Ali BULAÇ

Müslüman ol, her suçu işle!
28.06.2016
1698

 Bugün Müslümanlar, dinleri kendilerine neyi emrediyorsa rahatlıkla aksini yapıyorlarsa, bunun birkaç sebebinden biri, kendilerini Allah’ın seçilmiş ümmeti, sevilen kulları görmeleri; zaten Müslüman olmanın kurtuluş için yeterli olduğunu düşünmeleri, eninde sonunda ahirette nail olacaklarını düşündükleri şefaati garanti belgesi gibi ceplerinde taşımalarıdır.

Yahudi ve Hıristiyanların kendilerinden başka kimselerin cennete girmeyeceklerine ilişkin iddiada bulunmalarının sebebi, kendilerinin Hakikat üzere olduklarını düşünmeleri ve Allah’ın seçilmiş-özel kulları olduklarına inanmalarıdır. Buna kendilerini inandırdıklarından kurtuluşa erdiklerine kesin kanaat getirmiş, dahası buna hak sahibi olduklarına inanmaya başlamışlardır. Bu inanç, onları cenneti tekelleri altına almalarına sebebiyet vermektedir. “Dediler ki: ‘Yahudi veya Hıristiyan olmayan hiç kimse kesin olarak cennete giremez.’” Bu, onların kendi kuruntularıdır. “De ki: ‘Eğer doğru sözlüyseniz, kesin-kanıtınızı (burhan) getirin.’ Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak (muhsin olarak) kendisini (yüzünü) Allah’a teslim ederse artık onun Rabbi katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.” (2/Bakara, 111-112)

Yahudilere göre İsrailoğulları “Tanrı’nın seçilmiş kavmidir”; Hıristiyanlar da Kilise’ye bağlandıkları için kurtulmuşlardır zira doktrine göre “Kilise’nin dışında kurtuluş” yoktur. Bu, inanç onları büyük bir yanılgıya sürüklemektedir. Yine Kitap ehli, seçilmiş kavim ve Kilise’ye adanmışlığa endekslenen kurtuluş fikri dolayısıyla suç ve günah işleseler bile, “Cehennemde sayılı günler azab göreceklerini” iddia ederler. (3/Al-i İmran, 24)
Kur’an-ı Kerim, onlardan bunun açık-somut kanıtını, güvenilir bilgi ve belgesini ister (27/Neml, 64). Ama kimin elinde cennete kesin olarak gireceğine ilişkin bir belge olabilir ki! Cennet, Allah’ın mülkü, nimeti ve O’nun rızasına göre dünya hayatını başarıyla tamamlayanların ödülüdür. Söz konusu belge ancak Allah’ın katından getirilebilir. Allah ise kimseye böyle bir belge vermiş değildir. Olsa olsa bu, Yahudi ve Hıristiyanların kuruntuları, boş temennileri olabilir ancak.

Cennete girişin tek bir yolu var. O da “kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak (muhsin olarak) kendisini (yüzünü) Allah’a teslim ederse, artık onun Rabbi katında ecri vardır.” Başka yol ve yöntem yoktur. “Muhsin” güzellikle ve güzelce davranışlarda bulunan kimseye denir. İhsan’da hem iyilik ve fayda vardır hem de estetik ve şıklık bir arada bulunur. Bunun aşkın bir bilinçle ilişkili olduğunu Hz. Peygamber (s.a.) belirtir: “İhsan, Allah’ı görüyormuşsun gibi O’na ibadet etmendir. Sen O’nu görmüyorsan da O seni görüyor.” (Müslim, İman, 57)

Belirtmek gerekir ki cennet kimsenin tekelinde değildir. Müslümanlar da sadece “inandık, Müslümanız, nasılsa cennete gireceğimize göre dilediğimizi yaparız” diye gaflet içinde olmamalılar. Cennet kapılarının anahtarları sahih iman ve salih amel hammaddesinden imal edilmiştir. Dinin hükümlerini yerine getirmeyen, dinleri ne emrediyorsa tersini yapanlar nominal Müslümanlıklarıyla cennete kesin olarak gireceklerinden emin olamazlar. İman ve salih amelde bulunanlar elbette cennete girecektir, bu yüce Allah’ın vaadidir; ancak cennete giriş ne Müslümanların ne Kitap ehlinin kuruntularıyla olacak iş değildir (4/Nisa, 122-123).

Öyleyse, Yahudiler ve Hıristiyanlar, samimiyetle kurtuluşu istiyorlarsa herkese güzellikle davranacaklar, benliklerini sadece Allah’a tahsis edecekler; soylarına güvenmeyecekler, boş temenni ve hüsn-ü kuruntularla kendilerini avutup kendilerini aldatmayacaklardır. Bu, aynı zamanda üç dini öğretinin (Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet) arasında işaret edilen ortak payda hükmündedir: Allah’a tam teslimiyet ve ihsan ile hareket etmek.

Bugün Müslümanlar, dinleri kendilerine neyi emrediyorsa rahatlıkla aksini yapıyorlarsa, bunun birkaç sebebinden biri, kendilerini Allah’ın seçilmiş ümmeti, sevilen kulları görmeleri; zaten Müslüman olmanın kurtuluş için yeterli olduğunu düşünmeleri, eninde sonunda ahirette nail olacaklarını düşündükleri şefaati garanti belgesi gibi ceplerinde taşımalarıdır. Bir Hıristiyan azizi şöyle demişti: “Tanrı’yı sev ve dilediğini yap!” Müslümanlar da şöyle düşünüyor: “Müslümanlıktan çıkma, her suç ve günahı işle, eninde sonunda kurtulursun.”

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar