Berrin Sönmez
25 Kasım yaklaşırken devlet erkanı alışıldık yaklaşımlarıyla kadına yönelik şiddet konulu toplantılar düzenleyerek bolca ahkam kesmeye başladı yine. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da bu tip toplantılardan birisinde yine kadın örgütlerini hedef aldı. Yasa ve Sözleşme kadına yönelik ataerkil şiddetle etkin mücadele yürütmek için hükümetleri, parlamentoları, kamu kurum ve kuruluşlarını, sivil toplumla işbirliğine davet eder. Ancak yıllardır iktidar sivil toplum örgütlerini kendisine rakip görür. Şiddetle mücadele alanında gerçekten ataerkil şiddet önlenmek isteniyorsa kamu, kadın örgütlerini rakibi değil refiki olarak görmeli. Çünkü kadınlar da şiddetle mücadele ediyor. Aynı şiddetle mücadele için çabalayan devlet ve sivil toplum refik, işbirlikçi olmak zorunda ama yazık ki ülkemizde işler böyle yürümüyor.
Yine kadın örgütleri suçlandı Sayın Bakan tarafından: "Çırpınıyoruz. Bir şiddet olmasın. Bakanlıklarımız seferberlik ilan etmiş durumda. Hepimiz üzerine düşeni yapıyoruz. Herkes titizleniyor ama maalesef bir grup siyaset ve ideoloji esirlerine yanlış rakamlar yüzünden mahkum kalıyoruz. Biz niçin bu rakamları farklı verelim? Artınca alarm zillerini çalıyoruz, azalınca arkadaşlarımızı motive ediyoruz." Polis Akademisi'nce düzenlenen toplantıda Bakan Soylu, kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet konusunda erkeklere de seslenerek, "Nereden çıktı bu kadına şiddet, kadın cinayeti? Erkeklere sesleniyorum; kendinize gelin. Fiziksel olarak güçlü olabilirsiniz ama neyi tatmin ediyorsun, neyi koruyorsun, neyini sağlıyorsun, hangi duygunu yüceltiyorsun? Ayıptır" demiş.
Ayıp diyerek kimsenin kadına yönelik ataerkil şiddeti hafifsemeye hakkı yoktur bunu peşinen belirteyim. Ve Sayın Bakan'ın sorusuna bir soru da ben ekleyerek açıklamaya çalışayım zira şiddet faillerinin bu sorulara cevap vereceğini hiç sanmam. Kimi kopyalıyorsunuz, siz kimi örnek alıyorsunuz da kadına yönelik ataerkil şiddeti, ataerkil cinayetleri bu denli arttırıyorsunuz? Faillere bu soruyu yöneltip kendim cevap vereyim: Çok açık bir şekilde devleti yönetenleri, sizi, sizleri örnek alıyorlar Sayın Bakan. Sizlerin söyleminizle besleniyor ama uyarılarınızı değil yaptıklarınızı dikkate alarak tırmandırıyorlar kadına yönelik ataerkil şiddeti. Nasılını anlatmak için bir başka haberden destek alayım. Las Tesis ve kadın eylemlerine polis müdahalesi desem herkes için yeteri kadar açıklayıcı olur. Ancak sizler için detaylarını benden çok daha iyi bildiğiniz bir suç duyurusuna verilen kararın, ataerkil şiddetle mücadele açısından ne anlama geldiğine dair yorumlarımı paylaşayım. Eğer samimi ise o “çabaların” neden yetersiz kaldığını anlamanıza yardımcı olmak ümidiyle Las Tesis dansının performe edildiği kadın eylemlerinden söz edeceğim.
Öncelikle belirtmeliyim ki kanaatimce dans, insanlık tarihinin bilinen en etkili ve barışçıl protesto/meydan okuma yöntemi. Mirabel Kardeşlerin anısına yazılmış sözlerle performe edilen Las Tesis dansı, Şili’den tüm dünyaya hızla yayılmıştı hatırlanacağı gibi. Şili kadın hareketinden bir örgüt olan Las Tesis, dans performansıyla tüm dünya kadınlarını nasıl olup da bu denli etkili biçimde ta yüreğinden yakaladı? Yüreğinden, en yaralı olduğu yerden yakaladı çünkü sadece Mirabel Kardeşlerin değil bütün kadınların hakikatini haykırıyordu. Hakikati, kadına yönelik şiddetin eril şiddetin aynı zamanda egemenlerin şiddeti olduğunu, eril ve erk-ek şiddetinin aynı şey olduğunu, aynı biçimlerde uygulandığını söylerken ağlamıyor, yakınmıyor tersine meydan okuyordu. Kadınlara kendisini güçlü hissettiren, kadının gücünü açığa çıkaran dans, tam da bu nedenle hızla yayıldı tüm dünyaya ve pek çok ülkede kadınlar, sözlerini kendi dillerine çevirerek aynı protestoyu gerçekleştirerek güçlerini açığa vurma yolunu seçti. Bir tek Türkiye, kadınların kendisini güçlü hissetmesinden rahatsız oldu.
Las Tesis dansını performe eden kadınlar bir tek Türkiye’de polis tarafından engellendi. Kadınlar gözaltına alındı. Gözaltına alınırken darp edildi. Yetmedi. Polis şiddeti, Ankara’da savcılığın “kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla meşrulaştırıldı. Kadına yönelik polis şiddeti, cezasızlıkla ödüllendirilmiş oldu. Gazete Duvar’dan Serkan Alan’ın haberinden Ankara İl Emniyet Müdürlüğü'nün, haklarında suç duyurusu bulunan polis memurlarını savunurken “eylemin kanunsuz olduğu” iddiasını kullandığını öğreniyoruz. Şimdi çok merak ettim acaba hangi kanun bu sözü edilen? OHAL kararnameleriyle gösteri ve yürüyüş haklarının kısıtlanmasından söz ediliyor belki. Ancak OHAL bitti. OHAL bitti ama valilik bildirileriyle gösteri ve yürüyüş, toplanma hakları kısıtlanmaya devam ediyor evet ama valilik bildirileri kanun mu? Anayasanın üstünde mi? Emniyet müdürlüğünce yapılan “eylemin kanunsuzluğu” iddiasına dayalı savunma, kanun devleti kanaati oluşturuyor ama ortada kanun yok. O halde Las Tesis dansının gerçekleştirildiği Ankara Kadın Platformu eylemini kanunsuz olarak tanımlayan emniyetin savunması bize polis devleti tanımından başka seçenek bırakmıyor. Hukuk devleti kesinlikle değil, kanun devleti bile değil polis devleti yöntemleriyle kadın eylemleri önlenir, kadın örgütleri kriminalize edilir, en hafifinden verdikleri rakamların yanlışlığı iddiaları resmi beyanlarla dile getirilerek itibarsızlaştırılmaya çalışılırken, kadına yönelik ataerkil şiddetle mücadele edildiği söylenemez.
Devleti yönetenler, kadın örgütlü mücadelesini değersizleştirmeye çalışırsa; emniyet kadın örgütlerinin barışçıl eylemlerini kadına yönelik polis şiddetiyle engellerse; adalet, kadına yönelik polis şiddetini kovuşturmaya gerek görmez, şiddet uygulayan polisleri cezasızlıkla ödüllendirirse evde, sokakta kentte erkek şiddeti önlenemez. Erkeklere “kendinize gelin” çağrınızın hiçbir anlam taşımadığını bilmelisiniz Sayın Bakan. Duyduğunu değil gördüğünü yapıyor onlar. Özellikle son üç-beş yıldır iktidarın, kadın örgütlerine ve kadın eşitlik mücadelesine, toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesine yönelik suçlayıcı söylemiyle, kadına yönelik erkek şiddetinin tırmanışı arasındaki doğru orantıyı görmelisiniz Sayın Bakan. Devletin hükümet etme yetkisinden aldığı, meşru sayılan zor kullanma gücünün, sırf erkek doğmuş olması hasebiyle kendisinde de tezahür ettiğine inanan zihniyetin eyleme dökülmüş halidir çünkü kadına yönelik ataerkil şiddet. Devletin egemen konumuyla tüm yurttaşlarına uyguladığı zor gücünü bu zihniyete sahip erkekler kopyalıyor, milyonla mikro egemen çıkıyor karşımıza. Ataerkil zihniyete sahip her erkek kendisini bir nevi paralel devlet olarak konumlandırıp ailede, evde, sokakta, kentte kadına şiddet uygulama hakkı olduğunu düşünüyor. Sizlerse bu gerçeğe dikkat çekmek için “şiddet politiktir” diyen kadın örgütlerini suçlayarak bu zihniyeti beslemiş oluyorsunuz. Sonra dönüp halka “çabalıyoruz” demeniz anlam taşımıyor çünkü ataerkil şiddetle mücadele etmek için gerekenleri yapmak yerine o, şiddet üreten ataerkil zihniyeti kuran söylemi dilinizden düşürmüyorsunuz.
“Çabalıyoruz” sözünüzün gerçeği ifade etmesi için Sayın Bakan, İstanbul Sözleşmesi'ni ve şiddet yasasını etkin uyguluyor olmanız gerekirdi. Peki, bilir misiniz Sayın Bakan, biz kadınlar neden İstanbul Sözleşmesi’ni şiddetle mücadele için elzem görürüz? Çünkü İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik ataerkil şiddetin gizil kodlarını deşifre etmiştir. Açığa çıkardığı bu kodlara uyan hükümlerle bütüncül düzenleme yapma yollarını göstermiş ve uygulama yöntemleri önermiştir. Her kelime, kavram bir kod olarak düşünüldüğünde, ataerkil şiddetle mücadele için sözün kritik önemi anlaşılabilir. Örneğin ataerkil şiddetle mücadele edilmek isteniyor olsa bile aile kavramının vurgulanması, bu mücadeleyi sekteye uğratmaktadır. Çünkü ailede erkek doğmuş olanların egemen sayılması gerektiğini düşünenleri güçlendiriyor, aile içindeki erkek olmayan, erkeklerle eşit sayılmayan bireyleri hak ihlallerine karşı savunmasız bırakıyor. Oysa şiddet hak ihlalidir ve suçtur diyebilseniz “ayıptır” demek yerine suç ve hak ihlali diyebilseniz keşke. İnsan hakları hukukuna ilişkin geniş mevzuatın tamamlayıcı parçası olan İstanbul Sözleşmesi gereğince “önce insan” diyerek kadınların insan haklarını korumayı, aile kurumunu korumaktan daha önemli görseniz, şiddeti önleyebilirsiniz. Ve şiddeti aile bahanesiyle meşru saymaktan veya faillerin bu şekilde yorumladığı söylemden vazgeçtiğiniz anda ataerkil şiddetle gerçekten mücadele etmeye başlamış olursunuz. İşte o zaman çabalarınızın boşa gitmediğini görme ihtimaliniz de olur. Ve şiddetle mücadele edildiğinde aile yıkılmaz. Sözleşme ve yasa yıkmıyor çünkü aileyi ataerkil şiddet yıkıyor. Kadını eşit insan olarak görmeyen zihniyet, erkek doğmuş olanlara veya ataerkil erkeklik normlarına uyum sağlamış olanlara, kadınlar ve çocuklar gibi “yeterince erkek” olmayanların insan “haklarını ihlal etme yetkisi” tanıyor. İşte İstanbul Sözleşmesi ailede ve toplumda erkeklere hak ihlal etme yetisi tanıyan anlayışı engellemenin yollarını gösterdiği için önemli ve uygulanmalı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024
3.05.2024
5.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
8.03.2024