Ali BULAÇ
Resmi selefiliğin günümüzün en muktedir temsilcisi Suudi Arabistan’dır, her ne kadar Muhammed bin Selman, Çar Deli Petro ve Kemalist reformlardan mülhem Suudi Arabistan’ı modernleştirmek istiyorsa da, Türkiye örneğini takip ederek “içeride modernizm, dışarıda Selefilik” modelini kullanmaktadır. Prens Selman kendini İslam hukukunda içtihat yapabilecek formasyonda görüyor, ona göre İslam ülkelerini yöneten mütedeyyin liderler ortaokul seviyesinde din bilgisine sahiptirler, hiçbiri karşılaştıkları sosyo politik, ekonomik ve devletler arası ilişkilerle ilgili sorunları İslam hukuku içinde kalarak çözebilecek formasyonda değildirler, iddiasına göre kendisi İslam hukukunu okumuş, ülkesini bu zeminde modernleştirecek fikir ve modellere sahip bulunmaktadır. (Selman ve modernleşme projesi hakkında daha geniş bilgi için bkz. Ali Bulaç, Müçtehit Kral, https://www.haberdurus.com/kose-yazilari/muctehid_kral-4272.html)
Her ne kadar Suudi Arabistan, şeriatla yönetilen bir devlet olarak kurulduysa da (23 Eylül 1932) gerçekte hiçbir zaman İslam şeriatının kamu ve devletler arası hukuku uygulama alanı ve imkânı bulmadı. Türkiye, İran ve Afganistan gibi hiç sömürge olmayan Suudi Arabistan, diğerleri gibi modern bir ulus/milli devlet olarak kuruldu, kuruluşunda ve süren dış politikasında önce İngilizler, sonra Amerikalılar etkin rol sahibi oldu.
Modern zamanlarda ilk kurulan ulus devlet 1923’te –ilk kurucu ideolojisi İslam olan- Türkiye Cumhuriyeti idi, bunu 1932’de Suudi Arabistan ve 1947 Pakistan İslam Cumhuriyeti takip etti. Hilafetin ilgası konusunda çok ısrarlı olan İngilizler, hiçbir yerde ulus devlet dışında bir politik ve idari yapının kurulmasına izin vermediler.
Kuruluş amacına aykırı olarak, ülkeyi bir tür rayından çıkarma teşebbüsünde bulunan tek bir kral geldi, o da Kral Faysal’dı. İyi eğitim almış bulunan Kral Faysal, bir ulus devletin tek başına kurtarıcı bir güce sahip olamayacağını düşünüyordu. Emperyalizmin İslam dünyasını askeri ve siyasi tahakkümü altına alıp yağmaladığını söylüyordu. Ona göre emperyalist tahakkümün en kullanışlı aparatı tabii ki siyonist ideoloji ve dini gerekçelerle kurulmuş bulunan İsrail’dir, fakat bölgede emperyalist tahakküm ve siyonist işgale karşı sosyalizm veya milliyetçilikle karşı çıkılamazdı, bu açıdan Cemal Abdülnasır’ın Araplığa dayalı milliyetçiliği ve sosyalizmi sadra şifa olamazdı.
Ciddi bir reforma ihtiyaç vardı. Kral, Vehhabi kesimleri kızdıracak adımlar attı, dini ilimlerin müfredattaki oranlarını azaltıp –aslında tabii sınırlarına çekip- matematik, pozitif bilimler, tarih ve beşeri-sosyal bilimlere ağırlık verdi. Suudi Arabistan bir krallık olarak kurulmuştu ama anayasal monarşiyle de yönetilebilirdi, bunun için bir anayasaya ve bir şura meclisine ihtiyaç vardı, bunları yapmayı planlıyordu, ömrü vefa etmedi. Kral Faysal, reform yaparken batılılardan veya kör bir taklid olan batıcılıktan hareket etmiyor, tarihimizin kaynaklarını kullanıyordu.
Kral Faysal, usuli diyabileceğimiz selefi bir fikre sahipti ama selefiliği yozlaştıran Vehhabilere pek hoş gözle bakmıyordu, selefilik Selef-i salihinin anlama biçimine sahip olmaktı, İslam alemi ise perperişan vaziyette, bunun da sorumlusu Müslümanların kendileriydi.
Kral Faysal’ın dış politikası tamamiyle İttihad-ı Anasır-ı İslam’a dayalıydı, Sultan Abdülhamit gibi bu ideale ağırlık verdi, sadece Araplardan müteşekkil bir birlik (Arap Birliği) yetmezdi, daha kapsamlı bir birlik sağlamak amacıyla Türkiye, İran, Pakistan’ı ziyaret etti, bu amaçla Türkiye’ye de geldi. 1970’de Cidde’de İslam Ülkeleri Dışişleri Bakanları toplantısı düzenledi, bu toplantıda İslam Konferansı örgütünün kurulması kararı alındı, diğer kurumlar ve kuruluşlar bunu takip etti. Daha sonraları Necmettin Erbakan’ın D-8’ler teşebbüsünün ilham kaynaklarından biri buydu.
Kral Faysal, Seyyid Kutup, Ebu’l A’la Mevdudi, Muhammed Kutup, Abdülkadir Udeh vb. İslamcı fikir adamlarının kitaplarının basım ve dağıtımına önem verdi, Fizilal el Kur’an’ı radyodan yayınlattı, ona göre Müslümanları yeniden ayağa kaldıracak reformun içerdeki ayağı temelleri sağlam atılmış İslamcılık, dış ayağı ise İslam Birliği’dir.
Kral Faysal’a kadar İngiliz baskısı dolayısıyla Suudi Arabistan Filistin meselesine aldırışsız duruyordu, krallar bunu itiraf ediyorlardı, Kral Faysal Filistin konusunu gündeminin merkezine aldı, 1973 savaşından sonra da cesur bir adım atarak petrol ambargosu kararı aldı. Bu onun öldürülmesinin sebebiydi. 25 Mart 1975’te Amerika’da okuyan, Amerikalı bir kadınla yaşayan yeğeni Prens Faysal bin Musa tarafından öldürüldü, suikasttan önce prens yeterince alkol almıştı.
Kral Faysal’ın ölüm kararını verenin Henri Kissenger olduğu yönünde kuvvetli şüpheler var. Ambargoyu görüşmek üzere Suudi Arabistan’ı ziyaret eden Kissenger’i Kral çölün ortasında bir çadırda kabul etmişti. Yorucu bir yolculuktan sonra su-ter içinde Kralın huzuruna çıkan Kissenger
-Ekselans, beni niye burada kabul ettiniz, diye sorunca Kral Faysal, şu cevabı vermişti:
-Biz bu çadırlardan şehirlere geldik, gerekirse tekrar çöle ve çadırlarımıza döneriz, ama siz petrolsüz yapamazsınız, bunu size anlatmak istedim.
Denir ki, o zaman Yahudi asıllı siyonist Kissenger, Kral Faysal’ın biletini kesmişti.
Kral Faysal’dan günümüze gelirsek, Prens Selman Çar Petro ve Mustafa Kemal’i takip ederek hem Vehhabilik’ten hem Selefilik’ten vazgeçmek istiyor. Yaptığı içtihada (!) göre Suudilerin milli çıkarı eğlence, bale, plaj, futbol veya alkol serbestisi gerekiyorsa, bunlara izin verilir ve teşvik edilir. Hatta
“-İleri gitmiyor muyuz?” diye soranlara
“-Mustafa Kemal’in yaptıkları yanında benimki bir hiç sayılır” der.
Gelgör ki, Vehhabilikten sarf-ı nazar etse de Selman Selefilikten vazgeçemez, çünkü bölgede kendisiyle rekabet halinde saydığı Türkiye, içeride laik olsa bile, dışarıda laikliği değil, din temelli söylem geliştirmektedir, üstelik çeyrek asırdır dindar muhafazakârlar iktidardadır. Selman da biliyor ki Afrika, Balkanlar, Orta Asya ve Kafkaslar’da laikliğin piyasa değeri pek yüksek değil; Selman şimdilik Suriye ve başka yerlerde Selefiler aracılığıyla Amerika ve İsrail’i hoşnut edecek politikalar takip etmekte, Gazze diye bir meselesinin olmadığını söylemekte ama yine de Müslüman dünya ile batı (ABD-Avrupa) arasında giderek şiddetlenmekte olan çatışmada İran’ın taraf olarak kalmasından endişe duymaktadır. Çünkü Amerika ve İsrail’e karşı sadece İran fiili savaş halindedir.
(Haşiye: 1, 28 Şubat’ın en bunaltıcı günlerinde Arnavutça’ya çevrilmiş iki kitabımın (Çağdaş Kavramlar ve Düzenler ile Tarih, Toplum ve Gelenek) tanıtımı için Kosova’ya, Priştine’ye yaklaşık 90 km, uzaklıkta Prizren’e gitmiştim. Perslerin ismini (Fiyruze) verdiği şehrin belki yüzde 90’ı Türk, her yerde Türkçe konuşulmaktadır, Osmanlı’nın baskın karakterini yansıtıyor, gayet güzel. Türkiye’nin dışında yaşama tercihiyle baş başa bırakılsaydım Mekke ve Medine hariç herhalde gezip gördüğüm 36 ülke içinde Semerkant veya Prizren’i seçerdim. Zannedersem şimdilerde Engin Noyan, Prizren’de yaşamaktadır.
Bir otel salonunda yapılacak tanıtımdan önce köfte yemek üzere bir lokantaya giderken –ki kebabın ana yurdu Halep, köftenin ana yurdu Üsküp ve Balkanlardır-, bir Türk yüzbaşı ve arkasından dört askere rastladık. Yüzbaşı beni tanıdı, selam verip nereye gittiğimizi, Prizren’de ne aradığımızı sordu. Ben de kitabımın tanıtımı için burada olduğumuzu, köfte yemeğe gittiğimizi söyleyince, “Bize de köfte ısmarlayın” deyince, memnuniyetle kabul ettik. O günlerde Prizren’in iç güvenliğini Türk birliği, civar güvenliği Almanlar sağlıyordu. Yemek sırasında Manisalı olduğunu öğrendiğim Yüzbaşı, Amerikalılara ve Almanlara ağız dolusu küfrederek, Hıristiyanlıktan kalma ne kadar tarihi kalıntı varsa ortaya çıkarıp restore ettiklerini, kendisinin de buna mukabil Osmanlılardan kalma ne kadar medrese, çeşme, mescit, köprü vs. varsa bulup restore edilmeleri için çalıştığını söyleyince, ona “Bu yaptığın, laikliğe aykırı değil mi, başına iş açmayasın” diye sorunca, bana biraz da çıkışarak şöyle dedi:
“Hoca, ben de seni akıllı sanıyordum. Evet biz laik bir ülkeyiz ama bilmiyor musun, bizim politikamız ‘içeride Nutuk, dışarıda Kur’an’dır!”
Bu mottoyu ilk defa duyuyordum. Biraz düşününce Türkiye olgusunun tam da bu olduğu anladım. Yüzbaşıyla tanışıklığımız köftecide kalmadı. Akşam kitap tanıtımını yaptıktan sonra programımıza göre saat 10.00 konvoyuyla Priştine’ye dönecek, sabah namazından sonra Kosova meydan muharebesinde şehit düşen Sultan Murat Hüdavendigar’ın mezarını ziyaret edecektik. O günlerde Prizren’den Priştine’ye iki saatte bir konvoy kalkıyordu. Tam gitmeye hazırlanırken Prizren’deki Kızılay görevlisi, saat 12.00 konvoyuna kalmamızı, bunu özellikle kendisine ve dört askere köfte ısmarladığımız Yüzbaşı’nın istediğini söyledi. Beni gezdiren Selaheddin’le biraz istişare ettikten sonra gidişimizi 12.00 konvoyuna erteledik, son konvoyla gidince yolda gördük ki, Çetnikler pusu kurmuş, 10.00 konvoyuna kanlı baskın düzenlemişlermiş. Sağolsun, Türkiye içinde laiklik ilkesini ihlal etmekten habire mahkemelere çağrılan ben, dışarıda takip edilen Kur’an ilkesince Yüzbaşı tarafından korunmuştum.
Bugün Suud Prensi Muhammed Selman’ın da takip ettiği tutum budur, içeride Vehhabi ve Selefi alimleri hapishanelere tıkarken, dışarıda Şii İran ve Laik Türkiye’ye karşı Selefileri cömertçe finanse etmekte, Suriye iç savaşında olduğu gibi yerine göre hem askeri hem mali olarak desteklemektedir.
Bu bize resmi selefiliğin dışındaki Selefi akımların da kendi içlerinde ikiye ayrıldığını göstermektedir: Biri sahiden şu veya bu devletle ilişkisi olmayan, akide (doktrin) ve dine hizmet anlayışıyla tebliğ yapan davetçi/ameli selefiler, ki bunlara gönüllü, özerk ve hükümet dışı olmaları hasebiyle sivil toplum kuruluşları manasında Selefi STK’lar diyebiliriz; diğerleri ve elbette ağırlıkta olanları Suudiler, Mısır veya başka hükümetler ve devletlerle eşgüdüm halde faaliyet gösteren SDK’lar yani sivil devlet kuruluşları selefiler.)
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları








































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.10.2025
4.10.2025
28.09.2025
22.08.2025
16.08.2025
7.08.2025
3.08.2025
25.07.2025
19.07.2025
23.06.2025