Ali BULAÇ
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, “Sadece bireyleri değil, yine devletleri, kurumları ve uluslararası örgütleri de derinden sarsan terörist akımların önüne geçme konusunda ne kadar başarılıyız?.. Bugün uluslararası tanınmış bir terör tanımı yok. Şimdi AB diyor ya ‘Terörle ilgili yasanızı değiştirin’. Neye göre değiştireceksiniz? Uluslararası ya da Avrupa genelinde ya da özelinde kabul edilmiş bir terör tanımı varsa, bunu bizimle paylaşın, biz de istişare edelim…” diyor.
Ortak bir terör tanımının olmayışından yararlanan devletler, kendilerince tanım yapıp siyasi muhalifleri “terörist” kodlayıp diledikleri zulmü yapabiliyorlar. Uygulanmayan 1937 Cenevre Sözleşmesi, “doğrudan bir devleti hedef alan kişi, topluluk veya halkın geneline yönelik tasarlanmış veya hesaplanmış her türlü cezai eylemi terör eylemi” sayıyordu. BM’ye göre ise terör “savaş suçlarının barış zamanına karşılık gelmesi”dir.
Batı dünyasının kolluk kuvveti hükmünde rol oynayan NATO, Batı hakimiyetini; politik, ekonomik ve askeri üstünlüğünü tehdit eden her gelişmenin belirdiği yeri “kriz bölgesi” ilan eder. NATO, her kriz bölgesine askeri müdahaleyi gerekçe sayar.
Evrensel ölçekte ortak bir tanım yoksa da AB mevzuatının altını çizdiği terör tanımı ile bizdeki arasında temel fark var. AB’ye göre terörün esas mağduru ve hedefi “insan/birey” iken, bizde “devlet” olmaktadır. Kısaca devleti hedef alan eylemler terör tanımına girmiş olur. Nitekim, “silahsız terörist” ifadesi bu tanımı daha da genişletip ağırlaştıran bir kavram olarak literatüre girmiş bulunmaktadır. Mart 2016’da gündeme gelen söz konusu yeni tanıma göre “Elinde silahı olan, bombası olan teröristle, konumunu, kalemini, unvanını, amacına ulaşabilmesi için teröriste emir verenin de hiçbir farkı yoktur. Akademisyen olması, gazeteci olması, STK yöneticisi olması, aslında o kişinin terörist olduğu gerçeğini değiştirmez.” Tanımı yönlendirecek bu ifadelerden çıkan iki sonuç var: Biri bir grup (dini veya laik fark etmez) muhalif ise “silahsız terör grubu” kapsamına girecek; şu veya bu örgütle ilişkisi olmamasına rağmen şahıslar da bireysel davranış ve faaliyetlerinden dolayı “terör suçlusu” olarak yargılanabilecek.
Bu yeni tanımdan hareketle muhaliflerin susturulup sindirilmesi, günün aktüel gelişmeleriyle ilgili değil, devletin daimi korku ve tehdit algısının her zaman ve şartlarda her şeyin önünde ve üstünde olmasıyla ilgilidir, yerleşik politik zihniyetin ürünüdür. Siyasi ve toplumsal desteğin en yüksek olduğu 2005 yılında da AK Parti hükümeti “silahsız terör örgütü” ve “bireysel terör” kavramını yasalaştırmak istedi. Eğer o zaman haklı tepkiler gösterilmeseydi iktidara itaat etmeyen her toplumsal grup terör örgütü kapsamına sokulacak; suçun cebir, şiddet ve baskıyla işlenmesine ilişkin yöntem şartına yer verilmediğinden herhangi bir örgüte mensup olmayan şahıslar da (gazeteci, akademisyen, STK/cemaat üyesi, siyasetçi) “terörist” addedilecekti. Bugün “legal görünümlü illegal örgüt” ibaresi de tüm faaliyetleri kanuni mevzuata ve devlet denetçilerine açık gruplar sırf iktidar veya egemenler istiyor diye “terörist muamelesi” görmektedirler.
Siyasi iktidarın kendi anlayışına göre terör yapmasının biri siyasi, diğeri ahlaki/hukuki iki sonucu var: Siyasi sonuçlarından biri, tanımın siyasi iktidarın değişmesi durumunda yeni iktidarın bir silah olarak terör suçlamasını ona karşı kullanması. “Ayarı bozulan kantar” mekanizmayı bozanı da tartar. Muhaliflerin terörist addedilmesi siyasi rejimi yozlaştırır, otoriterlikten diktaya doğru yolu açar. Vicdani sonucu ise insan ruhunu derinden yaralar. Hilmi, kibarlığı, çalışkanlığı ve ihlasıyla tanınan dünya çapında bir tefsir alimi Prof. Suat Yıldırım’ın ve hayatını İslami hizmete, Risale-i Nur’un tanıtımına adamış dünya iyisi, takva sahibi, üstelik hasta yatağında Cemal Uşşak gibi mü’minlerin dahi “terör örgütü üyesi” diye evlerinden, yurtlarından mahrum bırakılmasına yol açar. Bu, hakikaten Allah’ın gücüne gider!
Şiddet ve silah kullanmadıkça muhalefet meşrudur ve haktır. Meşru bir yönetimi silahla devirmeye kalkışan “baği”dir. Dini, siyasi, iktisadi, etnik, ideolojik veya başka her ne sebeple olursa olsun, masum sivilleri hedef alan her eylem “terörist eylem”dir. Biz Müslümanların kabul edebileceği yegane terör tanımı bundan ibarettir.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.10.2025
4.10.2025
28.09.2025
22.08.2025
16.08.2025
7.08.2025
3.08.2025
25.07.2025
19.07.2025
23.06.2025