Cihan AKTAŞ
Geçen yıl Ekim ayında “Şehir Tarihi Yazarları Kongresi” için Konya’ya gittiğimde Murat Güzel heyecanla anlatmıştı: 2007 yılında şehir merkezinde yığılan araçlar için bir çözüm yolu sunmak üzere Zindankale civarında yapılan kapalı otopark temel kazısı sırasında bir zindanın kalıntılarıyla karşılaştı işçiler. İnşaatın nasıl yürüyeceği üzerine bir kararsızlık yaşandı, ardından tarihi kalıntıların üstünün özel bir düzenleme ile örtülmesine karar verildi. 700 araç kapasiteli olarak tasarlanan katlı otopark projesi 500 araca düşürüldü ve sur kalıntılarının bulunduğu kısım sanat galerisi olarak düzenlendi.
Bir zindanın geçen zaman içinde dolaylı yıkma ve inşa süreçlerinin ardından kitap fuarı olarak ortaya çıkması gerçekten de insana heyecan veriyor. Geçtiğimiz hafta sonunda, hem galeri hem de otopark olarak kullanılan Zindankale’yi katıldığım kitap fuarı dolayısıyla gezme fırsatını buldum. Katlı otoparkın yerine yapıldığı zindan, 1220’de Sultan Alaaddin Keykubat döneminde Konya dış surlarıyla birlikte inşa edilmiş ve ve yapının son kalıntısı da 1897’de yıkılmış. Zindankale’yi ilgilenenler sadece gravürlerde gösterildiği kadarıyla tanıyorlardı. 1881 yılında çekilmiş biricik fotoğrafı ise ismi bilinmeyen Batılı bir fotoğrafçıya ait.
Fuar’da bulunduğum saatlerde bir taraftan bulunduğum mekânın anlamını düşünmeyi sürdürdüm. Bir zindanın başlıca sesleri nasıl tanımlanabilir? Umutsuzluğun ve fiziksel eziyetin sebep olduğu acının çığlık ve iniltileri yüzlerce yıldır işte şu cam plaklarının altında görünen kalıntıları titreterek hücrelerde dolaşıyor olmalıydı. Birileri göz pınarları kuruyuncaya kadar ağladı bu mekânda, birileri ihanet ve vefasızlıkları hatırlayarak efkara boğuldu, kimileri umut duyma sebeplerini keşfetti, duaya, zikre sığındı. Kimisi unutulmayı hazmetmeyi öğrendi, kimisi kendi kahrı içinde cezasını katladı. Masumiyet kanıtlanamadığı için ciğeri kanattı, suç ve ceza arasındaki denksizlik yüzünden zemini gözyaşıyla yıkandı, sömelleri kana boğuldu. Suçu ya da suç zannını oluşturan sebepler geçirilen her günle başka türlü yorumlandı işte burada ve şiirlere türkülere döküldü.
Bu zindanda nelerin ve nelerin yaşandığının bilgisi şimdi öncelikle Levh-i Mahfuz’da kayıtlı. Ve bir zindandan geriye kalan son parçalarını kültür-sanat faaliyetlerine zemin olarak sunmak da Konya Belediyesi’nin gurur duyacağı bir kararı.
***
Zindankale kitap stantlarının açıklamalarıyla geçmişini tartışıyor. Fuar söyleşisi sırasında bu düşüncemi açmaya çalıştım: Kültür ekemeyenin şiddet biçmesi kaçınılmaz olacaktır.
Peki, binayı sevdim mi? Pek değil. Otopark olarak tasarlanmış, sanat galerisi bodrum katında sığıntı gibi. İlk proje değiştirilmediği için, boğucu bir ortamda, araba parklarına özgü bir yığılmanın gölgesi altında gerçekleşiyor fuar. Buna karşılık söyleşi için hazırlanan köşe nispeten ferahtı. Sadece mekan değil, zaman da dardı. Katılımcıların sorularının hepsine cevap verememenin üzüntüsüyle ayrıldım söyleşi köşesinden.
Konya, 1960’larda başlatılan talihsiz kentsel dönüşümle yok edilen tarihi miras kaybına karşılık kendine özgü mimarlık üslubunu korumayı sürdüren bir şehir. (İnanması zor ama Karatay Medresesi yol yapımı için yıkılabilmiş.) Yıkımdan medet umanlar arasında Mevlevi belediyecilerin bulunduğunu yazmıştım, geçen yıl yazdığım bir yazıda. 1940’larda Fatma Hatun Türbesi’ni yıktırtan, Mevlevimeşrep bir yetkili.
Selçuklu renk ve desenlerinin sunduğu çağrışımların imkânları ise, TOKİ’nin sıradan konutlara kişilik kazandırmak için kullandığı birkaç desenle özetlenemez. Cami mimarisi konusunda da mimarlar için mütevazı ölçek içinde devingen bir ruhu başarıyla yansıtan Kapı Camii, Aziziye Camii, Pir Mehmet Camii gibi örnekler yol gösterici olabilmeli.
Belediye geçmişten kalanı kurtarmaya çalışıyor, fakat röleve/restorasyon çok hassas bir çalışma alanı. Ankara’da, Tacettin Dergâhı’nı incelerken kapıldığım her şeyin çok fazla yeni, malzemenin, eşyanın gıcır gıcır görünmesinden ileri gelen bir tarihsizlik duygusunu Konya’da da Aziziye Mahallesi’nde, Sokullu Mehmet Paşa Sokak’ta gezinirken de duydum. İnsan devasa bir maket içinde gezindiğini sanıyor. Tarihi uzamı hissettiren sadece ölçülü biçili mekân değil malzemeler, solgun renkler ve döküntüler de…
O mekânları kabule şayan kılan da söyleşiler, sohbetler. Yeteri kadar söyleşi gerçekleşse, kitap faaliyetleri hayatın her alanına yayılsa, suç ve ceza üzerine başka türlü konuşuyor olmaz mıydık…
Akşam saatlerinde Medrese Kahvehanesi’nde çok yönlü bir söyleşiye katıldım. Rahmetli Turgut Cansever’le son söyleşisini gerçekleştiren Mimar Feyza yarar, öykücü dostlar Abdullah Harmancı, İsmail Özen, Abdullah Kasay, sanat tarihi öğrencisi Damla Nur Tenekeci, Konya’da çıkan çocuklara dönük edebiyat dergisi Beyaz Bulut’un yazarları Sümeyra Solmaz Bulut, Fatih Turanalp… Satler nasıl da hızlı geçiyor! Önemli gündem başlıkları bir arada konuşulduğunda her zamanki –Nuri Pakdil’in “Put Yapımevleri”nde dile gelen şu cümleleri hatırlamadan olmuyor: “Hepimiz aynı cümleyi bekliyoruz, ne dersin? Kesinlikle bilmiyor muyuz, bilemeyecek miyiz hiç?”
***
Bilemeyeceğimiz ne çok şey var! Zindankale’de ömür çürütenlerin suça sevk eden ya da suç olarak işaretlenen hikayelerinin tamamını şimdilik asla bilemeyeceğiz. Tahmin yürütmeye kalktığımızda insana suç yakıştırmakta zorlanıyoruz, kitap sergileri ikliminden bakarken.

İz Yayınları standında tecrübeli iki kitapçı ve kitap dostu kardeş, Ahmet Karakoca ve Murat Karakoca ile Konya halkının kitap sevgisi üzerine konuşuyorduk. Birden kavga sesleri yükseldi. Birileri bağırıyor, çağırıyor; neler oluyor yukarıda… Kavga sesleri çoğalıyor, yayılıyor. Araya girenler oluyor: Burası kitap fuarı, burada söz hakim olmalı. Ortalık yatıştığında kavga nedeni aktarıldı: Bir bey yukarı standtlardan birinde sergilenen kapağında Başbakan Erdoğan’ın fotoğrafı bulunan kitabı gördüğünde bağırıp çağırmaya başlamış: “Bu resim, bu kitap burada ne arıyor! Buna hakkınız yok, izin vermem. Burası Atatürk Türkiye’si!”
Tepki bana Ankara’nın bir sokağında geçen “Teşekkürü Hak Ettiniz Bay Yargıç” başlıklı öykümü hatırlattı. O öyküde kahramanlardan biri, sadece kendi onayladığı bir görünüme sahip kişilerin “sokağından” geçeceğine inanan buyurgan duruşlu bir kenterdi. Fuarda olay çıkaran adam da stantlarda hangi kitapların bulunacağına kendisinin karar verebileceğinden şüphe etmiyor nedense.
Oysa Konya kitap acemisi bir şehir değil. Konya sadece “Türkiye’nin tahıl ambarı” olarak tanınmakla kalmak istemeyen, kitapla, edebiyatla mücehhez olmaya çalışan bir merkez; Mahalle Mektebi dergisi bunun kanıtlarından sadece biri.
“Fanatik” ise hâlâ bir müfettiş tutumuyla göz gezdiriyor standtlara. Bir kibir ve inatla öğrenmekten uzak duranın yenik düşeceğini öğrenmemiş, beklediği yeni bir cümle de yok. Öyleyse bir adım geriye çekilmek, sözlerine aynı tonda karşılık vermemek gerek. Aksi takdirde, onca kitap niye okunmuş ya da okunacak olurdu!

http://www.dunyabulteni.net/yazar/cihan-aktas/19430/bir-zindanin-baslica-sesleri
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Kastedilen candan çok cana kastedenin onurunu gözetmenin ironisi
23.03.2021 - Sadece Aliya
9.08.2019 - Mahcubiyet yılları
16.01.2019 - Göçmen kadın konuşamaz
4.02.2018 - Kambay Ailesi’nin Rize’ye geri göçü
28.08.2018 - Biri onu dinlesin, sözünü kesmeden…
15.08.2018 - Bir şehri koruyan kelimeler
28.07.2018 - Bize layık görülen kumaşlar ve modeller
19.07.2018 - İş beğenmeyen gençler
21.10.2017 - Yurdumuz, gayretimiz kadar
21.09.2016
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları







































































Ad Soyad Giriniz...
ve döşür atalay gibi zaafiyetli tiplerin kenara alınması, sahte balonlar yerine daha sağlam adımlara oturan bir süreç yönetimi için mıntıka temizliği olacaktır.