Ali BULAÇ
Sayın Cumhurbaşkanımız R.Tayyip Erdoğan’ın Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu ile çalışamayacağının anlaşıldığı 4 Mayıs günü yaklaşık üç senedir Sayın Davutoğlu ile süren davamızın da Yargıtay’da karara bağlandığı gün oldu. Yargıtay, davayı lehime sonuçlandırdı. Böylelikle benim Sayın Davutoğlu’nun medyaya yansıyan “kardeş katli”yle ilgili demecine Din ve Siyaset adlı kitabımda yer vermemin kendisine bir hakaret veya iftira olmadığı karara bağlanmış oldu.
Aslında Yarına Bakış gazetesinde mümkün ölçüde günün siyasetiyle ilgili yazılar yazmak istemiyorum. Sabun köpüğü gibi uçup giden olayların peşine düşmektense, söz konusu olayların gerisinde yatan sebepleri, dinamikleri araştırmanın daha faydalı olacağını düşünüyorum. Olayların can acıtıcı olduğunun farkındayım; olup bitenlere fazlasıyla üzülüyorum.
Yine de en azından aramızda dostluk, kardeşlik hukuku olduğunu düşündüğüm arkadaşlarımın bugün devletin tepesindeki durumlarıyla ilgili bazı değerlendirmelerde bulunma ihtiyacını hissediyorum. “Sayın” demeyi dahi riya kokan protokol kabul etsem de yine de “Sayın” dediğim Davutoğlu’nun 4 Mayıs’tan sonraki durumu bana gerçekten hüzün verici geliyor; yazmayı arzu ettim ama süren davamızla ilgili algılanır diye şahsı, başbakanlığı ve siyasi anlayışıyla ilgili tek satır yazmadım. Ancak “dokunulmazlıkların kaldırılması”yla ilgili oylamada Davutoğlu’nun medyaya yansıyan duruşu beni de hüzünlendirdi. Hemen belirteyim, Sayın Erdoğan’a ne kadar yakın veya uzak isem, aynı mesafede Sayın Davutoğlu’na da yakın veya uzağım. Beni yakından takip edenler, AK Parti iktidarıyla ilgili düşüncelerimin 2013’ten sonra değil, ilk kurulduğu günde şekillendiğini bilirler. Ama benimsedikleri siyasi çizgi, iç ve dış politikada takip ettikleri hatt-ı hareket bence ne kadar yanlış ve hatalı olursa olsun, sonuç itibariyle ana gövdesi Milli Görüş/İslamcı gelenekten gelen insanlar bugün Türkiye’nin geldiği noktadan birinci derecede sorumludurlar. Sevabıyla günahıyla olup bitenler onların amel defterine yazılıyor, ancak ne yazık ki fatura İslami hareketlere, hatta onlara karşı olan diğer mütedeyyin grup ve akımlara da çıkıyor.
Artık pek ilgimi çekmese de karşılaştığım nice insan bana “Ne oluyoruz?” diye soruyor. Dindarların denetimindeki Türkiye nereye gidiyor? Sahiden her şey dindar/İslami/İslamcı kadroların kontrolünde mi? Derin MHP, Ergenekoncularla derin Milli Görüşçülerin/dindar görünümlü yarı resmi birimlerin yüzyılın ittifakını kurdukları doğru mu? Legal ve şeffaf Milli Görüşçüler, ömrünü bu davaya hasretmiş İslamcılar, temiz dindarlar tasfiye mi ediliyor? Kürt meselesinde dindar-muhafazakârların çözümü bu muydu? Her Allah’ın günü 10-15 kişi hayatını kaybediyor, bu nereye kadar devam eder? Suriye ve bu bahtsız ülkeyle beraber Ortadoğu’nun genelinde uğradığımız başarısızlık, bizim de sebep olduğumuz insani dramlar ne zaman son bulacak? Yüzyıllık yorucu bir mücadelenin gelip dayanacağı nokta bu muydu? Vs.
Hiç kuşkusuz bu soruların ve benzerlerinin cevapları var. Ama artık eskiden olduğu gibi İslamcılar sükunetle, İslami ana değerler, ortak iyi, aklın ve vicdanın rehberliğinde sorunları teşrih masasına yatırıp konuşabilecek durumda değiller. İktidar ateşi içlerine öyle düşmüş ki, ne değer kaldı, ne kardeşlik hukuku! Trol ve troliçeler, tetikçiler sövüp sayıyor.
Anlaşılan şu ki, biz Adem’in çocukları bunca uyarıya rağmen acı meyvenin tümünü yiyeceğiz. Eğer 2002’den bu yana süren iktidar beyninin ana koordinatlarından biri olan Davutoğlu dahi bu durumda ise, özgül ağırlığı olduğunu düşünen, beraber yola çıkıp da yolun kenarına itilen ve ömrünü bu davaya hasretmiş olan diğerlerinin halini siz tasavvur edin.
Kim ne derse desin, bu resim bizim neslimizin hüsranı, başarısızlığı ve düş kırıklığıdır!
Biz ademin çocukları babamız gibi ciddi bir muhasebe-i nefs yapmak zorundayız.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.10.2025
4.10.2025
28.09.2025
22.08.2025
16.08.2025
7.08.2025
3.08.2025
25.07.2025
19.07.2025
23.06.2025