Bekir AĞIRDIR
Siyasetin toplumsal ve siyasal sorunları çözme kapasitesinin son derece düşük olduğunu biliyoruz. Bu kapasite düşüklüğünün en önemli yapısal nedenlerinden birisi elbette parti denen yapının örgütlenme biçimi. Ve buna en büyük neden de Siyasal Partiler Yasası’nın bizatihi kendisi.
Ama tek neden bu değil. Daha da önemli faktör bizdeki siyaset anlayışı ve siyaset yapma tarzı. Bu sorunlu alanda partiler yalnız da değil. Partiler dışındaki geniş siyasi alanda sivil toplum örgütlerinden medyaya hemen her aktörün olumsuz payı ve etkisi var.
Geniş tanımıyla siyaset, diğer ihtiyaç ve taleplerle, bu ihtiyaç ve talepler etrafında örgütlenmiş fikirlerle “müzakere, ikna ve uzlaşma süreçleri” demek. Bizde var olan siyaset ise diğerleriyle“münazara” ve “münakaşa” üzerine kurulu. O nedenle de hemen her konu uzlaşma değil, gerilim ve kutuplaşma üretiyor.
Sivil toplum dâhil tüm geniş siyaset alanında hâkim siyaset tarzı bu. Herkes kendi duvarlarının ardına geçmiş, kendi avlusundan öbür avluya taş atıyor. Ne taşın isabet edip etmediği, ne de atılan taşın kendine ne getirdiğinin önemi var. Siyasi tartışma denen şey duvarların ardından kör atışlardan ibaret.
Kimse öbürünün ne söylediğini, meramının ne olduğunu bilmiyor. Siyaset zemininin tüm entelektüel beslenmesi gazete köşe yazılarından ibaret. Hatta o yazıların bile yalnızca kendi fikrinden, kutbundan olanları okunuyor. Dolayısıyla kimse diğer siyasetlerin fikirleri, hedefleri, örgütlenmeleri hakkında somut bilgiye sahip değil.
Bu bilgisizlik hele böylesi kutuplaşma ortamında diğerlerine atfedilen vehimlerden, niyet okumaları besliyor. Doğal yollardan siyasi karşılaşmalar, iletişimler, etkileşimler, tartışmalar neredeyse yok.
Hâlbuki ne yeni anayasayı ne de Kürt meselesinin çözümünü birbiriyle iletişimsiz ve ilişkisiz bir siyaset zemininden üretebiliriz. Herkesin diğerlerinden ürktüğü, korktuğu bir ortamda umut yeşertemeyiz.
KONDA’da yürütmekte olduğumuz bir proje kapsamında ülkede var olan hemen tüm siyasi hareketlerin fikrî önderi, temsilcisi kişilerle insan hakları ve yönetim meselesi etrafında görüşmeler yapıyoruz. Siyasi hareketler insan hakları ve yönetim meselesinde neyi savunuyor, hangi argümanlarla ya da hangi gerekçelerle, neye karşı çıkıyor?
En önemli tesbit şudur. Fikrî ve sözel planda çok geniş bir mutabakat alanı gözlenmekle beraber hemen her görüşmenin bir yerinden itibaren tartışma “ama” noktasına geliyor. Ama dedikten sonra söylenenler, yapılacak olanın diğer siyasi hareketlerin art niyetlerini besleyeceği veya kötücül niyetleri olan diğer siyasetlere yarayacağı. O nedenle de şimdilik bu öneriler ya da çözümlerin ertelenmesi gerektiği.
Görüyorsunuz ki duygusal ambargolar fikrî ambargolardan daha güçlü. Duygusal ambargoların en büyük kaynağı da diğerleri hakkındaki bilgisizlik, iletişimsizlik, ilişkisizlik. O zaman davehimler ve paranoyalar devreye giriyor.
Bu durumu bozacak şey farklı siyasi hareket ve geleneklerden gelen, beslenen insanların örneğin Kürt meselesi veya yeni anayasa konusunda ilişki ve iletişim zeminleri üretmesidir. Herkes kendi fikrini değiştirmeden ama her farklı siyasi fikrin ve hareketin var olabileceği demokratik ortamın oluşturulması için birarada olabilir, talep ve eylemde bulunabilir. Böylesi bir demokrasi talebi yaratılabilirse siyaset üzerine baskı oluşturulabilir. Ancak böyle bir hamle aktörlerin çözüm süreçlerinde daha etkin ve cesur davranmasını sağlayabilir. Asıl önemlisi de siyasetin karakteri ve siyaset yapma tarzları değişebilir.
Bunun yolu da siyasetin doğallaştırılması ya da demokratikleşmesi. Dernekler, Vakıflar kanunlarından, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na, Siyasi Partiler Kanunu’na kadar siyaseti düzenleyen tüm hukuki çerçevenin demokratikleştirilmesi gerekiyor. Ancak böylesi bir ortamda siyaset doğal mecrasında akabilir, müzakere- ikna- uzlaşma süreçleri çalışabilir. Gerilimlerin, kutuplaşmaların tansiyonu düşebilir.
Bu amaçla küçük de olsa sivil siyaset zemininde çabalar var. Hrant’ın katledilişinin yıldönümünde, Kürt meselesi etrafında, Barış Meclisi çalışmalarında bu kez farklı olan, böylesi bir çabanın da olmasıydı.
Hrant’ı anma gününde hem muhafazakâr, İslamcı siyasetin temsilcileri vardı hem de Hrant’ın arkadaşları adına konuşmayı Hrant’la aynı siyaset geleneğinden olmayan Hidayet Şefkatli Tuksalyaptı. Barış Meclisi’nin İmralı sürecine destek toplantısında siyasal İslam’dan sosyalistlere neredeyse tüm siyasi hareketlerden temsilciler vardı. Her iki olayda da tüm siyasetler adalet talebinde de barış talebinde de ortak çağrılarda bulundular.
İlginç olan da şu ki, büyük medya bu iki olayı da görmezden geldi.
Diyarbakır’da beş yüz bin kişi cenazelerin ardından barış için yürüdü. Hükümet rica etti diye canlı yayınlamadılar. Peki, korktukları, rahatsız olacakları hiçbir şey olmadığı hâlde niye sonraki günlerde o yürüyüş, o barış talebi doğru dürüst haber bile yapılmadı?
Tesadüf mü? Bilmediklerinden, fark etmediklerinden mi? Yoksa bilinen siyaseti tümden değiştirecek potansiyelin gelişmekte olduğunu hissettiklerinden mi?
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- “Türk-Kürt-Arap kardeşliği” Orta Doğu’ya dönük yeni bir hamle mi, yoksa yeni toplumsal meşruiyet aracı mı?
21.07.2025 - Yeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsat mı?
14.07.2025 - Türkiye, küresel karmaşanın ve içsel tıkanmanın tam ortasında duruyor
7.07.2025 - Türkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi
30.06.2025 - MHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı?
16.06.2025 - Aidiyet ve kök salmak: Mesele yalnızca ekmek kazanmak ya da güvenlik sağlamak mı?
9.06.2025 - Türkiye, yeni bir siyasal akıl inşa etmek zorunda
2.06.2025 - Türkiye’nin yeni eşiği: Çatışmasızlıkla yetinmeyen kalıcı barış mümkün mü?
26.05.2025 - Barışı inşa etmek savaşmaktan daha zor; şimdi Kürt meselesini yeniden düşünme zamanı
19.05.2025 - Tüketicinin boykot dili: Türkiye toplumunun mesajını iyi anlamak
5.05.2025
Yazarlar
-
Taha AkyolYangın ve su 30.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİyi yönetimi hak ediyor muyuz 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKSuriye’de tarihi bir uzlaşmanın imkanları: Mutabakatın özüne ve şeklinde dair 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEHey gidi hukuk 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojava, Şam ve çözüm süreci arasında optimal bir nokta bulunabilir mi? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEski Türkiye’den Bir Sokak ve Bir Apartman 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanBakın servet transferi nasıl yapılıyor? Bir tekil örnek… 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAynı dili konuşup neden anlaşamıyoruz? 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunVazgeçmeyeceğiz! 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKendiliğin kazanılması ölçüm sorunlarına yolaçıyor 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuk ve Savaş 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMinder… 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluFurkan Karabay, Murat Çalık, Kavala, Atalay, Demirtaş ve diğerleri 24.07.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
Dun Licede 10 kisiyi indirmissiniz ama bunun sureci etkileme ihtimali yok degil mi? Kurt dedigin nedir ki, 10 tanesi bir askerimizin tirnagi etmez!