Cihan AKTAŞ
Gezi Parkı eylemlerinin çığırından çıkarken şimdi geldiği noktaya kadar olup bitenler, Taksim’den yayılan gaz bulutları, hastaneye götürülen yaralılar, maksadı aşan yorumlarla ortaya çıkan gerilimli sahneler kaçınılmaz mıydı? Öyle düşünmüyorum. Neredeyse bir yıldır dilen gelen eylem sebepleri konusunda eylemciler zamanında muhatap alınsaydı, tetikte bekleyen fırsat düşkünleri Cumhuriyet Mitingi havalı eylemlerini duyuracak, bir ucu ağaca, diğeri avm sorgulamasına dokunan elverişli bir zeminden yoksun kalmış olurlardı.
“Parka karşı AVM” algısı, başlangıç aşamasında eyleme desteği artırdı, kimsenin kuşkusu olmasın. Hatırlarsınız, yenilerde bir işçi, çalıştığı inşaata en yakın olan ve pekâlâ yapımında ter dökmüş olabileceği bir avm’ye girip atm’den para çekmek istediğinde, üstü başı kirli, diye, hijyenik sebeplerle içeri alınmamıştı.
Bu ülkede mütedeyyin insanlar halka steril bir algıyla yaklaşan ve özellikle mütedeyyin kesimlerin duyarlıklarını asla hesaba katmayan, onları “nâmevcut” sayan CHP zihniyetinden çok çekti. CHP iktidarlarının betonlaşmayla süren ve tarihin örtbasını hedefleyen mimari ve şehircilik anlayışı Müslüman yazar ve şairlerin sert eleştirilerinden fazlasıyla payını almıştır. Ancak bu eleştiriler mısralarla metinlerle hâlâ el altındayken, dillerde gezinmekteyken AK Parti Hükümeti’nin tarihsel zenginlikleri açığa çıkarma politikaları adına canlı, yaşayan dokuyu betonlaştırmaya götüren ve kapitalizmle özdeşleştirilen bir fonksiyona sahip AVM’li projelere yoğunlaşması hiç anlaşılır değil. Bunları dile getirmenin ne anlama geldiğine de emin değilim doğrusu. Bir şeyler söyleniyor, bazı eleştiri cümleleri ta yürekten kopuyorken, yerine ulaşmadığı izlenimine kapılıyor insan; Çamlıca Camii projesinde bunu yaşadık. İşte, Ataşehir Mimar Sinan Camii, siluet bozulmasının sadece kıyılara özgü olmadığının örneğini sunmaya devam ediyor.
Biliyorum, Gezi Parkı’ndan yayılan olaylar bir yerden sonra – çok sık ileri sürüldüğü üzere - ve özellikle “ağaç sevgisi”yle açıklanamaz oldu, ama elbet gerginliğin ağaç sevgisiyle başlamadığı söylenemez. Sorun yerden bitmedi, bir yılı aşkın bir mazisi var. Taksim Meydanı’nda yolların yeraltına alınarak Topçu Kışlası’nın yeniden yapılmasına ve ağaçların kesilmesine karşı çıkan sanatçılar, mimarlar, şehir plancıları ve şehirliler, 12 Şubat 2012’de Gezi Parkı’nda buluşup ağaçlara notlar asmışlardı. O tarihten bu yana büyüyen tepki, sökülen ağaç yerine kışla / AVM / rezidans dikileceği haberleriyle sürdü ve gaz bombalarının aşırı kullanımıyla, parktaki çadırların yakılmasıyla zıvanadan çıktı. Gezi Parkı eyleminin kurucularına, olayların maksadı çoktan aştığı noktadan bakıp da “kandırılmış yığın” muamelesini, yer yer de “hainlik” sıfatını reva görmek büyük haksızlık. Gezi Parkı eylemi başörtülülere yer açtı, oysa eylem polis şiddetiyle amacından saparken bir süratle bildik laisist başörtüsü nefretini dışavuran söz ve fiiller dolaşıma girdi. Bir çığırından çıkma hali, masum eyleme kendinden menkul “direniş”ini yamamaya çalışan banka reklamı oyuncusunun sözde devrimci çağrısına benzer manipülasyonlarla, siyaseten malul çehrelerin kara imge aklama girişimleriyle genişledi.
Bu satırları yazdığım saatlerde Twitter’da gaz bombasından en az etkilenecek şekilde alınacak önlemlerle ilgili tavsiyeler akıyordu. Bir aradan sonra yazıya geri döndüğümde eylemin ağaçla, tabiatla, şehirle ilgili hassasiyeti saldırgan, şiddet saçan ifadelerle örtülmüş, aslında eylem adeta başka türlü sesini duyuramayacak olan kesimlerce çalınmıştı.
“Böyle olmasaydı keşke!” Peki, nasıl olabilirdi? Dün (Pazartesi günü) Taksim Gezi Parkı Platformu ve Mimarlar Odası temsilcileriyle görüşeceği bildirilen Belediye Başkanı Kadir Topbaş, en başından bu temsilcileri muhatap alırdı, eylem yerine gider konuşur ve projeyle ilgili daha sonra ekranda dile getirdiği “yanlış anlaşılanlar”ı bir bir açıklardı. Sürüp giden sadece yol çalışması mıdır, sökülen ağaçlar şimdi nerelerde, kışla projesinin giriş katına avm yapılması planı ne denli gerçek...
Kaldı ki “Topçu Kışlası” nostaljisi de tartışmaya açık. Park alanını mazisine geri çevirmeye dönük sert hamleler, ne ölçüde hakça olabilir? Aradan yıllar geçti, orada artık başka türlü hayatlar ve hayaller birikti. Birileri o parkı geçiş alanı yaptılar, kimileri oraya sığındı, pencereler ağacına yeşiline açılmaya alıştı, çokları için Taksim’deki buluşma mekanı oldu. “Yeni şehircilik nostaljik olmanın yanında yeni bir şey de sunuyor, parçalanmayı reddediyor”, diyor David Harvey, Umut Mekânları’nda. Şehir yaş alırken mukimlerinin hikayeleriyle yeni bir kişilik ediniyor. Seni üzen mazi kaybı konusunda geliştirdiğin duyarlığı güzelleştiren, sahici kılan, diğer insanların hatıralarını yaşatan mekanlar için göstereceğin endişe ve itina olmalı.
Topçu Kışlası yeniden mi ihya edilmek isteniyor... Bu tür mazi kayıplarında çok görüldüğü üzere kışla, daha müsait bir zeminde ve belki sembolik olarak ihya edilebilirdi.
Militer vesayete karşı değerli bir mücadele yürütmüş olan hükümetin imar/inşa enerjisi pekâlâ oturmuş dokuların, mahallelerin korunmasına dönük tedbirlere yönelebilir/di. Bu arada belirtmeliyim: Gezi Parkı eyleminin kurucuları, hükümete militer vesayet ve Ergenekon örgütlenmelerine karşı mücadelesinde destek veren insanlardı.
Eylem amacından saptırılmadan bir gün önce - Perşembe günü öğleden sonra - Yavuz Akengin ve Emine Uçak’la birlikte Gezi Parkı’ndaydık. Bir piknik havasında, ayakta kalan ağaçları sevgiyle sarmalıyordu insanlar. Kimileri kitap okuyor, kimileri müzik dinliyordu ve bir gerginlikten söz edilemezdi. Neler konuştuk, bir yandan ağaçlara dokunurken? Steril yaşantılar için, pırıl pırıl betondan bir şehir olmayı hak edecek köksüzlükte bir şehir değil İstanbul. Ayrıca, birçok kent araştırmacısının eleştirdiği oturmuş dokuyu kaale almayan emsal istismarcısı inşaatlarla, devasa yapılarla, yeşilin azalmasıyla sonuçlanacak projelerle bir şehrin üzerine üzerine gidemezsiniz. Şehrin ortak kullanım alanlarında gerçekleştirilecek inşaat faaliyetleri konusunda şehirlinin medyaya yansıyan duyarlıklarını hesaba katmayan bir belediyecilik, giderek daha fazla betonla ve sermayeyle ilişkilendirilen bir inşaatçılıkla özdeş hale geliyor. Rant kuşkuları, büyük projelerin çarpıcı vaadlerini görünmez kılıyor. Oysa ortak kullanım alanlarına yönelecek her kazmada belirleyici olan başlıca kıstas şehirlinin beklentileri, talepleri olmalı.
Taksim’in ihtiyaç duyduğu acil mekanlardan söz edeceksek, her şeyden önce bir cami ya da küçük mescitler geliyor akla...
Ağaçların sökülmesine dönük özensizlik ise elbet Gezi Parkı ile sınırlı değil. Keşke bütün şehir halkı ağaç ve yeşil alan konusunda sürekli bir duyarlık içinde olsa! Gezi Parkı örneği, yapıcı yaklaşımları göz ardı etmenin de sebebi olmamalı. Önceki hafta katıldığım İslamcılık Sempozyumu’nun yapıldığı Zeytinburnu Kültür Merkezi’nin zemin katı, güzeller güzeli yaşlı bir çınarı ayakta tutacak şekilde tasarlanmıştı.
Mimarlık ve çevre sorunları etrafındaki yazılarımda her zaman, önemli projelerde şehirlinin ve konuyla ilgili meslek kuruluşlarının, ayrıca doğrudan mahalle / bölge halkının görüşlerini hesaba katan danışmaya açık ve uzlaşımsal süreçlerin önemine dikkat çekmişimdir.
Metropolleşmenin hesap edilmemiş bedelleri üzerine düşünmek açısından Gezi Parkı olayları üzücü bir örneklik ortaya koyuyor. İstanbul’un bir avm şehri olmaya devam ettiğine, bir bakıma Dubaileştiğine dair bir kanaat dile getiriliyor sıklıkla ve yukarıda da değindiğim gibi, buna mütedeyyin kesim tepki gösteriyor; kuralsızca silueti işgal eden gökdelenlere de tepki gösterdikleri şekilde. Şehri Haliç gibi önemli sorunlarından kurtaran Başbakan Erdoğan bile yer geliyor gökdelenlerden, betonlaşmadan şikayet ediniyor.
Yeşili, oturmuş dokuyu korumak çok önemli, ama daha önemli olan söyleyecek sözü olan insana önyargılarla kulak tıkamak yerine, onu saygıyla muhatap almak. Aksi takdirde yerine ulaşamayan sözlerin oluşturduğu uğultuda samimi eylemin, fırsat düşkünlerinin yağmasına uğraması işten değil. Üzücü olayların ardından umarım Taksim’in ortasında gelene geçen bir ferahlama sunan parkın lehine girişim ve açıklamalarla, duyarlı şehirlilerin yüreklerine su serpilebilir.
DÜNYA BÜLTENİ
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları













































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2021
9.08.2019
16.01.2019
4.02.2018
28.08.2018
15.08.2018
28.07.2018
19.07.2018
21.10.2017
21.09.2016