Berat ÖZİPEK
Çarşıda pazarda sorun yok.
Gündelik hayatta “sıradan insanlar” birbirleriyle alışverişi, selamı kesmiyorlar. Siyaset sözün bir parçası, ama kesinlikle tamamı değil.
Gelgelelim, üniversitede, medyada ve beyaz yakalılar arasında öyle değil. Orada siyasi gerilimin yüksek olduğu günlerden geçiyoruz.
“Okumuşlar” birbirlerine karşı fazlasıyla tahammülsüz. Sıkça ağızlarını bozuyorlar, asgari bir medeni ilişkiyi yürütemez hale geliyorlar.
**
Çok az insan hasar görmeden atlatabiliyor bu sarsıntıyı.
Galiba ben o şanslı azınlıktan biriyim.
Gezi’den beri konuşamaz hale geldiğim kimse olmadı. Ama bu genellikle tek taraflı çabam ve sabrımla gerçekleşti. Hakaret etmiyorum, küfretmiyorum, sadece tartışıyorum.
Ama bu bile yetmiyor çoğu kez.
Cumhurbaşkanı Erdoğan söz konusu olduğunda, benden de aynı ruh hali içinde hareket etmemi bekliyorlar.
Erdoğan’ı eleştirmekten söz etmiyorum, onu zaten yapıyorum, ama bu yetmiyor.
**
Bir örnekle anlatayım:
Ferhat Kentel, “sizin gibi devletle iktidarla kucak kucağa yaşayan” seviyesinde ifadeler içeren ve “Erdoğan’a eleştiriye sıfır tolerans” gösterdiğimi iddia eden bir yazıyı “hakkaniyetli” diye paylaşmış.
Ona bir mail yazıp teessüflerimi ilettim. Ama bundan ibaret olmadığını, maili gönderdikten sonra fark ettim. Bu paylaşımına itiraz eden birine de şunu yazmış:
“Bazı Müslüman görünümlülerin son 10 yılda geldiği saray tapıncını görünce benim yaşadığım şokun yanında sizinki solda ‘0’ kalır. Ve bazen gerçekten aynı dine mi inanıyoruz diye düşünüyorum.”
**
Geriye dönüp yazılarıma, sözlerime baktığımda, Gezi’den Uludere’ye, Berkin Elvan’dan son seçim dönemindeki tutumuna kadar sayısız konuda Erdoğan’ı ve Ak Parti’yi defalarca net bir şekilde eleştirdiğimi görüyorum.
İlginç olan, onlar da görüyor ama dönüp bunları söyleyebiliyorlar.
“Erdoğan’a eleştiriye tahammülsüzlük” veya “saray tapınması” falan hakikaten tuhaf.
PKK’nın ateşkesi bozma kararını eleştirdiğim bir yazıdan “devlet doksanlara dönsün” dediğim sonucunu çıkaran birini “hakkaniyetli” bulmak da öyle.
Sahiden normal bir durum değil bu.
Bir makuliyet kaybı.
**
Ne yapmalı böyle bir durumda?
Ben iki şey yapmaya çalışıyorum:
Birincisi, bu psikolojik şiddete teslim olmuyorum.
Bir liberal demokrat olarak öteden beri savunduğum “özgürlük, adalet ve barış” gibi değerler açısından, mevcutlar arasında bütün eksikliklerine karşın Ak Parti’nin hala en tercihe şayan alternatif olduğunu düşünüyorum ve bunu dile getirmeye devam ediyorum.
Erdoğan’ın ekonomik kalkınmadan militarizmin geriletilmesine, kimliklerin özgürleşmesinden azınlık haklarına kadar pek çok konuda bu ülke için yaptıklarını da görüyorum.
Ama oligarşi medyasından cemaat medyasına, bazı çevreler onu kötülemek için her fırsatı değerlendiriyor diye, onlara “malzeme vermeme” adına eleştiriden de vazgeçmiyorum.
Erdoğan iyi yaptığında iyi, kötü yaptığında kötü diyorum.
**
İkincisi, kimseyi kırmamaya özen gösteriyorum. Tam da böyle zamanlarda birinin makul kalmak zorunda olduğunu aklımdan çıkarmıyorum.
Aslında trajikomik bir durum yaşadığımız, ama insan onun içindeyken gülemiyor.
“Fikirlere karşı acımasız insanlara karşı nazik olmalıyız” der Pascal Salin.
Ben de siyasette farklı düşünmenin normal olduğunu anlatmaya çalışıyorum ve hakikatin anahtarının hiçbirimizde olmadığını hatırlatıyorum.
Elimden gelen bu. Ve olduğu kadar işte!
**
Bu günler geçer.
Daha iyi ve daha kötü günler gelir. Bugün paylaştığımız politik pozisyonlar değişir, şimdi sahip olduğumuz fikirlerle gurur veya pişmanlık duyabiliriz.
Bütün bunlar çok mümkün.
İnsan siyaseti yanlış okuduğu için suçlanamaz, belki bundan çok pişman da olmaz.
Ama bir daha yüzüne bakamayacak hale geldiği insanlardan dolayı pişman olabilir.
Bunu yaşamayın diyorum.
Ne bileyim, çok istiyorsanız da yaşayın ama ne gerek var üç günlük dünyada!..
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
13.07.2025
28.06.2025
21.05.2025
20.02.2025
16.01.2025
8.01.2025
20.11.2024
8.11.2024
30.10.2024