Berrin Sönmez
İYİ Parti özellikle iki “K” üzerinden çokça eleştirilmeyi hak ediyor. İlki Kürtler ve Kürt meselesinin çözümüne bakışı yetersiz kalmış. Eşitlik kavramını defalarca tekrar etmek, o eşitliğin nasıl kurgulandığını anlatmaya yetmiyor. İkincisi kadın hakları ve eşitlik mücadelesi alanında çok sorun var. Eşitlik mücadelesini görmezden gelir gibi kadın istihdamını iyileştirmek adına esnek çalışma modellerine, evde çalışma yöntemlerine beyannamede yer verilmesi, kadınlara hakaret gibi.
Önceki yazımda HDP halk buluşması için caddelerin trafiğe kapatılmayışına değinmiştim. Ertesi gün yapılan İYİ Parti toplantısı içinse neredeyse bütün yollar kapatılmıştı. Ulaşımı, erişimi en alt düzeyde tutabilecek kadar yüksek güvenlik(!) önlemiyle salona varabilmek mucizeydi desem abartmış olmam. Salonun karşısındaki Ankara Garı’nın otoparkı da kapalı olduğu için araçlarıyla gelenlerin defalarca geniş bir alanı dolaşması gerekiyordu. Park edebildikten sonra da uzun mesafeleri yürümekten başka çare yoktu. Partililere kararlılık testi niyetine herhalde…
Yaratıcılıkta sınır tanımayan emniyet, partilerden birini kaldırıma tıkıştırırken diğerini ulaşılmaz kılarak seçim yarışındaki eşitsizlik çıtasını her seferinde başka bir yöntemle biraz daha yukarı taşımayı başarıyor. Birkaç yıl önce aynı salonda AKP kongresine ulaşmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Ulaşmak değil ama AKP kongresine girebilmekti zor olan. O kapıdan bu kapıya dolaşarak listelerde isim arayıp olmadı içeriden davet eden yetkilinin çağrılıp onun eşliğinde girilmesi gibi külfetler çekilirdi. İYİ Parti içinse kapıya erişebilen sıradan arama ile rahatça girebildi. Yine aynı salonda birkaç ay önceki HDP kongresi için getirilen çanta bulundurmama gibi kısıtlar yoktu ama.
Salona ulaştıktan sonra ilk dikkatimi çeken sıradan bir Türkiye portresiyle karşılaşmak oldu. Her şehrin cadde ve sokaklarında görebileceğiniz, alışveriş merkezlerinden metro ve minibüslere kadar her alanda rastlanabilecek türdendi demografik yapı. Genç, yaşlı, orta yaşlı dağılımından kadın erkek dengesine; sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik dağılımdan dindar-seküler görünüme kadar denklik söz konusuydu. Beni şaşırtan bir sahicilikle karşılaştığımı söyleyebilirim. AKP toplantılarında gördüğümüz baskın dindar ama burjuva dindar tiplemesi değildi. CHP toplantılarının karakteristik özelliği olarak elitist tutumlu insanlar da baskın değildi kitlede. MHP’nin kabadayı tipleri de öyle pek görülmüyordu. Ya da Saadet Partisinin “hanımları” gibi baş köşeye de olsa bir köşeye öbeklenip, birbirine sokulmuş değildi kadınlar. Evet HDP kitlesi kadar dinamik ruhu da yoktu. Kadınlar arasındaki örtülü, açık dağılımı gibi aralarındaki davranış, tutum farklılığı da semt pazarında rastlanabilecek doğallıkta göründü gözüme. İster istemez bu yeni partinin her siyasi partinin baskın karakterinden, aşırılıklarından rahatsız olanlar için açılmış bir kapı olduğunu düşündürdü görüntü. Merkez-çevre karşıtlığı kadar dindar-seküler karşıtlığının da ahenkli uyumla aynı salonda “yüzünü güneşe döndüğünü” söylemek mümkün. İdeolojik kamplaşmadan, hayat tarzı cepheleşmelerinden yorgun düşen topluma “iyi gelecek” bir siyasi pozisyon alışla karşı karşıyayız.
Yıllardır toplumun iki kutupla anılması, siyasetin bu iki kutup üzerinden yürütülmesiyle kazanan Erdoğan, tam da bu nedenle görmezden gelme çabasını sürdürüyor. İki kutupla kazanmaya alışıktı ama bu parti o kalıplara sığan bir yapı değil. Birbirinden farklı ama farklılıkları çatışma düzeyinde aykırı görünmeyen, görüntüde uyum hissi veren bu kitle, uzun vadede aynı siyasi partinin çatısı altında kurumsallaşır mı, bekleyip görmek gerek.
Dikkat çeken bir husus da çocuk görmemek. Toplantıya çocuklarıyla gelen partili yok gibiydi. Ben hiç karşılaşmadım belki de… Önemi ne derseniz, inanmışlık, adanmışlık eksikliği derim. Refah Partisi’nin yükseliş, ondan kopan AK Parti’nin çıkış zamanlarında da HDP kitlesinde de çocuklar, aileleriyle birlikte aynı hedefle büyüyen nesiller olarak göze çarpar. Ancak İYİ Partili, çocuğunu da yanında getirmeye ihtiyaç duymamış. Bir başka açıdan bakmaya çalıştığımda çocuk eksikliğini, kitlede sıkışmışlık duygusunun yoğun olmayışına bağlayabiliyorum. Tüm benliğiyle siyasetin içinde olduğunu göstermek arzusu taşıyacak kadar dışlanmış hissetmeyişinden… Kim bilir belki ülke siyasetinin normalleşmesine katkı sunar bu ruh hali. Siyaseti, varlık yokluk mücadelesi gibi değil de topluma hizmette bayrak yarışı niteliğiyle tercih etmenin göstergesi olarak okumak da mümkün.
Eksikler, sorunlar çok tabii ki partide, Organizasyondan planlamaya, salon düzeninden ses ve ışık düzenine kadar profesyonellikten de, bütçeden de mahrum olduğunu düşündüren çok şey var. Meral Akşener’i de, dinleyeni de yoracak ölçüde uzun tutulmuştu mesela beyannamenin okunması. Daha kısa özetle, toplantı daha dinamik kılınabilirdi. Zaten ne güzel ki, kağıt israfı yapılmadan, çevreci yaklaşımla basılı değil USB girişiyle elektronik metin dağıtılmıştı. Tümünü kürsüde okutup cumhurbaşkanı adayını da, katılımcıları da hırpalamak acemilikten muhtemelen.
Fakat asıl önemli olan seçim beyannamesinin içerik açısından doyurucu olmayışı. Özellikle iki “K” üzerinden çokça eleştirilmeyi hak ediyor. İlki Kürtler ve Kürt meselesinin çözümüne bakışı yetersiz kalmış. Eşitlik kavramını defalarca tekrar etmek, o eşitliğin nasıl kurgulandığını anlatmaya yetmiyor. Yerel yönetimler üzerinde merkezi yönetimin sadece etkin denetim dışında yetkisi olmayacağı vaadiyle yerinden yönetim konusu geçiştirilmiş. TC kimlik kartının, sunduğu ve kağıt üzerinde var olan hakların Kürtler için yeterli sayılması, hayatın gerçekleri karşısında öyle naif ki, ne söylesek az. Ayrımcılık, hak ihlalleri, kimlik inkarı ve kitlesel ötekileştirmeyle siyaset alanının daraltılması yaşanırken, genelin, kağıt üzerinde sahip olduğu haklarla yetinilmeye kalkışılması ancak kurulu düzeni sürdürmeye hizmet eder.
İkincisi kadın hakları ve eşitlik mücadelesi alanında çok sorun var. Eşitlik mücadelesini görmezden gelir gibi kadın istihdamını iyileştirmek adına esnek çalışma modellerine, evde çalışma yöntemlerine beyannamede yer verilmesi, kadınlara hakaret gibi. Çalışanın değil patronun çıkarlarına uygun olduğu gibi aynı zamanda kadını, düşük ücrete ve giderek yoksul yaşlılığa mahkum ettiği bilinen esnek çalışma modeli kadın istihdamını yükseltmez. Sadece işverenin kârına, erkeklerin evdeki konforuna hizmet eder. AKP esnek zamanlı ve evden çalışma yöntemlerini geliştirmek konusunda o kadar ısrarcı olduğu halde bir dikkat etselerdi keşke şu seçim sürecinde onların bile bu konuları hiç dile getirmediğine. Büyük yanlışlık, büyük eksiklik. Sığınma evi açmak yerine şiddet faili erkeklere terapi merkezi icat etmekse sözün bittiği yer. Nutkum tutuldu resmen. Erkek şiddetini politik tutum değil de hastalık gibi görmenin yanı sıra, şiddet için ayrılan bütçeyle bile erkeklere hizmeti önerecek kadar uçuk politika…
Türkiye siyasetinde bugün Kürtler ve kadınlar için somut, hakkaniyetli, uygulanabilir, yaşanabilir, kağıt üzerinde kalmayacak eşitlik temelinde çözüm önerileri sunmayan partiler, seçim kazansa bile toplumu iyileştirme iddiasını geleceğe taşıyamaz. İYİ Parti kadar diğer parti ve ittifakların da değerlendirmesi ümidiyle not düşmüş olayım. Ekonomi bozulur, düzelir. Savaşlar, çatışmalar şöyle veya böyle ama illa ki biter. Yollar, köprüler yapılır, aşınır. Hatta ekmek, aş, iş bulunur. Tarım, hayvancılık geliştirilir, bu ülkenin potansiyeli var. Eğitim sorunları da aşılır. Yeter ki insana hak ettiği değer verilsin. Lafta değil gerçekte.
Kitlenin sahiciliğinden söz etmiştim yukarıda. Ama aynı sahiciliği ülke sorunlarına gerçekçi çözüm üretmek için kullandıkları söylenemez. Belki de bu sahicilikle aşırı kuşatılmışlık hali, ülkeyi daha iyiye taşıyacak politik cesarete ulaşmasını, biraz da zaman darlığı nedeniyle zorlaştırmıştır. Yine de hedef kitlesini oluşturan toplumsal yapının beklentilerini karşılamış olabilir ki yükselişte görülen bir parti. Bir önceki yazımın son kısmını hatırlatarak bitireyim. Ulus esnafının yüzde 80 oranında İYİ Parti’ye kaydığı yönündeki tahmin isabetliyse bu pek de sıradan bir yükseliş olmayabilir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024
3.05.2024
5.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
8.03.2024