Bekir AĞIRDIR
Dünya bunalımda. Avrupa Birliği derin bir krizde. Orta Doğu savaşta. Ukrayna’da, Kafkaslarda ne olduğunu bilen var mı? Dünya değişime direniyor. İster bilgi toplumuna geçiş, ister postmodern dönem, ister neoliberal düzen, bugünkü hayatın adına ne dersek diyelim insanlık derin bir vizyonsuzluk, ütopyasızlık yaşıyor.
Ülkede yaşadığımız tıkanma ve derin bir felakete doğru gidiş yalnızca bize özgü bir durum değil.
Bir yandan hem ülkede hem dünyada şovenizm, ırkçılık, öteki düşmanlığı, dincilik ya da din düşmanlığı ve bunları savunan partilerin, liderlerin yükselişi. Diğer yandan giderek radikalleşen, teröre sığınan etnik ya da dini hareketler.
Bu liderlerin, partilerin, hareketlerin gücünü ve etkisini giderek artırmalarını sağlayan dinamikler ne?
1970-1990 arası yıllarda büyük bir dönüşüm yaşadı insanlık. İletişim, bilişim ve ulaşım teknolojilerindeki gelişmeler bir yandan gündelik hayatın ritmini, tüm iletişim ve iş yapma süreçleri etkiledi, diğer yandan küreselleşmeyi körükledi. Ulus devletler zayıflamaya başladı. Soğuk savaş bitti. Yerellik, katılımcılık, demokrasi, haklar ve özgürlükler daha çok konuşuluyordu o yıllarda. Dünya daha bir umutluydu.
Ama bilgi toplumu çağı olacak denilen milenyumla beraber bir şeylerin ters gitmeye başladığını görüldü. Ulus devletler zayıfladı evet, ama ulus üstü organizasyonların, zirvelerin küresel sorunları çözmeye yetmediği anlaşılıyor.
Küresel ekonominin ürettiği gelir dağılımında adaletsizlik, yoksulluk, çevre, kirlilik, kuraklık gibi sorunların ne sahibi ne de çözümü henüz yok. Küresel sorunların küresel muhalefeti de bir nebze yeşil hareket hariç oluşamadı.
Hem ülkeler arası hem de ülkelerin kendi içlerindeki göç artarak sürüyor, dünya kentlileşiyor ve hatta metropolleşiyor. Ama metropolleşmenin ürettiği karmaşıklık, güvenlik, altyapı ve kaynak yetersizliği gibi sorunlar çözülemiyor.
Soğuk savaş bitti derken siyasal ve ekonomik yeni küresel güç kavgaları yaşanıyor. Dünya yeniden, bu kez ikiden da fazla kutuplu dünyaya dönüyor.
Temsili demokrasi krizde derken katılımcı demokrasi inşa edilemedi. Yeni aidiyetler, kimlikler güçlenirken bir arada yaşamanın değil çatışmanın esas olduğu bir hayata gelindi.
Zaman ve mekandan bağımsız metropollerdeki yeni hayatın ürettiği asimetrik, karmaşıklık, belirsizlik ve öngörülemezlik esaslı hayatı yönetecek yönetim sistemlerini ve hukukunu geliştiremedi insanlık.
Bilgi toplumunun Marx’ına, Freud’una, Weber’ine, Keynes’ine, Lincoln’üne, Brandt’ına, Mitterand’ına ihtiyacı var insanlığın. Bilgi toplumunun düşünürleri, asıl siyaset adamları, siyasi vizyonerlerini bekliyoruz.
Ulus devletler yeniden sahne aldı
Sonunda geldiğimiz yer bir karmaşa ve yeni çatışma alanları.
2008 küresel ekonomik krizi, Avrupa Birliği'nin siyasi krizi ve Arap Baharı süreci gelinen tıkanmanın görünür dertleri sadece. Bugün geldiğimiz noktada yeni çatışmalar üç farklı seviyede sürüyor.
Birincisi, görünür alanı Suriye olan, aslında tüm Orta Doğu’yu kapsayan devletler arası siyasi gerilim. İkincisi, dolar ve yeni ekonomik güçler-kurallar-karar odakları etrafında yaşanan ekonomik gerilim. Üçüncüsü de her bir toplumun kendi ötekileriyle yaşadığı iç toplumsal gerilimler.
Toplumların iç gerilimleri siyasi aktörleri ve devletleri zorluyor. Bugünkü hayata uygun yeni sistemler kurulamadığı için de ulus devletler yeniden sahne alıyor. Üstelik ulus devletler meşruiyetini ve toplumsal desteğini çoğunlukla yeni vizyonlardan değil kendi toplumlarının belirsizlikten kaçış ve güvenlik arayışından alıyor.
Korkunun cisimleştirilmesi ötekiler üzerinden
Her ülkenin içindeki gelişmiş bölgeler ve küresel düzeyde gelişmiş ülkeler hala güvenceli ve refah bir hayatın simgesi oldukları için göçlerin hedefi. Gelenler doğal olarak daha geri bölgelerden, ülkelerden. Gelenler bir dönem kolayca kabullenilirlerken, asimile edilemedikçe ve talepleri çoğaldıkça yerleşikler ürkmeye başladı. Ekonomik gelişmişliğe ulaşmış, demokratlığı içselleştirdiği varsayılan yerleşikler, ötekiler bu denli yakınına gelince, sosyal devletten ve kaynaklardan pay istedikçe, kendi kimliğiyle var olmaya yönelip asimilasyonu reddettikçe rahatsız olmaya ve giderek dışlamaya başladı.
Bir başka etken, hızlanan gündelik hayatın ritmi ve bunun ürettiği sonuçlar. Yeni gündelik hayatın temel karakteristiklerinden birisi de geleceğin belirsiz ve bilinemez olması. Çok aktörlü, çok boyutlu yeni gündelik hayatın ürettiği belirsizlik, tehlikenin ve tehdidin nereden geldiğini anlayamayan insanların endişe ve korkularını artırıyor. Endişe ve korku cisimleştirilirken elbette en kolayı hemen sokağındaki ötekiler olarak, verili hali kabul etmeyen, her gün var olma talepleri daha güçlü hale gelen metropollerin yenileri oluyor.
Ötekiler ise kendilerini içlerine almayan ya da kendilerine benzeme şartını koşarak almaya çalışan yerleşiklere karşı hem kimliklerine daha sıkı sarılıyorlar hem de öfke biriktiriyorlar. Umutla başlayan göç, umutsuzluktan ve çaresizlikten beslenen öfkeli tepkilere dönüşüyor.
Güvenlik talebi ulus devleti,
ulus devlet şovenliği besliyor
Tüm bu dinamikler ekonomik ve siyasi krizlerle birleşince bir arada yaşama iradesi ve ütopyası da eksiliyor. Öfkenin siyasetini yapma konusunda daha hevesli olan şoven ve dini hareketler öne çıkıyor.
Sanayi toplumuna göre biçimlenmiş ideolojilerin cevapları bugünkü kültürel ve toplumsal sorunlara yetmeyince, inanç ve etnik temelli radikalleşme öfkenin yeni varoluşuna dönüşüyor. Yeni bir ideoloji ve ütopya yerine, var olan inanç ve etnik kimliği kutsamak, yüceltmek ve yeni bir ideoloji olarak benimsemek ağırlık kazanıyor.
Yaşanan gerilimin elbette ekonomik, sınıfsal nedenleri, sonuçları var. Ama bugün yaşanan sorunun sınıfsal olduğu kadar kültürel nedenleri ve sonuçları da var.
Sonuçta tüm toplumlarda şu veya bu dozda, şovenlik ve dine yaslanma karşılıklı veya beraber birbirini çoğaltıyor. Bu zihni lümpenleşme de ulus devletleri, otoriter eğilimleri besliyor. Aynı zamanda IŞİD gibi radikal arayışları besliyor.
Bu nedenle de tüm dünya hızla bir “ara buzul döneme” yaklaşıyor. Ülkelerin çoğunda şoven ve lümpen liderlerin, partilerin, hareketlerin yükselişinin bir süre daha süreceği anlaşılıyor. Çünkü bugüne cevap üreten yeni ütopyanın düşünürleri ve siyaset adamları ortada yok. Üstelik ulus devletlerin de ne bugünün sorunlarına, ne Suriye’ye, ne yoksulluğa, adaletsizliğe dair, ne de ozon tabakasının delinmesinin çaresine dair bir senaryoları var.
Bu nedenle şoven ve lümpen liderlerin, tek tipçi ulus devletlerin, radikal arayışların bugünün hayatına çare olmayacağı acı deneyimlerle anlaşılana kadar daha gidilecek yolumuz var galiba.
Yazarlar
-
Taha AkyolYangın ve su 30.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİyi yönetimi hak ediyor muyuz 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKSuriye’de tarihi bir uzlaşmanın imkanları: Mutabakatın özüne ve şeklinde dair 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEHey gidi hukuk 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojava, Şam ve çözüm süreci arasında optimal bir nokta bulunabilir mi? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanBakın servet transferi nasıl yapılıyor? Bir tekil örnek… 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEski Türkiye’den Bir Sokak ve Bir Apartman 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuk ve Savaş 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKendiliğin kazanılması ölçüm sorunlarına yolaçıyor 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunVazgeçmeyeceğiz! 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAynı dili konuşup neden anlaşamıyoruz? 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMinder… 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluFurkan Karabay, Murat Çalık, Kavala, Atalay, Demirtaş ve diğerleri 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBir Baba Dostu: Altan Öymen 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYusuf Tekin hemen istifa etmeli ama LGS değil, YKS’den 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan, temel saflaşmanın eksenini 10 yıl sonra bir kez daha değiştirmeye çalışıyor: ‘Millîlik’ yer 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEMurat Çalık’tan halkın payına düşenler 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluDevlet, başta dürüst olmazsa sonra kimseyi inandıramaz 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025
26.05.2025
19.05.2025
5.05.2025