Cihan AKTAŞ
Yuvayı yapan dişi kuştur; binlerce yıl geçse de, toplumlar halden hale girse de değişmez bu olgu. Orman, çöl veya karanlık sokaklar, varlığını güvende hissetmeye izin vermemektedir kadının ne de olsa, hele ki kucağında bebeği varsa. Biberonlar, bezler, kaynar su ihtiyacı, sebebi meçhul bir ağlamanın öfke krizlerine dönüşmesi… Pişirmeli, yedirmeli, temiz pak hâlde tutmalı üstünü başını, uyuması için de sakin bir ortama ihtiyaç duyacaktır. Kendine ait olmayan çatılar altında korunma yollarını bir ömür boyu öğrenmeye devam ediyor göçmen kadınlar. Samimi, içten, tabii nasıl olunabilir, yanlış anlamaya açık bakışlar karşısında… Kadınlık bilgilerinin klişe haline gelmiş tedbirlerine dudak bükseniz de yıllar geçerken hayatın derslerinden öğreniyorsunuz benzeri tedbirlerle donanmayı, bir söz bir bakışla harcanmamak için.
İffetin sadece kadınların sahip olması gereken bir değer olmadığı öğretilseydi aile çatısı altında, savunmasız kadına gösterilecek saygının özsaygı anlamına geldiği de bilinirdi. Aşkın ve içtenliğin kenarından bile geçmeyen ilişkilerle benliğini çürütmek için ne kadar az saygısı ve sevgisi olmalı insanın kendine! Kadını bir mal bir mülk gibi, beden parçalarından ibaret, erkek için yaratılmış aciz bir ikinci cins olarak görmeye sevk eden bir sosyal cinsiyet telakkisiyle yetişmeseydi, empati kurabilirdi tacizci, karşısında duran kimi kimsesi olmayan kadına.
Marguerite Duras, “Orman içindeki kulübenin kurtlara, erkeklere karşı sağlam olması gerekirdi” diye yazıyor Somut Yaşam’da. Kulübe veya kendi halinde bir yazlık ev, fazlalıklarından arındırılmış, seslerden yalıtılmış haliyle nadiren inziva ihtiyacı içindeki kadının yalnız başına yaşamayı mümkün kılacak konutu olabilir.
Söz konusu mülteci kadın olduğunda bir izin belgesi için kuyruğa girdiği sahalar beton cangıllardan farklı olmayabilir. Geçtiğimiz Mart ayında Yunus Emre Enstitüsü’nün davetiyle mülteci kadınlar üzerine bir konferans vermek için gittiğim Kiev’de hatırlamıştım bunu: O şehirde ve başka şehirlerde evsiz mülteciler arasında kadın hemen hiç yok. Çünkü kadınlar sokakta “düşmüş” sayılmanın kahredici, görünmez kılan sonuçlarına maruz kalıyorlar. Öldürülmüyorsa kim bilir hangi şartlara mecbur ediliyorlar kapalı ortamlarda. “Yuvayı yapan dişi kuş” olduğu kabul edilen kadın için –kanatları olmadığından- evsizlik ya cinayet demek ya da tarifi dile kolay gelmeyen kötülüklerin karanlığında boğulmak.
Dünyanın bütün sınır boylarında mülteci kadınlar geçmek, geçebilmek, yeni bir hayat kurabilmek için örtük ve açık taciz tehdidinin engellerini de aşmak zorunda kalıyor. Zaten yaralısın, aklın geride ve bir meçhule doğru koşmak zorundasın, kucağında ve eteklerinde çocuklarla. Hamile ve yaralı olduğu halde saatlerce yürümek zorunda kalan kadınlarla tanıştım mülteci barınaklarında. İnsanın aşağıların aşağısı olabildiği farklı türde savaş alanlarını aşarak ulaşmışken sınıra, saygılı, hoş bir muamele beklersin, sinsi bir aşağılama değil. Sözle, bakışla başlayan bir yoklamaya maruz kaldığında geçiş izni mekanlarında, geri de dönemediği için, Allah’tan başka kime sığınabilir ki göçmen…
İşsizlik yüzünden gümrük boylarına göç idarelerine yolu düşen kadınlar için göz alıcı fizik bir handikap. İşçisin, mültecisin, terk etmek zorunda kalmışsın, ülkende para göndermek zorunda olduğun yakınların, anan baban, çocukların var… Nahif bir kadınsındır hatta, gurbet macerası, yabancı evlerde ağır işçilik aklına bile gelmemiştir gençliğinde, ama işte krizlerle çalkalanan ülkende para pula dönüşürken mecbur etmiştir seni ihtiyaçlar olduğundan daha güçlü birine dönüşmeye.
MAZLUMDER’in İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne yazdığı (Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na da gönderdiği) bir yazıda, “Emniyet Yabancılar Şube Müdürlükleri’nde, Göç İdareleri’nde ve Göç İdarelerine bağlı Geri Gönderme Merkezleri’nde gerek genel işleyişten, gerek mevzuattan ve gerekse kurum personelinin görevini kötüye kullanmasından kaynaklı birçok sorun yaşandığı” dile getiriliyor. Yazı ayrıca göçmen mağdurun konumu gereği dillendiremediği ama derneğe ilettiği çeşitli taciz şikayetleri üzerine tespit ve öneriler içeriyor.
Ne demişti Gayatri Spevak? “Madun konuşamaz.” Mağdurun oturma izni alamama veya ciddi sorunlar yaşamama adına sesini çıkaramadığı sorunlar “sesi duyulmayanın sesi” olma sorumluluğu üzerine düşündürüyor. Üstü örtülen suçun mümkün olduğu alan ve kurumların çok özel denetim ve işlemlere tabi olması gerektiği açık. Türkiye her zaman mülteci ve göç akını yaşayan ve bu alanda içtenlikli bir karşılama gerçekleştiren, büyük özveri gerektiren hizmetler sergileyen bir ülke. Mülteci ve göçmenlerin himayesi toplumsal olduğu kadar kurumsal kanallarla da sağlanıyor. Dolayısıyla kapalı mekânlarda içselleştirilmiş mevzuatların daha açık seçik hale getirilmesi, muamelelerin mesafeli olması gerektiği açık. Göçmen ve mülteciyle ilgilenen kurumlar, olabildiğince saygılı ve güven uyandıran bir karşılama dili ve atmosferi sunabilmeli.
Göçmenleri ilgilendiren her alanda büyük bir özveriyle gerçekleştirilen hizmetlere gölge düşürmemesi gereken taciz ve istismar vakalarına karşı MAZLUMDER şu tedbirleri teklif ediyor:
-Göç idarelerindeki ofis düzeni baş başa kalmayı zorlaştıracak şekilde düzenlenebilir ve görüşme ortamları kamera ile takip edilebilir.
-Kadın başvurucularla bizzat kadın personelin ilgilenmesi ya da görüşme sırasında erkek personelin yanında kadın bir personelin bulunması sağlanabilir.
-Personel yetersizliği olması durumunda, -talep eden mağdurlar için- sivil toplum kuruluşu üyelerinin görüşmelerde bulunması sağlanabilir.
-Rotasyon yoluyla göç idare birimleri arasında belli aralıklarla personel değişimi yapılabilir.
Göçmen bir kadın olmak, hayatın düşünülebilecek en ağır sınavlarından biri. Göçmen kadınlar için açık alanlar kadar kapalı alanlar da tehditlerle dolu, güvenli bir alana ulaşıncaya kadar. Kameranın gözlerine teslim ettiğimiz sorumluluğumuz, bizleri temsil eden kapalı mekanlara da uzanmakta. Görmemek, bilmemek gibi gerekçelerle kendimizi savunamayız. Göçmen, emanetimiz. Göçmeye mecbur kalmış kadınlar bütün madunluğu, dolayısıyla sessizliğe mecburiyetiyle konuşma gündemine daha fazla dahil olmalı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2021
9.08.2019
16.01.2019
4.02.2018
28.08.2018
15.08.2018
28.07.2018
19.07.2018
21.10.2017
21.09.2016