Ali Saydam
Dün 23. Dünya Enerji Kongresi'ndeydik. Türkiye bu kongreye 39 yıl önce, 1977'de ev sahipliği yapmış. Elbette bugünkü kadar görkemli bir kongre olması mümkün değildi. Gençliğimizde yurtdışında bu türden uluslararası kongrelere gider, gizliden gizliye imrenir ve “bizde böylesi olamıyor işte" diye de hayıflanırdık. (Gençlik demek, biraz da 'mizahla üstesinden gelinebilen kompleks' demek değil midir?) Dün kongrede göğsümüz kabardı. Tema, Yeni Ufukları Kucaklamak'tı. (Embracing New Frontiers). Ana Slogan ise, “Share for Peace" (Barış için paylaş)
Her ne kadar AB ve Batı dünyası Kongre'ye gereken ilgiyi göstermemiş olsa da, göstermiş olanların sayısı inanılmaz boyutlardaydı. (Ekranlardan izlediğimiz devlet başkanları, 80 ülkeden 250'nin üzerinde bakan, sanayinin önde gelen liderleri, uluslararası örgütler, binlerce enerji lideri ve üst düzey özel sektör temsilcisi konuşmacı, uluslararası dev enerji şirketlerinin tepe yöneticileri…)
Batı'nın Kongre'ye gereken ilgiyi göstermemesinin ana nedenlerinden biri şu olabilir mi acaba? Enerjide arz ve talepte eksen tamamen Doğu'ya kayıyor. Sermaye ve teknolojisi ise Batı'da… Yaman çelişki… Çin, Türkiye ve Hindistan, bu üç ülke enerji ihtiyacı en hızlı büyüyen ülkelermiş. Arz ve talebin, Doğu'ya kaydığının göstergesi olan üç ülke…
23. Dünya Enerji Kongresi'nde Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın konuşmasını internetten izleyin, derim. Nükleer enerji konusundaki Türkiye'nin stratejisinin çok açık olarak ortaya koydu. Enerji ihtiyacı bu kadar hızlı büyüyen bir ülkede meselenin çözümü için nükleer enerjiden başka çıkış yolunun olmadığını anlattı. Hele ki millî bir çıkış yolu istiyorsak… Üç nükleer enerji santrali ile Türkiye'nin gelecekte tüketeceği elektrik enerjisinin en az yüzde 10'unu nükleer enerjiden karşılamak zorundaymış ülke. Cumhurbaşkanı, enerjide çeşitlilik çerçevesinde de“Yumurtaları aynı sepete koymamalıyız" diyor.
Başbakan Binali Yıldırım, enerji meselesinin “sadece ülke içi ekonomik dengeleri, ekonomik büyüme, refah ve sürdürülebilir kalkınma değil, devletler arası ilişkileri doğasını, ittifak ilişkilerini, dış politika tercihlerini, savunma politikalarını, kısaca bölgesel ve dünya barışını etkileyecek bir nitelik kazanmıştır" derken yerden göğe haklıydı. Başbakan, “Türkiye'nin bir enerji ticaret merkezine dönüştürülmesi' hedefinin de altını çizdi.
Rusya Devlet Başkanı Putin, yenilenebilir enerjiye talebin artmasından sıvılaştırılmış doğalgaz altyapısının hızla geliştiğinden söz etti. Dedi ki: “10 sene sonra sıvı doğalgaz ticaretine ilgi artacaktır. 20 ya da 30 sene sonrasına kadar dünyamız hâlâ hidrokarbon dünya olarak kalacaktır. 2020 yılına kadar petrol tüketimi yüzde 26 olacak."
Putin, daha sonra Venezüella Devlet Başkanı Maduro'nun da vurgu yapacağı gibi petrol çıkarma sabitleştirmesiyle ilgili OPEC ülkelerini desteklediklerini söyledi. “Piyasalara pozitif sinyal verecektir. Bunun sayesinde yeni dalgalanma önlenecektir. Serbest ticaret ve âdil rekabet yatırımlarından yanayız." dedi. Piyasalar için petrol fiyatlarının daha gerçekçi olması gerektiğini söyleyen Maduro'nun petrol rezervlerini korurken o ünlü saflığıyla “Doyumsuz emperyalist vampirler"e karşı mücadele ettiklerini de ifade ettiğini kayda geçelim.
Devasa salonda en büyük alkışı, o sıcak konuşmasıyla Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev aldı. “Bizim kaynaklarımızın dünyaya en güvenli açılacağı yol Türkiye'dir" dedi. Aliyev'in bu yıl Türkiye'ye dördüncü gelişiymiş…
Liderleri dinlemek öğretici ve bir o kadar da zevkliydi. Enerji meselesini bir dünya tablosu içinde görebilmeye çalışırken lider vizyonlarının resmi geçidine tanık olmak ne bulunmaz nimet… Yeni ufuklarla zenginleşmiyor muyuz?
Rezalet paçadan akıyor…
Bize medeniyet, demokrasi, özgürlük, barış dersi vermeye kalkan, ABD'yi ve dolayısıyla dünyanın en etkili ülkesini yönetmeye soyunan adayların seçim sath-ı mailinde yaptıkları ikinci düellodaki hallerine bakıp da şaşırmamak mümkün mü? Minnesota'dan, Washington Üniversitesi'nden dünyaya yayın yapıyorsun, hakaretlerin bini bir para… 'Seni hapise attıracağım'dan 'Irkçı yalancı'ya uzanan bir itiş kakış. Yayın öncesinde, Trump'ın zulasında sakladığı en önemli malzemesini işportada sergilemesi de cabası. Geçmişte Bill Clinton'ı cinsel tacizle suçlayan kadınları yanına alarak basın toplantısı bile düzenlemiş. Bu hanımlar da münazarayı en ön sıradan izlemişler.
Rezalet paçadan akıyor.
Dünyanın temel insanlık sorunları, mülteciler, iklim meselesi falan umurlarında değil. Hillary'nin Suriye konusunda söyledikleri “Kürtleri silahlandırmalıyız”da takılıp kalmış.
İktidar mücadelesinin insanı ne hallere sokabileceğini aşağı yukarı tahmin edebiliyoruz. Düş gücümüze Hollywood kaynaklı pek çok dizi ve film de eşlik ediyor elbette. Ancak ABD'yi ve Amerikan siyasetini, yanı sıra bu edepsizliklere bile izin veren demokrasisini can-ı gönülden destekleyen, özenen Batı yalakası entelijansiya mensuplarının hâlâ var oluşlarına ve de akıllanmayışlarına ne demeli?
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2020
15.10.2019
24.09.2019
12.09.2019
10.09.2019
25.06.2019
7.05.2019
11.04.2019
4.02.2019