Alper GÖRMÜŞ
2003-2004 döneminin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın Zorlu Yılların Sessiz Tanığı kitabında, günümüzün en hararetli sorularından biri olan “Erdoğan, Cemaat konusunda kendisini uyaran askerleri neden dinlemedi?” sorusuna cevap niteliğinde bölümler de var.
Bu nitelikteki soruların en tazesi, Ahmet Hakan’ın CNNTürk’teki Tarafsız Bölge programında (29 Aralık) eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ tarafından dile getirildi. Başbuğ, görevdeyken Başbakan’ı defalarca uyardığını, hatta bazı polislerin isimlerini de kendisine verdiğini, fakat Erdoğan’ın bu uyarılarla ilgili olarak harekete geçmediğini söyledi.
Başbuğ, Ahmet Hakan’ın, kendilerine yönelik ithamlar konusunda sessiz kalıp uyarıları dinlemeyen Erdoğan’ı ve hükümeti de sorumlu tutup tutmadığı sorusuna cevap verirken suçlayıcı bir tutum takınmadı. Tam tersine, Cemaat tarafının iktidarın nasıl tehdit ve tehlike altında bulunduğu hususunu sürekli işlediği düşünüldüğünde, Erdoğan’ın ikna olmamasını anlaşılabilir bulduğunu imâ eden cümleler kurdu. Hatta bu izahını güçlendirebilmek için Erdoğan’a sadece 2006 yılı içinde 136 suikast ihbarının yapıldığını hatırlattı.
Başbakan neden itibar etmedi?
Peki Başbakan Erdoğan neden belli bir âna kadar İlker Başbuğ’un uyarılarını dinlemedi de, polislerin ve istihbaratçıların değerlendirmelerine itibar etti?
Bunda hiç kuşkusuz, AK Parti iktidara gelir gelmez başlayan ve bir halkasını İlker Başbuğ’un oluşturduğu askeri müdahale sürecinin Erdoğan’ın zihnindeki izlerinin de payı vardı.
Başbuğ, Tarafsız Bölge’de Genelkurmay Başkanlığı dönemindeki iddiaları cevapladı ve bu dönemde siyasi iktidara karşı değil müdahale, vesayet çabası içinde dahi olmadığını söyledi.
Bu yazının konusu olmadığı için Genelkurmay Başkanlığı dönemini şimdilik bir kenara bırakalım... Fakat Erdoğan’ın onun sözlerine itibar etmemesinin 2003-2004 dönemine giden izleri de var. Bu yazıda, Aytaç Yalman’ın kitabında yer verdiği 14 Ocak 2004 tarihli toplantıya atıfla, bu izlerin hiç kuşkusuz en derinine yakından bakacağız.
3 Aralık 2003 toplantısının devamı
14 Ocak 2004 toplantısı, Darbe Günlükleri’nin en önemli parçasını oluşturan 3 Aralık 2003 toplantısının bir devamı niteliğindeydi. Bizzat Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün teyit ettiği gibi TSK’daki bütün orgenerallerin katıldığı toplantıda hükümete karşı izlenecek hal tarzı ele alınmış, Özkök “teklifleri toplamış”tı. Bugün artık biliniyor: Özkök’ün oyu da “teklif”lerin yönünde olsaydı AK Parti iktidarı 2004’ü göremeyebilirdi.
İşte o toplantıdan memnuniyetsiz bir biçimde ayrılan generaller, işin havası kaçmadan hükümeti sıkıştırmaya karar veriyorlar ve bu amaçla Başbakan ile Milli Savunma Bakanı’nı Genelkurmay’a davet ediyorlar.
Yalman, kitabında o günleri şöyle anlatıyor:
“Daha sonra hatırladığım kadarıyla burada (3 Aralık 2003 toplantısında –A. G.) ifade edilen hususların yetkili makamlara aktarılmasının uygun olacağını belirterek görüşümü ifade ettim.
“Nitekim söz konusu toplantıdan sonra Genelkurmay Karargâhında konuyla ilgili bir hazırlık yapıldı. Yanılmıyorsam 19 Ocak tarihinde (Doğrusu 14 Ocak –A. G.) Başbakan, Milli Savunma Bakanı ve Kuvvet Komutanlarının katıldığı bu toplantıda 3 Aralık 2003 günü ifade edilen hususlar istikametinde bir brifing verildi. Bu brifing Genelkurmay Başkanı adına Genelkurmay 2. Başkanı (İlker Başbuğ –A. G.) tarafından verildi.”
Yalman, konuşmayı tam olarak hatırlamadığını belirttikten sonra kitabında şu notu düşüyor:
“(...) Ancak konu bütünlüğünü sağlamak amacıyla ‘İmaj ve Hakikat’ kitabının 221-226 sahifelerinde böyle bir konuşmaya yer verilmiştir.”
‘TRT bildirisi’ hazırlığı gerektirecek kadar önemli
İmaj ve Hakikat, Darbe Günlükleri’nin Nokta dergisinde (Nisan, 2007) yayımlanan versiyonunda yer almayan notların da yer aldığı, benim tarafımdan 2012’de yayımlanan bir kitap...
Yalman’ın kitabında işaret ettiği 14 Ocak 2003 toplantısı, 2007’deki dar zamana sıkışmış dergi haberinde yer almamış, fakat 2012’deki kitapta yer alabilmişti.
Komutanların, giderken aralarında “TRT bildirisi hazırlığı gerektirecek kadar önemli” diye niteledikleri toplantı, Günlükler’de sadece şu notla anılıyor:
“Genelkurmay Başkanlığı'na gittik. Biraz sonra Milli Savunma Bakanı geldi. Toplantıyı oturma odasından brifing odasına almışlar. Anlaşılmaz şeyler oluyor. O kadar ısrarcı olan 2. Bşk. toplantı yerini ne olduğunu anlamadığımız bir nedenden dolayı değiştirebiliyor. Dikkat ettim, İlker aşırı derecede heyecanlıydı. Kendi kendine konuşuyordu. 10:00'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geldi, önce oturma odasına geçtik. Toplantı 2. Bşk. İlker Başbuğ’un yaptığı yazılı konuşma ile başladı.” (Notlar, bu noktada, daha sonra bir örneğine Şener Eruygur’un dokümanları arasında ulaşılan EK-F'ye referansla bitiyor. Günlükler'in içindeki başka bir dosyada yer alan EK-F’de İlker Başbuğ’un yaptığı konuşmanın tamamı yer alıyor.)
Toplantıda askerler, İlker Başbuğ’un ağzından, “değiştim diyorsunuz ama bunu bize ispat etmelisiniz” havasında Başbakan’ı açıkça “sigaya” çekiyorlar. Ayrıca kendisine TSK İç Hizmet Kanunu’nun meşhur 35. maddesi dahi hatırlatılıyor.
Genelkurmay 2. Başkanı İlker Başbuğ’un elindeki yazılı metinden okuduğu “muhtıra gibi”nin bazı bölümleri şöyleydi:
‘TSK olarak sessiz kalmamız mümkün değildir’
“23 Ağustos 2001 tarihinde, Kalyon Oteli’nde AKP Genel Başkanı olarak yaptığınız konuşmada, ‘Tecrübelerinden ders çıkarma erdemine sahip insanlar gibi ben de değişmeyi bir erdem sayıyorum’ demiştiniz. Ayrıca, ‘Laikliği demokrasinin gereği olarak görüyoruz...’ söyleminiz ile değiştiğiniz mesajını verdiniz.
“Siz ve partinizin birçok üyesi Milli Görüş ile siyasete başladınız. Nedir bu Milli Görüş? Necmettin Erbakan, 13 Mayıs 1990’da Sivas’ta yaptığı konuşmada, ‘Biz Müslümanız, Kur’anı hakim kılmak isteyene gideceğiz’ ifadesini kullanmıştır. 14 Temmuz 1996 tarihli Milliyet Gazetesi'ndeki söyleşinizde, ‘Refah Partisi’nin referansı İslam’dır. Bize göre demokrasi amaç değil ancak bir araçtır’ diyorsunuz.
Toplumun zihninde, 23 Ağustos 2001’de ifade ettiğiniz değişimin ne derece gerçeği yansıttığını değerlendirmek istiyoruz.
“TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi ‘Silahlı Kuvvetler’in vazifesi; Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır’ hükmünü amirdir.
“T. C. Anayasası’nın 2. maddesi Cumhuriyet’in niteliklerini; ‘Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir’ şeklinde belirlemiştir.
“(...) TSK olarak Cumhuriyet’in temel niteliklerini hedef alan uygulamalara karşı sessiz kalmak mümkün değildir.”
Aytaç Yalman’ın, o toplantıda İlker Başbuğ’un dillendirdiği asker görüşünü öğrenmeleri için okurlarını hiçbir itirazî şerh düşmeden İmaj ve Hakikat’teki ilgili bölüme göndermesi, o konuşmanın sahihliğini bir kez daha teyit ediyor.
Yalman’ın kitabı da gösteriyor ki, İlker Başbuğ’un Başbakan nezdinde inandırıcı olamamasının nedenlerinden bir bölümünü de 2003-2004’te aramak gerekiyor.
http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/erdogan-basbuga-neden-inanmamisti
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025