Bekir AĞIRDIR
Galiba yaşananları hala doğru olarak tanımlayamıyoruz. Tartışmalar IŞİD ve KOBANE ve biraz da çözüm süreci üzerinden yapılıyor. Ağırlık dış politika ve içeriye yansımaları üzerine.
Sorun da tam bu. Yaşananların dış politikanın, bölgesel krizin içeriye yansıması olarak görmek yanlış. Doğrudan bir iç meseleyi, siyasi sorunlarımızı içeride birbirimizi öldürerek çözmeye kalkışma noktasına nasıl geldiğimizi, nasıl çıkacağımızı konuşmalıyız.
Ne KOBANE içerideki Kürt meselemizden ayrı ne de IŞİD içerideki radikalleşmeden ayrı düşünülemez. Her iki mesele de aktörde de bizim toplumsal yapımızda zemini olan meseleler. O nedenle dışarıya dönük politikaların içeriye yansımasını değil doğrudan iç meselemiz olduğunu bilerek konuşmalıyız.
İkinci bir hata, meseleleri ve aktörleri kendi iç dinamiklerinden, zaman içindeki değişimleri ve dönüşümlerinden bağımsız, statik bir bağlamda değerlendirmek. Kürt meselesinin yıllar içinde katman değiştirdiğini ıskalıyoruz. Her değişimle beraber değişen paradigmaları anlamak ve çözüm yollarını değiştirmek, derinleştirmek gerekirken biz hala basit eksenler ve kırılmalar üzerinden anlamaya ve çözmeye çalışıyoruz.
Devletle Kürtler arasındaki sorunun ve çatışmanın zamanla katman eklenerek toplumun iç gerilimi haline de dönüşmekte olduğunu ıskaladık. 2013 Ağustos-Eylül’ünden beri Suriye’deki çatışmaların ürettiği fırsatlar ve risklerle beraber paradigmanın değiştiğini, bölgesel bir meseleye dönüşmekte olduğunu da ıskaladık. Artık bölgeselden de öte küresel bir meseleye dönüşüyor olduğunu da hala göremiyoruz.
IŞİD’i var eden iklim ve zihniyetin ülkemizde de oluşabileceğini, Suriye’den öte tüm Orta Doğu ve Müslüman coğrafyada olan bitenin bizde de sosyolojik ve siyasi karşılığı olduğunu anlayamıyoruz.
Tüm dünya ister yeni milenyumun, ister post modernizmin ister sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişin –nasıl adlandırırsanız adlandırın- ürettiği sorunların, yeni dinamiklerinin, güç kaymalarının yaşandığı, yeni ulusal-bölgesel-küresel siyasi sistem, tanım ve örgütlenmelerin arayışında. Yeni güç dengeleri, paylaşımları, etki alanları arayışı yanı sıra bir de enerji ve enerji güvenliği sorunu var.
Küreselleşen dünyada kendi otoriter sistemleri ne dayatırsa dayatsın bilgisi, ihtiyaçları ve talepleri çoğalan, çeşitlenen toplumlar var.
İç gerilimleri bölgeselden, bölgesel gerilimleri küreselden bağımsız düşünmek mümkün olmadığı gibi her bir aktörü, ilişkiyi, meseleyi kompartımanlara ayırıp, soyutlayarak da anlamak mümkün değil.
Böylesi bir karmaşıklığı ve belirsizliği tabanda konsolide olmuş, kimlik siyasetlerine sıkışmış, kendi iç yapısında demokratik olmaktan giderek uzaklaşmış siyasi zemin ve aktörlerle karşıladık. Siyasi kutuplaşmanın kültürel kimlikler ve hayat tarzları kutuplaşmasına dönüştüğünü, ortak yaşama iradesinin giderek azalmakta olduğunu, her türlü siyasetin ve kimliğin giderek Ak Parti yandaşı ve karşıtı bir kutuplaşmaya esir olduğunu göremedik.
Tüm bu karmaşayı yönetmesi gereken hükümet seçim kazanma uğruna kutuplaşmayı teşvik etti. Medya, aydınlar, üniversiteler bu karmaşıklığı anlamaya değil partizanlığa ve kutuplaşmaya kurban verilerek sığlaştı, ıssızlaştı.
Şimdi yaklaşan felaketin öncü sarsıntılarını bile anlamaktan ırak, kimimiz hükümetin hatalarını gerekçelendirmek ya da meşrulaştırmakla meşgulüz kimimiz de her felaketi Erdoğan’a bağlamakla.
Kimimiz Kürtlere uygulanan şiddetin görüntülerini yayıyor, kimimiz bazı Kürtlerin uyguladığı şiddetin. Kimimiz PKK’nın öldürdüklerinin masumiyetini kimimiz HUDAPAR’ın katlettiklerinin masumiyetini destanlaştırıyor. Şiddeti, ölmeyi-öldürmeyi karşı tarafın şiddeti üzerinden anlattığımızı ve reddettiğimizi sanırken, giderek şiddet pornosu düşkünlerine dönüşüyoruz.
Sanki yarın sabah farklı güneşlere uyanacakmışız gibi. Sanki farklı kadere yürüyormuşuz gibi. Sanki farklı kimliklerin, farklı siyasi fikirlerin farklı cehennemleri varmış gibi.
Kimlikler üzerinden yaşanan gerilimlerin ne belalar açtığını dünya tarihi gösteriyor. Bu topraklarda devletin ve günün egemenlerinin toplumu ve hayatı tektipleştirmek, kendi ideolojisini dayatma uğruna neleri göze alabildiğini, bu konuda ne denli deneyimli ve becerikli olduğunu biliyoruz.
Ama bu kez tüm kırılmalar, gerilimler bir arada yaşanıyor. Tüm kimlikler siyasileşti, siyaset “en doğru benim doğrum” üzerine sıkıştı. Tüm farklılıklar giderek lümpenleşiyor. Manevi şiddet normalleşti maddi şiddete dönüşüyor. Ve bu ortamda karşı tarafın şiddetini lanetlerken, kendi şiddetini meşrulaştırmak giderek normalleşiyor. Pozisyonlarımıza, kutbumuza olan aşkımız aklımızı, yüreğimizi, dilimizi esir alıyor.
Bu kadar farklı katmanda farklı gerilimin bir arada yaşandığı bir zaman aralığında, korkarım ne için dövüştüğümüzü de bilmeyecek, hatırlamayacak noktaya yaklaşıyoruz.
Herkes bir gün bari dursun, sussun ve düşünsün: Kendisi nasıl körüklediği ateşin dışında kalacak?
Bunları yazarken T24’de yeni bir haber yayınlanıyor:
“Türkiye Psikiyatri Derneği 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü’nde şizofreniye dikkat çekti. … Şizofreni, genellikle genç yaşlarda başlayan, kişinin dış dünyadan uzaklaşarak içine kapandığı; duygu, düşünce ve davranışlarında önemli bozuklukların ortaya çıktığı, beynin yapı ve işleyişinde değişikliklerin saptandığı, süreğenlik gösteren, biyolojik, ruhsal ve toplumsal bütünlük içinde değerlendirilmesi gereken bir beyin hastalığıdır. Bu hastalarda gerçek dışı algı ve düşünceler, toplumdan uzaklaşma, özbakımda, düşünce üretiminde, soyut düşünme becerisinde azalma ve duygusal ifadelerde kısıtlanma sık görülen belirtilerdir. … Dünya Sağlık Örgütü yetişkin nüfus için şizofreni yaygınlığını % 0,7-1 olarak bildirmektedir. Buna göre Türkiye'de en azından 500 bin şizofreni hastası olduğu tahmin edilmektedir.”
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Türkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsizliğinin gölgesinde
8.09.2025 - 'Kusursuz fırtına’nın tam ortasında: Türkiye krizler kavşağında hangi yola sapacak?
1.09.2025 - Dünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir
25.08.2025 - Yolsuzlukla mücadele vaadinden, uygarlık yıkımına: Türkiye'deki vasatlık iklimi, iktidarı koruyan bir stratejiye nasıl dönüştü?
18.08.2025 - 'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız?
11.08.2025 - Güvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden?
4.08.2025 - "Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar?
28.07.2025 - “Türk-Kürt-Arap kardeşliği” Orta Doğu’ya dönük yeni bir hamle mi, yoksa yeni toplumsal meşruiyet aracı mı?
21.07.2025 - Yeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsat mı?
14.07.2025 - Türkiye, küresel karmaşanın ve içsel tıkanmanın tam ortasında duruyor
7.07.2025
Yazarlar
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
q nedir la türkçe "kü" şeklinde okunuyor zaten neden alfabeye eklensin ki ? sırf birilerinin keyfi olsun diye alfebeye harf mı eklenir
Emin
"Neden çıkardı?" değil... "Neden eklemedi?" şeklinde sorulmalı. Bilinçli bir başlığa benziyor. Başlık çok fena yanıltıcı...