa götürdüğünü, biz ise Müslümanların birliğini savunanlar kimseler olduğunu söyledim. Yuhalamalar ve alkışlar birbirine karıştı. Bazıları sahneye doğru hamle yapınca Sedat beni sahnenin arkasından alıp dışarı çıkardı, salonu terkettik.
(O sırada Fatih Yavuz Selim, Bedrettin Simavi sokakta oturuyorduk, sokağın sonunda Antalya Erkek Öğrenci Yurdu vardı, yurt ülkücülerin elindeydi. Tehditler almaya başladım, aldığım duyuma göre, ara sıra sokağa çıkıp oynayan üç yaşındaki oğlum Fatih’i kaçıracaklardı, bir gece yarısı sağnak yağmur altında zaten birkaç parça olan eşyamızı bir kamyona yükleyip Güngören-İnönü caddesinde bir eve taşındık.)
Birileri İslami kesimi çatışmanın içine çekme peşindeydi. 23 Şubat 1979 günü Metin Yüksel’in Fatih Camii avlusunda şehit edilmesinin bununla ilgisi vardı. Metin’in şehadeti İslamcı ülkücü arasında süren alan çatışmasının ötesinde bir amaç taşıyordu.
Akıncılar, intikam yemini etmişlerdi, Ülkücülerden mutlaka birini öldürerek intikam alacaklardı. Fakat Metin’in babası Sadreddin Hoca, böyle bir işe kalkışacak olurlarsa hakkını helal etmeyeceğini söyledi. Yine de “aradakiler”den bazıları intikam diyordu. Sedat, bana Beyazıt’ta yapılacak büyük mitingde yapılacak açıklamayı beraber yapmamızı teklif etti, kabul ettim. Beyazıt Camii kapısında ikimiz ortak açıklamayı yapıp, şiddetten uzak durmamız gerektiğini, İslami kesimi birilerinin çatışmaların içine çekmek istediğini belirttik. Sonraları Komünistler tarafından ülkücü bir işçinin öldürülmesi üzerine Lütfü Şehsuvaroğlu ile ortak bir dayanışma toplantısı düzenleyip tarafları mutedil davranıp oyuna gelmemeleri konusunda uyardık.
İşe yaradı.
MTTB dolayımında ortaya çıkan ayrışma bir yönüyle paradigmatik düzeyde politikti. İkinci Nesil İslamcıların –sembol kuruluş olarak- MTTB’de kalanlar, devleti Kemalistlere kaptırdıkları devleti elde etme mücadelesini yürütürlerken –ki modern iktidar, siyaset, devlet, tarihi tecrübe, yeni İslamcılık vb.-konuları önemsemiyorlardı. Devlet bizimdi, ele geçireceğiz ve tekrar Ortadoğu’da lider ülke olacağız. Bayrak düştüğü yerden kalkar, bayrak bizdedir, Arap dünyası bizi kurtarıcı olarak beklemektedir. Bu bakış açısı 2011’den sonra Suriye ve Mısır’da takip edilen akîm politikalar sonucunda bölgeyi felakete geçirecekti.
Ayrışma taraftarı olan bizler için geçmiş geçmişte kaldı, yeni bir güne girdik.
“Eski muhal muhal, ya yeni hal ya izmihlal!”
Yeni hal üzerinde imal-i fikr ederek ilerleyeceğiz, bize ait olmayan siyasi doktrinleri ve iktidar aygıtlarını kullanmaktan imtina edeceğiz. Mekke’de kalplerin geçirdiği manevi, fikri ve ahlaki reformlar yaşanmadıkça Medine’ye sıçrama yapılacak olsa, Medine cahiliyenin Mekke’sine dönecekti. Tabii ki, Hz. Peygamber (s.a.)’in siretindeki 10 yılı Mekke’de, 13 yılı Medine’de geçirmek gerekmezdi, önceliği Mekke’nin manevi ve ahlaki reformlarına ayırmak suretiyle eşzamanlı olarak –hem de kısacık zamanda- süreç yaşanabilirdi.
Ayrışmanın iki belirgin göstergesinden biri milliyetçilikten İslamcı çizgiye geçmek, diğeri literatürü değiştirmekti. Sedat Yenigün, bunun farkındaydı, İslamcılıkla milliyetçilik (buna sadece Türk milliyetçiliği değil Arap, Kürt, Pers veya başka türden milliyetçilik) ayrışmayacak olsaydı, giderek merkez sağ ve merkez solun elinde giderek çökmekte olan sistemi İslamcılar oksijen çadırına alacak, bundan pekmez yoğurt türü bir karışım çıkacaktı.
Acilcilerin acelesi vardı; özgürlük, ahlaki arınma, herkes için hukuk ve adalet, ihtiram ve İttihad-ı İslam için iktidarı bir kenara bırakıp iktidar için iktidar yolunu seçtiler. 2011 yılına kadar görece de olsa “ilkeye dayalı iktidar” ile “reele uygun iktidar” kanatları bir arada çalıştı, iyi şeyler de oldu. Sonraları merkez sağ ve merkez solun bıraktığı noktaya dönüldü.
Sedat Yenigün, bu karışımın önüne geçebilecek potansiyel güce sahipti, MTTB’den ümidini kesince, Fatih’te İstanbul Kültür Ocağı (İKO)’nın kuruluşuna öncülük etti, İslami Hareket isimli dergi yayınına başladı. 5 Temmuz 1980’de Fatih Akşemsettin caddesinde berberde iken şehit edildi. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2025
21.04.2025
15.03.2025
23.02.2025
3.02.2025
5.01.2025
29.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
28.10.2024