Celal DENİZ
Önce yaşadıklarımdan küçük bir kesitle başlayayım.
Yıl 1987. Türkiye Birleşik Komünist Partisi yöneticileri Haydar Kutlu (Nabi Yağcı) ve Nihat Sargın ülkeye döndüklerinde gözaltına alınıp tutuklandılar. 900 gün süren tutukluluk günlerinde Kutlu ve Sargın ölüm orucuna yattılar. Bizler de kendi bulunduğumuz yerlerde ‘’Bir şey yap ölmesinler ‘’ şiarı ile açlık grevlerine yatıp destek eylemleri örgütledik. Bir gün nasıl bir sokak eylemi örgütleyelim derken aklımıza Diyojen'in gündüz gözüyle elinde fener ‘’adam’’ araması olayı aklımıza geldi. Bizde oradan esinlenerek 12 Eylül sonrası ilk kez izinsiz bir sokak eylemi örgütledik. İnsanlar ellerinde mumlar, gemici fenerleri, el fenerleri gündüz gözüne demokrasi aradık. Hem izinsiz hem kalabalık bu eylem o günün Milliyet ve Güneş gazetelerinden manşetten verildi. ''Mumla demokrasi aradılar'' diye.
Bu eylemi aklımızda tutarak bir başka tarihsel olayla yazıyı sürdürmek istiyorum.
Herkesin bildiği gibi Dreyfus olayı, 19. yüzyıl sonlarında (1894) Fransa'da Yahudi kökenli Yüzbaşı Alfred Dreyfus'ün haksız yere casuslukla suçlanarak göstermelik bir yargılamayla mahkum edilmesiyle başlar.Dreyfus'ün tutuklanması ülkeyi ikiye böler. Yargılanmasını, en ağır cezalara çarptırılmasını isteyenlerde vardır, tersine Dreyfus'ün suçsuzluğuna inanıp serbest bırakılmasını isteyenlerde.
O dönemde ''arı sanat'' yanlısı Anatole France gibi yazarlar da böylesi skandal bir yargılamaya karşı Dreyfus yanlılarının arasında bulur kendilerini. Vicdanı yaralayan bir yargı kararına karşı o zamana kadar aktif siyaset içinde görünmeyen, ılımlı bir yazar olan Emile ZOLA 13 Ocak 1898günü L’Aurore gazetesinde ‘’Suçluyorum’’ başlıklı Cumhurbaşkanı’na bir mektup kaleme alır.
Emile Zola Cumhurbaşkanı Felıx Faure’ye yazdığı mektupta sakin ama kararlı bir dil kullanarak ‘’Onlar göze aldıklarına göre, ben de göze alacağım. Gerçeği söyleyeceğim, çünkü kendisine kurala uygun biçimde başvurulan adaletin bunu eksiksiz olarak yapmaması durumunda, söyleyeceğime söz verdim. Benim görevim konuşmak, suç ortağı olmak istemiyorum. Yoksa gecelerim orada, işkencelerin en korkuncu içinde, işlemediği bir suçun cezasını çekmekte olan suçsuzun hayaletiyle dolup taşacak.
Bu gerçeği namuslu insan başkaldırımın tüm gücüyle size haykıracağım, sayın başkan.’’
Mektup yayımlandıktan sonra Emile Zola iftiraların muhatabı olmaya başladı ve kendisi de yargının karşısına çıkmaktan kurtulamadı. Yargılanmanın da ötesinde trajik bir kasıtlı zehirlenme vakası ile öldürüldü.
Şimdi tarihten ülkemize ve günümüze dönelim.
Bu ülkede hakların en tartışmasız olanı ana dilde eğitim yasak. Kendi dilinde eğitim talebinden kendi kendini yönetme talebine kadar bugün için evrenselleşmiş haklar manzumesinin bile ‘’terör’’ suçu ile eş değer görüldüğü bir ülkede devlet eliyle ‘’meşru’’ şiddet uygulanıyor.
Bu ülkede, Dreyfus’un yargılandığı yıllardan, yani 1894’ten başlayarak farklı olana karşı yok edici saldırılar yapılmış, 1915 ile ciddi bir soykırım yaşanmıştır. Kurulan Cumhuriyet daha ilk yıllarından başlayarak farklı olan kimliklere kültürlere karşı asimilasyoncu politikaları hayata geçirmiş, yetmemiş şiddetin en acımasızını uygulamıştır. O tarihten bu yana Kürtlere karşı devlet hep yıkıcı bir şiddet uygulamıştır.
Son olarak AKP çözüm sürecini bitirmiş, Kürt illerinde taş üstüne taş bırakmamış, sivil insanları, kadınları, yaşlıları, bebeleri katletmekten imtina etmemiştir. Bugün Kürtler kadim topraklarında çadırlarda bile yaşamak istemleri OHAL yasaklarına takılmaktadır.
Bunlar yetmemiş gibi Kürtlerin yerel yönetimlerde iktidar oldukları belediyelere kayyumlar atanmış, eş belediye başkanları tutuklanmıştır. Kayyum atanan belediyelerin önünde bulunan çok dilli tabelalar sökülmüştür. Belediye çalışanlarının sözleşmeleri tek taraflı fesih edilerek çalışanlar açlığa mahkum edilmiştir.
Çoğunluğu Kürt ve sol içerikli gazete ve televizyonlar kapatılmış, akademisyenler işlerinden atılmış, kamuda çalışanlar ya uzaklaştırılmış ya da açığa alınmıştır.
Son olarak halkın 6 milyona yakın oyunu almış bir partinin Eş genel başkanları ve milletvekilleri hukuksuz bir biçimde tutuklanmış, onlara bugün bile tecrit uygulanmaktadır. Ahmet Altan gibi yazarlar bile isteye haksız bir şekilde tutuklanmışlardır. Cezaevlerinde olan gazetecilerin çetelesini artık tutamaz olduk.
Mecliste Anayasa iki partinin anlaşması ile OHAL’in hukuksuzluğu hukuk olarak topluma dayatılmak istenmektedir.
Ülke bölgesel bir savaşın içine atılmakta, emperyal hayaller üzerinden ülkenin güvenliği yok edilmiştir.
Daha fazla sonuçları sıralamak mümkündür. Burada noktalayarak yeniden başa dönmek istiyorum.
Bu ülkede bunca hukuksuzluklara, adaletsizliklere karşı ‘’suçluyorum’’ diyecek bir Emile ZOLA cesaretinde ve kararlığında aydın ya da aydınlar yok mu demek istiyorum. Elbette Fransa’nın dünü ile Türkiye’nin bugünü aynı koşullarda değildir. Ama Adalet talebi dünyanın neresinde olursa olsun meşrudur.
Bir tarla sıçanı gibi korkarak yaşamaya yaşam demeyeceksek, şimdi Adalet demek için her aydın kendince Emile Zola’nın tavrını içselleştirmeliyim demesi gerekmez mi?
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.04.2019
14.12.2017
30.11.2017
13.09.2017
5.02.2017
28.04.2017
19.04.2017
1.02.2017
24.03.2017