Bekir AĞIRDIR
Geçen hafta başına kadar Ak Parti kaynaklı bir bilgi dolaşımdaydı: Ak Parti yüzde 45’lerde dolaşıyordu ve HDP Diyanet tartışmaları nedeniyle potansiyel oyundan kaybetmeye başlamıştı. Sonra birden bire iki şey oldu:
Ak Parti oylarının yüzde 41 mertebesinde olduğu bilgisi yayılmaya başladı ve Ak Parti cenahında kendilerine dönük eleştirel yazıların sayısı ve dozu yükselerek yayınlanmaya başladı.
Anlaşılan şu, uçağın burnu düzelmiyor. Yine anlaşılan şu ki Ak Parti bu gerçeği önceden de biliyordu. Biliyordu ki Cumhurbaşkanı bile her türlü yasayı ve teamülü zorlayarak doğrudan kampanyaya dahil oldu. 400 milletvekili hedefiyle başlayan kampanyada hedef önce 330’a, sonra 300’e düşürülürken, şimdi 276 için neredeyse totem yapılacak hale gelindi.
Artık şunu söylemek mümkün, HDP barajı aşacak ve 4 partili bir parlamentomuz olacak. Ak Parti oran itibariyle oy kaybederken diğer üç parti de az veya çok oy artıracak. HDP barajı geçecek oya ulaşırken, yanı sıra MHP’nin olası her bir puan oy artışında milletvekili sayısına bu oranların yansıması dramatik sonuçlar üretecek. Ama milletvekili dağılımı ve sayısı öngörmek gerek asimetrik siyasi rekabet nedeniyle gerekse de seçim aritmetiği ve hesaplama yöntemi nedeniyle sorunlu.
Ak Parti devletin ve iktidar olmanın tüm olanaklarıyla, gerektiğinde hukuk, gerektiğinde siyasi etik dışına çıkarak yürüyor bir süredir. Ak Parti korku temelli bir söylem ve kampanya ile kendi taraftarını iyice kutuplaştırmaya ve lümpenleştirmeye çalışıyor. Diğer yandan kendi seçmeni dışında kalan toplumun diğer tüm kesimlerine karşı parlamenter sistemin tıkandığı, koalisyonun riskleri, çözüm sürecinin kesileceği gibi korkutmalar ve hatta tehditlerle yürünüyor.
Böylesine korku temelli bir siyaset izlendiğinde toplumun ne tepki verdiğini en iyi Ak Parti ve seçmeni bilirken, şimdi çaresizlikle bu yol izleniyor. Ak Parti’nin ve Erdoğan’ın da kendi seçmenini muhalifleri gibi anlamadığı ve yanlış değerlendirdiği görülüyor.
Ak Parti ve Erdoğan kendi tabanında başlayan sorgulamayı okuyamıyor, anlamlandıramıyor.*
Bu toplum on altı genel seçim yaptı ve yedi seçimde oylarıyla iktidar değiştirdi halbuki. Bu yedi değişikliğin dördünde devletin ve iktidarın baskıcı ve tehditkar gücüne karşı iktidar partisi değiştirildi. 1950’de Cumhuriyet’i kuran partiye karşı Demokrat Parti’ye, 1965’te darbeye ve yeni vesayete karşı Adalet Partisi’ne, 1973’te muhtıracı generallere karşı Ecevit’in CHP’sine, 1983’te darbeci generallere karşı Özal’ın ANAP’ına en yüksek oyu verdi toplum.
Geçen bir yılda yapılan iki seçimin gösterdiği temel karakteristik özellikler var. Birincisi dört partiye konsolide olmuş bir siyaset dünyamız var. İkincisi bu dört partinin hem tarihsel hem de siyasal ve sosyolojik nedenleri ve karşılıkları var. Üçüncüsü bu dört parti dört kimlik partisine dönüşmüş durumda. Dördüncüsü bu dört kimlik ve partileri arasında siyasi ve kültürel kutuplaşma var. Beşincisi de siyasi rekabet eksik, tüm coğrafyada dört partinin birden rekabeti değil, farklı coğrafyalarda ve farklı demografik, sosyolojik kümelerde farklı partilerin rekabeti var.
Bu nedenlerle Ak Parti oy kaybederken bir başka partinin onun önüne geçme olasılığından konuşmuyoruz. Bu sayede de Ak Parti oy kaybediyor olmasına, iktidar kaybetme-kaybetmeme sınırında dolaşmasına karşın hala ülkenin geleceğinde anahtar parti.
Herkesin gözü 7 Haziran akşamında nasıl bir tablo oluşacağında. Bana kalırsa kritik olan 7 Haziran akşamı oluşacak tablonun sayıları değil. Asıl kritik olan şey dört partinin de 8 Haziran sabahı oluşan tabloyu nasıl anlamlandıracakları, nasıl pozisyon ve tutum değişikliği yapacakları.
Yine herkes hükümet olmak için koalisyon seçenekleri düşünüyor ve konuşuyor. Halbuki mesele, gündelik hayatı yönetmekten daha çok artık ertelenemez hale gelmiş yapısal, anayasal reformları yapabilecek uzlaşmalar üretmek.
Eğer dört parti de ve Cumhurbaşkanı da rasyonel siyasi akıl ve gelecek sorumluluğu ile düşünürlerse belki tarihi bir uzlaşma fırsatı yakalarız. Yok eğer, her aktör bugünkü pozisyon ve tutumlarını devam ettirecekse daha da gerilimli günler bekleyebiliriz.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
6.10.2025
29.09.2025
8.09.2025
1.09.2025
25.08.2025
18.08.2025
11.08.2025