Bekir AĞIRDIR
Sürecin geldiği noktadaki temel sorunlardan birisi dil ve üslup sorunu. Dünkü ilk bölümde geleneksel siyaset tarzı diyebileceğimiz bu soruna ve ürettiği engellere değinmiştim.
Yine geleneksel siyaset tarzından beslenen ve bizim siyaset zeminimizin kronik hastalıklarından beslenen başka sorunlar da var.
Önce şunu kabul etmeliyiz, Kürt meselesi, en önemli aktörü olsa da PKK’dan ibaret olmayan, çok aktörlü bir mesele. İki tarafta zaman zaman bu gerçekliği unutuyorlar.
Kürt meselesinin çözümü çok anahtarlı bir kapının ardında. Tüm aktörler aynı anda niyetlenmez ve anahtarı çevirmezse ideal barışı inşa edemeyeceğiz. Geçici kazanımlar, rahatlamalar üretebiliriz, ama ideal barışa hâlâ ulaşamamış oluruz.
İki taraf da hem bu gerçeği atlıyor, hem de süreci karşı taraf üzerinden kurguluyor.
İki taraf da her sürçmeyi, aksamayı, gecikmeyi karşı tarafın hamlelerindeki eksikliklere, hatalara bağlıyor. Kimsenin özeleştiri mekanizması yok. Herkes kendinin doğru fikrinden ve pozisyonundan o kadar emin ki hiç kendini sorgulama ihtiyacı duymuyor.
Bugün yapılan açıklamalara, sızdırılan haberlere bakıldığında görünen o ki, iki taraf da öbür tarafın büyük çatışmaya hazırlandığını, süreçte samimi olmadığını düşünüyor. Ya da iki taraf da karşı tarafın çözüm için değil başka alanlardaki geçici kazanımlar uğruna süreçten yanaymış gibi davrandığını düşünüyor.
(Gelecek seçimler, Suriye içsavaşının vaat ettikleri gibi konjonktürel fırsatlar ve değerlendirmeler doğru da ayrıca. Ama konuştuğumuz, Türkiye’nin Kürt meselesini çözmek ve barışı inşa etmektir. Şu veya bu nedenle, mecbur kalarak da olsa tarafların veya bir tarafın bu inşa işine niyetlenmesini doğru değerlendirmek ve kalıcı barışa ulaşmak bizim başarımız - başarısızlığımız olacaktır).
Bu muhatabı eksik tanımlayış ve yanlış algılayışlar aktörlerin çözüme sarılma niyetini değil güce yaslanma niyetini çoğaltmaya yarıyor.
Devlet dahil her aktör sürece dair kendi içinde de yarılmalar yaşıyor. Sır da değil. Her aktörün içinde hâlâ karşı tarafı güçle alt edebileceğine inananlar da var, zamanlamanın ya da adımların yanlış olduğunu düşünenler de. Yukarıda not etmeye çalıştığımız hatalar her aktörün içindeki barış yanlılarına değil, çatışma yanlılarına yarıyor.
Bu nedenlerle ilk yapılması gereken şey, bir yandan aktörleri çoğaltmak ve çeşitlemek, öte yandan ilişki ve diyalog zemin ve mekanizmalarını çoğaltmak.
Genellikle bu tür süreçlerde veya herhangi bir konuda yeni iletişim ve diyalog zeminleri oluştururken kendimize benzeyen insanları seçeriz. Bu insanoğlunun doğasında olan dürtü. Doğrudur da. Herhangi bir sorunu çözmek için çözümden yana olduğu, benzer kaygıları taşıdığı varsayılan muhataplarla başlarsınız. Ya muhataplarımızı yanlış tanımlıyor, “kim barışçı”, “kim çatışmacı”, “kim barış yanlısı görünüp de çatışmayı istiyor” gibi kümelemeleri yanlış yapıyorsak?
O nedenle bu sürece karşı veya yanında gibi kategorik etiketlemeler yapmadan, iktidar veya muhalefet, Kürt veya Türk, asker veya sivil, siyasetçi veya sivil toplum aktivisti hemen her aktörü sürece dahil etmeye çalışmak gerekiyor. Bunlar arasında karşı olan da olabilir, süreci baltalama gücü ve niyeti olan da.
İkinci adımda her aktörün içindeki barıştan yana olanları çoğaltmak, cesaretlendirmek, güçlendirmek gerekiyor. Bunun yolu da birçok formal ya da informal, görünür veya gizli mekanizmalar geliştirmekten geçiyor.
Ancak böylesi yaklaşımlarla sürecin olası ve bir kısmı da doğası gereği kaçınılmaz olan ayak sürçmeleri, sürçme olarak kalır ve yönetilir. Yoksa her gün yeniden niyet, hedef ve muhatap sorgulamasıyla süreç hep hatalara da provokasyonlara açık halde olacaktır.
Bunun en iyi örneğini Habur kriziyle sonuçlanan birinci süreçte yaşadık. İktidar sürece ne kendini, ne de Kürt muhalefetinin hiçbir boyutunu dahil etmediği için yalnız kaldı. Yalnız kalınca da kopan gürültünün ima ettiği siyasi riskleri tek başına göze alamadı.
Bu kez yapılacak şey daha baştan, siyasi kazanımı da riski de paylaşmaya razı olmak ve diğerlerini de razı etmektir.
Yazarlar
-
Taha AkyolYangın ve su 30.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİyi yönetimi hak ediyor muyuz 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKSuriye’de tarihi bir uzlaşmanın imkanları: Mutabakatın özüne ve şeklinde dair 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojava, Şam ve çözüm süreci arasında optimal bir nokta bulunabilir mi? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEHey gidi hukuk 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanBakın servet transferi nasıl yapılıyor? Bir tekil örnek… 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEski Türkiye’den Bir Sokak ve Bir Apartman 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuk ve Savaş 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKendiliğin kazanılması ölçüm sorunlarına yolaçıyor 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAynı dili konuşup neden anlaşamıyoruz? 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunVazgeçmeyeceğiz! 25.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025
26.05.2025
19.05.2025
5.05.2025