Cihan AKTAŞ
Tesettüre uygun giyinmeyi öğrenme tarihimiz yer altına çekilmeye mecbur edilmenin gururu ve hüznü yanı sıra “öz yurdunda garipliğin” potlarını, rahatsızlıklarını da taşıyor. Popüler tek hazır örnek Şule Yüksel başörtüsüydü ben başımı örttüğümde. 80’lerin başı. Yeni Devir gazetesinde yazıyordum. Annemin yeşil tonlu Vakko eşarbıyla geçmiştim aynanın karşısına. Geçici bir süreydi, kendi tarzımı geliştirecektim zamanla. Mahalle arkadaşım Hülya Yazıcı’nın mavi bir yağmurluğu vardı, aynısından diktirip yıllarca giydim kot pantolonla. Kendime özgü bir tarzın arayışı içindeydim, ama süreç farklı ilerledi. Garbzede veya modernist olarak suçlanmak öyle kolaydı ki! Takva ve tevazuun giysisi nasıl sağlanabilirdi… Unkapanı İMÇ Bloklarında bulunan birkaç mağazanın ürettiği biçim ve desenlere mecbur kalıyordu örtülü kadınlar. Bu mağazaların dönemsel ihtiyaca karşılık vermek üzere apar topar oluşturdukları modeller, mütedeyyin kesimlerde tesettür açısından zorunlu çizgilere sahipmiş gibi bir kabul görüyordu. On yıl kadar üretim koşullarının belirlediği bir tesettür tarzı içinde hep daha farklı nasıl olabileceğini düşündüm. Kuruluş kodlarıyla tesettürlü kadını dışlamış olan bir kamusal alan hiç de kolaylaştırmıyordu araştırmalarımı.
Annemin başörtüsünü kullanmıştım bir süre ama onun gibi örtmüyordum başımı. Gerçekte nasıl giyinmek gerekir, hangi modeller, renklerle… Tarihsel kesintiye rağmen geriye kalan modelleri denemeye başladım. İslami, pratik ve zevkli bir giyimin peşindeydim. Osmanlı hayat tarzının karmaşık örneklerinde bir açıklama aramaktansa Asrı Saadet’in kadın kamusunu araştırmak daha makul ve faydalı olacaktı. Grup ortamlarında sürdürülen tesettür tartışmalarında öne çıkan eleştiriler zaman içinde giyim tarzıma yansımaya başladı. Çaresizce satın alınan Unkapanı modelleri hala belirleyiciydi. Hatta benzeri kılıklarla çirkin görünmek daha takvalı ve mütevazı olmanın gereği gibi hissediliyordu. Öncesi olmayan bir kamusallıkla ilgili iddianın özrüydü sanki, çirkinleşmek.
Beri taraftan kamusal mevcudiyetimizi dinen “fesat sebebi” sayan bir telakki karşısında da bilgisizlik ve gençlikten ileri gelen çekingenliğimizin etkisiyle olsa gerek, çirkinleşmeyi birlikte üzerimize alıyorduk; “Seçilen” başlıklı öykümde bunu konu almıştım.
Kod ve tasarımlarında dikkate alınmadığımız kamusal alanda mevcudiyetimiz, iki türlü çirkinleştirmeyle paranteze alınıyordu. Laisistler sokaklarda görüntü kirliliğine sebep olduğumuzu öne sürerdi manşetlerle, kimi dindar gruplar açısından ise sokaktaki varlığımızla fitneye davetiye çıkarıyorduk. Laisistlere göre zaten çirkindik, başka türlü olamazdık, başörtülerimiz ve bol giysilerimizle. Yaz geldiğinde tesettür ile bunaltıcı sıcak arasında bağ kuran haberlerde artış görülürdü. Kumaşı keten, pamuklu ve ipek olup da tesettürü sağlayan giysi nadiren bulunurdu mağazalarda.
Kendine has bir tarza sahip olanlara ihtiyatla yaklaşıyordu grup otoriteleri. Ne de olsa tesettürlü giyim estetiği toplumsal süreçler ve üretim usullerindeki değişimlere bağlı tabii bir gelişim çizgisi izleyememişti. Osmanlı’da 19. yüzyılın yarısından itibaren revaç bulan ve sık sık kılık kıyafet nizamnameleriyle eleştirilen giyim tarzları, maşlah, ferace, çarşaf, abaye, akıp giden yılların sonunda dönemin toplumsal hayatı içinde yenilenme fırsatı bulamamıştı. Yeni üslup ve tarzlar kişisel keşiflerle gerçekleşecekti, fakat bunun için de şartlar olgunlaşmamıştı.
Bizi tesettüre çağıran ayetlere icap ederken donanımsızdık. Kişi veya kurum hazırlığı yoktu, elde ne varsa onunla yola çıkılmalıydı apar topar. Bilgilerimiz sınırlı olduğu ve bunun eksikliğini hissettiğimiz için de dini esasları çok iyi biliyormuş gibi bilgi ve fiilleri, desen ve şekilleri dayatanlara verecek cevabımız yoktu; çirkinleşmek, takvayla ilgili bulunarak yüceltiliyordu ne de olsa. Bir insan büyük desen sever, bir başkası küçük desenlerden hoşlanır, kimisi hiçbir şekilde puantiye giyime yanaşmaz. Bu ayrımlar yoktu, kişisel zevk adeta burjuva özentiliği sayılarak kınanıyordu sekter bir üslupla. Pardösü ayaklarımıza dolanmalı, astım bile olsak büyük başörtü sayısız iğneyle başımızın etrafında dolanmalı, adımlarımız erkek adımları olmalı… İfrat hep tefriti getiriyor; gidişatımızdan hoşlanmayan ebeveynlerimizle cedelleşiyorduk. Bize dayatılan modern kadın beden ve kimlik kabullerini reddediyorduk, fıtri ve hakkaniyete uygun, gerçekten de fıtri ve adil olanın peşindeydik. Yersizliğimiz, zeminsizliğimiz içinde kendi kamumuzu arar ve inşa ederken sakar ve sakil görünüyor, manşetlerle işte öyle tanımlanıyorduk; ilk baskısı 1991’de yayımlanan ve daha sonra yeni bir basım için bir türlü gözden geçiremediğim Tesettür ve Toplum-Başörtülü Öğrencilerin Toplumsal Kökeni başlıklı kitabımda bunu anlatmıştım.
Geçtiğimiz günlerde tesettür giyim alanında yaygın olan sağlıksız kumaş kullanımındaki pervasızlığın sosyal medyada eleştirilere konu olması üzerine düşündüm inancımızdaki safiyetimizle piyasanın kendine has esnek yapısı arasındaki uçurumu. Ne önemi olabilirdi kumaşın cinsinin, giyilen giysinin modelinin, acilen ihtiyaç duyulan ve tezlikle sokağa taşması gereken sözlerin henüz bir kısmı anlaşılmış yüce anlamı yanında? Biz amaç uğruna, tebliğ adına göz ardı edebilirdik kumaştaki polyester oranını ya, üretici nasıl bir mesaj kaygısı taşıyordu, adına kutsal beldelerden isimler, sıfatlar katarak satışa sunduğu sağlıksız, alerji üreten, cilt ve kemik hastalıklarına yüz veren kumaşlar konusunda…
Artık iki türlü çirkinleştirme baskısı yok üzerimizde, daha zevkli giyinme imkanına da sahibiz görece olarak, birçok zincir mağaza tesettürü benimseyen kadınları da hesaba katıyor tasarımlarında. Buna karşılık mütedeyyin kadınların ayaklarının alıştığı zincir mağazalarda satılan yazlık giysilerin kumaşları hiç de bu sıcak günleri esenlik içinde geçirmeye yardımcı olacak evsafta değil. Görece ucuz giysi bir mevsimde epriyor, tozlar yağdırıyor ortalığa veya solgunlaşıyor. Kalitesiz, tene zarar veren kumaşları olan hırkalar, tunikler, pantolonlar yüce bir amaca yönelik öz disiplinin imtihanı olarak sineye çekilsin mi isteniyor ecnebi isimlerin çatısı altında… Bir zevke sahip olmanın imkanları, ucuza getirilen ve kuşkusuz kâr sebebi üretimlerle, üstelik bir de zevk sahibi kılma iddiasıyla bastırılıyor markalarla, vitrinlerle bu kez.
Hepimiz örtülü giyim tarzımızı deneye yanıla oluşturduk, oluşturuyoruz. Gençler de nihayet kendi tarzlarını bulacak. Fakat biçim tarzın sadece geçici görüş/görünüşle ilgili kısmı. Hızlı, seri üretilen beton blokları andırıyor sentetik kumaşların pratik ancak soluksuz cevapları. Kumaşlar giderek daha bir sentetik, buna karşılık gittikçe gün eksiliyor pencerelerimizden.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2021
9.08.2019
16.01.2019
4.02.2018
28.08.2018
15.08.2018
28.07.2018
19.07.2018
21.10.2017
21.09.2016