Demiray ORAL
Çoook eskiden birileri “savaşın” dedi, savaşmaya başladık.
Savaştık, savaştık...
Savaşa mahkûm edilmiştik adeta, onun dışında bir hayat olabileceğini düşünemez olduk.
Derken günün birinde bir de baktık ki, meğer “bir yer varmış ve her şeyi söylemek mümkün”müş.
Meğer çoook eskiden söylenmesi savaş sebebi sayılan şeyleri artık karşılıklı konuşabiliyormuşuz.
Hâl böyle olunca içimizden birileri sordu: Peki niye savaşıyorsunuz?
Kimse cevabını bulamadı bu pek isabetli ve tarihî sualin.
Zamanında birileri “başlayın” demişti ve savaşmaya başlamıştık. Peki, şimdi birileri “tamam, mahkûmiyetiniz bitti; artık savaşmak zorunda değilsiniz” dediğinde ne olacaktı?
“Savaş” dışında da bir ihtimal mümkün müydü yoksa?
Peki, adına “barış” denen hayal önümüze konduğunda, onu yaşamaya neresinden ve nasıl başlayacağımızı biliyor muyduk?
Hiç öğrenmiş miydik ki bu topraklarda barışı yaşamayı?
Birkaç gündür aklımda bu ve benzeri suallerle, elim böğrümde dolanmaktaydım.
Sonra aynı gün içinde iki ayrı sahne yaşadım.
Birincisi sabahtı...
Hiç tanımadığım yaşlıca bir adamın, yine hiç tanımadığım oğlu yaşındaki bir gence verdiği minik derse şahit oldum.
Genç olan dedi ki: Duydunuz mu hükümet teröristlerle görüşüyormuş...
Yaşlı adam, “Eee” dedi.
Genç olan, “Adam utanır ya, hiç devlet terör örgütüyle görüşür mü?” diye üsteledi.
Bunun üzerine yaşlı adam sordu: Peki niye görüşmüşler?
Genç cevap verdi hemen: Neden olacak, savaş yüzünden.
Yaşlı adam bunun üzerine şöyle dedi: Peki savaşı bitirmek için devletle örgüt görüşmeyecek de, kanarya sevenler derneği ile horoz dövüşçüleri derneği mi görüşecek!
Sonra da ensesine şefkatle karışık hafif tertip bir şaplak patlatarak genci oradan ışınladı.
İkinci sahne akşam yaşandı...
Yaşlı adamın bilge sözlerini kayıtlarıma alalı henüz saatler olmuştu.
Ve sizden birikimli olmasın, bilge sıfatını hak eden bir tanıdıkla oturmuş laflıyorduk.
Yazının girizgâhındaki sualleri sordum ona da.
“Savaşın dediler savaştık, peki barışın denince ne yapacağımızı biliyor muyuz?” diye dert yandım.
Maalesef hak verdi bana, uzun süren savaşların yarattığı psikolojiden dem vurdu.
Sonra da suallerime cevap kabilinden kısa bir öykü anlattı.
Ünlü yazar Italo Calvino’ya ait bir öyküymüş.
Mealen şöyleydi:
“Bir ülke varmış ve orada her şey yasakmış. Serbest olan tek bir şey varmış o da çelik çomak oynamakmış. Bu nedenle de insanlar sokaklarda bütün gün çelik çomak oynayarak vakit geçiriyorlarmış.
Aradan uzun seneler geçmiş. Bir gün ülkeyi yönetenler her şeyin yasak olmasına artık gerek kalmadığını fark etmişler ve insanlara artık istedikleri her şeyi yapabileceklerini bildirmek için ülkenin dört bir yanına haberciler yollamışlar.
Haberciler çelik çomak oynayan insanların yanına gidip artık bütün yasakların kalktığını söylemişler.
Fakat insanlar çelik çomak oynamaya devam etmişler.
Bunun üzerine haberciler tekrar etmişler: ‘Anlamadınız mı artık istediğinizi yapmakta özgürsünüz.’
‘Tamam öyleyse, biz de çelik çomak oynarız’ demiş insanlar.
Haberciler, yapabilecekleri daha birçok şey olduğunu, eskiden bunları yapmak için can attıklarını hatırlatmışlar insanlara.
Fakat hiç kimse oralı bile olmamış ve aralıksız bir şekilde çelik çomak oynamaya devam etmiş.
Bakmışlar ki söyledikleri bir işe yaramıyor bunun üzerine haberciler geri dönüp yöneticilere durumu anlatmışlar.
Yöneticiler düşünmüş taşınmış ve sonunda çareyi çelik çomak oyununu yasaklamakta bulmuşlar.
Ve oyunun yasak olduğu ilan edilmiş. İşte bunun üzerine insanlar ayaklanarak ülkenin yöneticilerini öldürmüş. Ve sonra da kaldıkları yerden çelik çomak oynamaya devam etmişler...”
Peki, Türküyle, Kürdüyle biz, bu memleketin milli oyunu haline gelen “savaş”ı bırakabilecek miyiz?
“Savaş” denen lanet olası oyun dışında bir de “barış” adlı oyun olduğunu hatırlayabilecek miyiz?
Yoksa kaldığımız yerden çelik çomak oynamaya devam mı edeceğiz?
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.05.2015
23.09.2014
13.06.2014
2.04.2014
16.02.2014
13.01.2014
6.01.2014
29.12.2013
19.12.2013
11.11.2013