Berrin Sönmez
Günümüzde bu ülkenin Müslüman dindarlarının din algısı, anlayışı ve yaşayışı hayli çeşitlenmiş halde. Birbirine az çok benzeyenden, tümüyle zıt düşene varana kadar geniş bir yelpaze oluşturan dindarlık biçimlerinden söz etmiyorum sadece. Konu bağlamında bireylerin, doğal olarak bir diğerinden çok farklı, dindarlık biçimlerinden çok daha önemli olan din-devlet ilişkisine dair teslimiyetçi ya da özgürlükçü kutuplar arasında da yelpaze oluşturduğu ayan beyan ortada. Yelpazedeki renk geçişlerini, ton farklılıklarını izleyebileceğimiz konulardan birisi de seküler ve laik kavramlarının hangi bağlamlarda kullanıldığına bakmak olabilir. Dikkatimi çeken çok önem verdiğim bir husus seküler kavramının daha çok sosyolojik bağlamda kullanılıyor oluşu. Seküler kavramı, farklı tonlarda düşmanlık beslemek ya da tolerans göstermek biçiminde olsa da dindarların her birisi tarafından örneğin seküler dil, seküler yaşam tarzı gibi söyleyişlerle hep toplumsal alana dair kullanılır. Ancak laiklik hep politik düzlemi işaret eder. Hatta devlet-din ilişkisinden bile daha öncelikli olarak dindar algıda laiklik, dini otorite(ler) ile siyasi otorite arasındaki ilişkiye dair atıflarda kendine yer bulur. Diğer yandan bir fark da seküler karşıtlığının hiç sakınımsız yüksek sesle dile getirilebilmesi buna mukabil laiklik karşıtlığının, kapalı kapılar ardında alçak sesle konuşulmasıydı.
Anayasa maddesi olmakla ceza yargısının konusuna girmesi dindar algının dışavurumunda böylesi ikircikli tutum yaratıyordu. Fakat tek etken erken Cumhuriyet döneminden günümüze laiklik ilkesinin anayasada yer alışı ve hatta değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeler arasında sayılması değil, İslam tarihinin hemen tümüne yayılmış bir evveliyatı olması. Tarihin derinliklerine inmeden önce beni bu yazıyı tahminimden erken ve biraz hazırlıksız yazmaya iten saiki hatırlayalım. Malum Ayasofya Baş İmamı Mehmet Boynukalın’ın anayasadan laiklik kaldırılsın çıkışı gündemi doldurdu. Erdoğan'ın yeni anayasa çıkışı yaptığı andan itibaren 1924 Anayasası benzeri bir düzenleme murat ettiğini düşünmüş ve yazmıştım da. Özellikle parti devleti sistemi getirerek AKP içindeki yasallık beklentisini karşılamayı ve bu yolla iç muhalefeti susturmayı planladığı kanaatindeydim. Tabi ki tıpkı 24 Anayasası gibi anayasanın hem yapım sürecinden hem içeriğinden Kürtlerin bütünüyle dışlanacağı bir düzen tahayyül edildiğini söylemek de gerekir. İtiraf edeyim baş imamın çıkışına kadar, devletin “dini İslam” maddesinin geri getirilme ihtimali hatır ve hayalimden geçmemişti. Fakat duyunca taşlar yerli yerine oturdu tabi, evet taleplerin yüksek sesle dillendirilmesi ‘bu konuda kritik eşik aşılmıştır’ hissiyatının belli dini çevrelerde oluştuğunu gösteriyor. Ayasofya’nın cami olarak ibadete resmen –eskiden yarı örtük biçimde ve küçük gruplar için açıktı- açılmasından sonra yükselen ‘hilafet isteriz’ sesleriyle de pek örtüşüyor. Dini otoritelerden bir kısmı hatta belki bir dini konsorsiyum bile denebilecek bir yapılaşmanın siyasi otoriteyle uzlaştığını gösteren işaretlerdir. Hal böyleyken Kılıçdaroğlu gibi “ihtimal vermem” serinliği pek naif kaçıyor. Buna karşılık laiklik ilkesine sahip çıkmak isteyenlerden bazılarının, ilk dört maddenin değiştirilemezliği gerekçesiyle darbe anayasasının ruhuna sığınması da en az laiklik kaldırılsın talebi kadar sorunlu.
Müslüman dindarın din algısında dilini çatal, gönlünü bulanık, zihnini muğlak kılan şey Batılı toplumlarda laik düzenin kurulmasına götüren tarihi süreçlerden pek farklı değildi bence. Dini otorite ile siyasi otoritenin çatışma anlarında, devletin zor gücü muhalif dini otoriteyi bastırıp onun yerine tabiri günümüzden seçersek, yandaş dini otoriteyi ikame etmek olarak özetlenebilir İslam tarihindeki süreç. Politik düzenlemeyle din ve devletin alanlarını belirlemek yerine devlet zorbaca dini otoriteler arasında seçmece usulü bastırır ya da parlatırken geniş halk kesimleri de dini algısını, düşüncesini açıkça ifade etmekten kaçındı. Çağlar boyunca içten içe kaynama şeklinde süren bu ilişki biçimi Müslüman toplumları zamanla düşünemez, konuşamaz hale getirdi. Dili ve zihni lal oldu Müslüman kitlelerin ama açıkça yaşayamadığı için bulanıklaşan gönlünden de inandığı din algısını silip atamadı. Sadece ülkemizde değil hemen hemen bütün Müslüman toplumlarda, otorite karşısında sessizleşen dini gruplar inandıkları dindarlık biçimini ve kendi din algılarını kuşaktan kuşağa içsel söylencelerle aktarırken her bir inanış biçimi de farklı aidiyet bağları oluşturdu. Dolayısıyla bir anlamda bugünkü laiklik karşıtlığı geçmişten günümüze aktarılan söylencelerin din sanılması ve bu bağlamda kimlik siyaseti üretilmesiyle ilişkili. Devlet karşısında kendi din algısını ve dindarlık biçimini kimlik haline getirmiş olanlar bugün kendileriyle aynı aidiyete mensup gördükleri devletlülerin “sancağı altına cem olma” çağrısı yapacak kadar güçlendiklerini düşünüyorlar.
Din-devlet ilişkisinin seçili cemaatlerle dostane yürütülüp, kendi politik kaygıları için destekleyici bulmadığı cemaatleri ezip yok etmek şeklinde gelişmesi esasen Müslümanlar arası bir sorun olarak yaşandı genellikle. İslam’ın erken devirlerinden itibaren farklı dinlerin kendi cemaatleri içinde kapalı ama görece özgür yaşamalarını mümkün kılan bir düzen kurulmuştu. Bugünkü algıyla geçmişe bakanlar için insanlık dışı görülen cizye, kendi çağının şartlarında bakılınca geçmişe kıyasla son derece önemli bir insani gelişmenin politik düzlemde kurumsallaştırılmasıydı. Pratikte zaman zaman farklı durumlar yaşansa da kurulan hukuk düzeni hükümdarın dinine dönmek zorunda bırakmayan, toplumların kendi inançlarını, kültürlerini ve kurumlarını yaşatmasını mümkün kılan bir vergilendirme usulüydü. Kitap ehli olarak tanımlanan Yahudiler ve Hıristiyan mezheplere mensup tebaanın ve hatta Hermönetik külliyatı delil gösteren Sabiî’ler, fazladan vergi ödeyerek varlıklarını güven içinde sürdürebilmişlerdi. İslam devletlerinden önce ve sonra pek çok yerde hatta Otuz Yıl Savaşları'nı bitiren Westfalya Anlaşması'na yani on yedinci yüzyılın ortalarına kadar Avrupa ülkelerinde vergi değil hayatlarını veriyorlardı dinlerini değiştirmedikleri takdirde. İktidarın dini otoriteden alınıp dünyevi otoriteye verilmesiyle insanileşti toplum yaşamı. Batı’da din-devlet çatışması karşısında insanın varlık bulması sağlandı. Garip olan şu ki İslam devletlerinde bu özgürlük İslam dışı dinlere tanındığı halde Müslümanların farklı din yorumlarına tanınmadı.
Bir başka şekilde tabi tartışmaya açık olarak söylersem İslam'ın ilk halifelerinden Osmanlı’nın Tanzimat’ına kadar diğer din mensupları için bir nevi laik düzen oluşturulmuştu. Bu çerçevede laik devlet düzeninin insani gelişmişlikle ilişkisi Müslüman düşüncede salt başka din mensuplarıyla sınırlı tutularak ve tabi hazineye gelir getirme kolaylığından destek bularak ta yedinci yüzyılda kurumuştu diyebilirim. Buna dayanarak Müslüman toplumlarda hâlâ süren laiklik karşıtlığı ve Türkiye’de laiklikten dönüş talepleri, İslam düşüncesinin kendi içindeki gelişim çizgisine de ters düşüyor. Yedinci yüzyıldan itibaren kitap ehline hayat hakkı tanıyan insani gelişmişlik, günümüzde inançlı inançsız ayrımı yapmadan ve İslam'ın farklı yorumlarını ve yaşayış biçimlerini de içerecek şeklide laiklik ilkesiyle uyuşmalıydı, uyuşmalı benim mantığımda, düşüncemde durum böyle. Fakat siyasi hayatımızda yaşanmakta olanlar benim düşündüklerime çok ters düşüyor. Bu ters düşme halinin en önemli sebeplerinden birisi zannederim bireysel özgürlüklerle ilişkili. Şöyle ki Tanzimat’tan itibaren modernleşme süreciyle tebaa anlayışı yerine vatandaşlık bağının getirilmesi, devlet-toplum ilişkisi yerine devlet-birey ilişkisi kurulmaya çalışıldı. Modern toplumda olması gereken buydu ama mezhepler, cemaatler, tarikatlar ve şimdi dindarların muktedir olduğu haliyle devlet için, anayasal vatandaşlıkla devlet-birey ilişkisinin bireysel özgürlüklerden yana sağlamlaştırılmasını mümkün kılacak laik düzen, sadece inançsızlara ve sadece farklı dinlerin dindarlarına değil Müslüman dindarlara da kendi dini algılarını özgürce yaşama ve dini otoriteleri rahatça eleştirme, yerleşik kuralları sakınımsız sorgulama hakkı verdiği için laiklik yok edilmek isteniyor. Oysa tarih boyunca çağdaşlarının aksine farklı dinlere mensup insanların inançlarını yaşamasına izin veren İslam düşünce dünyasının, bugün gelinen insani gelişmişlik düzeyine uyumla İslam dininin farklı yorumlarına mensup insanların da özgürce eleştirel bakarak kendi din algısını hayata geçirmesini mümkün kılmalı. Sonuç olarak günümüzde laiklik ilkesinin en çok bireysel özgürlükten yana olan Müslümanlar tarafından korunması gerektiğini düşünüyorum. Ki esasen hiç konuşulmak istenmese de bireysel özgürlük, İslam teolojisinin olmazsa olmazıdır. Özgür irade ve akıl yürütme yoluyla tazelenen iman esastır çünkü.
Yazarlar
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.10.2025
12.10.2025
4.10.2025
21.09.2025
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025