Bekir AĞIRDIR
Algılarımız kısmen dışımızdaki kişilerce yönetilebilir, biçimlenebilir bir alan. Reklam ve halkla ilişkiler faaliyeti neredeyse algı yönetimi üzerine kurulu. Yine de kritik bir durum var. Algılarımızı yalnızca duyduklarımız, gördüklerimiz belirlemiyor. Her şeyden önce duyduğumuzu kimin söylediği ve nasıl söylediği önemli. Yoksa her duyduğumuza, gördüğümüze hemen inanmıyoruz. Söyleyen kişiye veya partiye dair önceki deneyim ve kanaatlerimiz, önyargılarımız veya ezberlerimiz, duygularımız devreye giriyor. Duyduğumuza, gördüğümüze inanmamız ölçülebilseydi ve 100 birim deseydik, inanmayı üreten faktörler şöyle olurdu: 55 birim kimin söylediği, 37 birim nasıl söylediği ve 8 birim söylenen sözün kendisi. Bu nedenle, eğer bir kişi veya parti hakkında baştan zaten 55 birimlik kısımda sorun varsa, doğru söz söylemiş olmak kar etmiyor. Veya bu 55 birimlik ilişki oldukça kuvvetli ise hatalar da hemen küslük üretmiyor.
Beklentilerimiz ise asıl hareket edişimizi belirliyor. Hayata karamsar veya iyimser bakıyor olmak gibi kendimize dair olan özellik kadar, çevremizdeki ve ülkedeki hayata dair beklentilerimiz belirliyor her şeyi. Geleceğe umutla ya da kaygıyla bakmak hayata dair tüm tercihlerimizde olduğu gibi siyasi tercihlerimizde de önemli bir unsur. Korkularımız beklentilerimizi de belirleyen önemli bir başka unsur.
Siyaset üzerinden söylersek toplumun yüzde 60’a yakın bir bölümü ülkedeki son on yılda hayatının iyiye gittiğini ve gelecek beş yılda da daha iyi olacağını düşünüyor. Yüzde kırklık diğer kümenin ise ülkenin son on yılına ve gelecek beş yılına dair algı ve beklentileri oldukça karamsar. Bu büyüklükteki karamsar ve iyimser iki kümenin de oylarının yarıdan fazlasını birer parti alıyor dersem eminim hangi partiler olduğunu siz de söyleyebileceksiniz.
Gördüğünüz gibi hiçbirimizin siyasi tercihi rastlantılarla oluşmuyor. Hiçbirimiz her gün sabah siyasi tercihimizi sorgulamıyoruz. Çünkü siyasi tercihimiz de tıpkı hayata dair diğer tercihlerimizde de olduğu gibi bilinçli ve bilinçaltı süreçler karmaşasında oluşan bir tercih.
Futbol taktiğiyle açıklamaya çalıştığım bu on bir unsurun her birisi bir diğerinin hem nedeni hem de sonucu bir bakıma. O nedenle bu unsurların her birini kompartımanlar halinde ayrı ayrı değerlendirmek de başka hatalar üretebilir. O nedenle seçmen tercihi insana dair her konuda olduğu gibi oldukça karmaşık, çok boyutlu ve çok unsurlu.
Basit ve şablon açıklaması yok demiş olsam da seçmen davranışını şemalaştırarak açıklamaya dönük birçok model var. KONDA’da geliştirdiğimiz iki modelden daha söz ederek bu diziyi bitireyim.
Tercih sürecine göre açıklama
Birinci model tercih oluşma sürecine göre bir model. Türkiye seçmenlerinin üçte biri oy vereceği parti ile fikri bir yakınlık arıyor. “İdeolojik seçmen” dediğimiz bu grubun her biri partisinin programını okumamış olabilir ama temel tercihlerde fikri bir beraberliği vardır. Dörtte birlik bir seçmen kümesi “lider takipçisi seçmen”. Bu kümedekiler partiden daha çok liderle bir güven ilişkisi, fikri ve duygusal beraberlik üzerinden oy veriyor. Beşte birlik bir seçmen “taraftar seçmen”, partisiyle fikri değil daha duygusal bir ilişki üretiyor. Tıpkı futbol takımı taraftarlığı gibi belki rasyonel bir açıklaması olmasa da kendisini o partinin taraftarı olarak hissediyor ve davranıyor. Onda birlik bir seçmen kümesi “partisiz seçmen” ama bu kümedekiler siyasetle oldukça ilgili ve bilgililer ve kendilerini tam olarak temsil eden bir parti olmadığı kanaatindeler. Bunların büyük kısmı seçimlere gitmiyor, anketlerde “oy vermeyeceğini” söylüyor ya da seçim sabahı yine fikren kendine görece yakın bir partiye oy veriyor. Son dilim olan onda birlik bir seçmen kümesi de “son dakikacı seçmen”. Bunlar partisiz seçmenlerin aksine siyasetle hiç ilgilenmiyor, haber deyince yalnızca spor haberlerini izliyor. Aslında tüm bir seçim kampanyası temaşası da bu küme için yapılıyor. Çünkü önceki kümedekilerin parti tercihleri büyük oranda belli iken bu küme son dakikalara, adaya, kampanyaya bakarak oy veriyor.
Bu kümeleme analizi üzerinden şu bilgiyi paylaşayım. Her partinin oy tabanlarının seçmen kümelerine göre kombinasyonu farklı oluşuyor. BDP seçmeninin beşte dördü, CHP seçmeninin üçte ikisi ideolojik seçmen iken Ak Parti seçmeninin yarıya yakını lider takipçisi seçmenlerden oluşuyor.
Partiler gözünden seçmen kümeleri
İkinci KONDA modeli ise seçmenlerin tümünü her bir parti gözünden kümelemeye dayanıyor. Birinci küme “çekirdek seçmen” dediğimiz küme. Bu seçmenlerin partilerine, liderlerine, seçimi kazanacaklarına, ülkenin sorunlarını çözeceklerine inançları tam. İkinci küme “sempatizan seçmen” ki bu seçmenler o partinin her şeyine öncekiler kadar inanç ve güven içinde olmasalar da o partiye ilgi ve sempatileri var ve oylarını o partiye veriyorlar. Üçüncü küme “potansiyel seçmen” yani o partinin yönelebileceği, oyunu alabilmesi için ikna edebileceği ama bugün oyunu alamadığı seçmenler. Dördüncü küme ise diğer partilerin çekirdek seçmeni olan, ikna edilmesi oldukça uzun bir süreç gerektiren seçmenler. Beşinci küme ise sorunca “asla o partiye oy vermeyeceğini” düşünen ve söyleyen seçmenler.
Bu modelden bakınca, her bir parti gözünden bu beş kümenin büyüklükleri farklı. Çekirdek seçmen oranları ve asla oy alamayacağı seçmen oranları bu modelde belirleyici.
Daha da önemlisi yaşanan ve başından beri Ak Parti tarafından da beslenen kutuplaşma çekirdek seçmen ve asla oy alınamayacak seçmen oranlarını belirliyor. KONDA ölçümüyle “kutuplaşma endeksine” göre yüzde 35 seçmen Ak Parti yandaşı, yüzde 25 seçmen de Ak Parti karşıtı kutba yerleşmiş durumda. Ve bu durum Ak Parti lehine çalışıyor.
Partilerin pozisyon ve politikalarını belirleyici olan bu modeldeki ikinci unsur çekirdek seçmen ile sempatizan seçmen oranları. Ak Parti seçmeninin neredeyse onda dokuzu çekirdek seçmenlerden oluşuyor. Buna karşılık CHP ve MHP’nin çekirdek seçmenleri ile sempatizan seçmenleri nerdeyse eşit oranda. Yani seçmenleri partiye oy veriyor ama ya partinin lideriyle ya politikalarıyla sorunu var ya da partisinin kazanacağından, çözüm politikalarından emin değil. Partisini eleştirmeye başlayan çekirdek seçmen doğrudan partisinden kaçmıyor. Önce çekirdekten sempatizanlığa, oradan potansiyele doğru adım, adım değişiyor.
Üç günlük gevezelikten sonra bu seçimlerde şöyle olacak öngörüsünde bulunmak kolay değil. Öte yandan entelektüeller arasındaki seçmen yolsuzluklara alıştı, hoş görüyor efsanesi de doğru değil.
Toplumun üç yıldır, her geçen gün ağrı eşiği düşüyor, duyarlılıkları, rahatsızlıkları artıyor. Her duyarlılık ve ağrı elbette siyasi tercih üzerinde bir etki üretiyor. Ak Parti seçmeni içinde de hoşnutsuzluk artıyor. Bu durum her birimizi parti tercihi değiştirme noktasına getirir mi? Ya da ne kadarını getirir? Diğer parti seçmenlerinin bu süreçlere tepkileri, partilerinden hoşnutsuzlukları ne değişiklik üretir? Partisinden ayrılmaya karar veren seçmen nereye yönelir gibi bir dizi sorunun cevabını seçim akşamı göreceğiz.
Yazarlar
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2025
1.09.2025
25.08.2025
18.08.2025
11.08.2025
4.08.2025
28.07.2025
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025