Alper GÖRMÜŞ
Deniz Feneri soruşturmasının üç savcısının görevden alınmasını tartışıyoruz...
Konuya ilişkin ilk yazımın yayımlandığı 6 eylülde Milliyet gazetesi, savcılardan biri olan Abdulvahap Yaren’in dokuz sayfalık savunmasının, görevden alınma sonucunu doğuran “kapatma” işlemiyle ilgili bölümünü yayımladı... Aynı gün Deniz Feneri soruşturmasının avukatlarından Hakan Yıldız beni arayarak bazı belgeler gönderdi.
İkisi de konuya yeniden eğilmemi gerektirecek öneme sahip gelişmelerdi...
Birazdan sizlerle paylaşacağım bu gelişmeler, benim önceki yazımda dile getirdiğim “geçici” kanaatimi de revize etmemi gerektiriyordu...
Fakat meselenin yeni boyutlarına geçmeden önce, neyi tartıştığımızı ve benim salı günü hangi noktada olduğumu kısaca hatırlatmam gerekiyor...
Üç savcının görevden uzaklaştırılmasıyla sonuçlanan süreç 1 Haziran 2009’da savcılığın mahkemeye başvurup, hakkında soruşturma yürütülen 18 zanlının a) tüm kişisel mal varlıklarına tedbir konulmasını, b) bu kişilerin ortak olduğu şirketlerin taşınmazlarına (da) tedbir konulmasını talep etmesiyle başladı.
Mahkeme birinci talebi kabul etti, fakat ikinci talebi reddetti.
Savcılar, mahkeme kararını tapu kadastro müdürlüklerine göndermek için fotokopiyle çoğaltırken kararın “şirket taşınmazlarına tedbire gerek yoktur” bölümünü kapattılar ve müdürlüklere o haliyle gönderdiler. Bu durumda karar metninde sadece isimleri sayılan 18 kişinin varlıklarına ve şirketlerdeki paylarına tedbir konulması ibaresi yer aldı.
Fakat tapu kadastro müdürlükleri, bundan şirketlerin bütün taşınmazlarına tedbir konulması gerektiği sonucunu çıkardılar ve uygulamayı o yönde yaptılar.
Bunun üzerine soruşturmanın bazı zanlıları “evrakta tahrifat” yaptıkları gerekçesiyle üç savcıyı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) şikâyet ettiler.
Neticeyi biliyorsunuz: HSYK, müfettişlerin raporları doğrultusunda bu iddiayı haklı buldu ve üç savcıyı soruşturmadan uzaklaştırdı.
Ben, salı günü, a) bir bölümü “kapatılmış” da olsa, savcıların tapu kadastro müdürlüklerine gönderdikleri karar metninin, mahkemenin “yalnızca kişilerin varlıklarına tedbir konsun” şeklindeki iradesini yansıttığını ve sadece onu yansıttığını, b) bu durumda savcıların, tapu kadastro müdürlüklerinin şirket varlıklarının tümüne tedbir koyma ihtimallerini akıllarına bile getirmemiş olabileceklerini hatırlatarak şu sonuca varmıştım:
“Neticede, mevcut bilgilerimizle benim geçici kanaatim şöyle oluştu: Savcıların ‘kapatma’ işlemini şirketleri zarara uğratmak amacıyla ve kasıtla yaptıkları iddiası inandırıcı görünmüyor.”
Milliyet’teki haber ve avukat Yıldız’ın iddiaları
Yukarıda dediğim gibi, yazımın çıktığı gün Milliyet’te Türker Karapınar imzasıyla çok önemli bir haber yer aldı. Haberin bir bölümünde, görevden el çektirilen savcılardan biri olan Abdulvahap Yaren’in dokuz sayfalık savunmasının “kapatma” işlemiyle ilgili bölümü yer alıyordu.
Açıkçası bu ifade, benim, savcıların şirketlerin mal varlıklarının tümüne tedbir konulması gibi bir yaklaşımlarının olmadığı; meselenin tapu kadastro müdürlüklerinin “işgüzarca” yorumundan kaynaklandığı şeklindeki değerlendirmemi açık pozisyonda bırakan bir içeriğe sahipti. Şöyle diyordu savcı Abdulvahap Yaren:
“Şirketlere ait taşınmazlara el konulmasını sağlamak için özel bir çaba sarf edilmesine gerek bulunmamaktadır. Mahkemenin kararı zaten tedbir konulmasını sağlamakta olup, kararda bu durum açıkça belirtilmiştir. (...) İlk tedbir kararı, şirket mallarına tedbiri de kapsar. Zaten sermayesi 4-5 bin lira olan ama milyonluk taşınmazları bulunan şirketin birkaç bin liralık hissesine tedbir koymanın da bir anlamı yoktur.”
Yani savcı açıkça, doğrusunun şirket varlıklarına (da) tedbir konması olduğunu ve zaten mahkeme kararının bunu da içerdiğini savunuyor.
Savcı (ya da savcılar) etkili bir tedbirin ancak böyle oluşabileceğine inanabilirler ve bunda haklı da olabilirler, fakat bizi mahkemenin kararının da bu doğrultuda olduğuna inandırmaya çalışırlarken inandırıcı olabilmeleri pek mümkün görünmüyor.
Tabii Savcı Abdulvahap Yaren’in bu savunması, tapu kadastro müdürlüklerinin, mahkemenin kararını o şekilde uygulamalarında savcıların ilave bir çabasının olup olmadığı sorusunu da meşru hale getiriyor.
Buradan, avukat Hakan Yıldız’ın savcıların müdürlükler üzerinde baskı kurarak bu sonuca ulaştıkları yönündeki iddialarına geçebiliriz...
Avukat Yıldız bana gönderdiği mektupta aynen şöyle yazmış:
“1 Haziran (2009) tarihinde tedbir kararı verildikten sonra savcılık aynı gün bir üst yazı ile kararda ismi geçen kişilerin hissedar oldukları şirketlerin isimlerini de belirterek şirketlerin de taşınmazlarına el konulmasını talep ediyor. Bu bilgi sizde eksik. Bunun üzerine tapu idaresi 3 Haziran’da savcılara yazı yazıyor. Yazıda ‘şirketlerin taşınmazlarına da el konulmasını istiyorsunuz ama kararda böyle bir şey yok’ diyor. Bunun üzerine savcılık bu yazıya 4 Eylül’de cevap veriyor. Savcılık yazısında özetle; ‘önceki yazımızda belirtilen şirketlerin de taşınmazlarına tedbir uygulansın’ ifadesi kullanılıyor. Görüldüğü gibi şirketlerin taşınmazlarına tedbir uygulanması tapunun işgüzârlığı değil savcılığın ısrarlı talebi sonucu oluyor.”
Avukat Yıldız bu mektubun ekinde, 4 eylülde savcılıktan tapu kadastroya “03. 06. 2009 gün ve 30889 sayılı yazınız” ilgi notuyla gönderilen bir yazının fotokopisini de göndermiş.
Bu ibare, tapu idaresinin, mahkeme kararı kendisine ulaştıktan (1 Haziran 2009) iki gün sonra savcılığa gerçekten de bir yazı yazıp soru sorduğunu gösteriyor.
Tabii bu belge, avukat Yıldız’ın, savcıların mahkeme kararını bir üst yazıyla müdürlüklere gönderip şirket varlıklarına da tedbir konmasını istedikleri; tapunun da onlara “şirketlerin taşınmazlarına da el konulmasını istiyorsunuz ama kararda böyle bir şey yok” mealinde bir yazı yazdığı yönündeki iddialarını kanıtlamaz... Sadece bu yöndeki şüpheleri ciddiye almamız için ilave bir gerekçe oluşturur.
Zaten ben de Avukat Hakan Yıldız’a, neden bana bunların belgelerini de göndermediğini sordum. Yıldız, bunların kendilerinden ısrarla gizlendiklerini, fakat mutlaka ulaşacaklarını, o zaman kamuoyuyla paylaşacaklarını söyledi.
Dezenformasyon şüphesi
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, NTV’ye verdiği demeçte, savcıların, mahkeme kararının hilafına şirketlerin taşınmazlarına (da) tedbir koydurmak için evrakta tahrifat yaptıklarını (mahkemenin ret kararının üzerini kapattıklarını), bunu gizlemek için de basında bazı dezenformasyonlara başvurulduğunu söyledi.
Doğrusu, Savcı Yaren’in savunmasını okuduktan sonra, basında günlerdir yer alan ve benim de kullandığım, “savcılar, tapu müdürlüklerinin uygulamasını yanlış buluyorlardı, hatta itiraz etmeleri için avukatlara telkinde bulunuyorlardı” şeklindeki haberlerin dezenformasyon olma ihtimali bana epeyce yüksek görünmeye başladı; hele ki Avukat Yıldız’ın gönderdiği, itiraza savcıların verdiği cevabı gösteren belgeyi gördükten sonra... Şöyle ki:
Avukatlar, uzun bir süre bekledikten sonra nihayet 29 Eylül 2010’da bir dilekçeyle savcılığa başvurup, şirket taşınmazları üzerindeki tedbirin kaldırılmasını talep ediyorlar.
Üç savcının imzasını taşıyan 5 Ekim 2010 tarihli cevapta ise açıkça “dilekçenizde belirtilen tüzel kişilere ait taşınmazlar üzerindeki tedbirin kaldırılması talebinin yerinde görülmediği” belirtiliyor.
Bu yeni bilgilerle ben de yeni bir “geçici kanaat” oluşturdum... İfade ederek bitiriyorum:
Savcılar, ister “kapatılmış” ister “kapatılmamış” versiyonu söz konusu olsun, mahkeme kararının zaten “şirket taşınmazlarına tedbiri” de içerdiğini gösteremezlerse (ki benim dil duygum bunun imkânsız olduğunu söylüyor), onların mahkemenin iradesinin dışında, başka bir iradeyi tesis etmek için çaba sarf ettiklerini kabul etmemiz gerekiyor.
Hukukçu değilim, olan bitenin “evrakta tahrifat” anlamına gelip gelmediğini; keza yapılan işlemin “görevden uzaklaştırma” gibi ağır bir yaptırımı gerektirip gerektirmediğini bilemem. Fakat bir gazeteci olarak savcıların benim gözümdeki pozisyonlarının birkaç gün öncesine nazaran daha farklı olduğunu söyleyebilirim.
Kesin bir kanaate ulaşmak için daha fazla bilgiye ihtiyacımız var.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025