Ali BULAÇ
Burada sözünü ettiğimiz, Batılı zihni tutumun önemli kategorilerinden biri olan “dini tecrübe”den farklı bir konudur. Dini tecrübeyi merkeze alan William James’in kaleme aldığı Dini Tecrübenin Çeşitleri adlı eseri Amerikan dini hayatın algısını ve pratiğini derinden etkilemiş, Charles Taylor’ın fikirleri de modern zamanların din algısını bu yönde pekiştirmiştir. Her iki yazar, belirgin olarak bir kurumun bünyesinde varlığını devam ettiren din ile, bireyin ruhsal evreninde tecrübe edilen din arasında kesin ayırım yapar. James’e göre çökmekte olan bir kurum olarak kilise insanın manevi hayatını tahribata uğrattığı gibi, ona inananların manevi dünyasına da büyük bir yük olarak bindirmiştir. James sarahaten kilisenin bir iktidar aracı olması hasebiyle istikametini kaybettiğini söyler. Din bir süre sonra katılaşmış dogmalardan, içi boş ritüel ve merasimlerden ibaret bir mühendisliğe dönüşmüştür. Bu dinin artık insana verebileceği olumlu bir mesaj yoktur!
Peki, dini ve dini duyguyu tümüyle ortadan kaldırmak mümkün olmadığına göre ne yapmalı? James’e göre dini, kurumun belirlemelerinden koparmak gerekir. Dini tecrübe tabii ki devam edecektir ama artık, bu tecrübeyi Tanrı, dogmalar, azizler, kilise, peygamber değil, bireyin kendi öznel tecrübesi belirleyecektir. Teolojinin tanımladığı ve içini bir türlü dolduramadığı kavramlar yerlerini bireyin kendine özgü hissedişleri, tecrübeleri alacaktır. Tanrı ve İsa’nın kilisede bedenlendiği söyleniyordu ama artık her birey kendi başına bir kilisedir.
James ve Taylor’ın dini tecrübeye getirdikleri bu yeni boyut, Hıristiyan mü’mini Tanrı, ahiret, kutsal metin ve hiyerarşik otorite bağlarından koparmak suretiyle Amerikan pragmatizmine zihni-fikri zemin hazırlamıştır ki, Amerikan yükselişinin arka planında bu zihni dönüşümün yattığını söylemek mümkün. Bunu tahakkuk ettirmek zor olmadı, çünkü Katolikliğe karşı bir protest hareket olarak ortaya çıkan Luther ve Calvin’in öğretileri ve daha sonra Aydınlanmanın ana sütunlarından biri olan Kant ve diğerleri de zaten bu yolda önemli mesafeler katetmişlerdi. Bu sayede bireysel aklın süzgecinden geçen fikir ve kanaatler ile kişilerin ruhi tecrübeleri din dediğimiz fenomenin referansı sayılacaktır. Herkesin dini kendine!
William James ve Charles Taylor’un felsefi ismi pragmatizm olan Amerikan kapitalizmine sağladıkları dini katkıyı bir kenarda tutup, müslümanların yaşadığı farklı havzalardaki duruma gelecek olursak, makro düzeydeki genel gidişin sonu dini algı ve hayatı bireysel tecrübeye indirgeyecek bir protestanlaşma yönünde olduğunu söylemek abartı olmaz. Biz bu konuya 23 sene önce Bilgi ve Hikmet dergisinde dikkat çekmeye çalışmıştık.
Özellikle Amerikan pratiğinde, dinin müntesipleri tarafından sahih özüne uygun olmayan biçimlerde tecrübe edilmesi, dini kişisel bir tecrübeye, bireysel bir tercihe indirger; bu liberalizmin ve onun cisimleşmiş formu olan piyasa kapitalizminin aradığı şeydir. Söz konusu dini tecrübenin müslüman dünya için bir model olacağını düşünecek olursak, şu üç durumun ortaya çıkması muhtemeldir:
Biri müslümanın vahyle ilişkisini keser. Bu onun aşkınla ilişkisinin kesilmesi anlamına gelmez ancak ya Grek usulü metafizik anlamda gayba taş atan felsefeye; ruhçuluğa, eşyaya hurafelerden müteşekkil sahte kutsallıklar yüklemeye veya arkaik zamanlarda -Kurûn-u ulâda-ki gibi mitolojik güçler vehmetmeye dönüşür. Hıristiyanlıkta böyle bir gelişme için dini, tarihi ve kurumsal manada her şey hazırdı; Katoliklik eninde sonunda Protestanlığı üretecekti.
İkincisi kişi, sahih nasslar ve nassların vaz’ettiği sağlam hükümlerle ilişkisi kesilmesi dolayısıyla kendi aklını ve öngörülerini tek doğru kıstas kabul eder, bu da hayatı sekülerleştirir. Hayatın sekülarizasyonu dini ritüellere, içi boş gösterilere dönüştürür. Kişi dinden seçtiği ritüelleri yerine getirince dinin tamamını icra etmiş olduğunu düşünür. Mesela dinin kutsal gecelere, salt cuma namazına ve bayramlara indirgenmesi gibi.
Üçüncüsü böyle bir dini tecrübe, ister liberal kapitalizme ister sosyalizme veya başka türden eşitsiz, adaletsiz, baskıcı ve ahlaken çürütücü bir ekonomi-politiğe kapıları sonuna kadar açar. Böyle bir sistemde yöneticiler ve halk olabildiğince muhafazakâr-diyanetçidir ama dinin asli özü, ahlakı, adaleti ve özgürleştirici mesajıyla tamamen ilgisizdirler.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.10.2025
4.10.2025
28.09.2025
22.08.2025
16.08.2025
7.08.2025
3.08.2025
25.07.2025
19.07.2025
23.06.2025