Bekir AĞIRDIR
Fransa genel seçimleri de yapıldı ve beklendiği gibi aşırı sağcı, daha açık yazalım faşist parti birinci oldu. 2024 yılı başlarken bu yıl dünyanın yarısında seçimler yapılacağını ve bu seçimlerin sonuçlarının küresel ara buzul dönem için tamam mı devam mı sorusunun cevabını vereceğini not etmiştik. Şu ana kadar seçimlerin üçte ikisi gerçekleşti.
Hemen hemen tüm ülkelerde aşırı sağ veya sağ partilerin hakimiyeti sürüyor. Hiçbir ülkenin seçimlerinde küresel krizler yumağının çözümüne dair bir vizyon duymadığımız gibi popülist, otoriter eğilimlerin yükselmeye devam ettiğini görüyoruz. Genel küresel siyasi gidişat bakımından iki siyasi özelliğiyle Türkiye yine bir vaka analiz laboratuvarı gibi özgün bir örnek oluşturdu.
Birincisi 22 yıllık bir iktidara, keskin toplumsal ve siyasal kutuplaşmalara, kimliklere sıkışmalara, demokratik olmayan seçim sürecine karşın muhalefet, sosyal demokrat bir parti, zorlama ve kurumsal ittifaklar oluşturmadan yerel seçimleri kazandı. Bu başarı nasıl, neden olduğundan, CHP ve adayları analizinden öte kendi başına özellikle Avrupa için dikkate değer bir örnek oldu.
İkincisi de iktidarın seçim sonuçlarına dair tutum ve davranışıydı bana göre. Yıllarca muhaliflerin önemli bir kısmı iktidarın sandık hileleriyle seçimleri hep kazanacakları, kaybetseler de iktidarı devretmeyecekleri kabulüne yaslandı. Türkiye siyasi kültürünün tüm eksikli, sorunlu yanlarına karşın toplumun oylarıyla iktidar değiştirme deneyimi, kazanımı, darbeci de olsa sandıktan kaçamadığı gerçeğinin önemi ıskalandı. İktidar seçimi kazanmak için tüm süreçleri, kaynakları, devlet gücünü kullandı, seçim süreci demokratik biçimde yürümedi. Yine de ülkenin darbeci generalleri dahil tüm otokratları meşruiyetlerini seçimlerden aldılar. İktidar da yaptıklarına 22 yıl boyunca tüm seçimleri kazanarak toplumsal meşruiyet kazandırdı. Seçim sonucunu kabul etmeyerek zorlamanın ne türden bir toplumsal tepkiye neden olduğunu 2019 İstanbul yerel seçimlerini iptale zorladığında yaşadı.
Türkiye seçmeni ilginç bir örnek oluşturdu
Seçmenin çok büyük çoğunluğu her seçimde olduğu gibi yine sandığa gitti, tercihine sahip çıktı. Seçim geceleri sonuçlar belli olduktan sonra, tüm saçma sapan komplo teorilerine ve öngörülerine karşın kaybeden iktidar da kazananlar da toplum da oldukça soğukkanlı ve sakin kaldı. Bu bakımdan Türkiye seçmeni de siyaseti de yine ilginç bir örnek oluşturdu.
Türkiye yerel seçim sonuçlarının dünyadaki 2024 yılı seçimlerine kıyasla oluşturduğu örneğin daha önemli bir yanı vardı. Tüm teori, öngörü, komplo teorilerine karşın görüldü ki popülist, otoriter bir iktidar tüm devlet ve medya gücüne karşın seçimlerde kaybedebilir.
31 Mart’a geri dönme sebebim, bu yazıyı Samos’ta Symi 2024 Sempozyumu'ndan yazıyor olmam. Bu yıl 26’ncısı yapılan Papandreu Vakfı’nın düzenlediği Symi Sempozyumu’nun konusu “demokrasi krizi.” Rusya’dan Brezilya’ya, Macaristan’dan Suriye’ye farklı ülkelerden, farklı disiplinlerden 80 siyasetçi, sivil toplumcu ve entelektüel beş gün boyunca dünyanın gidişatını ve demokrasi idealinin nasıl yeniden güçlendirilebileceğini tartıştı.
Birbirlerinden öğrenip birbirlerini besliyorlar
Tüm örnekleri dinlediğinizde ve ülkelerin özgün geçmiş, karakter ve meselelerini dikkate alsak da ortak bir zihni ve yapısal sorun olduğu ortaya çıkıyor. Aşırı sağ veya sol, popülist ve otoriter siyasetçiler ve hareketler görünür yüzeyde şoven, milliyetçi duygularla birbirleriyle kavga ediyor görünseler de birbirlerinden öğreniyorlar, kopya ediyorlar, birbirlerini besliyorlar. Tüm ülkelerde ötekileştirici, şoven, nefret söylemi korku politikalarından besleniyor. Hepsi muhalefeti ötekileştiriyor, itibarsızlaştırıyor ve giderek düşmanlaştırıyor. Ellerindeki yasama ve yürütme gücüyle de muhalif söylem, hareket, hak arama ve protesto eylemleri yasalarla da yasaklanır, cezalandırılır zemin oluşturuluyor.
Sonuçta demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne inanç gibi hala insanlığı tanımlayabilen elimizdeki en güzel üç ideal katlediliyor. Hala bu üç ideali aşan bir başka hikaye insanlığın elinde olmadığı için de her otokrat hareket ve lider en demokratın kendisi olduğunu iddia edebiliyor.
Bir başka ortaklık, neredeyse hepsi kendileri veya etraflarının atfettiği biçimde yeryüzünde tanrının eli ya da temsilcisi gibi bir vehimle düşünüyor ve hareket ediyor. İktidarlarına bir kutsallık ve buradan da vazgeçilmezlik, yenilmezlik yükleniliyor.
Başkaca birçok analiz, gözlem, kavramsallaştırma mümkün. Fakat şu sorunun cevabı önemli, günümüzdeki otokratların Mısır’da Sisi gibi birkaçı hariç toplumsal rıza ile iktidara geliyorlar. II. Dünya Savaşı sonrası dönemde bir süre yaygın olan askeri darbecilik eskisi kadar yaygın değil. Şimdi popülist karakterler sayesinde seçim kazanıyorlar. Putin de Netanyahu da Le Pen ve Meloni de seçim kazanarak iktidara geliyor, seçim kazanarak iktidarlarını sürdürüyorlar.
Günümüzün otokrat iktidarlarının ortak özelliklerinden birisi toplumsal rızaya dayanmaları. Toplumsal rıza ile seçim kazanarak iktidara geliyorlar, sanayi toplumunun ulus devlet modelinin tüm araçlarını daha da güçlendirerek kullanıyorlar. Ve giderek de kalıcılaşıyorlar ya da Batı Avrupa ülkelerinde görüldüğü gibi son yüzyılın yaşanmış tüm metanetlerine karşın hala yükseliyorlar.
Bu tespit, iki noktaya odaklanmayı gerektiriyor. Birinci olarak toplumsal rıza nasıl üretiliyor sorusunun peşine düşmek gerekiyor. Toplumlar, bireyler ne yaşıyorlar, hangi duygularla hareket ediyorlar, neden umut değil korku baskın düşünüyorlar ve benzeri sorulara cevap aramak gerekiyor. Dolayısıyla nasıl oluyor da ‘adalet, özgürlük, eşitlik’ arayışı değil de korku, nefret, ötekileştirme duygu ve söylemleri daha çok oy alıyor? Nasıl oluyor da yaptıkları görülmüş, keyfilik, otokratlık, kayırmacılık, şovenlik politikaları ortaya çıktığında bile ikinci, hatta üçüncü dönemleri için de oy almaya devam edebiliyorlar?
Çözüm uluslararası yapılarda değil devlette
İkinci nokta olarak ise ulus devlet modelini tartışmak, yeniden düşünmek gerekiyor. Tüm krizlerine, git-gellerine karşın hala meselelerin çözümü için insanlığın geliştirdiği en etkin model devlet aygıtı. Gazze meselesinde ve benzeri tüm örneklerde gördük, Birleşmiş Milletler diye bir örgütün adı var kendi yok. Avrupa Birliği kendisi krizde, ne Bosna’da Müslümanlar katledilirken ne Akdeniz’de insanlar her gün boğulurken etkin değil seyirci. NATO ne işe yarıyor belli değil. Pandemide Dünya Sağlık Örgütü’nün etkisizliğini, kadın cinayetlerinde İstanbul Sözleşmesi’nin yetmezliğini, çevre felaketlerinde Paris Antlaşması’nın bahsinin geçmediğini görüyoruz. Küresel meseleler var ama insanlığın elinde etkin bir küresel araç, kurum ve kurallar yok. Olabilen, yazılabilen bazı kural ve standartların da hiçbir uygulanma gücü, oluşturulan kurumların uygulatma kapasitesi, kaynağı ve gücü yok.
Elimizde hala meselelere karşı en etkin mekanizma devlet. Fakat hangi devlet, nasıl bir devlet? Teknolojik sıçrama ve küreselleşme süreciyle beraber ulus devletlerin etkinliğinin ve rollerinin bir kısmı ulus ötesi kurumlara, bir kısmı yerellere doğru kayacak ve devlet yeniden yapılanacak beklentisi güçlüydü. Fakat 11 Eylül 2001 terör saldırılarından itibaren değişen ve güçlenen güvenlik arayışı devletlerin rolünü güçlendirdi. Seksenli yıllardan itibaren sağlık, eğitim, sosyal güvenliğin devletlerin sorumluluğundan özel şirketlere geçişinin ardından sosyal devlet rolleri piyasaya bırakılmış, tüm odağı güvenlik olan yeni bir devlet modeli oluştu.
Doğu bloku çöküp Sovyetler Birliği dağılınca varsayılan tarihin sonu gelmediği gibi tek kutuplu bir dünyanın da mümkün olmadığı görüldü. Yeni ve güvenlikçi kası güçlü yeni devlet modelinin ürettiği yeni dünya okuması, anlamlandırması yeni bir küresel bölüşüm kavgası başlattı. Siyasi egemenlik alanı bölüşümü, ekonomik egemenlik alanı bölüşümü ve kültürel gerilim gibi üç katmanlı küresel bölüşüm kavgası bölgesel savaşlara doğru evrildi.
Sosyal devlet kasları neredeyse yok olmuş fakat güvenlik kasları son derece güçlenmiş ulus devlet modeli hayata yeniden ve daha güçlü biçimde egemen oldu.
Teknolojik sıçramayla değişen gündelik hayat ritmi, göç ve metropolleşme süreci teknolojik sıçramayla da kuvvetlenince değişen toplumsal dokular ve bireysel hayatlar, tüm bu büyük-çoklu değişim dinamiği endişe ve kaygıyı üretti. Hayatın her alanındaki çoklu değişim, dönüşüm dinamiği insanları afallattı. Küresel bölüşüm gerilimleri risk algısını büyüttü. Sınırlar kalkıyor derken sınırlara fiili duvar inşaatları dönemi başladı. Toplumlar eskisinden de daha güçlü biçimde yeni devlete sığındılar, yalnızca güvenliği değil hayatın diğer alanlarını da devlete devretmeye hazır hale geldiler.
Öte yandan bu ulus devlete geri dönüş sosyal devlete geri dönüşü de üretmedi. Örgütsüz, korumasız, özgüvensiz bireyler, toplumların geçim, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik meseleleri serbest piyasaya bırakıldı.
Yerkürenin ritim değişikliğiyle yapısal krize giren sanayi toplumunun ekonomik modeli, güncel ve finansal hamlelerle krizi atlatabileceğini düşündüğü için de yeni ulus devlet modeline omuz verdi.
Hikaye elbette bu kadar basit ve şematik değilse de sonuçta bugün yaşadığımız çoklu ve sürekli krizler yumağı, ekonomik modelinden devlet ve demokrasi anlayışına kadar sanayi toplumunun krizi.
Gücü bir kez ele alınca krizi manipüle ediyorlar
Popülist liderler ve hareketler bu krizleri anlatıyorlar seçmenlerine. Seçmenlerin geçim, eğitim, sağlık, barınma ve güvenlik ihtiyaçları ve şikayetleri üzerinden yükseliyorlar. Çözümden çok itirazı örgütlüyorlar. Sistemin krizinden besleniyorlar. Popülist söylem bu itirazlardan şekilleniyor. Ama tüm bu söylemleri bir vizyon üzerinden değil çoklu ve süreli krizler yumağının ürettiği krizler yumağının ürettiği korkular üzerinden geliştiriyorlar. Sanayi toplumunun standarda ve ölçeğe dayalı üretim modelinin krizlerini kullanarak tekellerin, sermayenin desteğini alıyorlar. Bir kez iktidara ulaştıklarında, yeni devletin olağanüstü gücünü kullanarak değişimi değil krizleri manipüle etmeye başlıyorlar.
Serbest pazar görünümlü ekonomik model şimdi bir avuç endüstriyel, finansal ve teknolojik tekelin denetimine geçmiş durumda. Ulus devletler güvenlik esaslı bir zihniyete teslim olmuş durumda. Değişen yerkürenin ritminin de zorlamasıyla ekonomik model çökmüş, teknolojik sıçrama nedeniyle iş, ilişki biçimleri dahil tüm kurum ve kurallar krize girmiş, toplumlar da korkuya teslim olmuş durumda. Yeni bir vizyon olmayınca da değişerek krizi aşmak yerine korunanlara, güçlü devlet söylemine teslim olunmuş durumda.
Sosyal devleti yeni bir anlayışla kurgulamadan, devleti demokratikleştirmeden, denge denetleme mekanizmaları, şeffaflığı, hesap verebilirliği hayata geçirmeden yani iktidar gücünü demokratikleştirmeden popülist iktidarlardan kurtulabilmek mümkün değil. Sistemin krizi yoksulluğu, adaletsizliği çoğaltıyor, kalıcılaştırıyor, eşitsizlik, yoksulluk popülist söylemi besliyor, popülist söylem toplumsal rıza üretiyor, krizler yumağı popülist iktidarlara otokrasi fırsatı üretiyor gibi bir sarmalın içindeyiz sanki.
Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü için daha ileride bir vizyonu olmayan, devleti demokratikleştirerek yeniden yapılandırma iddiası olmayan, toplumsal rızaya dayanmayan siyasi projelerle bu krizler yumağından çıkabilmek mümkün değil. Bunun için de yeni bir siyaset anlayışı, örgütlenmesi, liderliği ve örgütlenmesi gerekiyor. Yeni siyaset için de geçmişe değil geleceğe dair bir hikâye gerekiyor.
Bekir Ağırdır'ın bu yazısı, Oksijen gazetesinden alındı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları














































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
6.10.2025
29.09.2025
8.09.2025
1.09.2025
25.08.2025
18.08.2025
11.08.2025