Bekir AĞIRDIR
Seçim kanununda yapılan son değişiklikler, hep seçim barajı ve ittifakların milletvekili hesaplama yöntemindeki değişiklik üzerinden tartışıldı. Halbuki daha önemli bir başka değişiklik daha yapıldı.
Değişiklik yasasının 11’inci maddesine göre, 298 sayılı seçim kanununda seçim sürecinde başbakan ve bakanların bazı faaliyetlerine dair kısıtlar tanımlanıyordu. Örneğin seçim sürecinde kamu kaynaklarının, memurların, araçların, imkanların kullanımı başbakan ve bakanlara yasaklanırken şimdi bu ve benzer kısıtlardan cumhurbaşkanı muaf. Yani cumhurbaşkanı seçim gezilerinden seçim konuşmalarına her şeyi kamu kaynaklarını kullanarak yapabilecek. Seçim sürecinde de istediği atamaları, görevlendirmeleri seçime dönük olarak kısıtlama olmaksızın yapmaya devam edebilecek. Yine cumhurbaşkanı sıfatıyla her gün tüm TV kanallarında saatlerce konuşabilecek, mitingleri yayınlanabilecek
Cumhurbaşkanının kendisinin de adayı olduğu seçimi tüm cumhurbaşkanlığı gücü ve yetkileriyle, en son mühürsüz oyları açık yasa maddesine karşın geçerli sayan YSK eliyle yöneteceğini ve seçim sürecinde özel hiçbir kısıta tabi olmayan kampanyanın nasıl olabileceğini tahmin edebiliriz.
Dezenformasyon yasası yolda
Şimdi bir başka yasa değişikliği hazırlığı var. İlk olarak mayıs ayında Meclis’e gelen, “dezenformasyon yasası” olarak adlandırılan ve temelde basın ve sosyal medya kısıt ve denetimini artıran teklif muhtemelen ekim ayında yasalaşacak. Aslında halihazırda yanlış ve çarpıtma haberlere dair bir yasal düzenleme var ama sorun bu değil. 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun 2007’de çıkarılmış ama 15 yılda 18 defa değiştirilmiş. O nedenle amaç düzenleme değil, daha fazla denetim ve sansür kurallarını geliştirmek. Çünkü yeni teklif bilgi ve haberin yayılmasından da öte doğrudan üretilmesini kısıtlamayı hedefliyor. Bilgi ve haberin yanlış, kasıtlı, kötücül amaçlı olup olmadığına karar verecek olan yargıçların son dönemdeki kararlarına bakarak önümüzdeki süreç denetimin nasıl, hangi ölçülere göre olacağını da öngörmek mümkün. Son günlerdeki AK Parti Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban’ın boşanması, SPK Başkanı abisi Ali Fuat Taşkesenlioğlu’nun merkezinde olduğu borsa vurgunu haberlerine dair getirilen kısıtlamalara bakmak, neler olacağını öngörebilmek için yeterli.
Şu andaki yasa ile bile nelerin, nasıl kısıtlandığına dair en açıklayıcı raporlamaları İfade Özgürlüğü Derneği yapıyor. Derneğin 16 Ağustos 2021 tarihinde yayınlanan “Fahrenheit 5651: Sansürün Yakıcı Etkisi” raporuna göre 2020 sonu itibarı ile 150.000 URL adresine, 7.500 Twitter hesabına, 50 bin tweet'e, 12 bin YouTube videosuna, 8 bin Facebook içeriğine ve 6 bin 800 Instagram içeriğine de 5651 sayılı Kanun ve diğer hükümlere istinaden erişim engellenmiş. Yine İfade Özgürlüğü Derneği’nin EngelliWeb projesi kapsamında 2020 yılı içinde tespit edildiği kadarıyla Türkiye’den toplam 58.809 alan adı erişime engellenmiş.
Bu sayılar iki yıl öncenin sayıları diyebilirsiniz belki ama yalnızca geçtiğimiz ağustos ayında 29 habere erişim engeli getirilmiş. Bu haberlerin arasında, “iktidara yakın isimlerin yöneticisi olduğu vakfa vergi muafiyeti verilmesi”, “Mersin’de AKP’li meclis üyesine ait iş yerlerinin kaçak su kullandığı iddiası”, “Gümrük Müdürlüğü rüşvet ve kaçakçılık operasyonu haberleri”, “AKP’li siyasetçi ve bürokratların Borsa İstanbul’da spekülatif işlem yaptıkları iddiaları”, “Oteller zinciri bulunan Kültür ve Turizm Bakanı hakkındaki haberler”, “Sedat Peker’in iddiaları sonrası savunma sanayisi ile ilgili yapılan haberler” de var.
Bunlar yetmiyor ki şimdi yeni yasa teklifi ile sansür konusunda bir adım daha ileriye gidiliyor. Önder Algedik’in Gazete Duvar’daki analizine göre, “teklif geçerse bu sefer halktan yana, kamusal bir sorumluluk duyan kişiler bertaraf edilecek, bilginin üretiminde de tekel oluşacak. Bu düzenleme ile TÜİK’ten farklı bilgiler üreten ENAG’a müdahale edilebilecek, elektrik faturalarını sorgulayan kişilerin bilgi üretmesi, belki, zorlaştırılacak.”
Muhalefet ne yapacak?
Tüm yaşananlar ve iktidar kanadından yapılan açıklamalardan seçim sürecinde siyasi alanı olabildiğince daraltma çabalarının yoğunlaşacağı anlaşılıyor. Seçmenin seçim sürecindeki kanaatini ve tercihini oluşturacağı haber ve bilgiye ulaşım imkanlarının da sınırlanması hedefleniyor. Bir bakıma seçmenin karanlıkta tercihini oluşturması arzulanıyor.
Şimdiye dek yaşadıklarımıza, iktidarın arzu ve davranış tarzına bakılınca yaşananlar sürpriz değil. O nedenle asıl muhalefetin ne yapacağı, muhalefetin bu karartmayı nasıl aşacağı önemli.
Muhalefet birçok konuda iktidarın sınırladığı zihni ve siyasi çerçevede düşünerek, sözde risklerden, provokasyonlardan korunduğunu düşünüyor. Örneğin güvenlik konusuna iktidarla aynı zihin haritasıyla bakarak güvenliği sınır güvenliği tanımına sıkıştırdığı için tezkerelere onay veriyor. Yine iktidarın çizdiği sınırlar içinden baktığı için HDP ile beraber misiniz değil misiniz sorusunda savunma hattından çıkamıyor. Demiyor, diyemiyor ki “anayasa ve yasalara uygun kurulmuş, var olmuş, seçimlere katılmış, oy almış, mecliste başkan vekilliği olan, Davutoğlu’nun seçim hükümetine yasalara göre bakan vermiş bir parti ile siyasi ilişkimin sınırlarını sen sorgulayamazsın”.
Seçim sürecinde muhalefet karartmayı aşmak istiyorsa karanlık siyasete teslim olmamak, iktidarın tarzını kopyalamamak, iktidarın çizdiği zihni sınırları aşmak zorunda.
Karanlığı, karmaşıklığı yalnızca iktidar manipüle ediyor sanmak da bir başka hata. Bugün geldiğimiz noktada, küresel, bölgesel, ulusal birçok kötücül amaçlı organizasyonun gazına gelmemek, toplumun hakikatle ilişkisini daha da bozacak siyasi komplo söylemlerinden uzak durmak gerekiyor. Örneğin ifşa etmek ya da itiraf etmek gibi görünen ya da müthiş hafiyelik örneği gibi kamuoyuna sunulan açıklamaların, söylemlerin her birinin doğruluğunu sade yurttaş yapamayabilir. Ama kurumsal kapasiteleri olan partiler bu söylemlerin doğruluğunu, kaynağının güvenilirliğini teyit etmeden esas alan açıklamalarıyla seçmeni ikna edeceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar.
Muhalefetin başarması gereken karanlık siyasete teslim olmak değil, karanlıkta siyasetin yolunu, yöntemini bulmak olmalı.
Örneğin ekonomik krizden çıkış için muhalefet parti ve sözcülerinin söylemlerinden meselenin teknokratik bir mesele olarak ele alındığı izlenimi çıkıyor. Halbuki ekonomik her karar ve dayandığı hedefler, tercihler sonuna kadar siyasi bir mesele. Ekonomik kararların teknokratik tercihler değil siyasi tercihler olduğu, kimin fedakarlık yapacağı, kimin ne kazanacağını topluma anlatmadan çözüleceğini topluma açıkça anlatmak gerekiyor. Hele meselenin ne denli zor olduğunu anlatmak yerine üç bürokratik atamayla halledileceği anlatısının ürettiği algı muhalefete güven oluşturmaya değil aksine tereddüt üretiyor.
Bir başka örnek, tüm araştırmalar gösteriyor ki toplumun tüm kesim ve kimliklerinin ortaklaştığı alan iklim değişikliği ve çevre meselelerinin ürettiği riskler. Muhalefet partilerinin ne küresel ne yerel yeşil hareketle, arayış ve tartışmalarla ilişkileri yok, bilgileri ve politikaları da.
Dünya müthiş karmaşık ve belirsizlik vaat eden bir enerji krizi yaşıyor. Türkiye bu krizin en çok etkilendiği ülkelerden birisi. Ama muhalefet partileri enerji krizini yalnızca evlere gelen yüksek faturalardan ibaret sanıyor.
Bir yandan küresel, bölgesel, siyasal ve ekonomik yeniden bölüşüm kavgasının dinamiklerini, Türkiye için bu süreç ve dinamiklerin ürettiği risk ve fırsatları dikkate almayan bir siyaset, diğer yandan iktidarın çizdiği zihin haritasından çıkamamak. Bir yandan teknolojik sıçramanın ürettiği sonuçları, toplumdaki değişimi, ihtiyaç ve taleplerdeki değişimi anlamayı ve cevap üretmeyi dert etmeyen siyaset, diğer yandan ekonomik krizin iktidarı götüreceğini yeterli görmenin tembelliğine sığınmak. Bunlar geleneksel siyaset tarzına sıkışmış partilerin ideolojik olarak da zayıf olduklarını gösteriyor.
Karanlıkta siyasetin yeni yol ve yöntemlerini bulmanın ön koşullarından birisi iktidarın çizdiği siyasi zihin haritasının dışından düşünmek. Bir diğeri ise siyasete güveni inşa etmek. “Oyunuzu bize verin, ben çözerim” siyaseti yetmiyor, yetmeyecek. Ortak adayın seçilirse yetkileri paylaşacağı, muhalefetin güncelin yönetiminde de ortaklaşacağı vaadi henüz yeterince ilgi uyandırmıyor. Toplumun çözümün bir parçası olacağı, siyasetin bunun için var olduğu, bu nedenle siyasi zeminin önce demokratikleştirileceği anlatılmak zorunda.
Böyle bir zihin haritasıyla yaklaşılmadığı için örneğin altılı masanın 12 Şubat ve 28 Şubat mutabakatları toplumsallaşamıyor. Toplum o ilke ve hedeflerin vaadinin ne olduğunu her gün ve her fırsatta duymuyor, iktidardan şikayeti duyuyor. Onu da duymaya ihtiyacı yok zaten, yaşıyor ve biliyor.
İşin özü, muhalefetin sözü ele geçirmesi gerekiyor ama önce “hangi söz” sorusuna cevap üretmesi gerekiyor.
Konfüçyüs’ün olduğunu okuduğum bir sözü var: “Hiçbir şey karanlık bir odada siyah bir kedi aramak kadar zor değildir. Hele odada siyah bir kedi yoksa…”
Muhalefet önce karanlık odada karanlığa yaslanmayan siyaseti, karanlıkta siyaset yapmanın yol ve yöntemlerini üretmek zorunda. Sonra da odadaki siyah kedinin ya da hayaletlerin peşinde olmaktan vazgeçip, sözü ele geçirmek zorunda. Birilerinden, bir şeylerden kurtulmak anlatısı “o söz” olarak yeterli olmayabilir. O söz umudu, ortak yaşama iradesini, geleceğe güveni yükseltecek yeni bir ortak ufuk anlatısı olabilir.
Bekir Ağırdır'ın bu yazısı, Oksijen gazetesinden alındı
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
6.10.2025
29.09.2025
8.09.2025
1.09.2025
25.08.2025
18.08.2025
11.08.2025