Bekir AĞIRDIR
Neredeyse iki yüz yıllık tartışmalarımızdan birisi de, Türkiye’nin yönünün Batı mı Doğu mu olduğu ya da olması gerektiği meselesi. Ülke siyasetini de aydınların tartışmalarını da pozisyonları, temel tercihleri de şekillendiren akslardan birisi, belki de birincisi.
Acaba meseleyi Batı-Doğu ekseninde bir tercih belirlemek üzerine yürüyen bir tartışmadan çıkarıp başka bir yerden, örneğin insanlığın, medeniyetin, hayat biçiminin aktığı genel gidişattan ve bu gidişat içinde ülke nerede durmalı, neyi hedeflemeli üzerinden yürütsek daha kolay bir uzlaşma ve hedef birliği sağlayabilir miyiz?
Feodal dönemin ya da tarım toplumunun yaşam biçimi endüstriyel üretimle beraber değişmeye başladı. Kırlardan kentlere göçle tarım toplumunun gündelik yaşam ritmi, zihniyeti, kurumları, kuralları değişti. Giderek tarım toplumuna göre biçimlenmiş devlet ve yönetim biçimleri, imparatorluklar, krallıklar, padişahlıklar, hayatı ve meseleleri yönetmeye yetmemeye başladı. Geleneksel tanımıyla üretim biçimi hayatın tüm alanlarını yeniden şekillenmeye zorladı. Pozitif hukuk, laiklik, eğitim sistemi sanayi toplumuna göre yeniden yapılandı.
Endüstriyel üretimin ve sanayi toplumunun temel kabulü standardizasyon ve ölçek. Üretimin iki temel hedefi var. Birincisi ürünü ve hizmeti en küçük tanımlanabilir parçalara ayırmak ve standart hale getirmek. Montaj hatları kurgulamak da bu çabanın sonucu. İkincisi de standart hale getirilmiş ürün ve hizmeti üretilebilir en yüksek miktarlarda üretmek ve tüketmek. Kar maksimizasyonu ve sermaye birikimine, ‘en düşük maliyetle en yüksek kar’ hedefine, ölçeği büyüterek ulaşmak. Bu kabulün sonucu olarak da dünyanın neresinde olursanız olun aynı bardağı, tabağı kullanmak, aynı markaların aynı renk ve biçimlerinde kurgulanmış lokantalarında aynı yemekleri yemek, aynı renk ve biçimdeki gömlekleri giymek makbul ve temel hedef oldu.
Giderek ürün ve hizmetlerdeki standartlaşma bireyin, yurttaşın davranışlarında da standartlaşmaya kadar uzandı.
Bunun sonucu olarak devlet, hukuk, eğitim de standartlaştı. İmparatorluklar, padişahlıkların yerini ulus devletler aldı.
Sanayi toplumuyla beraber zihniyeti, kurumları, kurallarıyla yeni bir hayat biçimi, kültür, medeniyet oluştu. Sanayi toplumu olabilme sürecinin iki katmanı her ülke ve toplum için hedef haline geldi; ekonomik kalkınma ve toplumsal modernizasyon.
İster endüstriyel üretimin başlangıcını ister Fransız İhtilali’ni milat kabul edelim, son iki yüzyıl sanayi toplumu olabilme hayalleri ve hedefiyle geçti.
Hedef tartışması
Osmanlı’nın son yüzyılında başlayan, Atatürk’ün önderliğinde Cumhuriyet’le beraber sıçramaya dönüşen ekonomik kalkınma ve toplumsal modernleşme hedefi de buydu zaten. Osmanlı’nın kalkınma arayışları Cumhuriyet’le beraber Türkiye’nin kapsamlı ve bütünleşik bir “muasır medeniyete” ulaşma hedefine dönüştü. Yüz yıl önce ülkenin önünde örnek alabileceği, kopyalayabileceği muasır medeniyetin kurumları, kuralları, başarı hikayeleri vardı.
Bu hedeften bakılınca yöntemlere, politikalara, süreçlere dair farklılıklar, gerilimler, tartışmalar olsa da hedef tartışması olmadı ülke siyasetinde. Toplumun çok büyük kesimleri de “muasır medeniyete” ulaşma hayalini, iddiasını benimsedi. Bugün geldiğimiz noktada sanayi toplumu olma yolculuğu, kalkınma ve modernleşme süreçlerinde Türkiye’nin başardıkları var, başaramadıkları var.
Tüm eksikliklerine, sorunlarına karşın ve kim ne derse desin, toplumun tercihi hala muasır medeniyet olarak kabul ettiği hayat biçimi, bilime dayalı hukuk, eğitim, laiklik. Hangi araştırmayı yaparsak yapalım, “Türkiye kurumları, kuralları, hayat biçimi bakımından hangi ülkelere benzesin” diye sorsanız, ya da “Hangi ülkede yaşamak istersiniz” diye sorsanız her on kişiden yedisi bir Avrupa ve Batı ülkesi söyler. Geri kalanları da bir Doğu ülkesi söyleyenler değil, “Biz bize benzeriz” diyenler, “Bu ülkeden başka yerde yaşamam“ diyenlerdir. Toplumun çok büyük kesimlerinin hayallerinde hiçbir zaman diğer Müslüman ülkelere benzemek, bir Doğu ülkesine benzemek ya da bir başka medeniyet tanımı yapmak yer almamış.
Sürdürülebilme krizi
Öte yandan kültürel kimliklerine sahip çıkmak, inancını, geleneklerini yaşatmak, bu hasletleriyle beraber muasır medeniyetin içinde olmak arzusu, ihtiyacı ve talebinden de vazgeçmemiş. Türkiye toplumu için şu karakteristiğin geçerli olduğunu söyleyebiliriz: Bu memleketin insanlarının muasır medeniyetten beklentileri ekonomik, muasır medeniyet kaynaklı kaygıları kültürel, muasır medeniyete dair duyguları ise siyasi.
Herkes ekonomik kalkınma ve refaha ulaşmanın, adil gelir dağılımı ve adil bir hayatın kurumlar ve kurallarla mümkün olabildiğini biliyor. Ama çoğunluğunun ahlaki kodlamalarla kültürel kimliklerinden kaynaklanan tereddütleri, kaygıları var. Öte yandan muasır medeniyet içinde olduğunu kabul ettiği ülke siyasetçilerinin Türkiye’ye, Türkiye’nin çıkarlarına, kültürel değerlerine, inancına dair söylemlerindeki tını ve ton da gündelik hayattaki muasır medeniyete dair algıları ve duyguları etkiliyor.
Fakat bugün muasır medeniyetin kendisi de Türkiye de krizler yumağı içinde. Endüstriyel üretim modeli, ekonomik kalkınma yol ve yöntemleri teknolojik sıçrama ve insanın/toplumun değişmesi nedeniyle sürdürülebilme krizi yaşıyor. Yanı sıra yoksulluk ve adaletsizlik, gelir dağılımındaki bozulma derinleşiyor. Sanayi toplumunun küresel kurumları ve politikaları yetersizlikleri nedeniyle çökmüş durumda. Tektipliliğe dayalı ulus devlet modeli meseleleri yönetmeye yetmiyor ama hala da ulus devlet modelinden daha etkin bir yönetim modeli geliştirilebilmiş değil. Her gün insan hakları kavramının içi boşaltılıyor. Özünde standardizasyona, ölçeğe, tektipliliğe dayalı kalkınma ve modernleşme projesi hayatın çokluğunu, çeşitliliğini kapsayamıyor.
Esas itibarıyla muasır medeniyetin mimarı ve örneği Batı bugün, ahlaki, siyasi, ekonomik olarak tüm altyapısı, üstyapısı, zihniyeti, kurumları, kurallarıyla tökezliyor. Öte yandan hala sanayi toplumu olabilme yolculuğunda oldukça derin meseleleri olan Doğu, muasır medeniyeti aşacak bir hikâyeye de sahip değil. Bugünün çeşitliliğine ve çokluğunu cevap verecek biçimde insan hakları kavramını ve iddiasını daha kapsayıcı bir biçimde örneğin “onurlu yaşam hakkına” çevirecek, temsili demokrasinin krizini otoriterliğe dönüş yerine “katılımcı demokrasiye” dönüştürecek, ekonomik büyümeyi “adil ve sürdürülebilir refah” hedefine yükseltecek yeni bir iddia hatta arayış da yok Doğu’da. Aksine ekonomik bakımdan büyümüş olsalar bile neredeyse tümünde hala keyfilik, otoriterlik, adaletsizlik, yoksulluk baskın bir hayat var.
Sanayi toplumu sonrasına ya da bilgi toplumuna dair yeni bir hikâye, ütopya yok elimizde. Yeni çağın hikayesinin, ütopyasını, iddiasını inşa edebilmek yerine krizler yumağı içinde, özgün bir ara dönem olarak, temsili demokrasinin krizinden beslenen popülizm ve otoriterliğin yükseldiği, küresel siyasi ve ekonomik egemenlik gerilimlerinin neredeyse sıcak savaşlara doğru evrildiği, küresel kültürel gerilimin Haçlı Savaşları’na benzerliğe meylettiği bir dönemden geçiyoruz.
O zaman soru şu; Türkiye tarihin bu zaman aralığında nerede durmalı, hangi hedefin peşine düşmeli? Bu memleketin ve toplumun uzun vadeli ve sahici çıkarı nerede? Türkiye meselelere hangi ölçekten bakmalı, yalnızca kendisinden mi, Türk dünyası üzerinden mi, Müslüman coğrafyadan mı, Orta Doğu’dan mı, Akdeniz’den mi, insanlığın ve gezegenin geleceğinden mi?
Aslında bu soruya vereceğimiz cevap üzerinden bakınca bugün Suriye’de olan biteni anlamak ya da Türkiye’nin geleceğine etkisini bu perspektiften tartışmak mümkün.
İktidarın meseleye bakışı ve tercihleri açık, net. Bu zihni koalisyonun parametreleri ve uzlaştıkları hedefler de belli. Yurttaş ve toplumdan önce devlet, devletin bekası ve devletin güvenliğini esas alıyorlar. O nedenle devlet eleştirileri, siyasi muhaliflik ve giderek siyasi alan kısıtlanmaya, kontrol edilmeye, baskılanmaya çalışılıyor. Toplumsal yaşama özgürlükçü değil ahlakçı bakış egemen. O nedenle toplumsal cinsiyet eşitliği meseleleri ve hayat tarzı farklılıkları ötekileştirilerek kısıtlanıyor. Ülkenin çıkarının tanımı ve sınırları ilkelerden değil Türk ve Müslüman coğrafyaya liderlik gibi kimliğe dayalı politikalarla belirleniyor. Bilim, hukuk, eğitim, laiklik yerine keyfilik, bilim dışılık, itaat önceleniyor. Bu zihni koalisyon hayatı düzenlemeyi değil denetlemeyi amaçlıyor. O nedenle teknolojik öncelik ve politikalar askeri çerçevede şekilleniyor.
Dünyanın bu krizler yumağı içine sıkıştığı zaman aralığında güç gerekliliğini ihmal etmek mümkün değil elbette. Öte yandan güçlü olmak kadar güvenilir olmayı da hedef bellememiş bir devlet anlayışı ile ne Suriye’de ne Orta Doğu’da ne de kendi toplumuna karşı başarılı olmak, etkin olabilmek mümkün mü?
Dünyanın bir kısmına liderlik yapmak, yönetmek iddiasını yalnızca güçle, askeri teknolojiyle sağlamak mümkün mü?
Daha da önemlisi dünyanın herhangi bir kısmına kendi kendimize biçtiğimiz liderlik rolü mümkün, ulaşılabilir, başarılabilir bir hedef mi?
Kilit taşı
Dünyanın Türkiye’si olduğumuzu ıskalayarak Türkiye’yi bir kimliğin, coğrafyanın, tahayyülün içine sıkıştırmak mümkün mü?
Tüm bu karmaşa ve sıkışıklık içinde Türkiye dünyanın “kilit taşı” olabilir. Kilit taşı mimarlıkta taş örgüsünün kilitlenmesini sağlayan ve genellikle bir tonoz, bir kemer ya da bir kubbenin en yüksek noktasında bulunan taşa verilen isim. Kilit taşının üstlendiği fonksiyon, üstüne binen ağırlığı yanındaki taşlara aktarması, iki taraftaki eğimlerin dengede durmasını sağlamasıdır.
Türkiye küresel siyasi, ekonomik ve kültürel egemenlik savaşının da sanayi toplumunu aşacak geleceğin de etkin bir aktörü olabilecekse bir tarafın askeri ya da lideri olarak değil “yeninin öncüsü” ya da “yeninin kilit taşı” olarak bu rolü oynayabilir. Sanayi toplumu olabilme ve şimdi de bilgi toplumu olabilmeye dönüşen sürecin içinde kendisi için üreteceği çözüm modelleriyle Doğu’ya örnek olabilir ama asıl önemlisi krizdeki muasır medeniyete de can ve ruh üfleyebilir.
Bu kez önümüzde örnek alınılabilecek, kopyalanabilecek modellerden çok ne yapmamız gerektiğine dair engin deneyimler var. Dünyanın Türkiye’si dünyanın krizler yumağının da vaka analiz laboratuvarı gibi. Bu durum da gidişatın olumsuz anaforuna kapılıp savrulmak kadar, yeni bir hikâyenin de fırsatlarını barındırıyor.
Bunu başarmanın yolu ise bu karmaşıklığı ve çeşitliliği esas alarak toplumsal uzlaşma yoluyla devletin ve yönetimin yeniden inşası olabilir ancak. Bu süreci başarmanın, yeni düzenin formülünü, maharetini dünyaya göstererek Türkiye bu etkin rolü kazanabilir.
Bekir Ağırdır'ın bu yazısı, Oksijen gazetesinden alındı.
Yazarlar
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2025
1.09.2025
25.08.2025
18.08.2025
11.08.2025
4.08.2025
28.07.2025
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025